17 Mayıs 2024 Cuma

MLKP Kürdistan: Mutabakat kabul edilmemeli, zaman devrimi savunma zamanıdır

MLKP Kürdistan Örgütü, Türkiye ile emperyalist ABD ve Rusya arasında yapılan teslimiyet dayatması niteliğindeki mutabakat anlaşmalarının kabul edilmemesi gerektiğini belirtti, tüm dünya halklarına Rojava devrimi etrafında kenetlenme ve direniş çağrısı yaptı.
 

Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Kürdistan Örgütü, 16 Ekim'de ABD-Türkiye ve 22 Ekim'de ise Rusya-Türkiye arasında yapılan mutabakat anlaşmalarını değerlendirdi. Açıklamada, Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye direnişinin süreceğini vurgulandı.

MLKP Kürdistan Örgütü, 26 Ekim tarihli ve "Rojava Ve Kuzey-Doğu Suriye'de İşgal Ve Teslimiyet İttifağı Değil, Onur Ve Özgürlük Savaşı Verenler Kazanacak" başlıklı açıklamasında, Rojava devriminin karşı devrim cephesinin kapsamlı bir saldırısıyla karşı karşıya olduğunu belirtti. MLKP Kürdistan Örgütü açıklamasında şunları kaydetti: "Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye devrimi, ABD, Rusya ve Türkiye öncülüğündeki karşı devrim cephesi tarafından, bu kez daha kapsamlı bir saldırıya maruz kaldı. Devrimin özerk yapısını, halkçı-demokratik karaketerini ve silahlı ordusunu hedefleyenler işgal saldırısı, emperyalist güçlerle faşist sömürgeci Türk devletinin karşı devrimci ittifakı olarak gelişti."

'KARŞI DEVRİM CEPHESİNİN AMACI DEVRİMİMİZİ TASFİYE ETMEKTİR'
Türkiye ile emperyalist güçler arasında kurulan ittifaklar ve yapılan anlaşmalara dikkat çekilen açıklamada, "Bu ittifakın sonucu olarak 16 Ekim'de ABD-Türkiye arasında kabul edilen onüç maddelik anlaşma ve ateşkes kararı, Serekani-Gire Spi'deki Türk işgalini meşrulaştırmak ve Türk devletiyle ona bağlı çetelerinin savaş suçlarını ötelemeyi amaçlamaktadır. 22 Ekim'de Soçi'de gerçekleştirilen Rusya-Türkiye toplantısının ve anlaşmasının zeminini de hazırlayan bu ittifakın, Rojava devrimini tasfiye stratejisine bağlı yürütüldüğü bugün artık sır değildir.

Açık ki, yirmibirinci yüzyılın ilk devrimi olan Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye devrimi, ABD ve Rusya gibi iki küresel gücün komutasında, sömürgeci Türkiye ve Suriye devletlerinin işgaline ve çok yönlü kuşatmasına açık hale getiriliyor. Karşı devrim cephesinin amacı, halklarımızın eşit ve özgürce yaşadığı devrim topraklarını parçalamak, kadın özgürlükçü devrimin kazanımlarını yok etmek ve devrimimizi gerici-sömürgeci bölge devletleri aracılığıyla tasfiye etmektir" denildi.

'DEVRİMDEN VAZGEÇME VE TESLİMİYET DAYATILIYOR'
Yapılan iki anlaşmanın birbirini tamamlar nitelikte olduğunu dile getiren MLKP Kürdistan Örgütü açıklamanın devamında şunları kaydetti:

"Bu bakımdan Rusya-Türkiye toplantısında deklare edilen on maddelik kararlar, ABD-Türkiye anlaşmasını dikkate alan ve birbirini tamamlayan karakterdedir. Soçi toplantısında alınan kararlara bakıldığında görülecektir ki, ABD-Türkiye anlaşmasında olduğu gibi Serekani ve Gire Spi'deki işgal kalıcılaştırılmak istenmektedir. Devrim kuvvetlerine otuz kilometre geri çekilmeyi dayatan ve devrimimizin büyük bedellerle savunduğu toprakları koşulsuz-şartsız bırakmasını isteyen emperyalistler, aksi durumda sömürgeci burjuva Türk devletinin işgaline onay vereceğini de açıklamıştır. Ayrıca devrimimizin savunma gücü olan devrimci ordumuzu da silahsızlandırmak isteyen emperyalist ittifakın arzuladığı, devrimimizin özgürlükçü ve halkçı ideallerinden vazgeçmesi ve teslimiyetçi saldırılara boyun eğmesidir.

