24 Nisan 2024 Çarşamba

Serêkaniyê direnişçilerinden, yarının onur direnişçilerine notlar - 1

Savaşın ilk kuralı, ona hazırlanmaktır. Her şeyden önce toplumun, somut-pratik hazırlık içerisinde olması tüm savaş hazırlığıyla bağı içerisinde yürütülmelidir. Özellikle halkın ideolojik anlamda eğitilmesi ve işgalci faşist politikalar karşısında mevzilenmesini sağlamak devrimin en temel görev, halk özsavunmasının bel kemiğidir.

Dünya halklarının eşzamanlı ayaklanmalara durduğu tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Latin Amerika uyandı; Cezayir, Sudan direniyor; Irak, Lübnan, Kürdistan ayakta… Ezilenlerin düzene duyduğu öfke sokaklarda sel olup akmaya devam ederken, karşı devrimin yenilgiye uğratılması için devrimci savaşımın gerekliliği daha fazla öne çıkıyor.

Açık ki bugün yaşanan ve yarın yaşanacak olan ayaklanmaların kaderini belirleyecek olgu, devrimci savaşın kendisidir. Rojava, ayaklanmaların devrimci savaşımla buluştuğu ve büyük bedellerle zafer kazandığı öncü devrimin adıdır. Kentleri zapt eden ve adım adım işgal edilen kentleri özgürleştiren Rojava’nın deneyimi tüm devrimci mücadelelere ateş taşıyabilecek zenginliğe sahiptir.

Birinci ayına yaklaşan Serêkaniyê onur direnişi, şimdiden Rojava devriminin en direnişçi deneyimlerinden birisi olarak tarihe adını yazdırmış bulunuyor. Bu büyük devrimci direnme savaşını anlamak, Rojava devriminin geleceğe taşınmasında önemli olduğu gibi, tüm dünyadaki halk ayaklanmalarına yol gösteren işaret fişeği olacaktır.

SAVAŞIN İLK KURALI ONA HAZIRLANMAKTIR
9 Ekim tarihinde savaş uçaklarının Ş. Serkan Taburu ve Ş. Alişer Deniz Focunu bombalamasıyla başlayan ve tam 9 gün aralıksız biçimde devam eden onur savaşı, ezilenlerin devrimci savaşım tarihinde önemli ve güncel bir deneyim yarattı. Her şeyden önce insanın en önemli teknik olduğunu hatırlattı. İşgalci T.C. devletinin keşif ve savaş uçaklarına, tank, top, obüs, havan ve panzerlerine karşı küçük ordular biçiminde örgütlenmiş direnişçiler, büyük bir direnişin nasıl örgütlenebileceğini herkese gösterdiler.

Bu bakımdan Serêkaniyê direnişi; en gelişkin tekniğe sahip ikinci büyük NATO ordusunun, kendisini savaşa göre hazırlamış örgütsel ve askeri güç karşısında nasıl acz ve hareketsizlik içerisine düştüğünün sayısız kanıtlarıyla dolu. Bu hazırlık düzeyinin gelişkinliği Serêkaniyê direnişinin ‘bir avuç’ fedai öncüsü ve özsavunmasını almış halk kitlelerinin ileri militanları bütün dezavantajlarına ve hazırlıksız yakalanmaya rağmen T.C. devletinin on binlerce çetesine diz çöktürmüş, en ileri hava ve kara tekniklerini boşa çıkartmış ve işgalcileri ateşkese mecbur bırakmıştır.

Rojava devriminin ilk kuruluş anından itibaren bütün deneyimi şunu gösteriyor: Devrimci hazırlık, zafer kazanmanın ilk koşuludur. Serêkaniyê onur direnişi bakımından da askeri ve siyasi birçok farklı konu başlığında hazırlık gerçekleştirildiğini söylemek mümkün.

