19 Nisan 2024 Cuma

Sancar: Hem iktidarı hem sistemi değiştireceğiz

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, iktidarın halkların gündeminin üzerine savaş politikalarıyla örtmeye çalıştığını söyledi. Kuzey ve Doğu Suriye'ye bir kara operasyonunun sürekli gündemde tutulduğunu kaydeden Sancar, stratejik hedefin Kürtleri statüsüz bırakmak ve Kürtlerin kazanımlarını yok etmek üzerine kurulu olduğunun altını çizdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Toplantıya Ankara Barosu Engelliler Komisyonu Başkanı Avukat Ali Kılıç ve komisyon üyeleri, Engelliler Konfederasyonu Başkanı Zehra Karayel, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, Parti Meclisi üyeleri ve parti yöneticileri katıldı.

3 Aralık Dünya Engelliler Gününün yaklaştığını hatırlatan Sancar, engelliler için yeni bir yaşamın mümkün olduğunu söyledi. Engelliler Komisyonunun hazırladığı Engelliler Manifestosunun sistematik ayrımcılığın, ötekileştirmenin, ertelenen erişilebilirliğin ve sunulmayan kamu hizmetlerinin çözülmesi için geleneksel yaklaşımları kökten çözmeyi önerdiğini belirten Sancar, HDP ilkesel olarak engellilere yönelik tüm hizmetlerin kamusal, parasız, anadilinde ve erişilebilir olmasını savunduğunu kaydetti.

'HALKLARIN GÜNDEMİNİ SAVAŞLA ÖRTMEK İSTİYORLAR'
Türkiye'nin önünde iki ana gündem olduğunu söyleyen Sancar, bu gündemlerden yoksulluk, sefalet, açlık, işsizlik, zulüm ve baskının halkın gündemi olduğunu kaydetti. İktidarın gündeminin ise halkın gerçek gündemini bastırmaya ve unutturmaya yönelik politikalar olduğunu belirten Sancar, "Bu politikaların başında da savaş planları gelmektedir. Sokağa ve iktidarın psikolojisine baktığımızda ortaya şöyle bir ülke tablosu çıkıyor. Halk geçim ve yaşam derdinde, AKP-MHP iktidarı ise kendi iktidarlarının bekası için savaş peşinde. Savaş öyle bir şey ki bütün toplumu saran bir şiddet iklimini de beraberinde getiriyor. Bu iktidarın politikaları savaş üzerine kuruludur dediğimizde, aynı zamanda bütün toplumsal alanları şiddete boğan bir iklimin de yaratıcısı olduğunu söylüyoruz" dedi.

'SAVAŞ POLİTİKALARINI, ŞİDDETİ SIRADANLAŞTIRDILAR'
Savaş politikaları ile ayrıştırma ve kutuplaştırma anlayışının, şiddeti günlük yaşamın sıradan bir olgusu haline getirdiğini söyleyen Sancar, "Kadına, emekçiye şiddet normal ve meşru! Cezasızlık politikaları da bunları teşvik ediyor. Geçen hafta yaşadığımız hayvanlara karşı şiddet de bundan ayrı tutulamaz. Öyle bir zihniyet ki bütün canlıları ancak şiddetle kontrol altında tutabileceğini, bütün sorunları ancak şiddetle bastırabileceğini düşünüyor. Bu zihniyet hayvan haklarına saldırının da temelinde yatıyor. Konya'da bir barınakta hayvanlara karşı korkunç şiddetin görüntülerini izledik. Sokakta insanlara şiddet, çocuğa şiddet, kadına şiddet, emekçiye şiddet, ağaca, dereye, doğaya şiddet ve hayvanlara karşı acımasız insafsız bir şiddet. Bir şiddet toplumu yarattı bu iktidar. Ve bu kültür ve ortam iktidarın bir yönetme biçimi olarak uygulanıyor. İktidar ile toplumun keskin bir ayrım içinde olduğu bir süreci yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.

AKP-MHP iktidarının talan, sömürü ve rant iktidarı olduğunun altını çizen Sancar, savaş siyasetinden iktidarın kendisi güç ve rant devşirirken; kaybeden ise halklar, toplum, demokrasi, özgürlükler bütün ülke olduğunu ve bu politikaların faturasını ödeyen de yoksul halklar olduğunu vurguladı.

'STRATEJİK HEDEF KÜRTLERİ STATÜSÜZ BIRAKMAK'
Kuzey Doğu Suriye'ye yönelik başlatılan operasyonların iki temel hedefi olduğunu söyleyen Sancar, "Bunu bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Stratejik hedef Kürtleri statüsüz bırakmak ve Kürtlerin kazanımlarını yok etmek üzerine kuruludur. Bu iktidar da kendisinden önce gelen iktidarların yaptığı devlet zihniyetini, Kürtlere karşı klasik devlet aklını sürdürüyor. Kürtler nerede bir kazanım elde etse bunu kendilerine karşı bir beka sorunu olarak topluma yansıtmaya ve kabul ettirmeye çalışıyorlar. O nedenle bu operasyonların altında yatan anlayış Kürt karşıtlığı ve düşmanlığıdır. Bunu teslim etmeden savaş politikalarının kullanılmak istendiği diğer alanları ve amaçları da yeterince kavrayamayız" dedi.

