23 Nisan 2024 Salı

Savaş karşıtı bir oyun: Şvayk Harikalar Ülkesinde

İsimler, semboller ve izlek I. Dünya Savaşı Avusturya'sını yansıtsa da, anlatılanlar çok geçmeden biz seyircilere tanıdık gelmeye başlıyor. Egemenlerin tarihin her devrinde bir paylaşım savaşı çıkarma konusunda nasıl da yetenekli olduklarını izliyoruz.
Çek yazar Jaroslav Hasek, gençlik yıllarında anarşist harekete katıldı. “Komuna” adlı anarşist derginin editörlüğünü üstlendi. Birçok kez gözaltına alındı ve tutuklandı. I. Dünya Savaşı öncesinde 16 öykü ve bir de şiir kitabı bulunuyordu. Savaş başladığında Avusturya-Macaristan ordusuna alındı. Doğu cephesinde esir alınmasının ardından birkaç yıl Rusya'da kamplarda kaldı. Kamp kumandanının sekreteri oldu. Rusya'dayken savaşın "Vatansız Ordu'su" olarak bilinen Çekoslavak Lejyonu'na üye oldu. Daha sonra da bolşeviklere katıldı. 1918'de Çekoslovakya'nın kuruluşunun ilan edilmesiyle başkent Prag'a döndü. Yazarlık birikimi ve bizzat yaşamında deneyimledikleriyle bütün zamanını "Aslan Asker Şvayk"ı yazmaya ayırdı. Altı ciltlik bir dizi olarak düşündüğü eserinin dördüncü cildini yazarken askerdeyken, savaş yıllarında kaptığı tüberküloz hastalığından kaynaklı yaşamını kaybetti.
 
60 dile çevrilen kitap, Türkiye'deki okurlarıyla ancak 1980 yılında tanışabildi. Bununla birlikte 1963'ten itibaren tiyatro sahnelerinde kendisine yer buldu. Arena Tiyatrosu'ndan Genco Erkal'ın Dostlar Tiyatrosu'na, farklı şehir tiyatrolarının uyarlamaları ile seyirci ile buluştu "Aslan Asker Şvayk". 1970'in ortalarından itibaren ise Bertolt Brecht'in, Şvayk'ı II. Dünya Savaşı'na taşıdığı uyarlamalar yapılmaya başlandı.
 
Çek mizah ve taşlama yazarı Jaroslav Hasek'ın "Aslan Asker Şvayk" romanının en son uyarlamasını ise Kadıköy Tiyatro Oyuncuları Topluluğu (KATOT) yapıyor. 2017 Haziran'ından beri sahnelenen oyunu izleme şansını geçen hafta yakaladım. Emre Cingöz'ün yönetmenliğindeki KATOT, 2015 Kasım'ından beri çalışmalarını sürdüren politik bir tiyatro topluluğu. Ortak özellikleri Kadıköylü olmak ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde eğitim almış olmak. Öğretmen, mühendis, mağazacı, tekniker, işçi, işsizlerden oluşan topluluğun ortak paydası; tiyatro yapmak. Kendilerine ait bir sahneleri olmayan 30 kişilik topluluk, "Garajda, tuvalet önünde hatta Yeldeğirmeni İşgal Evi'nde" bile prova almış yönetmenin deyişiyle. Onun dışında imece usulü ödeyip sahne kiralayan oyuncular, tiyatro maceralarına devam ediyorlar.
 
Cingöz, verdiği bir röportajda oyunun hikayesini kısaca şöyle özetliyor: "Aslında bu oyun Jaroslav Hasek'in 'Aslan Asker Şvayk' romanından uyarlama. Birinci Dünya Savaşı'nda geçiyor. Brecht'in üzerine yazdığı 'Şvayk' adında da bir metin var. Brecth, kahramanın karşısında Hitler'i çıkartıyor. Biz de bunu 2018'e, günümüz Türkiye'sine uyarladık." "Şvayk Harikalar Ülkesinde" oyunu böyle ortaya çıkıyor.
 
