28 Mart 2024 Perşembe

'Ortadoğu'da kadınların direnişi dünya halklarına ilham olmaktadır'

25 Kasım'a ilişkin açıklama yapan Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu, "Kadın özgürlüğünün peşi sıra ısrarla giden kadın varlığı ve kadın örgütlülüğü her zamankinden fazla umut yaratıyor. Ortadoğu'da kadınların itirazlarının her biri artık bir direniş nedeni olarak bütün dünya halklarına bir direniş imgesi olarak ilham olmaktadır" dedi.

Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne ilişkin "Fermanın 6. yılında kadına yönelik şiddetle mücadele kararlılığımız devam etmektedir" başlıklı açıklama yaptı.

Açıklamada, "Kadınların mücadele tarihlerine dair rakamlar, aslında sayı olmanın ötesinde şiddete karşı bir vurgudur, direniştir, başkaldırıdır. 25 Kasım 1960'dan bu yana dünyanın dört bir tarafında kadınlar, Mirabellerin ardılları olarak en korkunç zulme karşı susmak yerine direnişi seçtiler" diye kaydedildi.

4 Ağustos 2014 Şengal soykırımının, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biri olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "73. Fermandan bu yana hayatları ve bedenleri çalınan kadınların izini süren kadınlarız. Bizler Ortadoğulu kadınlar olarak, Nijerya'da Boko Haram, Pakistan'da, Yemen'de El Kaide, Somali'de El Şebbab, Libya'da Ensaru Şeria, Suriye'de El Nusra, Irak'da IŞİD ve İran'da Haşdi Şabi adını kullansalar da aralarında hiçbir fark olmadığını bildiğimiz çetelerin kadın ve yaşam konusunda aynı olduklarını biliyoruz. Ne hazindir ki insanlık tarihinin tüm ilk kazanımlarına, medeniyete, ilk icatlarına ve buluşlarına ev sahipliği yapmış bu coğrafya, bugün tam tersi geriliğe, vahşete, kanlı savaşlara, iktidarların çıkarları uğruna ödenen büyük bedellere ev sahipliği yapıyor. Bir zamanlar yaşamın, ilk medeniyetlerin beşiği olan Ortadoğu bugün savaşın ve ölümün coğrafyası olarak anılmaktadır. Bunun tek sebebi, tüm iktidarların kendinden olmayan halkları, dilleri, dinleri, inançları ve cins olarak da kadını 'düşman' olarak görmesi ve her türlü tahakkümü ve vahşeti uygulamaktan çekinmemesidir" diye belirtti.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
"Kadına yönelik her türlü şiddet kaynağını erkek temelli iktidar anlayışından aldığı için dünyanın her yerinde farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor. Ev içi şiddet sonucu katledilen kadınlarla ilgili veriler bir savaş bilançosunu andırırken, kayyum atamaları ile kadın kazanımları da şiddetin hedefi haline getirilerek; sokakta, işyerinde, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde kadınlara yönelik sistematik şiddet hız kesmeden devam etmiştir.

"21. yüzyılda kapitalist modernite kadın-erkek eşitliğini sağlamak şöyle dursun; kadının en temel insani, ekonomik, sosyal taleplerini baskılamaktan çekinmiyor; kadını görmezden geliyor. Bu anlayış savaşın ve çatışmalı bölgelerin olduğu yerlerde ise kadın bedenini ve yerleşkelerini talan etme, göç ettirme, kendi coğrafyasından koparıp başka ülkelerde mülteci kamplarında yaşamaya mahkum bırakmak şeklinde kendisini gösteriyor.

"Şiddetin her türlüsüne maruz kaldığımız ve tanık olduğumuz bu süreçte de militarizm ve milliyetçilikten beslenen savaş gerçeği, Ortadoğu'da yaşayan mazlum halkları tehdit etmeye devam ediyor. İnsanlık tarihinin yaşanan tüm savaşlarında kadının bir savaş stratejisi olarak hedef alınması, şiddetin ana hedefinin ulusu ve toplumsal yapıyı yok etmenin kadın üzerinden yapılandırılması bugün de bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

"Bununla birlikte tüm bu yaşatılanlara karşı kendisini teslim eden değil ancak kadın özgürlüğünün peşi sıra ısrarla giden kadın varlığı ve kadın örgütlülüğü her zamankinden fazla umut yaratıyor. Ortadoğu'da kadınların itirazlarının her biri artık bir direniş nedeni olarak bütün dünya halklarına bir direniş imgesi olarak ilham olmaktadır.

