25 Nisan 2024 Perşembe

Rojhat Rüzgar yazdı | Faşist şef yeni bir savaş kapısı arıyor

Güney Kürdistan'da gerilla alanlarında ilerleme kaydedemeyen Türk devletinin, sınır ötesinde savaşı sürekli kılma stratejisinin bir diğer ayağı Rojava devrimine yönelik işgal saldırılarını artırmak oldu. Rojava devrimini boğma ve inşa çalışmalarını zayıflatma konusunda irade geriletmeyi başaramayan sömürgecilik, devrimin öncü güçlerine yönelik suikast saldırılarına yöneldi.

Faşist şeflik rejimi, Kürt halkına yönelik soykırım siyasetiyle işlediği insanlığa karşı suçlar listesine yenilerini ekledi. Güney Kürdistan'ın Metîna-Zap-Avaşîn bölgeleri ile Kuzey Kürdistan dağlarında askeri operasyonlar uzun süredir devam ediyor. Her gün yeni bombardıman, çatışma haberleri geliyor.

Son olarak Şengal ve Rojava kentlerinde gerçekleştirilen bombalamalarla, Türk devletinin Kürdistan topraklarına yönelik sömürgeci siyasetinde yeni bir adım geliştirmek istediği gözler önüne serildi.

AKP-MHP faşist ittifakı, iki günde ele geçirme planları yaptığı gerilla alanlarında önemli bir ilerleme kaydedemedi. Başarısızlığın üstü Şengal ve Rojava'ya yönelik özel saldırılarla örtülmek istenirken, ırkçı-şovenist histerinin mayasına dönüştürülen Kürtlere yönelik imha siyaseti kesintisiz devam ettirilmiş oluyor.

Şengal'de 3 Ağustos 2014 DAİŞ katliamında yaşamını yitirenleri anma etkinliklerinden sonra Êzidî halkının öncü komutanlardan Seid Hesen'in aracı hedef alındı. Şengal halkının örgütlü mücadelesinde simgeleşen Hesen, Irak Başbakanı Mustafa Kazımi ile görüşme hazırlığı yaparken katledildi. Hava saldırısından ABD, Irak ve Güney Kürdistan yönetimlerinin haberdar olduğu kısa sürede açığa çıktı. Kazımi, görüşeceği heyette yer alacak Hesen'in katledilmesinden kendisiyle ilgili ya da Irak'ın Şengal'i koruma gerektiğine ilişkin bir sonuç çıkarmadığı gibi faşist şef Tayyip Erdoğan'ın telefon aracılığıyla söylediği "vurulan yer hastane değil" yalanına dahi cılız da olsa tepki göstermedi. Aksine Türk devleti ile ilişki geliştirmeyi içeren açıklamalar yaptı. Hewler ve Bağdat'ın, Şengal halkının direnişi karşısında zamana yaydıkları Özerk Yönetim sistemini tasfiye etme planı için Ankara kapılarından medet umduğu ortaya çıkmış oldu.

İşgalci Türk devleti, herhangi bir uluslararası tepkiyle karşılaşmadığı için ikinci olarak Şengal'deki bir hastaneye de hava saldırısı düzenledi, 4'ü sağlık çalışanı 8 Şengalli'yi katletti.

Bu saldırılar, Türk devletinin 5 Ağustos tarihli son MGK toplantısından sonra yeni bir saldırı dalgası başlattığına işaret ediyor. Güney Kürdistan'da gerilla alanlarında ilerleme kaydedemeyen sömürgeci Türk devletinin, sınır ötesinde savaşı sürekli kılma stratejisinin bir diğer ayağı ise Rojava devrimine yönelik işgal saldırılarını artırmak oldu.

Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine yönelik saldırıların, Güney Kürdistan'daki savaşa KDP'nin Türk devletinden yana katılması durumunda, DSG'nin de gerilladan yana dahil olacağını ilan etmesinin ardından gelişmesi de sürpriz değil. KDP'yi gerilla karşısında savaş sahasına sürmenin yollarını arayan sömürgeci Türk devleti, DSG'yi de devrim topraklarında savunma pozisyonunda meşgul etmeyi amaç ediniyor.

CEPHE HATTI BOYUNCA SÜREKLİ SALDIRI 
Sömürgeci faşist rejimin yeni taktiğinin görünümü, işgal bölgeleriyle sınır durumundaki tüm cephelerde yoğun bombardıman oldu. Serêkaniyê hattında Til Temir ve Zirgan, Girê Spî hattında Ayn İsa, Minbic hattında sınır köyleri ile Şehba hattında işgal altındaki Efrîn'in Şera ve Şerawa ilçelerine bağlı köyleri her gün hedef alınıyor. Bölgeye top ve ağır silah atışları süreklileştiriliyor.

Tabi bu saldırılar, bölgede bulunan emperyalist güçler ABD ve Rusya'nın onayıyla gerçekleşiyor. Türk devletine uzun süredir hava sahasını kullanma izni vermeyen özellikle Rusya'nın insansız hava araçlarının saldırılarına göz yumduğu bir dönem yaşanıyor. Türk devletine bir aylık zaman tanındığı şeklinde söylentiler de var.

