2 Aralık 2024 Pazartesi

Orhan: Atılım kurulduğu dönemin koşullarına meydan okudu

Atılım gazetesinin 30 yıllık mücadele tarihinin ilk dönemine tanıklık eden, kurucu yayın kurulu üyelerinden Emin Orhan, Atılım'ın devrimci sosyalist gazetecilikteki ayırt edici çizgilerini ETHA'ya anlattı. Atılım'ın bir misyon, çizgi ve tarih olduğunu vurgulayarak kuruluş sürecini anlatan Orhan, Atılım mücadele okulunda çok sayıda devrimcinin yetiştiğini hatırlattı. 1995 yılı Mart ayında artan faşist saldırılara karşı attıkları "Barikat başına" manşetinden üç gün sonra Gazi başkaldırısının başladığını hatırlatan Orhan, Atılım'ın devrimci mücadeledeki öngörüsünü ve yön göstericiliğine vurgu yaptı.

Atılım gazetesinin 30. yılında, gazeteye emek verenlerle yaptığımız röportaj dizimizin ikincisinde, Atılım'ın ilk yayın kurulu üyelerinden Emin Orhan ile konuştuk. İşçinin Yolu ve Emeğin Bayrağı'nın devrimci gazetecilik deneyimini nasıl birleştirdiği, Atılım'ın devrimci sosyalist gazetecilikte ortaya çıkardığı ayırt edici çizgiler üzerine konuştuk.

Emeğin Bayrağı ve İşçinin Yolu'nun ortak yayın çizgisinin, Atılım'ın ilk sayısının çıktığı 1994 yılı 8 Ekim'inden önce oluşturulduğunu anlatarak söze başlayan Orhan, bir misyon, çizgi ve bir tarih olan Atılım'ın gazeteciliğinin oluşturulmasında büyük emeği geçen Bayram Namaz'ı andı. Atılım'ın muhabirlerinin işçi direnişlerinin, sokak eylemlerinin, halk ayaklanmalarının bir parçası ve onların işçilere, emekçilere, ezilen halklara, kadınlara, gençlere taşıyıcısı misyonunu başarıyla yerine getirdiğini vurgulayan Orhan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

ATILIM BİR MİSYON, ÇİZGİ VE TARİHTİR

İşçinin Yolu ve Emeğin Bayrağı'nda çalışan sosyalist gazeteciler olarak Atılım'da deneyimlerinizi nasıl ortaklaştırdınız? Nasıl bir uyum yakaladınız?
Öncelikle Atılım'a emek vermiş, bugün aramızda bulunmayan yoldaşlarımızı saygıyla anarak başlamak istiyorum.

Tabii Atılım bir misyon, aynı zamanda bir çizgi ve bir tarihtir. Atılım, 1989-’90'lı yıllarda revizyonist blokun dağılması, dünyada ideolojik geriye düşüş ve politik mücadelede umutsuzluğun yayılmaya başladığı koşullarda, komünistlerin birlikte mücadele ve birleşme eğilimlerinin bir ürünü olarak ortaya çıktı.

Atılım, 1994 8 Ekim'inde kuruldu. Ama bu sürece gelene kadar epey bir emek ve mesafe katedilmiş oldu. İşçinin Yolu ve Emeğin Bayrağı ayrı dergiler olarak yayın hayatına devam ediyorlardı. Fakat bunların arasındaki ilişki birlik mücadelesinin seyrine bağlı olarak hem bir iç içelik hem ortak bir çalışma ve karşılıklı dayanışma üzerinde gelişiyordu. Dolayısıyla 1994'e gelmeden önce Emeğin Bayrağı ve İşçinin Yolu bir ortak yayın çizgisi inşa etmiş, yayın politikası şekillendirmeye başlamıştı. Ve bu şekillenme Atılım kurulduğunda büyük bir sorun ve engellerle karşılaşmadan yoluna devam etmesini sağladı.

DÖNEMİN KOŞULLARINA MEYDAN OKUDU
Atılım'ın kuruluşunu aynı zamanda dönemin koşullarına bir meydan okuma olarak da değerlendirmek gerekir. Dönemin koşullarını, iki temel faktörle tarif edebiliriz. Bir; Sovyetlerin dağılması, dünya gericiliğinin hakim kılınmaya çalışılması, devrimciler arasında karamsarlık ve tasfiyeci eğilimler vardı.

