19 Mayıs 2024 Pazar

ÖHD'den Marmara cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri raporu

ÖHD Marmara Hapishane Komisyonu, Marmara Bölgesi hapishanelerinde tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerini raporlaştırdı. 

Özgürlük için Hukukçular Derneği Marmara Hapishane Komisyonu, her ay Marmara Bölgesi'ndeki hapishanelerde düzenli olarak yaptıkları ziyaretler sonucunda yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladıkları 3 aylık raporu kamuoyu ile paylaştı.

Ocak, Şubat ve Mart ayları boyunca yapılan ziyaretlerde hapishanelerde elde edilen sorunların yanı sıra tutukluların maruz kaldığı hak ihlallerine de raporda yer verildi. 13 cezaevinde yapılan ziyaretlerde en çok yaşanan hak ihlalinin Covid-19 olarak bilinen salgın kapsamında alınan önlemlerden kaynaklandığına yer verildi. Raporda ayrıca, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için 27 Kasım 2020'de başlatılan süresiz - dönüşümlü açlık grevlerine ilişkin son durum da paylaşıldı.

31 Mart 2021 tarihinde dünya genelinde tespit edilen koronavirüs salgınının cezaevindeki yansımasına değinilen raporda, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından 18 Şubat 2021 tarihinde yapılan resmi açıklamaya göre Türkiye genelindeki 372 hapishanede 55 pozitif vaka tespit edildiği söylendi. 372 hapishanede 240 tutuklunun salgına yakalandığı, 2 kişi yoğun bakımda olmak üzere toplam 33 tutuklunun hastanede tedavi gördüğü belirtilirken, 207 tutuklunun ise hapishane koşullarında tedavi olduğu vurgulandı.

HAK İHLALLERİ
Ocak ayında Edirne F Tipi Kapalı Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Zerdeşt Oduncu ve Mazlum Bataray'ın adliye dönüşü baş gardiyanın talimatlarıyla çıplak aramaya maruz kaldığı, Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi'ne yeni sevk edilen tutuklara çıplak arama dayatması yapıldığı, itiraz edilmesi halinde kadın gardiyanlar tarafından "Erkek gardiyanları çağırırız" şeklinde tehditlerde bulunulduğu aktarılan raporda, tecridin yoğun biçimde yaşatıldığına işaret edildi. Raporda, psikolojik ve fiziksel olarak katmerleşerek devam eden tecridin, aile ve arkadaş görüşlerindeki sınırlamaların yanı sıra ortak alan faaliyetlerindeki sınırlamalar ile de görüldüğüne dikkat çekildi.

SAĞLIK HAKKI İHLALİ
Sağlık hakkındaki tedavi engeline de değinilen raporda, Gebze Kadın Hapishanesi'nde pandemi gerekçesiyle acil durumlar dışında hastane sevklerinin yapılmadığı, sevkin yapıldığı durumlarda kelepçeli muayene dayatması yapıldığı paylaşıldı. Ayrıca Mart ayı içerisinde Hacer Halil Yusuf, Hacer Arat, Ruşen Erdem, Aslı Doğan, Rojda Tursun, Beyaz Yakut, Serap Burak, Behiye Kalenderoğlu, Helin Öncü, Mizgin Çiftçi, Nazime Avres, Gülistan Abdo, ve Gülizar Erman ile birlikte toplam 53 mahpusun Covid-19 testinin pozitif çıktığı, ilaçlarının verildiği ancak iyileşmeye yardımcı ek gıda ve temiz hava ihtiyaçlarının sağlanmadığının altı çizildi. Temizlik malzemeleri ve temiz suya erişim noktasında da birçok hapishanede hukuksuzluk işlendiği belirtilen raporda "Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde 3 kişilik bir hücreye bir ay için 1 litre sıvı sabun dışında başka bir temizlik ve hijyen malzemesi verilmediği tarafımıza aktarılmıştır. Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde temizlik malzemesi olarak haftada bir sabun verildiği, mahpusların bunun dışındaki temizlik malzemelerini kantinden temin etmeye çalıştığı tarafımıza aktarılmıştır."

AÇLIK GREVLERİ
Haberleşme hakkı ihlali, mektup ve kargoların verilmemesi, telefon görüş sınırlamaları, gazete, dergi ve kitapların alınmaması, avukat görüşlerinin sağlanmaması, etkili başvuru hakkının gerçekleşmemesi, kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkının tanınması gibi başlıklara da yer verilen raporda, 147'nci gününde süren açlık grevlerine değinildi. Raporda, "İmralı Ada Hapishanesi'nde bulunan Abdullah Öcalan'a yönelik devam eden tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım 2020 tarihinde süresiz-dönüşümlü açlık grevi başlatıldığı, açlık grevinin dörder kişilik gruplar halinde beşer günlük süreyle yapıldığı tarafımıza aktarılmıştır. Açlık grevi yapan mahpuslara mart ayına kadar talepleri üzerine idare tarafından tuz, şeker, meyve suyu ve B1 Vitamini içeren ilaçların verildiği, ancak Mart ayında bu taleplerin karşılanmadığı, yine mart ayında açlık grevini sonlandıran mahpuslara ise diyet yemeği verilmediği, greve giren mahpuslar hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı ve disiplin cezaların verildiği ayrıca belirtilmiştir" ifadeleri yer aldı.