"Öyle ki emperyalistler adına bu teslimiyeti kabul ettirmek ve sömürgeci emellerine ulaşmak isteyen işgalci Türk devleti ve ona bağlı çeteler, özyönetim temsilcilerine, özgürlük savaşçılarına, topraklarını savunan halklarımıza, kimyasal silahlarında içinde olduğu her türlü ağır silahla saldırdılar. Sayısız kitle katliamları gerçekleştirdiler. Psikolojik savaş araçlarıyla her türlü kirli propagandaya başvurdular."

'MUTABAKAT MADDELERİ ASLA KABUL EDİLMEMELİDİR'
Sömürgeci faşist Türk devletinin saldırılarına karşı yapılan uyarı ve yaptırım açıklamalarına da dikkat çeken MLKP Kürdistan Örgütü, "Küresel devletler ve onların emperyalist kurumları ise karşı devrimci amaçlarını Türkiye'ye yönelik sözde uyarılar ve yaptırım tehditlerinin arkasına gizlediler. Bilinmelidir ki, işgal savaşının, ölümlerin, kitle katliamların ve tüm bu kirli politikaların sahada uygulanmasını sağlayanlar, bu güçlerden başkası değildir" diye belirtti.

ABD-Türkiye ve Rusya-Türkiye anlaşmalarıyla dayatılan maddelerin kabul edilmemesi gerektiğini vurgulayan MLKP Kürdistan Örgütü şu ifadeleri kullandı: "Bu nedenledir ki 16 Ekim'de gerçekleşen ABD-Türkiye ve 22 Ekim'de gerçekleşen Rusya-Türkiye toplantılarında alınan kararlar ve deklare edilen mutabakat maddeleri Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye özerk yönetimi, onun devrimci ordusu ve halkları tarafında asla kabul edilmemelidir. Bu kararlar, Ortadoğu halklarının Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye'de başlattığı bölge devrimine karşı kapsamlı bir saldırı mutabakatıdır. İki küresel devlet, bölgemizin en ırkçı ve faşist saldırgan ülkesi olan Türk devleti üzerinden, Kürdistan devrimine ve halklarımızın birleşik bölge devrimine karşı savaş, işgal ve teslim alma süreci başlatmışlardır. İki ayrı anlaşmanın ortak noktası devrimin kazanımlarını en geri noktaya çektirmek ve devrimi gerçekleştiren iradeye teslimiyeti dayatmaktır."

'HİÇBİR KUVVET DEVRİMİMİZE SINIR ÇİZEMEYECEK'
MLKP Kürdistan Örgütü açıklamasının devamında şöyle denildi: "Ancak bilinmeli ki, Amerika, Rusya ve Türkiye'nin bu işgal ve tasfiye saldırılarına halkımız boyun eğmeyecektir. Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye Devrimi yaşayacak, büyüyecek, karşı devrime karşı savaşımını daha büyük bir ciddiyet ve disiplinle sürdürecektir. Serekani'deki fedai tarzı savaştan güç alarak daha büyük direnişler örgütleneceğinden kimse şüphe duymasın. Devrimimiz, daha şimdiden işgalci güçlere karşı eylemler gerçekleştiriyor, ağır darbeler indiriyor ve halklarımıza umut taşıyarak yürünecek yolu gösteriyor.