İkincisi; Kürt ulusal demokratik mücadelesiyle Batı'daki emek mücadelesinin, devrimci hareketin birleşmesi, birleşik bir mücadele yürütülmesi üzerine oluşan bir hat vardı. Nitekim Kürt ulusal demokratik hareketinin kitle hareketinde yükseliş yıllarıydı. Dolayısıyla bu iki temel faktör, Atılım'ın o dönem çizgisini, dışındaki kuvvetlerle farklılaştıran iki önemli temel faktördü. Kuşkusuz bunun beslendiği kaynak, 12 Eylül sonrasında tasfiyeciliğe meydan okuyan devrimci irade, işçi sınıfı ve emekçilerin kitlesel mücadelelerinin yükselişidir. Dolaysıyla, 90'lı yılları özgün karakterize eden şeylerdi bunlar.

ATILIM MÜCADELE OKULUNDA ÇOK SAYIDA DEVRİMCİ YETİŞTİ
Bizim dışımızda da çok sayıda yayın vardı. Ama Atılım'ı Atılım yapan belli başlı özgün çizgiler vardı. Bir; her şeyden önce kendini sürekli devrimcileştirme çabası içerisinde olan, o günün koşulları içerisinde politikanın ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışan, aynı zamanda bir mücadele okulu olarak da kendisini şekillendiren bir işleve ve role sahipti. Dolayısıyla bu mücadele okulunda okuyan çok sayıda devrimci, kadro haline geldi, mücadelenin şu ya da bu yerinde yer aldı. Yani, Atılım bir okuldu. Bu okulun öğrencisi olmak hepimiz bakımdan önemliydi. Atılım'ın kurucu yayın kurulu üyesi olarak çalışmaya başlamış olsam da politik, ideolojik ve pratik bakımdan bu süreçte eğitildiğimi, benim içinde bir okul olduğunu belirtmek isterim. Atılım'da çalışan herkes bir öğrenciydi, bu okulda çok başarılı sınavlar verildi.

YAYIN ÇİZGİSİNİN OTURMASINDA BAYRAM NAMAZ'IN ÖNEMLİ ROLÜ VARDI
Birleşme sürecinde ortaya çıkan tablo, Atılım yeni bir yayın, yeni bir çizgi oluşturmaya başlamıştı. Yayın kurulunun yeri ve rolü çok önemliydi. Buradan yayın kurulunda birlikte çalıştığımız Bayram Namaz yoldaşı anmadan geçmek istemiyorum. Keza Bayram Namaz yoldaşın Atılım'ın yayın çizgisinin oturmasında, Atılım'ın gerçek bir gazete rolü oynamasında, gerçek bir gazetecilik okulu öğretmeni olarak da çok özel bir rolü olduğunu söylemek isterim. O birleşik devrimin mayasını inşa etmeye çalışıyordu. O asla bir gruba ait olarak tanımlanamazdı. Onun dünyası hem Atılım'ın içindeydi hem Atılım'ın sınırlarını zorluyordu.

BÜROYA HAPSOLAN BİR GAZETECİLİK ANLAYIŞIMIZ YOKTU

Atılım'da bir gazetecilik deneyimi oluşturduğunuzu söylediniz. Nasıl bir gazetecilik deneyimi bu? Bu deneyim çeşitli mücadele dönemlerinde nasıl bir pratik ortaya çıkardı?
Atılım'da çalıştığım yıllar, oldukça önemli mücadele ve direnişlerin olduğu bir süreçti. Biz bürodaydık ama büroyla sokağı birleştiren bir hat izliyorduk. Büroya hapsolan bir gazetecilik anlayışımız yoktu. Nerede bir işçi direniş varsa, nerede bir sokak hareketi varsa, nerede kamu emekçilerinin mücadelesi varsa, nerede bir kıvılcım çakıyorsa Atılım oradaydı. Ki muhabir kadrosu da buna uygun biçimde düzenlenmişti.

Biz politik gelişmeleri günlük olarak tartışıyorduk. Her sabah haber merkezi toplantısı yapılır, "o gün neler var, biz neyi, nasıl takip edebiliriz, ona uygun şekilde nasıl hareket edebiliriz?" tüm bunları tartışan, bunu yansıtmaya çalışan bir yayın çizgimiz vardı.

