16 Mayıs 2024 Perşembe

'Ölüye ve mezarlıklara saldırı dinle ve inançla değil insanlıkla alakalı'

Ölüye Saygı ve Adalet Paneli'nin ikinci serisi Farklı İnançlar Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor başlığıyla gerçekleşti. Cenazelere ve mezarlıklara yönelik saldırıların dinle ya da inançla alakası olmadığı vurgulanan panelde, İslamiyet'te ölüye saygı olduğunun altı çizildi. Özellikle Müslümanların bu saldırıları gerçekleştirdiği belirtilen konuşmalarda, "Ne İslamiyet'le, ne Türklükle ne de savaş hukukuna sığmıyor" denildi. 

Türkiye'de ölülere karşı uygulanan şiddet devam ediyor. Ölülere yönelik uygulanan katmanlı şiddetin kamusal alanda konuşulması, şiddetin son bulması ve bu alanda adaletin yerini bulması amacıyla başlatılan Ölüye Saygı ve Adalet Paneli serisinin ikincisi gerçekleşti. 

İlk panel 10 Nisan'da gerçekleşmiş ve Türkiye'de ölüye yönelik şiddet tartışılmıştı. 

Farklı İnançlar Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor başlığıyla gerçekleşen ikinci panelde; İslamiyetten, Hristiyanlığa ve Museviliğe, Êzidîlikten Aleviliğe kadar bu topraklarda yaşayan kadim kültürlerin ve inançların yaklaşımı ele alındı.

HDP Milletvekili Hüda Kaya'nın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Navenda Mal û Komele Êzidîya (NAVYEK) Eşbaşkanı Hecî Çelîk, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) üyesi Menşure Doğan, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyesi Mele Ali Fuat Hatipoğlu, Ermeni Gazeteci Yazar Pakrat Estukyan ve İlahiyatçı Recep İhsan Eliaçık konuşmacı yer aldı. 

Panele, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri,  Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, HDP milletvekili Hişyar Özsoy, Fatma Kurtulan, Mehmet Rüştü Tiryaki, Remziye Tosun, Nuran İmir, Kemal Bülbül, Meral Danış Beştaş,Tülay Hatimoğulları, Hüseyin Kaçmaz, HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ali Şeker, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Saime Topçu, Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri, Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, Anadolu Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER) Eş Başkanı Sultan Karasu, çok sayıda hukuk kurumu, sivil toplum örgütü temsilcisi ve yöneticisi, gazeteciler, insan hakları aktivistleri katıldı.

HDP Milletvekili Hüda Kaya, Ölüye Saygı İnisiyatifi'nin 10 Nisan'da panelin ilkini yaptıklarını hatırlattı. Türkiye'de ölüye yönelik şiddet konusunu işlediklerini belirten Kaya, bugün de toplumsal bir sorun ve yara olan bu soruna inançların yaklaşımı tartışacaklarını kaydetti. 

KAYA: AKP İKTİDARI CENAZELERİ KAÇIRAN BİR İKTİDAR OLARAK TARİHE GEÇECEK
"Akp iktidarı cenazeleri kaçıran bir iktidar olarak tarihe geçecektir" diyen Kaya, açılış konuşmasında Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesinin başına gelenleri, Kürdistan'da Taybet İnan'ın günlerce sokak ortasında tutulması, Cemile'nin cenazesinin buzdolabında tutulması, gerilla cenazelerinin sokaklarda teşhir edilmesi örneklerini hatırlattı. Kaya, "Cenazeler dini görevleri yerine getirilmeden, helallik alınmadan, namazı dahi engellenerek korsan olarak gömülmek zorunda bırakıldı. Günler sonra mezarlık ziyaretleri dahi engellendi" diye konuştu.

Cumartesi Anneleri'nin bu ülkede yaşanan haksızlıklara en iyi örnek olduğunu hatırlatan Kaya, yarın Anneler Günü olduğunu ancak Cumartesi Anneleri'nin evlatlarını ziyaret edecek bir mezar yeri olmadığını dile getirdi. 