Karadan ilerleme fırsatı bulamayan Türk devleti, işgalci çeteler eliyle Zirgan ve Minbic bölgelerinde sızma girişimleri denedi. Ancak direniş karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.

HALKI PANİKLE GÖÇE ZORLAMAK İSTİYORLAR
Türk devleti ve çetelerinin bir diğer hedefi; cephe hattındaki alanlarda halkı korku ve paniğe sürüklemek, alanın boşalmasını sağlamak. Bu amaçla daha önce köy ve beldelerin çevreleri bombalanırken, son zamanlarda yerleşim alanları doğrudan hedef alınıyor. Hayatını kaybedenler, yaralananlar olmasıyla, halkın yaşam alanlarını terk edeceği hesapları yapıyor faşist şeflik rejimi. Özsavunma güçlerini çevreleyen halkın bölgeden uzaklaşmasını, yeni işgal saldırılarının ilk adımı olarak görüyor. Bu amaçla, her gün yeni bir saldırı olacağına ilişkin söylentiler çıkarılıyor. Bu, bölgede ENKS gibi işbirlikçi güçler aracılığıyla özel olarak örgütleniyor.

DEVRİMİN ÖNCÜLERİNE SUİKAST SALDIRILARI
Rojava devrimini boğma ve inşa çalışmalarını zayıflatma konusunda irade geriletmeyi başaramayan sömürgecilik, devrimin öncü güçlerine yönelik suikast saldırılarına yöneldi. Til Temir'de işgale karşı direnişin öncü komutanlarının hedef alındığı saldırıyı, Qamişlo ve Kobanê'de araçlara yönelik saldırılar takip etti. Bu saldırılar, Türk devletinin direniş güçlerinden intikam alma ve iradesiz bırakma çabası olarak görülmeli.

Devrimin öncü kadın komutanlarından Sosin Birhat ve YPG komutanlarından Renas Roj'un da aralarında olduğu savaşçıların şehit düştüğü Til Temir saldırısının yanı sıra; keşif uçaklarıyla da bombalamalar gerçekleştirildi. Türk devletinin "terör uzmanı" etiketiyle kanal kanal gezdirdiği faşist Abdullah Ağar'ın sosyal medyada, vurulan araçlara atfen "Monica avına çıktık" diye övündüğü saldırıların, propaganda edilenin aksine başarısız olduğunu not etmek gerekir.

SİYASİ ÇÖZÜM TARTIŞMALARI HEDEFTE
Yoğunlaşan saldırıların bir başka hedefi; Şam hükümet lideri Beşar Esad'ın "ademi merkeziyetçilik" vurgulu konuşmasıyla başlayan tartışma süreci. Esad'ın bu konuşmasının ardından, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi görüşmeye hazır olduğunu açıklamış, Şam hükümetine yakın kimi isimler de anlaşma sağlanması yönünde vurgularda bulunmuştu.

Türk devleti savaşı tırmandırarak, Suriye sınırları içinde çözüm geliştirilmesi ve demokratikleşme yönünde adımlar atılmasına ilişkin tartışmaları da baltalamak istiyor aynı zamanda. Sınır hattında konumlanan rejim askerlerine yönelik saldırıların artması, bu anlayışın bir sonucu. Türk devleti, Şam hükümetine bu yolla tehdit mesajları gönderiyor. İdlib ve Bab-Azez hattında zaman zaman karşı karşıya geldiği rejim ile de süreci geriyor.

İŞGAL ALANLARINA GERİ DÖNÜŞ ARZUSU
Sömürgeciliğin yeni dönem taktiğinin öğelerinden bir diğeri, işgal edilen alanlara yönelik demografik yapının değiştirilmesine ilişkin eleştirilerin hedefinden çıkmak. Bu kapsamda, işgal nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalan bölge halkını, geri dönmeye özendirmenin türlü yöntemleri geliştirilmek isteniyor. İşbirlikçi ENKS bu kapsamda yine devreye sürülüyor. Efrîn'de 24 saat elektrik olduğu, yolların yapıldığı, yeni binalar inşa edildiği, kimsenin etnik kimliği nedeniyle tutuklanmayacağı gibi propagandalar halk arasında yaygınlaştırılıyor. İşgal altındaki Serêkaniyê ve Girê Spî için de benzer şeyler söyleniyor. Ancak çete gruplarının sık sık birbirleri arasında çatışması, söylemlerin yalan olduğunu tek başına anlatıyor. Özellikle Efrîn halkı, çetelerin kaçırma, şantaj ve işkencelerini çok iyi biliyor. Bu nedenle Şehba'da verdikleri mücadele ile işgalin son bulacağı dönemi bekliyor.

Türk devletinin hedefi durumundaki Şengal ve Rojava'ya yönelik saldırılar, tek başına bölge halklarının verdiği mücadele ile püskürtülemez. İnşa edilen demokratik özerklik sistemi, tüm Ortadoğu'ya özgür bir yaşam örneği olduğu gibi başta Kürdistan'ın diğer parçaları olmak üzere tüm dünyaya da özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin umut ışığı oluyor. Bu nedenle, Rojava ve Şengal'e yönelik saldırılara karşı mücadele tüm devrim güçlerinin de mücadelesi olarak büyütülmeli.