19 Mayıs 2024 Pazar

Mülteciler: Türkiye 'güvenli üçüncü ülke' ilan edilemez

Türkiye'nin AB-Türkiye Ortak Anlaşması'na göre mültecileri/göçmenleri sınırında tutmak için ABD'den aldığı para yardımını Kürtlere karşı savaşta kullanıldığının altını çizen Yunanistan'daki Kürdistan Kültür Merkezi, Yunanistan'ın Türkiye'yi "güvenli üçüncü ülke" ilan etmesine tepki gösterdi. 

Yunanistan, 2 Haziran'da Türkiye'yi "güvenli üçüncü ülke" ilan etti. Suriye, Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Somali'den gelen sığınmacılar için ırkları, dinleri, vatandaşlıkları, siyasi inançları nedeniyle tehlikeli olmadıkları iddia edildi. 

Yunanistan'daki Kürdistan Kültür Merkezi, yaptığı açıklama ile duruma tepki gösterdi. Türkiye ve Kürdistan'dan gelen politik sürgünler olarak, Yunanistan ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye sığınmacı gönderme politikası son derece aldatıcı olduğu kaydedildi. 

'İRONİK VE YIKICI SONUÇLARI VAR'
Siyasi krizin ve ekonomik kargaşanın doruk noktasında olan Türkiye'nin insan hayatı için "güvenli bir ülke" olarak tanınmasının politik olarak motivasyon yarattığı, ironik ve yıkıcı sonuçları olduğu belirtilen açıklamada, "Türkiye, kadın ve çocukların, işçilerin, mültecilerin veya diğer azınlık grupların güven ortamı bulabileceği bir ülke değildir. Yunanistan'ın Türkiye'yi 'güvenli üçüncü ülke' ilan etme kararı, tamamen sığınmacıları Türkiye'ye geri gönderme eylemlerini haklı çıkartmak içindir. Bu kararın AB'nin istenmeyen göçmenler ve mültecileri sınırların dışında tutmak için yaptığı dışsallaştırma politikasının mevcut yasal ve yasadışı çabaları ile sürekliliği vardır" denildi.

'YARDIMLAR MÜLTECİLER İÇİN DEĞİL KÜRDİSTAN'A KARŞI SAVAŞ İÇİN KULLANILDI'
AB-Türkiye Ortak Anlaşması'na göre, Türkiye'nin Yunan adalarından zorla geri gönderilen mültecileri kabul etmek ve istenmeyen mültecileri, göçmenleri kendi sınırları içinde tutmak için 3 milyon Euro aldığı ifade edilen açıklamada, "AB'nin göndermiş olduğu yardımlar, AKP hükümetinin şeffaflıktan yoksun olması, kamu harcamaları, yoğun yozlaşma- yolsuzluk, yurt içinde ve yurt dışında savaş açma hevesi nedeniyle amaçlandığı ve iddia edildiği üzere mülteciler için kullanılmamıştır. Sonuç olarak, Türkiye son yıllarda AB ülkeleri ve başka ülkelerinden silah satın almak, ve Suriye, Libya, Güney Kafkasya, Somali ve Afganistan'da çeşitli çatışma bölgelerinde savaşa dahil olmak ve (kendi askerlerinin yanı sıra) paralı askerler (Suriye'de mağlup edilen cihatçı savaşçılar) için büyük miktarda para harcadı. Ancak öncelikli olarak harcamalar Türkiye'nin Kürtlere karşı olan savaşına gitti" diye belirtildi. 

'TÜRKİYE'DEN ZULM NEDENİYLE AYRILDIK'
Türkiye'nin "güvenli üçüncü ülke" olarak nitelendirilmesini sağlayacak yeterli hukuki yapısı ve sosyo-politik koşullarının olmadığının altı çizilen açıklama, şöyle devam etti: "Türkiye'de demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının, eşitliğin ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı ve bunun Avrupa'ya ve başka yerlere kitlesel sürgüne yol açtığına dair sunulan kanıtlar göz önüne alındığında, Türkiye'nin Yunanistan ve AB tarafından 'güvenli ülke' olarak tanımlanması, açıkça siyasi olarak motive edilmiş ve son derece alaycıdır. Politik duruşumuz ve Kürt kimliğimiz nedeniyle Türkiye'den zulm nedeniyle ayrılmak zorunda kalan Kürtler olarak, ülkenin azınlıktaki nüfusunun birden çok ve birbiriyle keşisen güvensizliklerinin farkındayız.

'MÜLTECİLER TÜRKİYE'YE GÖNDERİLİRSE HAYATLARI TEHLİKEYE ATILACAK'
On yıllardır altında yaşadığımız sistematik şiddet, ekonomik sömürü ve insanlık dışı çalışma koşulları, kadın ve çocukların için güvensiz ortam, cinsel şiddet, nefret suçları ve ayrımcılık, artık özellikle savunmasız durumdaki mültecilere de yöneliktir. Mültecilerin Avrupa'ya iltica etmeleri sistematik olarak engellenir ve Türkiye'ye gönderilirse, bu durum özellikle kadınların, çocukların ve LGBTIQ+ bireylerin hayatlarını ve geçim kaynaklarını ciddi şekilde tehlikeye atacaktır. 

'SESSİZ KALMAYACAĞIZ'
Üstelik AB'nin Türkiye ile yaptığı mülteci anlaşmaları, binlerce insanı emniyetsiz ve güvensiz bir ortama zorla yerleştirip riske atmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye'de meydana gelen yolsuzlukları, kurumsallaşmış şiddeti, baskıyı ve nefret suçlarını da inkar ediyor ve İslamcı milliyetçi otoriter rejimi de meşrulaştırıyor. Biz, bu şiddet ve baskıya doğrudan maruz kalan Türkiye/Kürdistan'dan siyasi sürgünler olarak Yunanistan'ın Türkiye'yi 'güvenli ülke' olarak tanımlamasına karşı çıkıyoruz ve daha fazla insanın aynı şeyleri yaşama riskiyle karşı karşıya kalmasına sessiz kalmayacağız."