16 Mayıs 2024 Perşembe

Sağlık krizini polis zoruyla yönetmek

Sağlık emekçilerine Mart ayında yapılan alkışlı destekler şimdi yerini sessizliğe bıraktı. Macron halka seslenirken "yeniden beyaz gömlekli kahramanlarımızı hatırlayalım" derken asıl unutanın kendisi olduğunu sakladı. Çünkü bugün yine personel ve malzeme eksikliği var. Sağlık emekçileri pandemi süreci boyunca yaptıkları sokak eylemleri ve grevlerle talep ettikleri ücretlerinde iyileştirme istenilen oranda yapılmadı. Hükümet kısmi ikramiyelerle öfkeyi kontrol etmeye çalışıyor.

Fransa'da Covid-19 vakaları her gün bir önceki günü aşarak yeni bir rekorla günü kapatıyor. Macron yoğun bakım ünitesindeki dolu yatak oranını vererek, personel sıkıntısını ve virüs nedeniyle kayıpların artacağını söyleyerek yeni önlemler üzerine açıklamalar yapıyor. Covid-19 önlemlerinde yaşanan hasta yatak sayısı ve personel sıkıntısını baz alarak ilerlediklerini itiraf ediyorlar. Salgının baş gösterdiği birinci dalgadan sonra başladığı ifade edilen ikinci dalga arasında geçen sürede sağlık krizini çözme adımlarının yeterince atılmadığının ifadesidir bu söylemler.

Yani patronların 'güzel, sevimli çocuğu' Macron neoliberal politikalarını en saldırgan tarzda hayata geçirirken hiç tereddüt etmeden özelleştirdiği sağlık sektörünü yeniden kamulaştırmak, personel sayısını artırmak, kapalı sağlık ünitelerini yeniden işlevlendirmek yerine ikinci dalgayı sokağa döktüğü polisle yönetmeye çalışıyor.

Zenginlere, tekellere, patronlara dokunmadan yani %1'in gelirine dokunmadan, fatura çıkarmadan sağlık krizini yamalama yöntemleriyle günü kurtarmaya çalışıyor. Bu arada Covid-19 vakası artmaya devam ediyor. Mart ayında günlük vaka sayısı 100 bin civarında iken bu hafta en yüksek rakam günlük 44 bin oldu. Maske ve hidro-alkol jelin kullanılması Covid-19 hastalığının bulaşma oranını yavaşlatmış olsa da ortada bir ikinci dalga gerçekliği duruyor. Son bir haftada 10 bin kişi hastaneye, 1627 kişi yoğun bakıma yatırıldı. Ile-de-France bölgesinde yoğun bakım yataklarının doluluk oranı %60.  Böyle devam ederse senaryoya göre 10 gün içinde dolu yatak sayısı %70 ila 90 arası olacak.

MACRON'UN DERDİ HALK SAĞLIĞI DEĞİL, BURJUVAZİNİN KARI
Fransa'da virüs dolaşmaya devam ediyor. Burjuvazinin karına dokunmadan uygulanılan karantinanın sonlandırılması sonrası süreçte hükümet, ikinci dalgaya nasıl hazırlandı sorusuna güvenlik görevlilerine daha çok rol biçerek diyebiliriz. Kısmi sokağa çıkma yasağı ile 120 bin polis ve jandarma görevlendirdi. Modern tıbbın geliştiği günümüzde bilimsel çalışmalara hakaret gibi Ortaçağ'dan kalma zorunlu olarak başvurulan sokağa çıkma yasaklarını uyguluyor. Oysa iki dalga arası sürede Macron ve kabinesi için hastane yatak sayısını, sağlık bütçesini artırma, sağlık personellerinin çalışma koşulları ve ücretlerinde düzenlemeye gitme, işyerlerinde gerekli sağlık önlemlerinin alınması, riskli işyerlerinde ücretli izin gibi düzenlemelere gidilebilirdi. Sağlık alanında yaşanan  sorunlara çözüm üretil(e)mediği gibi ağırlaşmasına seyirci kalınmaya devam ediliyor.

Sağlık personeli psikolojik ve fiziksel tükenmişlik sendromu yaşıyor. Sağlık personeli arasında Covid-19 pozitiflik oranı %15'in üzerinde. Uyku ilacı, antidepresan kullanım oranı da yüksek. Sağlık krizi sürecinde 5 bin olan yoğun bakım yatak sayısına pandemi anında sadece 700 yatak ek yapılmış. Nisan ayında yatak sayısı 10 bine çıkartılmış ve maksimum yatak sayısının 12 bini geçemeyeceği belirtiliyor. Covid-19 pandemisi nedeniyle diğer randevuların, ameliyatların, tedavilerin ertelenmesi sonucu kanser vaka sayısında artış var. Virüs korkusu nedeniyle hastaneye gitmekten korkan kanser vakalarına geç teşhis konulmasının etkisi olduğu söyleniyor.