"Bugün tüm bu savaş gerçekliği karşısında kadınların Ortadoğu'da kamusal, siyasal ve sosyal alandaki aktif katılımı toplumsal rollerin değişmesine neden olmuştur. Ortadoğu'da sömürgeciler eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan karanlık çağı, aydınlık çağa dönüştüren kadınlar, hegomonik erkeğin imtiyazlarına karşı yeni kazanım alanları elde etmiş halklar adına çoğulcu bir sistemin öncülüğü rolünü oynamış ve oynamaktadır. Toplumsal rollerin kadınların mücadelesiyle yeniden üretildiği bu sistem yenidünya düzeninin egemen güçleri tarafından yeniden bir tehdit olarak algılanmış ve kadın kazanımları hedef alınmıştır.

"Kadınlara yönelik yapısal şiddetin bir boyutu olarak görülecek bu alan; Türkiye'de de savaş ile toplumu militarist ve milliyetçi duygular üzerinden şekillendiren itaatkar bir toplumun yeniden üretilmesine itiraz eden kadınların kazanımlarına yönelik olmuştur. Halkın seçim hakkının hiçe sayılarak iktidar tarafından belediyelere kayyum atanarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan eş başkanlık modeli adeta savaş kışkırtıcılığının hedefi haline gelmiştir.

"Kadın ve toplum düşmanı zihniyetin karması olan IŞİD'in 4 Ağustosta Şengal'de Ezidi ve diğer kadınlarına yönelik gerçekleşen kırım, 21. yüzyılın cins kırımıdır.  Kadınlar toplu mezarlara diri diri gömülmüş, daha genç yaşta olanlar kaçırılarak zorla alıkonulmuş ve köle pazarlarında satılmıştır. Kadınlar şahsında her türlü insanlık suçları işlenmiş ve halen de sayıları üç binleri bulan kadınların akıbetleri bilinmemektedir. Başta Avrupa olmak üzere tüm dünyanın egemenleri ise yaşanan vahşete karşı sessiz kalmış, etkin hiçbir adım atmadıkları gibi insanlığa karşı işlenen suçlardan olan soykırım suçuna yönelik kendi cezai hukuklarını dahi işletmek adına tek bir adım atmamışlardır.

"İnsanlığın gerçek bir yüzleşme sağlayabilmesi için insanlık suçunun failleri ve azmettiricileri yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Tutuklu bulunan binlerce bu suçun failleri olan IŞİD mensuplarının tutuklu bulundukları yerden kaçmış olması savaşın mazlum halklara yöneltilen bu tehdidin yeniden diriltilmesinden başka bir amaca hizmet etmeyecektir.

"En son Türkiye'de yaşayan IŞİD'in Til Efer emirlerinden biri tarafından alıkonulan Ezidi kadının ailesi tarafından yürütülen hukuk mücadelesi ile alıkonması olayı akıbeti bilinmeyen kadınların durumuna örnek teşkil etmektedir. 3 Ağustos'tan 2014 yılından bugüne alıkonulup şiddetin tüm şiddet biçimlerini en yoğun şekline maruz kalan bu kadınlar Ortadoğu'nun birçok devletinde derdest edilmektedir. Akıbeti bilinmeyen ve çok sonradan kurtulan kadınların anlatımlarından, kaldıkları bu devletlerde himaye edildikleri, bunun aslında doğrudan veya zımni bir onay ile soykırımın ve insanlığa karşı işlenen bu suçların tüm boyutları ile devam ettirildiğini trajik bir şekilde göstermektedir.

"Dünyanın her bir tarafına dağılmış olan Ezidi kadınların adalet arayışı, kendilerine o karanlıkta bir el uzatan kadınlar ile birlikte hakikatin elbette yüzleşilmesini sağlayacağına inanıyoruz. Soykırım faillerinin ve arkasındaki güçlerin adalet önünde hesap verecekleri güne kadar mücadele kararlılığımızı bir kez daha vurgulamak isteriz."