26 Nisan 2024 Cuma

Nejat Samyeli yazdı | Ferman devletin, üniversiteler bizimdir

Kayyum rektörlere karşı gelişen mücadeleyi büyütmek gençlik hareketinin güncel görevidir. Sosyalist gençlik kayyum rektör karşıtı başlayan bu hareketi politik bir sıçrama anı olarak değerlendirmelidir. Kitle mücadelesinin kıpırdandığı dönemlerde bu tip kendiliğinden hareketler daha güçlü bir dinamiğinin ortaya çıkmasına vesile olabilir. Bu potansiyelin ortaya çıkarılarak büyütülmesi politik-örgütsel bir hazırlık ile mümkün olabilir. Sosyalist gençliğin görevi bu hazırlık sürecini örgütlemektir.

Kayyum rektörlere karşı başlayan mücadele üniversitelere yayılırken, öğrenci gençlik hareketi Boğaziçi direnişi ile birlikte yeniden soluklandı.

Faşist diktatörlük OHAL rejimi ile birlikte işçi sınıfı ve ezilenlerin iradesini gasp etmek için kayyum politikasını sistemli bir hale getirdi. Bu politikanın bir ayağı Bakur'da Kürt halkının seçtiği belediyeler üzerinden uygulanırken, bir ayağı da üniversitelerde atanan kayyum rektörler eliyle hayata geçirildi. Kayyum siyaseti rejimin, ezilenlerin hakkını gasp etmek için uyguladığı faşist saldırganlığın bir parçası olarak gerçekleşti.

Özellikle son iki yıldır gençlik hareketi yeniden hareketlenmeye başladı. “Üniversiteme dokunma” eylemleri ile başlayan kıpırdanma hamleleri kayyum rektör karşıtı eylemler ile devam ediyor. Gelişen hareketler farklı çelişki ve talepler üzerinden şekillense de temel saflaşama öğrenci gençlik ve saray merkezli rejimin temsilcisi olan kayyum rektörler arasında yaşandı. Eylemler çok hızlı bir biçimde kayyum rektör karşıtlığında birleşti. Saray rejimi ve ezilenler arasında derinleşen devlet-halk çelişkisi öğrenci gençlik açısından kayyum rektörlerde somutlandı. Dolayısıyla kayyum rektör karşıtı mücadele politik özgürlük sorununun bir parçası olarak şekillendi.

Son olarak AKP'li Melih Bulu'nun Boğaziçi'ne kayyum rektör olarak atanmasına karşı Boğaziçi Üniversitesi Dayanışması’nın Güney Kapısı'na yaptığı çağrı güçlü bir karşılık buldu. Boğaziçi öğrencilerinin yanı sıra birçok üniversiteden dayanışmayı büyütmek için gelen öğrenciler, "Kayyum rektör istemiyoruz" diyerek buluştu. Güney Kapısı'nda basın açıklaması ile başlayan eylem, tüm öğrencilerin turnikelerden toplu bir şekilde atlayarak Kuzey Kampüs'te forum yapması ile devam etti. Forumda yükselen enerji boykot, işgal ve yürüyüş sesleri güney kampüste rektörlüğe yürümek şeklinde ortak bir irade ve karara dönüştü. Rektörlüğe tüm öğrencilerin yürüyüş ile geçmek konusunda kitlenin iradesini kırmaya ve eylemi pasifize etmeye çalışan eğilimler olsa da, öğrencilerin ortak iradesi ve kararlı tutumu rektörlüğe yürüme eğilimini güçlendirdi. Güney kapısının önünde yığınak yapan polis, öğrencilerin birleşik ve militan direnişi ile karşılaştı. Direnişin kararlılığı polisin şiddetini de aynı oranda yükseltti. Israrla süren direnişin sonucunda eylem devam ederken gözaltına alınan öğrenciler serbest bırakıldı, Güney Kapısı'na takılan kelepçeler açıldı, kapının içinde ve dışındaki öğrenciler buluştu. Saatlere yayılan kitlesel ve militan direniş Güney Meydanı'nda ''Kayyum rektörleri gönderene dek mücadele edeceğiz!'' sözü ile noktalandı. İlk günün ardından açıklama yapan Saray sözcüleri, ortaya çıkan hareketin büyümesinin önünü almak için polis şeflerine talimat verdi. Ertesi gün birçok öğrencinin evine polis operasyonları yapıldı. Saray sözcülerinin havuz medyası üzerinden başlattığı linç kampanyası gözaltı süresi boyunca sürdürüldü. Özellikle diğer üniversitelerden gelen öğrenciler hedef alındı. Amaç, hareketin birleşik mücadele hattı ile büyümesini ve farklı kanallarla birleşmesini önlemekti. Pazartesi günü açığa direnişe ve mücadele potansiyeline karşı yapılan bu hamle yanıtsız kalmadı. Boğaziçi öğrencileri çarşamba günü Güney Kampüs'te yapılan eylemin ardından Bebek'ten Beşiktaş’a yürüdü. Kadıköy'de farklı üniversitelerden öğrenciler başta olmak üzere, gençlik örgütlerinin, sendikaların, siyasi partilerin katılımıyla gerçekleşen kitlesel bir basın açıklaması örgütlendi.