'GEREKLİ TEDBİRLER ALINMALI'
Raporun sonuç bölümünde ise pandemi süreci bahane edilerek tutukluların en temel insan haklarının dahi askıya alındığına yer verilerek, "Mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır. Yine son dönemlerde muhaliflere yönelik artan baskılar nedeniyle tutuklamalar daha da artmış, hapishanelerdeki mahpus sayısı kapasitenin çok üzerine çıkmıştır. Bununla doğru orantılı olarak mahpusların maruz kaldığı hak ihlalleri de artmıştır. Bu ihlallerin başında ise işkence yasağının ihlali gelmektedir. Hem ulusal hemde uluslararası hukukta işkence ve kötü muamele açıkça yasaklanmıştır. Bir başka deyişle hiçbir hal ve durumda, hiç kimseye işkence yapılamaz. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de hapishanelerde yapılan çıplak aramalara ilişkin başvuruları işkence ve kötü muamele yasağını düzenleyen İHAS'nin 3. maddesi bağlamında değerlendirmektedir. Buna rağmen hapishanelerde çıplak aramanın hukuka aykırı bir şekilde hâlâ çok yaygın bir uygulama olduğu tespit edilmiştir. Devletler, taraf oldukları sözleşmelerde yer verilen işkence yasağını da göz önünde bulundurarak, çıplak arama uygulamasına tamamen son vermeli ve hapishanelerde işkencenin önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır" denildi.

ORTAK FAALİYETİN ÖNEMİ
Tutukluların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetlerinin büyük önem arz ettiğine vurgu yapılan açıklamada, "Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamaları gerekmektedir. Spor, sohbet gibi faaliyetler sayesinde mahpuslar sürekli kaldıkları hücrelerin dışına çıkmakta, 7 gün 24 saat birlikte kaldıkları sınırlı sayıdaki kişilerden farklı kişilerle sohbet ederek sosyalleşme imkanı bulmaktadır. Pandemi ile birlikte başlayan süreçte mahpusların ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpusların içide bulunduğu tecrit koşullarının ağırlaşmasına neden olmuştur" ifadelerine yer verildi.

İNFAZ YASASI
Ocak'ta yürürlüğe giren "Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik" ile birlikte denetimli serbestlik, koşullu salıverilme gibi mahpus lehine olan uygulamalarda iyi halin belirlenmesi için bir takım yeni kriterlerin getirildiğine yer verilen raporun sonuç bölümünün devamında şöyle denildi: "Bunun başında ise mahpusun ‘işlediği suçtan dolayı pişmanlık duyması' kriteridir.  Pişmanlık; içe dönük ve kişinin vicdanı ile ilgili olan duygusal bir tepkime halidir. Kişinin pişmanlık beyanının samimiyeti tam anlamıyla ölçülebilmesi mümkün değildir. Pişmanlık kriteri dışında infazın tüm aşamalarında, mahpusun hapishanelerin düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı, iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve sosyal faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer mahpuslar ile hapishane görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, hapishane kuralları ile hapishane bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu ve aldığı disiplin cezalarının dikkate alınacağı düzenlenmiştir. Yine bu kapsamda kurullar mahpuslarla mülakat yapabilecek ve burada sordukları soruların cevabına göre iyi hal değerlendirmesi yapabilecektir. Ancak burada mahpuslara sorulacak soruların denetlenmesine ilişkin herhangi bir mekanizma bulunmamaktadır. Son birkaç ayda koşullu salıverilme tarihi geldiği halde haklarına ‘iyi halli olmadıklarına' yönelik kararlar verilen mahpusların tahliyeleri bu keyfi kararlarla engellenmiştir. Açıktır ki, hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başlamıştır" diye belirtildi.

‘HAK İHLALLERİ SON BULMALI'
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla 27 Kasım'da başlatılan süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemine de değinilen sonuç bölümünde, "Eyleme katılan kişi sayısı hapishaneden hapishaneye değişiklik göstersede mahpuslar ortalama ikişer-üçer kişilik gruplar ile beşer günlük açlık grevi yapmaktadır. Mahpusların talebi ise; Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmeler, Anayasa ve Ceza İnfaz Kanununda güvence altına alınan temek hak ve özgürlükler doğrultusunda Abdullah Öcalan üzerindeki hukuka aykırı tecritin son bulması, Öcalan'ın ailesi ve avukatları ile görüşmesinin sağlanmasıdır. Pandemiden ötürü ağır hak ihlallerinin yaşandığı, mahpusların ihtiyaç duydukları tedaviye dahi erişemediği bu dönemde açlık grevlerinin sürmesi halinde geri dönülemez nitelikte ağır sonuçlar doğuracağı ortadadır. Zira salgın sürecinde hapishanelerde artan hak ihlallerine yönelik hazırlanan raporlardan mahpusların sağlıklı gıdaya ve ihtiyaç duydukları tedaviye erişimlerinin sağlanamamasından ötürü özellikle bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı bilinmektedir. Pandemi koşulları dolayısıyla mahpusların bağışık sisteminin düşüklüğü konusunda uyaran hekimler başlatılan açlık grevinin, daha önceki eylemlerden daha fazla risk barındırdığını belirtmiştir.  Bu sebeple mahpuslar daha fazla hak ihlaline uğramadan; herhangi bir yaşam hakkı ihlali olmadan açlık grevlerinin son bulması için Abdullah Öcalan'a uygulanan hukuka aykırı tecridin kaldırılması ve hapishanelerdeki hak ihlallerine derhal son verilmesi gerekmektedir" çağrısında bulunuldu.