21 Aralık 2024 Cumartesi

Mustafa Öner yazdı: Bireycileştirme-kişiliksizleştirme politikası

Devrimci politik tutsakların kolektif yaşam biçimlerini işlemez hale getirmek için tecrit hapishaneleri ile bunu uygulamaya geçirmeye çalışıyor ve çıkarılan yasalarla yasakçı, ayrıştırıcı ve eşitsiz bir düzenleme yaparak biat ettirme yolunu denemeye çalışıyor. 

"Dikkatli olmazsanız, medya mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar." (MalcolmX)

Medyanın ideolojik, politik ve kültürel yollardan algı yaratmadaki etkisi yadsınamaz. İşçi sınıfı ve ezilenleri etki altına  almada devletin ve iktidarın elindeki en güçlü propaganda araçlarındandır. Toplumu yanıltmak gerçekleri ters yüz etmek bakımından yazınsal ve görsel sosyal medya araçları kamuoyuna servis edilerek yerine getirilmektedir.

Hapishaneler politikası gereğince cumhurbaşkanlığı kararıyla çıkarılan yönetmelik iyi niyet algısı yaratılarak mahpuslara dönük olarak Mart 2020 tarihinde yayınlandı. Yönetmenliğin 87. maddesi: "Hükümlülerin suça yönelimlerini sona erdirmek amacıyla 'bireyselleştirilmesi' gerekir" deniyor.  Devrimci, sosyalist, ilerici demokrat tutsaklara yönelik olarak yaşam tarzına müdahale, tecrit ve izolasyon politikadır bu.

'Bireyselleştirme-iyileştirme' kavramlarının yanına, devrimci, sosyalist ve demokrat muhalif yayınların hapishanelere girmesinin yasaklanması kararı eklenirse iktidarın bireyselleştirmede neyi hedeflediği daha rahat anlaşılır. Asıl maksatları dışarıda olduğu gibi hapishanelerde de kolektif dayanışmacı yaşam biçimini dağıtmaktır. Çünkü ortakça paylaşımcı yaşam insanı geliştirir. Disiplinli, planlı yaşam, burjuva yaşam biçiminin dışına çıkmaktır. Hapiste zamanın üretken geçmesine katkı sunar. Kolektif programlı yaşam, çalışma insanı bireycilikten kurtarır. Devrimci kişiliğin gelişip olgunlaşmasına olanak sunar, ortak komün yaşamını örgütler.

Cumhuriyet tarihinden günümüze iktidara gelen partiler 'içerisini ve dışarısını' birlikte ele almıştır. Öncesinde olduğu gibi bugün de AKP iktidarı daha kapsamlı ve çok yönlü ideolojik bir devlet politikası izlemektedir. Devrimci politik tutsakların kolektif yaşam biçimlerini işlemez hale getirmek için tecrit hapishaneleri ile bunu uygulamaya geçirmeye çalışıyor ve çıkarılan yasalarla yasakçı, ayrıştırıcı ve eşitsiz bir düzenleme yaparak biat ettirme yolunu denemeye çalışıyor. 
Devrimci sosyalist, devrimci demokrat ve yurtsever özgürlük tutsakların yıllardır bedel ödeyerek elde ettiği kazanımları adım adım yok etmeye çabalıyor. Çünkü içerideki politik mahpusların yaşam biçimi olan komün ve paylaşımcı ortakça anlayış onların hedefledikleri politikalarının önüne barikat oluyor, ters tepiyor.

Burjuva egemen ideolojinin devamı için toplum mühendisliği yöntemiyle, burjuva liberal görüşten sosyolog, psikolog, uzman, bürokrat ve istihbarat takımından oluşturulan akıl hocaları hapishanelerdeki mahpusların muhalif örgütlü yaşamının, kolektif bilincinin ve iradesinin nasıl kırılacağının hesaplarını yapıyorlar. İlgili bakanlıklar vasıtasıyla bilimsellikten uzak yöntemlerle tek tip insan yetiştirebilmenin uygulaması olarak ta yasakçı zihniyetleri, işkence yöntemleri ve tecriti gündemleştiriyorlar. Hedef belli, bireyselleştirme, kimliksizleştirme ve irade kırma, biat ettirme. 
Suçları; kitap, gazete, dergi, ortak yaşam ve okuma yazma –devrimci sosyalist içerikli– faaliyetler! O halde bunların hepsi yasaklanmalı, tecrit koşulları ağırlaştırılmalı ki tutsaklar 'bireyselleşebilsinler'. Dışarı çıkınca yeniden 'suça bulaşmasınlar', 'uslu durup' burjuva düzen kurallarına biat etsinler.