Kadıköy eylemi, kayyum rektörlere karşı direnişin devam edeceğinin ve gözaltında yaşanan işkence ve çıplak arama dayatmalarına karşı duruşun kitlesel bir ifadesi oldu. Saray rejiminin ilk saldırı dalgası kitle eylemlerini sürdürme kararlılığı ile birleşik mücadelenin büyütülmesiyle önlendi. Bu durum gözaltı dalgasının tutuklamaya dönüşmesini engelledi.

Hafta başından itibaren Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle dayanışma eylemleri İstanbul Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, İTÜ ve MSGSÜ'ye yayıldı. Birçok üniversite kulübü, topluluğu ve akademisyenler açıklama yayınladı, dayanışmayı büyütme çağrısı yaptı. Böylece Boğaziçi direnişi farklı üniversitelere doğru yayıldı. Kayyum rektörlere karşı gelişen mücadele diğer üniversitelerdeki sorunlara karşı yan yana gelişin zeminini yarattı.

Gençlik hareketinin en temel politik merkezi olan üniversitelerin pandemi koşulları nedeniyle kapalı olması, gençlik mücadelesi içinde üniversitenin buzkıran rolü oynadığı gerçeğini değiştiremedi.

Kayyum rektörlere karşı gelişen mücadeleyi büyütmek gençlik hareketinin güncel görevidir. Sosyalist gençlik kayyum rektör karşıtı başlayan bu hareketi politik bir sıçrama anı olarak değerlendirmelidir. Kitle mücadelesinin kıpırdandığı dönemlerde bu tip kendiliğinden hareketler daha güçlü bir dinamiğinin ortaya çıkmasına vesile olabilir. Bu potansiyelin ortaya çıkarılarak büyütülmesi politik-örgütsel bir hazırlık ile mümkün olabilir. Sosyalist gençliğin görevi bu hazırlık sürecini örgütlemektir.

“Kayyum rektör istemiyoruz” sloganı “Kayyum rektör değil seçim istiyoruz” talebi ile yaygınlaşmaya başladı. Bu talep özerk-demokratik üniversite, özgür akademi, eşit, nitelikli ve ulaşılabilir bir eğitim mücadelesi ile genişleyebilirse politik mücadelenin önü daha güçlü bir biçimde açılır.

Hareketin besleneceği temel iki dinamik var. Birincisi, hareketin politik merkezi olan Boğaziçi Üniversitesi. İkincisi ise diğer üniversitelerde başlayan eylemler. Boğaziçi direnişiyle istikrarlı politik bir ilişki kurmak, diğer üniversitelerde başlayan eylemleri süreklileştirmek sosyalist gençliğin temel hedefi olmalı. Diğer üniversitelere örgütlenen eylemlerin, Boğaziçi öğrencileriyle dayanışmanın yanı sıra tek tek üniversitelerdeki kayyum rektörlere ve o üniversiteye özgün sorun ve talepleri merkezine alan bir söz ve eylem pratiği üreterek gelişmeli. Üniversitelerdeki bileşenlerin bir araya gelerek oluşturduğu meclis, dayanışma gibi geniş formların içinde yer almalı, bu tip formların olmadığı üniversitelerde öğrencilerin ortak aklının ve eyleminin örgütleneceği örgütsel formlar inşa etmeliyiz. Bu formları kalıcı hale getirme, üniversitede ya da coğrafyamız genelinde yaşanan bir soruna dair söz söyleyen ve harekete geçen bir nitelikle buluşturma perspektifimiz olmalı. Üniversitelerde yapılan eylemler kent merkezlerinde buluşma hedefi ile hareket ederse öğrenci dayanışması güçlenecek, daha bütünlüklü bir öğrenci gençlik mücadelesinin önü açılacaktır. Aynı zamanda faşizme karşı mücadelenin farklı dinamikleriyle buluşmanın da zemini oluşacaktır.

Verili olan hareketi bir süreç gibi ele alıp her türden aracı kullanabilmeliyiz. Forum, basın açıklaması, pankart atölyesi, rektörlük önü nöbetleri, fiili-meşru direniş eylemleri, işgal, boykot ve çok çeşitli yaratıcı eylem ve etkinlikler yaparak politik süreklilik sağlamalıyız. Tüm bu süreci gençlik örgütleri, üniversite bileşenleri ile ortak bir şekilde ele almalıyız. Bu zemini de doğru bir temelde oluşturması gereken politik kuvvet Birleşik Gençlik Meclisleri’dir. Birleşik Gençlik Meclis’leri süreci titizlikle el almalı, politik ve örgütsel olarak kendini hareketin gelişim dinamiğini yükseltmek üzerine konumlandırmalıdır. Birleşik Gençlik Meclisleri’nin hareketle ilişkisi ona politik olarak saha açacak, başta öğrenci gençlik olmak üzere gençlik hareketi içinde kendini daha geniş bir zeminde örgütlemek için fırsat yaratacaktır.

Hedef kayyum rektörlerden Saray’a bağlanmalı, mücadele üniversitelerden meydanlara taşmalı. Üniversitelere vurulan kelepçeler kapıları tutmaya yetmeyecek. Çünkü gençlik mücadelesi tüm engelleri aşarak ilerleyecek.

Kayyum rektörler gidecek, biz kalacağız!