Evet adım adım salgın yayılırken okulların açılması ile vaka artışlarının hızlanacağını bildiğini itiraf eden Macron, patronların kasasını doldurmak için çalışma yaşamının devam etmesi gerektiğini de bir şekilde ifade ediyor. Sokağa çıkma yasağını mesai saatlerinin dışında yapması üretimin ve hizmetin sekteye  uğratılmaması ve patronlara krizin faturasını çıkarmama manevralarıdır. Fransa Halk Sağlığı Merkezi'nin yaptığı araştırmaya göre hastalık bulaşma riskinin Macron'un belirttiği 'özel temaslar' olmadığı çıplaklığını gözler önüne seriyor. Aile ortamı %6.4 , kamu ve özel etkinlikler %10.4, şirketler (işyerleri) %25, okullar ve üniversiteler %21.2 ve hastaneler %11,3 olarak Covid-19 bulaşma oranları gösteriliyor. Macron hükümeti, hastalık bulaşma oranın en yüksek olduğu işyerleri, okullar ve ulaşım için sessizliğini korudu. İşyerleri içinse uzaktan çalışmayı bilinçli bir tarzda gündeme getirmemeyi tercih ediyor ve ekliyor 'ekonomiyi sekteye uğratamayız' diyor.

'METRO, İŞ VE UYKU'
Hasta sayısı artıkça acaba işçilerin öğle yemek saatlerini kullanmasına da yasak getirecek mi diye düşünmemek elde değil. Pandemi ile mücadele adı altında akıllarla durgunluk verecek tarzda uygulanan kısmi sokağa çıkma yasağının, toplumsal aktivitelerin en az olduğu saatlerde uygulanması halkı robotlaştırma politikasıdır. Yani Fransız halkının eylemlerde dile getirdiği ve karşı durduğu yaşam biçimi "metro, iş ve uyku'' denklemi pandemi önlemleri adı altında halka empoze edilerek işçi ve emekçilerin yaşam biçimi yeniden formüle ediliyor. "Çalışın, çalışın, iyileştirin, işe gidin ve susun" formülü pandemi korkusu nedeniyle pratik buluyor gibi gözükse de artan işsizlik, ekonomik belirsizlik, gelecek endişesi, işten atılma korkusu öfkeyi mayalıyor. Fabrikalara ve işletmelere sokağa çıkma yasağıyla kapatılan işçiler emekçiler; yüksek para cezaları, hapisle tehdit, polisin kontrol yaparken uyguladığı şiddet; yaşam tarzı, eylem ve grev hakkını kullanma özgürlüğüne müdahale yeni isyanları  tetikleyecek gibi.

MACRON 'BEYAZ GÖMLEKLİ KAHRAMANLAR'I ÖNCE KENDİ UNUTTU
Sağlık emekçilerine Mart ayında yapılan alkışlı destekler şimdi yerini sessizliğe bıraktı. Macron halka seslenirken "yeniden beyaz gömlekli kahramanlarımızı hatırlayalım" derken asıl unutanın kendisi olduğunu sakladı. Çünkü bugün yine personel ve malzeme eksikliği var. Sağlık emekçileri pandemi süreci boyunca yaptıkları sokak eylemleri ve grevlerle talep ettikleri ücretlerinde iyileştirme istenilen oranda yapılmadı. Hükümet kısmi ikramiyelerle öfkeyi kontrol etmeye çalışıyor.

Küçük işletme patronları, bar, restoran, spor kulüpleri, sirk çalışanları yaşadıkları ekonomik krizin yükünü artık taşıyamıyor ve öfkelerini sokaklara taşıdılar. Hükümet yarı işsizlik ödeneği, kısmi çalıştırma ya da yerel çözüm önerileri ile öfkeyi yatıştırmaya çalışıp küçük patronları mutlu etmiş gibi gözükse de milyonlarca çalışan gerçeği öyle demiyor. Küçük işletmelerdeki işçiler önümüzdeki süreçte hak talep etme mücadelesinin ön saflarında yerini alacak gibi görünüyor.

Macron'nun sağlık krizini yönetme politikalarının merkezinde 'ulusal birlik' adı altında burjuvazinin ihtiyaçları, burjuvazinin gerçek kahramanları ve halka saldıran, kontrol altında tutan polis var. Sokağa çıkma yasağının başladığı gece öncesi polise prim verdi ve devletin nizamını korumak için sermayenin bekçilerini sokağa saldı.

Macron ve neoliberal sermaye gruplarının salyaları yeni yatırımlar ve karlar için akıyor. Hastanelerin eski olduğunu, daha iyi bir hizmet için yenilenmesi gerektiği demecinin arka bahçesinde daha çok özelleştirme planları yatıyor.

Evet, neoliberal Macron ezen sınıf mensubu rolünü saklamadan cesurca oynuyor. Sınıfa karşı sınıf tavrı ile işçi sınıfı ve temsilcilerinin de karşı cephede rolünü cesurca oynayıp 'kapitalist ve sağlık krizin faturasını ödemeyeceğiz' diyerek karşı cepheden saldırıya geçme zamanı.