28 Mart 2024 Perşembe

Politik mücadelede öncü tarzın gerekleri

Politik mücadelede öncü tarzın pratikleştirilmesinde, bugün başlıca iki soruna dikkat çekilebilir. Birinci sorun, öncü çıkışın bazen adeta kendi başına amaç haline gelişidir. İkinci sorun, öncü çıkışın sıklıkla tekdüze biçimlere sıkıştırılmasıdır.

Komünist öncü, 20 Temmuz 2015'de Suruç katliamıyla devreye sokulan faşist saray darbesinden bu yana, gitgide zorlaşan ve sertleşen siyasi koşullar altında, ezilenlerin birleşik antifaşist direnişini hazırlayıp ateşleme hattında mücadele ediyor. Bu mücadelenin belli başlı bütün kesitlerinde, aynı zamanda, onun öncülüğü tekrar tekrar sınanmış oluyor.

Burada, öncülük bahsinde biraz derinleşelim.

Parti, en yalın deyişle, işçi sınıfının öncü müfrezesi, işçilerin ve tüm ezilenlerin öncü mücadele gücüdür. Parti için bu "öncü" misyon, yalnızca soyut bir işlev tarifi değil, somut bir nitelik düzeyidir de. Zira o, işçi sınıfının, kent ve kır yoksullarının, kamu emekçilerinin, kadınların, halk gençliğinin, Kürt ulusunun, Alevilerin, ezilen ulusal, dinsel ve cinsel kimliklerin sorunları, talepleri ve özlemleri uğruna mücadelelerin en ön saflarında konumlanır. Bütün bu mücadeleleri yayıp büyütme, birleştirip genelleştirme yolundan yürür, hepsini politik özgürlük sorununun çözümüne ve sosyalizm amacına bağlı ele alır. Her politik muharebede, politik öngörüsü, refleksi ve müdahale biçimleriyle, devrimci kararlılığı ve feda ruhuyla, mücadelenin ileri mevzilerine yerleşir. İşte buradan bakıldığında, "öncü parti" kavramı, ancak politik mücadele somutluğunda erişilebilen bir nitelik düzeyi ifade eder. Öncü parti olarak varoluş hakkını bizzat politik mücadeleleriyle tarihten koparıp alamayanların, öncü parti düzeyini politik mücadeleleri dahilinde sürekli yeniden üretemeyenlerin, "önder parti" düzeyine sıçramaları, işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimci önderliğini kurmaları mümkün olmaz. Devrimci açıdan öncülükte sınanmayanların önderleşmekten bahsetmeleri, laf salatası yapmaktan başka bir anlama gelmez.

Öncü müdahale ya da öncü çıkış, partinin politik mücadele tarzının en karakteristik öğelerinden biridir. Buna göre öncü parti, hazır kuvvetlerini öncü eylem biçimleriyle hareketlendirir. Politik mücadele tarzındaki bu iradilik, partinin devrimci katalizör rolünün dolaysız dışavurumudur. Devrimci amaçsa, emekçilerin ve ezilenlerin bağrında biriken mücadele potansiyelini realize etmektir. Yani, öncü çıkışı hazırlarken ve uygularken, partinin politik dikkat merkezinde mutlaka kitleler durur. Partinin kendi örgütlü kuvvetine dayalı hareketi, nihayetinde, kitlenin mücadele sahasına çekilmesi, örgütlenmesi ve devrimcileşmesi içindir.

İşkenceci gardiyanları taşıyan servis aracına yönelik yapılan bombalama eylemi, hapishanelerde faşist zulme karşı girişilen ölüm orucu taarruzu ya da sömürgeci işgal saldırısı karşısında savaşçı kadro gücüyle sergilenen can feda direniş öncü müdahalenin çeşitli biçimleridir. Fakat burada, konuyu fiili meşru mücadele cephesine özgünleştirelim.