ÇELİK: ÊZİDİLER, HEM DOĞUMDA HEM DE ÖLÜMDE KUTSANIR
İlk söz alan Navenda Mal û Komele Êzidîya (NAVYEK) Eşbaşkanı Hecî Çelîk, Êzidîlerin, 73 Ferman'a maruz kaldığını hatırlattı. Özellikle Mezopotamya'nın kadim halklarından olan Êzidîler hakkında, Türkiye'de özel olarak Diyanet tarafından yanlış bilgiler verildiğini kaydetti.

Türkiye'de Êzidîlerin kalmamasının çok acı olduğunun altını çizen Çelîk, Êzidî inancında insanın hem doğumda hem de ölümde kutsandığını kaydetti. Çelîk, "Êzidîler ölümü ölüm saymazlar. Ölen biri defin edilir evet ama ruhun ölmediğini söyler. Beden öbür dünyaya gider ama ruh yaşar. Onun için Êzidîler hem doğum da hem de ölüm de aynı saygıyı gösterirler. Êzidîler başka toplumun ölülerine de saygı gösterirler. Genel anlamda Êzidîler yaşadığı topraklarda Müslümanlar, Hristiyanlar, Asuriler, Ermeniler... içi içe yaşayan toplumuz" dedi. 

'BU TOPRAKLARIN EN KADİM HALKLARINDAN BİRİYİZ'
Özellikle 3 Ağustos 2014'ten bu yana Êzidîler'in uğradığı zulme dikkat çeken Çelîk, "Şengal'de inanç yerlerini bırakmadılar, Afrin'de inanç yerlerini bombaladılar, camiye çevirilen yerler oldu. Serekaniye'de hakeza onlarca Êzidî köyü ortadan kaldırıldı, mezarlıklar tahrip edildi. Batman'da mezarları açtılar, tahrip ettiler. Nusaybin'de 300 yıllık bir mezarı özellikle sembolleri tahrip ettiler" diye belirtti. "Bu toprağın en kadim halklarından biriyiz" diyen Çelîk, şöyle devam etti: "Ben bu saldırılara diğer inançların izin verdiğini düşünmüyorum. Ama hali hazırda iktidarlar, elinde mevki bulunanlar insanların belleklerini, tarihi silmeye çalışan bir noktaya geldiler. İnançların kendi arasında dayanışmayı geliştirmesi gerektiğini kaydetti." 

HATİPOĞLU: HZ. OSMAN'IN CENAZESİNE YAPILANLAR BUGÜN DE YAPILIYOR
Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyesi Mele Ali Fuat Hatipoğlu, yaşanan durumun bir inanç sorunu değil insanlık sorunu olduğunu vurguladı. Cenazelerin defnine izin verilmemesi, mezarların tahrip edilmesi ve cenazelere saldırıların Müslümanların içinde başlayan bir durum olduğunu belirten Hatipoğlu, asilerin Hz. Osman'ın cenazesini engellemeye çalıştığı hikayeyi aktardı. Hatipoğlu, "İslam'ın 3. Halifesi olarak görev yapmış ve isyancılar cenazesini defnedilmesine izin verilmiyor akşam ve yatsı arasında sayılı kişilerle defnediliyor. Bugün aynısı yaşanıyor. Sınırlı sayıda insanlar katılabiliyor cenazeye. Hz. Osman'ın cenazesinin Müslüman mezarlığına değil Yahudi mezarlığına gömülmesi için ısrar ettiler" dedi. 

'YAŞANANLARIN NEDENİ EMEVİ DEVLETİNİN GETİRDİĞİ İSLAMİYET'TİR'
Hacı Çelîk'in "İnsanlar topraktan gelir, toprağa gider ve ruhları ölmez" sözüne dikkat çeken Hatipoğlu, bunun aynı zamanda da Kuran'da da geçtiğini belirtti. Gerilla cenazelerinin çırılçıplak sokakta gezdirildiğini ve halkın izlemeye zorlandığını anımsatan Hatipoğlu, "Bingöl Karlıova'da bir Ermeni vardı demirciydi. Cenazesini Karlıova'ya gömüyorlar ertesi gün bakıldığında cenazesi dimdik duruyor, neden Ermeni diye? O gün bunu yapanlar kendisine Müslüman diyenlerdi. Baskılar sonucu onun cenazesi Karlıova mezarlığının yanına gömdüler. Şu yazıyordu; 'Ruhları için El Fatiha, Markan hariç'. Bunun yaşanmasının nedeni Emevi devletinin getirdiği İslamiyettir. Bir mezarlığa gittim bombalarla mezarlık tahrip edilmiş. Hafızamızı yok etmeye çalıştılar buna izin vermemiz lazım" diye konuştu. 