'KARA OPERASYONU SÜREKLİ GÜNDEMDE'
Kuzey Doğu Suriye'ye yönelik bir kara operasyonunun gündemde tutulduğuna dikkat çeken Sancar, "Çeşitli pazarlıklar yapılıyor. Amaç bir yandan Kürtlere ve kazanımlarına saldırmak, diğer yandan ülke içinde siyaseti ve seçim sürecini kendi lehlerine dizayn etmektir. Eğer bir kara operasyonu başlatırlarsa kiminle yapacaklar, müttefikleri kim? ÖSO çeteleri. Kim bunlar? Suriye'de yıllardır insanlık suçu işlediklerini uluslararası kuruluşların ve çıplak gözle gözlem yapanların dile getirdiği bir gerçek. Bunlarla işbirliğinin Suriye halklarına ve Türkiye halklarına hangi faturaları çıkaracağını öngörmek bu kadar zor mu? Ne için bütün bu kirli oyunlar? Bütün bu kirli oyunlar mevcut iktidarı sürdürmek, iktidarın kurmakta olduğu rejimi yerleştirmek içindir. O nedenle Taksim saldırısını da çeşitli karartmalarla bir bahaneye dönüştürdüler. Taksim'deki o vahşi saldırıyla ilgili pek çok bilgi ve veri ortaya saçılıyor. Bunların büyük kısmı ve neredeyse tamamı Suriye'deki çetelerle, hatta IŞİD ile bağlantıya işaret ederken bunların üstü karartılıyor. MHP'nin bir ilçe başkanı ile fail olarak gösterilen şahıs arasında telefon konuşması tespit edildi ve derhal gündemden düşürüldü. Ortada bir karanlık senaryo var. Bu karanlık senaryo da bugünü esir alma, geleceği zapt etme amaçlı bir operasyondur. Buna karşı açık ve net söz söylemeden, bu karanlığı aydınlatma konusunda cesur bir tutum takınmadan, bu iktidara karşı diğer alanlarda da yürütülecek mücadele inandırıcı olmayacaktır" dedi.

'ALTILI MASA'NIN TASLAĞI EKSİK VE ZAYIF'
Altılı Masa'nın anayasa değişikliği taslağına tepki gösteren Sancar, taslağın içinde kimi olumlu maddeler olsa da toplamına bakıldığında önerinin gerçek ve üçlü bir demokrasi için eksik ve zayıf olduğunu söyledi. Sancar, "Peki, sürekli kriz ve çatışma üreten sistemin kendisine dönük bir dönüştürme, bir değişiklik iradesi var mı? Ne yazık ki o iradeyi göremiyoruz. Geçmişi belli düzenlemeleri geleceğin vaadi olarak sunmak bir çıkış değildir. Demokratik, çoğulcu, katılımcı yeni bir demokratik sistemdir Türkiye'nin ihtiyacı. Bu da 2'nci yüzyılında demokratik cumhuriyete geçişle mümkün olabilir. Şimdi muhalefetin bu programı için elbette pek çok şey söylenebilir. Bu, ancak seçimlerden sonra gerekli Meclis çoğunluğu oluşursa resmileşebilecek bir öneri. Ancak seçime kadar ne yapmak gerekir, seçime giden yolda ne yapmak gerekir sorusunun cevabı burada maalesef yok. Eğer amaç güçlü bir toplumsal sözleşme, kapsayıcı bir uzlaşma ve mutabakat oluşturmak ise seçim sürecinin de bu şekilde kavranması gerekiyor. Bu esaslar üzerine kurulması gerekiyor" ifadelerini kullandı.

'GÜÇLÜ BİR DEMOKRASİ DÖNÜŞÜM İRADESİYLE GERÇEKLEŞEBİLİR'
Toplumun tüm kesimleriyle yeni inşa için neler yapılması gerektiğini ve önerileri deklarasyonlarla, konuşmalarla ve kararlarla anlattıklarını dile getiren Sancar, "Değerli halklarımız bilin ki, çıkış ancak güçlü bir demokratik dönüşüm iradesiyle gerçekleşebilir. Bu demokratik dönüşüm iradesinin gerçek adresi de HDP'dir. HDP'nin kurduğu ittifaklardır, bu ittifakları büyüterek güçlü bir demokrasi ortaklığı yaratmaktır. Demokrasi ittifakına toplumun tüm ezilenlerini, dışlananlarını, sömürülenlerini, zulme ve baskıya maruz kalanlarını bir araya getirerek ulaşırız. Bu konuda Emek ve Özgürlük İttifakı çok değerli ve önemli bir adımdır. Şimdi bunu genişletme zamanıdır, gerçek çözümü ve sahici alternatifi bu topluma sunma zamanıdır. Bu sorumluluğumuzdur, görevimizdir. Aynı zamanda bunu başarmaya dönük sağlam inancımızın ve kararlı mücadelemizin ifadesidir" dedi.

'ÖZGÜRLÜKÇÜ, EŞİTLİKÇİ, DEMOKRATİK CUMHURİYET DİYORUZ'
Hem iktidarı hem de sistemi değiştireceklerinin altını çizen Sancar, 6'lı Masaya da bütün toplumsal muhalefete ve demokrasi güçlerine de şu çağrıyı yaptı: "Önerileri elbette tartışırız, elbette olumluya olumlu, iyiye iyi deriz ama eksiği yanlışı söylemekten de sakınmayız. Hakiki ortaklık, sahici dönüşüm iradesi ve gerçek bir müzakere ancak bu zeminde yürür. Biz toplumun tüm kesimleriyle özgürlükçü ve eşit yurttaşlığa dayalı bir gelecek istiyoruz. Bütün halkların özgür, inançların eşit olduğu, emekçilerin adil bir yaşam sürdükleri, kadınlar için özgür ve eşit bir geleceğin kurulduğu, gençlerin bugünden hayatın gerçek sahipleri olarak kabul edildiği, bütün dezavantajlı toplum kesimlerinin eşit olduğu bir gelecek istiyoruz. Bunun adına da özgürlükçü eşitlikçi demokratik cumhuriyet diyoruz. Alternatif budur, çözüm biziz."