Parti tarihinde, fiili meşru mücadele cephesinde yoğunlaşan biçimleriyle, Hasan Ocak'ın gözaltında kaybedilmesine karşı kampanya, yükseköğrenim gençliğinin 4-5 Şubat atılımını hazırlayan açlık grevi, gözaltında tacize ve tecavüze karşı kadın kurultayı, kölece çalışma yasalarına karşı bayrak yürüyüşü, Türkiye ve Kuzey Kürdistan kentlerini adımlayan demokratik barış yürüyüşü, gençliğin Kobanê yeniden inşa kampanyası, Gökhan Güneş'i kontrgerillanın elinden çekip alma mücadelesi gibi öncü çıkışın hemen akla gelen parlak örnekleri fazlasıyla bulunur.

Hasan Ocak şahsında gözaltında kaybetme saldırısına karşı yürütülen kampanyanın büyük başarısı, emekçileri ve ezilenleri faşizme karşı saflaştırmasında, böylece bu saldırının yıllarca önünü almasında cisimleşmiştir. Keza Gökhan Güneş'i faşizmin gizli gözaltı merkezinden çıkarmayı başaran da bu olmuştur. Üniversite kampüsünde haftalarca sürdürülen bir açlık grevi, 4-5 Şubat 1996'da yeşeren üniversiteli gençlik atılımını tohumlamıştır. Komünist kadınlar öncülüğünde düzenlenen kurultay, gözaltında sistematik cinsel saldırıya karşı ilk etkili barikatı dikmiştir. Bayrak yürüyüşü, işçi sınıfı içinde devrimci örgütlemeyi geliştirmenin kaldıracına dönüşmüştür. Demokratik barış yürüyüşü, Türk ulusundan emekçiyi faşist Türk burjuva devletine bağlayan o lanetli şovenizm zehri karşısında bir demokratik arındırma hamlesi olarak gerçekleşmiştir. Kobanê yeniden inşa kampanyası, gençlik kitlelerini hem siyaseten hem de fiziken Rojava devrimi siperlerinde mevzilendirici bir rol oynamıştır.

Söz konusu öncü çıkış örneklerinin somut talepleri ve hedefleri, mücadele ve örgüt biçimleri elbette birbirinden farklıdır. Mücadelenin tamamen iradiliği, somut durumun somut politikasını belirleme anlayışı, özgüce dayalı hareket tarzı ve kampanya türü yoğunlaşma ise hepsinin ortak özellikleridir. Öncü parti niteliği, politik sınıf savaşımının böylesi somut uğraklarında boy verir, olgunlaşır ve sürekli yeniden üretilir. Bu deneyimler, ister belirli bir andaki tek bir öncü eylem formunda, isterse nispeten uzun soluklu bir öncü kampanya formunda hayat bulsun, öncü müdahalenin somut hedefleri ve biçimlerinin, hem öncünün kitleyle ilişkilenişini güçlendirmeye hizmet etmesi hem de öncü müdahalenin öznesi olan örgütlü kuvvetin devrimci enerjisini ve motivasyonunu tazelemeyi içermesi gerektiğini de gösterir.

Politik mücadelede öncü tarzın pratikleştirilmesinde, bugün başlıca iki soruna dikkat çekilebilir.

Birinci sorun, öncü çıkışın bazen adeta kendi başına amaç haline gelişidir. Emekçilere ve ezilenlere etkili biçimlerde seslenme ve saflaştırıcı sonuçlar yaratma, kitlelere siyasi ve fiziki olarak temas edip mücadele umudu ve direnme azmi aşılama amacından kopuk ele alındığında, her somut durumda bu amaca uygun şiarlar ve biçimlerle tasarlanıp hazırlanmadığında, öncü çıkış anlam kaybına maruz kalır. Buradaki zaaf, en çarpıcı haliyle, öncünün kendi hazır kuvvetlerine dayalı politik eyleminin politik kitle çalışmasıyla iç içe planlanıp uygulanmamasında yansır. Komünist militanın, yer yer, bir politik gündeme dair birkaç yoldaşın katıldığı bir sokak eylemi yapmakla o gündem kapsamındaki bütün politik mücadele görevlerini yerine getirme huzuruna kavuştuğu örneklere rastlanır. Oysa hazır ve potansiyel kuvvetlerin eyleme seferberliğindeki, öncesinde, anında ve sonrasında eylemin kitlelere propaganda edilişindeki, ajitasyon-eylem-örgütlenme bağıntısının kuruluşundaki ciddi yüzeysellikler, hatta düpedüz ihmaller, hele de çalışma tarzında bir nevi alışkanlığa dönüştüğünde, sonuç, öncü çıkışın etkisizleşmesinden başka bir şey olmaz.