Çünkü hazırlık tek yanlı bir organizasyon değil, farklı ağırlıktaki görevlerin aynı anda ve birlikte yürütülmesidir. Eğer direnişin başarı kazanması isteniyorsa tek başına askeri hazırlık ya da tek başına siyasi hazırlık yeterli olmaz. Hatta kimi zaman bu ikisinin birlikte örgütlenmesi dahi temelin sağlam olması için yetersiz kalabilir. Hazırlık, topyekûn örgütsel bilinç açıklığı, toplumsal altyapı, halkın örgütlenmesi, lojistik, mevzilenme ve cephane ihtiyaçlarının önceden oluşturulması ve bunlarla birlikte politik-askeri yaratıcılık gerektirmektedir. Maddi olanaklara hakimiyeti ve yeni olanakların yaratılmasını zorunlu kılmaktadır.

Bu bakımdan Serêkaniyê direnişinin askeri hazırlık tecrübeleri, yoğunlaştırılmış ve uzun soluklu bir hazırlığın kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Direniş öncesinde yapılan temel hazırlıklar bakımından yeraltı tünel çalışmaları, mevzilenme faaliyetleri ve kuvvetin ideolojik askeri eğitimi direnişin uzun soluklu olmasını sağlayan ilk etmenler arasındadır. Bu hazırlığa yön veren görüş açısı, direnişi uzatmak, yaygınlaştırmak ve savaşı halklaştırarak işgalcileri püskürtebilmektir.

Devrimci savaşımda hazırlık demek, aynı zamanda düşmanın hareket tarzına göre de konumlanmak demektir. Onur direnişinin ön günlerinde başlayan hazırlık çalışması düşmanın eşitsiz teknik üstünlüğünü durdurmak üzerine kuruludur. Özellikle yeraltı tünel çalışmaları bu görüş açısının dolaysız sonucudur. Bu tünellerde cephane/lojistik ihtiyaçlara ulaşılabilecek, yaralıları taşıyabilecek, yer üstünde ise düşmanı vur-kaç yöntemiyle darbeleyebilecek ve yeniden yeraltına dönülecek sistemler inşa edilmiştir. Bu sistem, aynı zamanda düşmanın en çok kullandığı keşif ve savaş uçaklarını boşa çıkarmanın da en etkili yoludur.

Eğer bu küçük kasabanın direnişi anlaşılmak isteniyorsa temel mesele Serêkaniyê’nin kendisini düşmanına göre örgütleyebilmiş olmasıdır. Aynı biçimde başarısızlıkların nedeni de burada gizlidir. Karşı tarafın hareket tarzı bilinmesine rağmen gerçekleştirilmeyen kimi hazırlıklar savaş anında devrim güçlerinin karşısına çıkmıştır.

Serêkaniyê direnişinde vurgulanması gereken bir diğer önemli deneyim de bütün kent yapısı ve mimarisinin de savaşın ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş olmasıdır. Öyle ki, işgalcilere karşı adeta bir yeraltı kenti inşa edilmiştir. Uzun soluklu bir direnişi mümkün kılacak her şey düşünülmüştür. Yer üstündeki mevzilenme çalışmaları da şehrin birçok yerinde tünel çalışmalarına bağlı olarak gerçekleşmiştir. Evlerden, bahçelerden, sokak ve caddelerden tünel sistemlerine geçiş, bu mevzilere kuvvet, cephane ve lojistik takviye edebilme kabiliyetine göre oluşmuştur. Yine hazırlıklar kapsamında şehirlerin, coğrafik ve sosyolojik yapısının tanınmasından başlayarak kent üzerindeki hakimiyet, bilgi ve birikim en ileri seviyeye taşınmıştır.

ASKERİ HAZIRLIK VE İDEOLOJİK NETLİK
Savaş, kendisine ait araçlarla vardır. Bu araçlar yetkin ve yeterli kullanılamadığı koşullarda savaşın istenilen tarzda sürdürülmesi mümkün olmaz. Serêkaniyê savaşı, bu bakımdan da önemli dersler içermektedir. Ve elbette ki, bu hazırlıklar düşmanın askeri hareket tarzına göre oluşmuştur. Söyleyebiliriz ki bu hazırlıklar zamanında yapılmamış olsaydı, direnişin çapı ve süresi de bunlara paralel olarak zayıflayacaktı.