DOĞAN: TÜM ALEME AYNI NAZARDAN BAKIYORUZ
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) üyesi Menşure Doğan da, mezarlara ve cenazelere bakışın insanlığa, doğaya bakış olduğunu dile getirdi. Doğan, "İnsani değerlere verdiğimiz değeri aynen ölmüş kişilere veriyoruz biz ölüm kelimesini kullanmıyoruz 'hakka yürüme' diyoruz. Aynı görülmeli. Yaşıyorken verilen değeri o anlayışla taşımak gerekir. Biz Aleviler olarak tüm aleme aynı nazardan bakıyoruz derken, karşımızdan insanın, dilini, rengini, ırkını sorgulamadan, Tanrının yarattığı varlıktır, hakkın onda zerresi var bizim için aynı derecede makbuldur. Fakat bunu söylerken işkence yapan, zulmeden kişiyi aynı kefeye koyamayız ama insana bakışımız niyet okumadan onu değerli görürüz" ifadelerini kullandı. 

Bu nedenle ölenin hangi inançtan olduğuna bakılmaması gerektiğini kaydeden Doğan, beden toprağa verilse de ruhun ölmediğini dile getirdi. Doğan, "Bu sorun herhangi bir inancın sorunu değil insanlık sorunudur. Savunmasız bir durumdadır" diye konuştu. Doğan, herkese vicdanlı davranma çağrısı yaptı. 

ESTUKYAN: ÖLÜLERE ZARAR VEREMEYİZ AMAÇ GERİDE KALANLARA IZDIRAP VERMEK
Program Ermeni Gazeteci Yazar Pakrat Estukyan konuşmasıyla devam etti. Dinsel anlamdan öte insanı anlamaya dikkat çekmek istediğini belirten Estukyan, "Ölülere zarar veremeyiz böyle bir gücümüz yok. Olay geride kalanlara acı vermek, ızdırap yaşatmaktır. Ölenin yakın çevresinde bir kayıp duygusudur. Bu duygu, yasla ifade edilir. Bu yasın ötesinde de hem insani olarak hem de dinsel olarak ölüye dokunulmazlık kavramı vardır. Örneğin Ermenilerin defin işlemlerinde, cenaze toprağa verilip üzeri toprakla örtüldükten sonra, Papaz'ın son dileği şudur, 'Tanrının mühürü dokunulmaz olsun.' Dokunulmamasını niyaz eder bu sanıyorum ki tüm dinler için böyledir" diye konuştu. 

'NEFRETİN KİNE DÖNÜŞMÜŞ HALİ'
1915'te gömülemeyen cenazelere yapılan "oyun" haline gelen işkenceleri hatırlatan Estukyan, "Cenaze şişmiş ve su üzerinde. Çocuklar üzerine taş atarak patlatıyorlar ve sevinç naraları atıyorlar. Daha yakın tarihte 1955 6-7 Eylül Pogromunda, iş yerleri, evleri dışında kiliseler ve mezarlıklar da saldırıya uğradı. Rum mezarlığında yeni gömülmüş bir naaş, gömüldüğü yerden çıkarıldı çarmığa gerilmiş gibi bir taşa yaslanıldı göğsüne de Türk bayrağı takıldı. Bundan zafer elde eden insanlar barbar tanımını hak ediyorlar. Ama arkasındaki duyguyu anlamak zor değil, nefret. Nefretin kine dönüşmüş hali. Günümüzde ise Garzan mezarlığında yapılanlar, Aysel Tuğluk'un annesinin gömüldüğü yerden zorla çıkarıldığında iktidarın güttüğü dindar ve kindar nesil yetiştirme siyaseti belli bir potansiyeli yakalamış. Bunlar hakikaten insanın, insan onurunun kabul edemeyeceği şeylerdir. Ne yazık ki bunlara muhatap oluyoruz" ifadelerini kullandı.