HAREKETİ DIŞARIDAN İZLEYEN OLMADIK
İlk olarak, gençliğin 4-5 Şubat eylemleri ve açlık grevlerine değineyim. Atılım bunu çok güçlü bir şekilde yansıttı. Muhabirleri, çalışanları açlık grevlerinin içinde yer aldı, hareketi dışarıdan izleyen değil, hareketin içindeki dinamikleri anlayan, öğrenmeye çalışan, bu dinamiklerin hangi yönde ve nasıl hareket etmeye çalıştığını, nereye doğru gitmeye çalıştığını anlamaya çalışan bir gazetecilik yapıyordu.

GAZİ BAŞKALDIRISINA POLİTİK YÖN VERMEYE ÇALIŞTIK
Atılım kurulduktan sonraki süreçte Gazi başkaldırısı oldu. Gazi başkaldırısında Atılım çok özel bir yere sahipti. Atılım muhabirleri halkın ayağa kalktığını duyar duymaz hızla oraya gitti. Kendi meşreplerince, pozisyonlarına uygun bir biçimde hem politik yön vermeye hem de oranın bir parçası olmaya çalıştılar. Bazı yoldaşlarımız o çatışma içerisinde bir gazeteci olarak yer aldı, yaralandı. Gazi isyanının ateşini her yere yaymak için hızlı bir şekilde Atılım imzalı bildiriler basıldı. Bu bildiriler her yere yaygın bir şekilde dağıtıldı.

AYAKLANMA PATLAK VERMEDEN ÖNCE 'BARİKAT BAŞINA' MANŞETİ ATMIŞTIK
Atılım, aynı zamanda halkın nabzını okuyarak güçlü öngörülerde bulunan bir gazeteydi. Gazi'den önce İstanbul Üniversitesi'nde, Gazi ve başka mahallelerde yaygın faşist saldırılar söz konusuydu. Gazi ayaklanması patlak vermeden önce ilk manşetimiz, "Barikat başına"ydı. Yani, faşizme karşı mücadelede yan yana gelmek, birleşmek, ortak hareket etmek çağrısı yapmıştı. Gazete çıktıktan üç gün sonra Gazi ayaklanması patlak verdi ve bu ayaklanmada politik yönlendiricilik açısından çok önemli bir yerde durdu. Kendi rolünü ve işlevini yerine getirdi.

YOLDAŞLARIMIZ DİRENİŞ ALANLARINDA İŞÇİLERLE BİRLİKTE KALIRDI
Keza işçi direnişleriyle çok yakın ve sıkı ilişkiler içerisindeydi. Nerede bir işçi direnişi varsa Cemtaş, Şişli Belediyesi, deri işçilerinin direnişleri ve başka işçi direnişlerine kadar her yerde devletin -polisin, jandarmanın- saldırılarına rağmen gazetecilik yapmaya çalıştı. Yani Atılım gazeteciliği aynı zamanda bir militan, devrimci gazetecilik çizgisidir. Pratiği ve eylemi budur. Çok iyi hatırlıyorum. Yoldaşlarımız direnişlere gider, onlarla birlikte kalır, onlarla birlikte oturur, birlikte yer, sohbet eder. Onlarla röportaj yapar, görüşlerini alır ve bunları bir haftalık gazete çerçevesinde ulaşabildiği yere kadar onların sesini taşımaya çalışırdı. Yoldaşlarımız işçiler direnişteyse, devletin güçleriyle çatışma içerisinde iken onları asla yalnız bırakmamışlardır.

KENDİ MEŞRUİYETİNİ YARATTI VE MEŞRUİYET BİLİNCİNİ GELİŞTİRDİ
Bu bakımdan Atılım, Türkiye'de, gazetecilik alanında kendi meşruiyetini yaratan ama aynı zamanda meşruiyet bilincini de geliştiren ve güçlendiren bir yere sahipti. O günkü koşullarda gazetecilik yapmak, kelle koltukta hareket etmekle aynı anlamdaydı. Ki Atılım emekçileri, Atılım çalışanları, muhabirleri bütün bunları göze alarak, bütün bedelleri göğüsleyerek gazetecilik yapıyorlardı. Bu son derece değerli bir kazanımdır. Bu kazanımı bugün sürdürüyor olmak, bu meşruiyet bilincini bugün de devam ettiriyor olmak Atılım'ın en büyük kazanımıdır.