Oysa yaşam, hayatın gerçekleri, istatistikler bu yalanların, çarpıtmaların tam tersini söylüyor. Bir toplum ne kadar bilinçli, aydınlanmış ve örgütlü ise o oranda düzenin yoz, bencil ve çürümüş yaşamından ve  ürettiği zararlı ve suç bataklarından uzak, azade yaşarlar. Aynı şeyler hapishaneler için de geçerlidir. Dışarıda ve içeride paylaşımcı, ortakça ve bilinçli yaşam ne kadar yaygın ve gelişkin ise içerik olarak bir o kadar insanlar gelişkin, üretken olur. Düşünmelerine, düşüncelerine pranga vurulamaz. 'Her şey insan için' felsefesiyle gelişir, geliştirir, özgürleşir. Devrimci sosyalist, demokrat ve yurtsever her tutsak bulundukları alanları, yeri ve ortamı devrimcileştirme, üretim merkezi haline getirme kültürleri belirleyicidir.

AKP iktidarı, hapishanelerdeki yaşamı paralı hale getirerek şirketleşerek, işletmeye, fabrikaya dönüştürülmüş bir ilişki içerisinde sermayenin artı değer sömürüsünün çarkını neoliberal uygulamanın birer parçası haline getirmenin gayreti içerisinde. Hapishanelerin hücre, tecrit ve fiziki koşullarının bu amaçla hazırlandığı gerçeği F tipi hapishanelerin açılışını destekleyen kapitalist emperyalist devletlerin olduğunu biliyoruz. Politik –ideolojik ve kültürel kuşatma çabalarıyla politik– devrimci tutsakları gıdasız bırakmak için ha bire yeni uygulamalara giderken, ekonomik olarak da mahpusların tamamını kıskaç altına almanın yolları aranıyor sürekli. 

Ailelerin, yiyecek içecek alması 2000 yılından itibaren yasak. 2016'da ise iç çamaşır, havlu, çorap gibi giyim eşyaları da yasaklandı. Aynı dönemden itibaren de Adalet Bakanlığı hapishanelerdeki mahpusları sömürü çarkına bağladı. Açık, yarı açık ve kapalı yüzlerce hapishane gıda ürünleri ve giyim eşyaları üretimi kat kat artırıldı. Bu ürünler hapishane kantinlerinden fahiş fiyatlarla satılmaya başlandı.

Adalet Bakanlığı, çok karlı görmüş olacak ki iş yurtlarının yenilerini açtı. Bu iş yurtlarında çalışmanın adı da "sosyal etkinlik". "Sosyal etkinliklerin" tamamına katılıp katılmamak mahpusların, politik devrimci tutsaklar dahil, iyi halli olup olmama belirlemektedir. Bu örneklerde de görüldüğü gibi tüm hükümlü ve tutuklular, özellikle de özgürlük tutsakları çok yönlü kıskaca alınarak tutsaklık yıllarını paylaşımcı, dayanışmacı ve üretken biçimde değerlendirmeleri engellenmeye çalışılmakta.

Neo liberalizmin ekonomik felsefesini, politikasını ve ideolojisinin ateşli savunucusu İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher 1970'lerin başında: "toplum yoktur, yalnızca birey vardır" diyordu. AKP iktidarı da bu neoliberal politikaların takipçisidir. Hapishaneleri de neoliberal ekonomik politikaların sürdürülmesi, bencilliğin, baneneciliğin, kimliksizliğin ve biat kültürünün inşası için azami çaba içerisinde olurken yasal düzenlemelerle, yönetmeliklerle muhaliflere dönük faşizan, baskıcı ve adaletsiz uygulamaların tekçi faşist şeflik rejiminin gereklerine uygun bir pratik sergilemektedir.

O halde geriye yapılacak bir şey kalıyor; bu politikaların tam tersine yaşanılan mücadelenin bulunulan her yerde, disiplinli, ısrarlı ve planlı programlı bir bilinç açıklığı içerisinde bedel ödemede dahil her koşulda kolektif, üretken, ortakça yaşama sıkıca sarılmak gerekiyor...