20 Mayıs 2024 Pazartesi

Oluç: Meşruiyetini yitirmiş iktidara erken seçim çağrısı yaptık

Oluç, "Geçtiğimiz hafta bir deklarasyon açıkladık ve bir erken seçim talebinde bulunduk. Çünkü demokratik meşruiyetini yitirmiş bir iktidar vardır karşımızda" dedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erken seçim çağrısını yineleyen Oluç, Ankara katliamında devletin kimi odaklarının haberdar olduğunu, Selçuk Mızraklı'nın tutuklanmasına ilişkin yalanların da bir bir ortaya çıktığını söyledi.

KADIN CİNAYETLERİ TABLOSU SON DERECE VAHİM
Bugünün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olduğunu hatırlatarak konuşmasına başlayan Oluç, "Kadına yönelik şiddet meselelerini konuşmaya başladığımızda son derece vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Kamusal alanda, evde, işyerinde, sokakta, yani hayatın her alanında doğallaşmış bir şiddet tablosu karşımıza çıkıyor" dedi.

2019'un ilk 10 ayında en az 383 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü söyleyen Oluç, son derece vahim bir tablo ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Oluç, "Elbette ki bu tablo, kadın-erkek eşitliğine inanmayan, cinsiyetçi söylem ve politikalarla iktidarını sürdüren AKP-MHP ittifakının büyük ölçüde gelişmesine yol açtığı bir toplumsal kültürdür. Bunu tespit etmek gerekiyor. İktidarın kadın-erkek eşitliğine inanmayan tutumu,  toplumda egemen erkek-köle kadın zihniyetini körüklüyor ve kadın cinayetlerinin artmasına neden oluyor. Son zamanlarda özellikle iktidar ortaklarının çeşitli sözcüleri ve kalemşörleriyle, yorumcularıyla tartışmaya çalıştıkları İstanbul Sözleşmesi konusu da bu anlayışın arka planını oluşturuyor" şeklinde konuştu.

ERKEK DEVLET ZİHNİYETİ, KADIN EYLEMİNİ YASAKLIYOR 
Oluç, şöyle devam etti:

"25 Kasım'da bu tabloyu kınadığımızı, protesto ettiğimizi bir kez daha belirtelim ve kadınların kendilerine yönelik şiddet karşısındaki eylem ve etkinliklere partimiz ve Kadın Meclisi  tarafından her düzeyde destek verildiğini ve örgütlendiğini ifade edelim. Ne yapıyor erkek devlet zihniyeti? İstanbul Taksim'de Valilik tarafından kadınların, kadına yönelik şiddete karşı eylemini yasaklıyor. İşte erkek devlet zihniyeti budur. Bu yasakçı bir zihniyettir. Kadınların kendilerine yönelik şiddeti protesto etmelerine bile tahammül edemeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.

"Tabii ki, valiliğin bu yasağının arkasında İçişleri Bakanlığı vardır. Tabii ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kadın düşmanlığı ile de ismi anılan bir kişidir. Daha önce 8 Mart eylemlerine de saldırtmıştır aynı İçişleri Bakanlığı kolluk güçlerini. Kadına yönelik şiddete dair çıkarılan broşürlerimiz, el ilanlarımız çeşitli illerde toplatılmıştır. Bunları dağıtmak için sokağa çıkan kadın arkadaşlarımız gözaltına alınmıştır. Kadına yönelik şiddet karşısında erkek devlet zihniyetinin vardığı nokta budur."

MIZRAKLI'YI TUTUKLATAN GİZLİ TANIĞIN BİR YALANI DAHA ORTAYA ÇIKTI
"Türkiye'de hukuk yok artık biliyoruz; yargıda 'tuz koktu' diyoruz. Fakat yine de hukuk alanında yaşanan kepazeliklere değinmeden duramıyoruz" diyen Oluç, şunları kaydetti:

"Bunlardan biri de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanımız Selçuk Mızraklı ile ilgilidir. Biliyorsunuz iddialardan bir tanesi, cerrah olan Selçuk Mızraklı'nın bir hastanede ameliyat yaptığı, bir hastanın bağırsaklarını kestiği ve ertesi gün de o hastanın yürüyerek hastaneden çıktığıydı. Gizli tanık ifadesiydi bu. Bu, tıptan biraz anlayan birinin, hatta bırakın tıptan anlayanı, bir çocuğun bile anlayabileceği bir yalandı. Bu yalanın bir belgesi de ortaya çıktı. Dosyadaki kısıtlılık kararı kalkınca, avukatlar SGK kayıtlarını inceledi ve gizli tanığın Mızraklı'nın 'ameliyat etti' dediği hastayla ilgili verdiği dönem tarihi 'ya 2012 sonu ya da 2013 başı'ydı. Fakat ortaya çıktı ki, bu gizli tanık 15 Eylül 2011'de sözü edilen hastanede çalışmaya başlamış, 2 Mart 2012'de de hastaneyle ilişiği kesilmiş. Yani '2012 sonu ya da 2013 başı' dediği tarih zaten gizli tanığın hastanede çalıştığı bir tarih değil. Yani yalan ikinci kez ortaya çıktı."