İşgal savaşının başladığı ilk günlerde görüldü ki, sömürgeciler devrim kuvvetlerinin ağır silah ve sabotaja dayanan eylemleriyle karşılandılar. Bu herhangi bir tesadüfün sonucu değildir. Devrim kuvvetleri düşmanın hareket tarzı ve daha önceki saldırılarından dersler çıkartarak kendi özsavunmasını oluşturmuştur. Yine devrim cephanesi, ihtiyaçların belirlenmesi doğrultusunda güçlendirilmiş ve bütün şehrin farklı noktalarına dağıtılmıştır.

Bu konu bakımından askeri kuvvetlerin eğitilmesi meselesi de hazırlığın önemli ayaklarından birisi olarak her daim gündemde olmuştur. Savaşımızın eşitsiz karakteri düşünüldüğünde eğitimin devrim ordusunda tuttuğu önem daha iyi anlaşılacaktır. Bu yüzden savaş hazırlığı kapsamında askeri kuvvetin ideolojik-askeri taktik eğitimleri bir arada yürütülmüştür. Askeri bakımdan eğitimlerin bir kısmını kondisyon ve disiplin geliştirme oluştururken, daha önemli kısmını teknik eşitsizliği gidermek ve niteliği yükseltmek amacıyla branş eğitimleri oluşturmaktadır. Ayrıca her savaşın olmazsa olmazı yüksek komuta kapasitesidir. Bu amaçla ideolojik-askeri taktik eğitimler sistematik olarak zorunlu kılınmıştır.

Ancak hazırlığın bu kısmında, en az askeri hazırlık kadar ideolojik hazırlık da önemlidir. Serêkaniyê savaşı, başarı ve başarısızlıklarıyla bunu daha açık ortaya koymuştur. Şu kesin olarak bilinmelidir ki, direnişin temel omurgası inanmış ve fedaice direnen kadrolardır. Bu kararlılık, yakın çevresine de işaret taşımıştır. Serêkaniyê cephesinde savaşan herkesin öğrendiği temel kural, komutan ve öncüler savaşırsa, korkanların dahi bu tutumdan cesaret alacağıdır. Ancak bu ideoloji tüm savaşçı yapısına ve giderek halka taşınamadığında ise kimi zayıflıklar belirginleşmiştir.

İdeolojik netliğin önemini anlatan bir diğer durum da “savaş çıkmayacak” fikrinin bir ölçüde kendisine alan açmasıdır. Emperyalist dünyanın yalan sözleri kimi zaman askeri hazırlığı yavaşlatan roller oynamıştır. Dahası, ezilenlerin özgücüne olan inancında yer yer gedikler açabilmiştir. Serêkaniyê direnişi savaşmak için kendine ve devrime güvenmenin tek şart olduğunu, devrimi savunmak için onun değerlerini içselleştirmek gerektiğini açığa çıkarmıştır.

SAVAŞIN ANAHTARI: HALKIN SİLAHLANDIRILMASI
Onur ve özgürlük direnişi, her devrimin temel zorunluluğunu bir kez daha açığa çıkartmış bulunuyor. Halkın genel silahlanması ve özsavunması sağlanmadan, devrimci savaşım kesin bir zafer kazanamaz. İlerleyen günlerde görülecektir ki, Rojava devrimi kendi deneyiminden dersler çıkararak kendisini bu temelde ve çok daha güçlü örgütleyecektir.

Direniş süresince halk özsavunmasının örgütlenmesinde ilk görev, devrimin askeri olmayan kurumlarının savaş hazırlığıdır. Bu bakımdan devrim kurumlarının işleyişi ve görevleri savaşa göre yeniden düzenlenmeye çalışılmıştır. Çalışma alanı neresi olursa olsun tüm kurumlardaki halk çalışanları, bulundukları alandan başlayarak bütün imkanlarıyla savaşa odaklanmıştır. Eski görevler, savaşın ihtiyaçlarıyla iç içe geçmiştir. Ancak bu hazırlıkların her biri aynı başarıyla sonuç alamamıştır.