Atılım'ın gazeteciliği, yayın politikası, çizgisi tarihsel koşullar içerisinde şekillenmiştir, bugüne taşınmıştır. Hem bugüne taşıyan, hem o gün bu tarihsel şekillenmeyi ortaya çıkaran, emek veren tüm arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı buradan selamlamak isterim.

BİRKAÇ AYDA BİR YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ DEĞİŞTİRİYORDUK

Hem gazeteniz Atılım'a hem de yurtsever, devrimci basına yönelik gözaltı, tutuklama, sokak ortasında infaz, kaçırma, kaybetme saldırıları hem gazetelerin bombalanması, basılması, kapatmalar şekilde saldırılar yaşandı. Atılım bu saldırılara nasıl tutum aldı?
Atılım'ın ortaya koyduğu politika, çizgi devletin hep hedefinde oldu. Sadece Atılım'a değil; Atılım dışında yayınlara, günlük, haftalık gazetelere yönelik baskınlar, gözaltılar, tutuklamalar çok yaygın bir şekilde yapıldı. Bu süreçte yazı işleri müdürlerine onlarca, yüzlerce yıl cezalar istendi, yargılandılar. Birkaç ayda bir yazı işleri müdürü değiştirmek zorunda kaldığımız süreçler olmuştur. Atılım'da çalışmak bir bakıma ateşten gömlek giymek gibi bir şeydi. Yoldaşlarımızın hiçbirisi, hemen hemen, bu ateşten gömleği giymekten kaçınmamıştır.

ÖZGÜR ÜLKE BOMBALANINCA İLK KOŞANLARDAN BİRİ ATILIM'DI
Özgür Ülke gazetesinin bombalanması sürecini hatırlıyorum. Atılım ilk koşanlardan biri oldu. Bize de yakındı. Yoldaşlarımız hemen harekete geçti, gittiler. Yardım etmeye çalıştılar. Ertesi gün biz her şeyimizi Özgür Ülke'ye hasrettik. Muhabirlerimizi, bilgisayarlarımızı, bütün imkanlarımızı Özgür Ülke'nin çıkmasını, yayınını sürdürmesini, Özgür Ülke'nin susturulması çabalarına karşı susmayacağını pratik olarak göstermek istedik ve dayanışmayı sürdürdük.

Aynı zamanda hem Kürt halkına hem basına yönelik saldırılarda dayanışma biçiminde açlık grevi eylemleri yaptık. Atılım, birleşik mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışmıştır. Gazeteciler platformunun oluşmasında önemli bir çaba içerisinde olmuştur. Bu çabası belki son süreçte göz ardı edilen bir olgu olsa da o yılların son derece önemli bir kazanımıdır. Atılım hem kendisine hem dışındaki gazetelere ve dergilere yönelik saldırılarda ortak bir tutum ve dayanışma bilinciyle, ruhuyla hareket etmiştir.

MÜCADELECİ GAZETELERİN BİR ARAYA GELMESİ BUGÜN DAHA FAZLA İHTİYAÇ
İlerici, mücadeleci gazete ve dergilerin bir araya gelmesi, dayanışma içerisinde olması, birlikte mücadeleyi sürdürmesinin ihtiyacı bugün daha fazladır. Atılım'ı okuyan ya da elinde bulunduranı gözaltına alan devlet, başka gazetelerin okurları ve dağıtımcılarına da engel oluyor, onu da gözaltına alıyor. Yani, bu saldırı sadece Atılım'a yönelik değil. Aynı zamanda devrimci olma iddiasını taşıyan, mücadele isteği içerisinde olan bütün kesimlere yöneliktir. Dolayısıyla bugün hem mücadelenin ortaklaşması hem gelecekte bu mücadeleyi daha güçlü bir şekilde sürdürebilecek mecraların inşa edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Buradan, özgür basına yönelik saldırıları kınadığımı ve özgür basın geleneğini yaşatanları selamladığımı söylemek isterim.