İkinci sorun, öncü çıkışın sıklıkla tekdüze biçimlere sıkıştırılmasıdır. Partinin örgütlü kuvvetlerinden bir bölümünün bir kent merkezinde basın açıklaması gerçekleştirmesi biçiminde tekrarlanıp durduğunda, bu tipteki basın açıklamasını her politik gündemde ilk akla gelen ve uygulanan eylem olarak modelleştirdiğinde, öncü çıkış yine anlam kaybına uğramaktan kurtulamaz. İlgili politik gündeme uygun olup olmadığı düşünülmeden kararlaştırılan, yeterince duyurusu yapılmayan, görselliği özenle hazırlanmayan, birçok durumda polis saldırısı veya kuşatması altında kalan, genellikle basının da bulunmadığı basın açıklamaları, kitleler nezdinde, bırakalım öncü çıkış niteliği taşımayı, bazen bir kısırdöngü duygusu bile yaratabilir. Burada, devrimci irade ve yaratıcılık, devrimci kendiliğindencilik ve kolaycılık karşısında irtifa kaybediyor demektir. Oysa politik eylem, pekala, bir işçi havzasında yüzlerce duvar yazılaması yapmak, bir kent merkezinde sonrasında etkili görsel propagandayla tamamlanacak kalabalık bir şimşek gösteri gerçekleştirmek ya da bir emekçi mahallesinde antifaşist kitleye dolaysızca temas edebilecek tipte bir yürüyüş düzenlemek gibi biçimlerde özgünleştirilebilir.

Öncü müdahaleyi kendinde amaçmış gibi ele almak veya tekdüze biçimlerle sınırlandırmak, pratikte, işçi sınıfı ve ezilenlerin ileri kesimleriyle buluşma imkanlarını değerlendirmeye beklenen katkıyı sunmayacağı gibi devrimci eylem kuvvetini de ruhen yorucu olur. Buna karşılık, devrimci bilinç ve iradenin damga vurduğu bir hazırlığa dayanan, mücadele ve örgüt biçimlerinde özgünleşmeyi sorunlaştıran, politik kitle çalışmasıyla birlikte gerçekleştirilen, emekçilerin ve ezilenlerin duygularına gerçekten tercüman olan her öncü müdahale, bugünkü politik koşullarda, faşist şeflik rejimine karşı ezilenlerin birleşik antifaşist direnişini mayalayıp ateşlemenin bir basamağını oluşturur.

Evet, faşist şefin antifaşist mücadeleye nefes aldırmamak için olanca gücüyle saldırmaya, faşist devlet terörünün dozajını ve yaygınlığını fütursuzca artırmaya devam ettiği bugünkü koşullarda, faşist şeflik rejimine tepki ve öfke besleyen emekçi ve ezilen yığınlar, politik özgürlük yolunu görmeye, cesarete bulaşmaya, kazanma umudunu özümsemeye ihtiyaç duyuyorlar. Demektir ki, politik mücadelede öncü tarzın sürekliliğini sağlamak kesin bir devrimci zorunluluk! Ve evet, faşist şeflik rejimine karşı biriken tepki ve öfkenin gitgide antifaşist mücadele eğilimine dönüştüğü, kitlelerin aktif savunma mevzilerine doğru ilerlemeye başladığı bugünkü koşullarda, komünist ve devrimci kuvvetler emekçi ve ezilen yığınlarla buluşmaya, politik mücadele sahalarını genişletmeye, örgütlenerek büyümeye ihtiyaç duyuyorlar. Demektir ki, politik kitle çalışmasında silkinmek ve kitlelerle ilişkilenişte atak yapmak acil bir devrimci zorunluluk!

Formülümüzse, öncü politik müdahale pratiği ile yaygın politik kitle çalışmasını mutlaka bütünleştirmek.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 12 Kasım tarihli 36. sayı başyazısı.