'BİR ADIM GERİ ATMAK ÖLÜLERİMİZE HAKSIZLIKTIR'
Bu durumun böyle gitmesinin olası olmadığının altını çizen Estukyan, insanlık onurunun muhakkak insanlığı yeneceğini vurguladı. Estukyan, "Bu şartlar altında her şeyi biraz daha iyi yapabilmek için dönmemiz gereken tek değer insanlıktır. Karanlıkla mücadele etmeliyiz. Zaten karar verdik, mücadele ediyoruz bir adım bile geri adım atmak bütün ölülerimize haksızlık, onların karşısında utanç kaynağı olacaktır. Barbarlığı yenmek zorundayız başka türlü medeni olamayacağız, insan olamayacağız. Yarınlara yönelik borcumuz varsa bu bizim boynumuzun borcudur" diye vurguladı. 

ELİAÇIK: İSLAMİYET'İN HÜKÜMLERİNİ ÇİĞNEMEDEN BUNLARI YAPAMAZSINIZ
Son olarak İlahiyatçı Recep İhsan Eliaçık konuştu. Ölülere saygıya ilişkin yaptığı konuşmalardan dolayı hakkında dava açıldığını belirten Eliaçık, "Birçok insan gibi ben de 'terörist ölülerini savunuyorsun' diye 'terör propagandası yapmak' suçlamasıyla üst seviyeden 6 yıl 3 ay hapis cezası verdiler. Eli kulağında Yargıtay'da bekliyor" dedi. Ölüye karşı işlenen suçların TC. Yasalarına göre suç olduğunu dile getiren Eliaçık, ölüye karşı suç işlemenin İslamiyet'te de haram kılındığını vurguladı. "Ölü kaldırılırken bile saygıyla kaldırılması gerekir" diyen Eliaçık, Hz. Muhammed'in bir Yahudi'nin cenazesi geçerken ayağa kalktığı örneği hatırlattı ve "Cenazenin bir Yahudi'ye ait olduğunu söyleyen kişiye diyor ki, 'olsun insan değil mi?'" dedi. Ölüye saygı göstermeyenlerin İslamiyet'le Kur'an'la alakası olmadığının altını çizen Eliaçık, "Aksi halde hepimiz İslamiyet'i terk etmeliyiz. 20 yıldır iktidarın yaptıklarına bakarsan aklı olan İslamiyet'i terk eder. İslamiyet'in hükümlerini çiğnemeden bunları yapmanız mümkün değil. Bu Emevilerin yaptığıdır" ifadelerini vurguladı. 

'NE TÜRKLÜĞE NE MÜSLÜMANLIĞA NE DE SAVAŞ HUKUKUNA SIĞMIYOR'
Meselenin dindarlık olmaktan çıktığının altını çizen Eliaçık, "Mesele insanlık meselesidir, aşağı barbarlık seviyesine düşenlerle insan kalmak isteyenlerin mücadelesi var" dedi. Yapılanların Türk ordu kültürüne de aykırı olduğuna dikkat çeken Eliaçık, "Bütün gelişmiş ordularla bir töre vardır. Savaş hukuku üretir. Öldürdüğü insanlara saygı göstermek zorunda, ölen insana değil bakın öldürdüğü insana. Buna da aykırıdır yapılanlar. Ne Türklüğe, ne Müslümanlığa ne de savaş hukukuna hiçbir şeye sığmıyor. Bunlar memleketi aşağı barbarlık seviyesine düşürdüler. Akın akın insanlar, 'İslamiyet buysa ben yokum' diyor. Bir şey diyemeyiz. İslam'ın gerçeklerini anlatmaya devam edeceğiz. İnsanlık temelinde tekrara yorumlayıp, mazlum insanlarla ezilenlerle beraber olup onların yanında durarak ifade etmek durumundayız" dedi. 

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ihraç edilen ve gözaltında işkencede katledilen Gökhan Açıkkol'un eşi Türkan Açıkkol söz aldı. "Zulm üzerine kurdukları otoritelerini acı yaşatarak devam ettirmeye çalışıyorlar. Eşimin cenazesini 'hainler mezarlığına' kaldırılması için dayattılar" dedi. Açıkkol, acıyla dayanışma ile baş edileceğini belirtti. 

Panel, soru ve cevaplarla devam etti.