Oluç, "Selçuk Mızraklı bugün Kayseri Bünyan Cezaevi'nde tutukludur. Yalanlara dayalı gizli tanık ifadeleriyle bir iddianame düzenleyip Selçuk Mızraklı'yı cezaevine atmış olan İçişleri Bakanlığı'dır. Elbette ki, Adalet Bakanlığı'na bağlı çalışan hakim ve savcıların da bu kepazeliğe yol vermelerine bir kez daha işaret etmek gerekir."

DEVLETİN ANKARA KATLİAMINDAN HABERSİZ OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTI  
Ankara katliamında ortaya çıkan belgelere de değinen Oluç, "9 klasörlük delil dosyasında ne var önemli olan? Katliamı gerçekleştiren IŞİD'lilere Ankara'ya kadar eskortluk yapan Yakup Şahin'in Gaziantep'te bir gübre bayisinden 2 ton 33 Nitrat almaya çalıştığı, kimliği istenince vazgeçtiği, şüphelenen gübre satıcısının bu olayı Emniyete bildirdiği, kamera kayıtlarından şüphelinin tespit edildiği. Bunlar var klasörlerde. Terörle Mücadele ve İstihbarat Şubesinin katliamdan 8 gün önce kendisine bildirilen bu duruma karşı hiçbir işlem yapmadığı da" şeklinde konuştu. Oluç, "Türkiye'de bu kadar büyük bir katliam yaşanırsa, devletin bazı odaklarının bu katliamdan haberinin olmaması mümkün değildir demiştik" ifadelerini kullandı.

MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞ İKTİDARA ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI YAPTIK
"Geçtiğimiz hafta bir deklarasyon açıkladık ve bir erken seçim talebinde bulunduk. Çünkü demokratik meşruiyetini yitirmiş bir iktidar vardır karşımızda" diyen Oluç, gerekçelerini şöyle sıraladı:

"Birincisi, kayyım atamaları ile yerel seçimlerde özellikle bizim kazandığımız belediyelerdeki seçimlerin sonuçlarını yok saymak, halkın iradesini gasp etmek, seçim iradesini gasp etmek, sandık hukukunu ve adaletini yok saymak konusunda atılan adımlar, bir kez daha vurgulayalım ki, bu iktidarın demokratik meşruiyetinin tamamen ortadan kalktığını göstermektedir."

"İkincisi, ekonomide hiçbir şey çizmeye çalıştıkları pembe tablolar gibi değildir. 2019 bütçe açığının vardığı nokta bellidir, rakamlar ortadadır. Öngörülenin çok üzerine çıkmıştır bütçe açığı. 'Enflasyon düştü' diye palavradan TÜİK sayıları açıklamaktadırlar, ama hayat pahalılığının ne durumda olduğunu halkın kendisi çok iyi bilmektedir, her gün yaşamaktadır. Art arda gelen zamların insanların yaşamını ne derece zorlaştırdığı ortadadır. Yani ekonomideki gelişmeler olumluya gitmemektedir."

"Üçüncüsü, yine bazı örneklerini verdim, hukuk yerlerde sürünmektedir. Yargıda tuz kokmuştur. Bu iktidar bu hale getirmiştir. Şimdi, bütün bu durumlar ortadayken, demokratik meşruiyetini yitirmiş bir iktidarla karşı karşıyayken; neden erken seçimden korkuyorsunuz? Neden halkın iradesine başvurmaktan korkuyorsunuz?"

SUYU BULANDIRMAYIN HALKIN İRADESİNİ ORTAYA ÇIKARALIM
"Halkın iradesi ne zamandan beri 'dibi görünmeyen kuyulardan su içmek' oldu? Neden sandıktan bu kadar korkuyorsunuz?" diye soran Oluç, "Çünkü sizin elinize gelen kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki, iktidar sadece demokratik meşruiyetini yitirmedi. Aynı zamanda halktan aldığı desteği de büyük ölçüde yitirmeye başladı. Kamuoyu yoklamaları baş aşağı gidişi gösteriyor. Aslında halkın iradesinden korkmanızın temel nedeni budur" şeklinde konuştu.

Oluç, "Bu ülkeyi bir 'Atanmışlar Rejimi' ile yönetmek isteyen bir iktidarla karşı karşıyayız. 24 belediyemize kayyım atandı. Halkın iradesi çiğnendi. Öte yandan atanmış teknokrat bakanlar hiçbir şekilde hesap sorulabilir durumda değil. Bütçe tartışmalarında da, Meclis'teki çalışmalarda da görüyoruz. Atanmış teknokrat bakanlar halka, Meclis'e hesap vermeyen bir yönetim tarzına sahip. Topluma tepkisini gösterecek zemin bırakmıyorsunuz. Yasaklarınızla, her gün yapılan gözaltı tutuklamalarla, sosyal medyada bile düşünce ve ifade özgürlüğüne izin vermiyorsunuz. Bu tür koşullarda seçimler bazen bir sivil itaatsizlik örneği olur. Suyu bulandırmayın, bir an önce halkın iradesinin ortaya çıkmasını sağlayalım" dedi.