Avusturya tahtının veliahdı Arşidük Franz Ferdinand'ın suikasta uğramasıyla başlar oyun. Askerlikten önce köpek satıcılığı yapan, savaşta ise 91. Alay askeri olan Şvayk'ın etrafında savaşın sonuçları ve toplumsal etkileri göz önüne seriliyor. Geveze, kendi deyişiyle budalalığı raporlanmış neşeli asker Şvayk, ironik yaklaşımlarıyla esaslı bir savaş karşıtı performans sergiliyor. Sahnede oyun boyunca düzeni ve savaşı savunan ve bunu eleştiren barış yanlısı iki anlatıcı yer alıyor. Anlatıcılar iyi ve kötünün, güzel ve çirkinin, savaş ve barışın tarihsel ve güncel kavgasının taşıyıcısı haline geliyorlar.
 
İsimler, semboller ve izlek I. Dünya Savaşı Avusturya'sını yansıtsa da, anlatılanlar çok geçmeden biz seyircilere tanıdık gelmeye başlıyor. Egemenlerin tarihin her devrinde bir paylaşım savaşı çıkarma konusunda nasıl da yetenekli olduklarını izliyoruz. Ezilenler "Bu kimin savaşı" sorusunu sormasın diye din, milliyetçilik ve kutsal ordu üçgeninde bilinçlerin nasıl işgal edildiğini bir kez daha anlıyoruz. Savaşta kanı dökülenler yoksullaşırken sömürgeci savaş çığırtkanlarının kasalarını nasıl doldurduklarını, en çok acıyı kadınların yaşadığını gözlemliyoruz.
 
Günümüze dair yapılan göndermeler isabetli olduğu kadar irkiltici de. Muktedirin had bildiren ses tonundan halk çocuklarının tabutları üzerinden yapılan şehit edebiyatının iki yüzlülüğüne; işkenceye sıfır toleransın sözde kalmasından muhbirliğin sıradanlaştırılmasına; şovenizm ve ezen ulus kibri ile vicdani red hakkının bastırılmasından hukukun tahrip gücü en yüksek silaha dönüştürülmesine; kimin ne zaman vatan haini ne zaman kahraman olacağı arasındaki çizginin inceliğine kadar hayata ve politikaya dair her şey sanatın gücüyle hicvediliyor.
 
Oyunu izleyen hemen herkesin ortak duygusu ise iki grup askerin önce birbirine sonra da seyircilere doğru kontrolsüzce ateş etmesinin en etkileyici performans olduğu. Hepimiz bir anda kendimizi savaşın ortasında buluyoruz. Birilerinin kasası dolsun diye, birilerinin ırkçı hezeyanları tatmin olsun diye, birilerinin şoven-sömürgeci hedefleri doğrultusunda mazlum halkların topraklarını işgal planları hayata geçsin diye ölmenin ağırlığı çöküyor üzerimize. Cesetlerin arasında gezinen anlatıcının; "Bütün bu insanlar bir zaman çocuk değil miydi? Ne oldu da böyle oldu?" diye feryat etmesi ise; Hrant Dink'in cenaze töreninde Rakel Dink'in "Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim" sözlerini anımsatır gibiydi.
 
İki saate yakın süren oyunu soluksuz izlememiz de,  Jaroslav Hasek'in gerçekçi ve yaratıcı romanı kadar, Brecht'in romanı epik tiyatronun gücü ile ele almasının payı da büyüktü. Onu çağımıza, coğrafyamıza, sokağımıza ve hayatlarımızın tam orta yerine göre uyarlayan ve sahneleyen Kadıköy Tiyatro Oyuncuları Topluluğu'nun 28 oyuncusunun yüksek performansı ise sahne ile seyircilerin ortak duygu ve düşüncelerde birleşmesinin yaratıcısıydı. Müziklerin, konunun ve oyunculuğun önüne geçmeyen özenli seçimi, dekor ve kostümlerin 20. yüzyıl Avrupa'sını yansıtması tiyatro severler için büyük bir şanstı. Asker, halk ve anlatıcıların yüzlerinin is, kıyafetlerinin kirli oluşu ise savaşın insanların suretine yansıyan kirli yüzü gibiydi. Anlatıcıların oyun boyunca aynı zamanda dekoru büyük bir ustalıkla değiştirmeleri sahneler arasında akıcılığın bozulmamasını sağladı.
 
Savaşlardan ve savaş dilinden bıkanların, barış ve kardeşliğin sesini arayanların, umutlu sözler bekleyenlerin mutlaka zaman ayırarak seyretmesi gereken bir oyun; Şvayk Harikalar Ülkesi'nde.