Yine bu çalışmalarla paralel olarak halk silahlanmasına yönelik siyasi kampanyalar, gönüllü genç kadın ve erkeklerin özsavunma eğitimi, yine komünlerde özsavunma konulu toplantılar ve öncünün etrafında kenetlenmiş ileri halk kitlelerinin somut görevlerle savaşa dahil edilmesi savaş hazırlığı kapsamında yapılan diğer çalışmalardır.

Ancak güçlü hazırlıkların yanı sıra kimi eksikliklerin de olduğu inkar edilemez. Bu doğrultuda eksik bırakılan yerleri ifade etmek yarına ışık tutması bakımından önemlidir.

Her şeyden önce toplumun, somut-pratik hazırlık içerisinde olması tüm savaş hazırlığıyla bağı içerisinde yürütülmelidir. Özellikle halkın ideolojik anlamda eğitilmesi ve işgalci faşist politikalar karşısında mevzilenmesini sağlamak devrimin en temel görev, halk özsavunmasının bel kemiğidir.

Fakat Serêkaniyê’de eksik kalan parça zaten askeri sistemler içerisinde örgütlenmiş ve silahlanmış olan halk gerçekliğinin yanı sıra askeri kuvvetler içinde yer almayan diğer toplumsal kesimlerinin savaştırılması olmuştur. Bu noktada pratik eksiklikler olarak şu durumlar ifade edilebilir. Semt semt, mahalle mahalle kurulmuş olan özsavunma kuvvetlerinin eğitilmesi ve mevzilendirilmesi zayıf ve yetersizdir. Özsavunma kuvvetlerinin niteliklerini yükseltilmek ve olabildiğince pratik çalışma içerisinde kuvveti hazırlamak yeterince örgütlenememiştir. Yine eğitimli özsavunma kuvvetlerinin ayrıca iyi birer eğitici ve komutan olmaları yönünde çalışmalarda sınırlı kalmıştır.

Tüm bunların yanı sıra, egemenlerin ve emperyalistlerin Rojava devrimi üzerindeki politikaları da halkın özgücüne güvenmesinin önünde ciddi bir engel olarak durdu ve halkın bu yoğun ve şiddetli geçecek süreçlere psikolojik olarak yeterince hazırlanamamasının da sonucunu doğurdu. Bu konudaki gecikmişliğin yoğun sıcak atmosferinde değiştirilmesi de mümkün olmadı. Lakin halklar tümden savaş hazırlığının uzağında değildi. Savaşçılara lojistik destek sağlamada, evlerini, araçlarını, ve savaşın ihtiyaç duyabileceği diğer ihtiyaçları karşılamakta tereddüt göstermediler. Yine de bir noktanın altını tekrar çizmek ve yenilemek gerekiyor. Rojava halklarının önemli bir kesimi sayısı yüz bine yaklaşan devrimci ordunun içerisinde halihazırda görevdedir. Eksik kalan, askeri olmayan halk kesimlerinin sivil özsavunma gücü olarak örgütlenmesi olmuştur.

Elbette ki, hazırlık kadar savaş anı ve savaşın yönetimi de gelecekteki devrimci mücadeleler için deneyim ve birikimlerle doludur. Ancak bu, başka bir yazının konusudur. Burada vurgulanmak istenen savaşın hazırlıkla ilgili kısımlarıdır. Ve bu konuda Serêkaniyê savaşı Baran Serhat yoldaşın sıkça tekrarladığı sözleri doğrulamıştır. O, zafer hazırlığı sever diyordu. Yarınki daha büyük zaferler de büyük hazırlıklarla gerçekleşecek, Rojava Devrimi bu hazırlıklara dayanarak işgal altındaki topraklarını özgürleştirecektir.

* Atılım Gazetesi'nin 8 Kasım tarihli 400. sayısında yayınlanmıştır.