Eğer devrim topraklarını bırakacağımızı, emperyalistlere nedamet getireceğimizi ya da işgalcilerden aman dileyeceğimizi düşünenler varsa fena halde yanılıyorlar. Hiçbir kuvvet devrimimize sınır çizemeyecektir. Rojava ve Kuzey Suriye topraklarının her karışı özgürlük savaşçılarının kanıyla sulanmıştır. Bu topraklar halklarımızın yüzyıllardır üzerinde yaşadığı kadim yurdudur. Kimse halklarımızdan evini terk etmesini ve topraklarından geriye çekilmesini isteyemez. Bu topraklardan gidecek olan yegane kuvvet işgal kuvvetleridir.

'DEVRİMCİ DURUŞ VE ENTERNASYONAL DAYANIŞMA GÜÇLENMELİ'
Devrimimizi savunduğumuz onur ve özgürlük direnişimiz başta Ortadoğu halkları olmak üzere dünya ezilen halklarının, demokratların, devrimcilerin, sosyalistlerin, komünistlerin her türlü eyleminden ve enternasyonal katılımından güç alıyor. Dünya sokaklarını dolduran ve devrimimizin bayrağını onur nişanesi olarak dalgalandıranlar direnişimize soluk veriyor. Bu devrimci duruş ve enternasyonal dayanışma güçlenmelidir. Bu bakımdan devam eden eylemler büyütülmeli özellikle 2 Kasım Dünya Rojava Günü işgalciliğe karşı öfke ve isyan günü olmalıdır. Uluslararası karşı devrimci ittifakı yenilgiye uğratmanın yegane yolu Ortadoğu, Türkiye, dört parça Kürdistan ve dünya halklarının örgütlü ve eylemsel duruşlarıdır. Yeni devrimlerin kapısı enternasyonal dayanışmayla açılacaktır.

'TÜM KÜRDİSTANİ GÜÇLERİN GÖREVİ TASFİYE POLİTİKASINI BOŞA ÇIKARMAKTIR'
Ayrıca Kürdistan topraklarına ve halkımıza yönelik sömürgeci faşist Türk devletinin işgal ve katliam saldırıları karşısında bugün dört parça Kürdistan'ın demokratik ulusal birliği hayati önemdedir. Çünkü Kürt halkının dört parçadaki varlığı ve kazanımları bu savaşla ve alınan kararlarla hedef haline getirilmiştir. Dört parça Kürdistan'da ve dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Kürt halkımızın işgale karşı ortaya koyduğu direnişçi tutum, işgalin genişlemesine ve amacına ulaşmasını şimdiden engellemeyi başardı. Fakat tehlike büyük. Bu nedenle direniş ve mücadele sürekli devam etmek zorunda. Tüm Kürdistani güçlerin görevi, dört parça Kürdistan'ın ulusal birliğini direnişin ve mücadelenin içinde başarmak ve bu tasfiye politikasını boşa çıkarmaktır.

'GÜN EYLEME GEÇME GÜNÜ, ZAMAN DEVRİMİ SAVUNMA ZAMANIDIR'
Gün sessizlik ve bekleme günü değildir. Çünkü faşist sömürgeci Türk devleti ve onun faşist şefi Erdoğan sessizce beklemiyor, işgalcilerin ağır silahları ve savaş uçakları beklemiyor, saray medyası beklemiyor, burjuva-faşist partiler beklemiyor. Bütün kuvvetleriyle devrimimizi ezmek için en aşağılık yöntemlerle saldırıyorlar. Elbette ki devrimimiz de beklemiyor. Şimdiden direnme savaşını büyütüyor, Serekani'de olduğu gibi fedaice devrimini savunuyor, her adımında işgalcileri pişman ediyor ve kimi yerlerde geri püskürtüyor. Bu yüzdendir ki eylemsiz beklemek ve sessiz kalmak devrimin boğulmasına müsaade etmektir. Bugün sessizce beklediğini söyleyenler, sahtekarca kaygı ve endişe duyduğunu açıklayanlar devrimin boğulmasını isteyen emperyalistler, işgalciler, gerici-faşist rejimler ve karşı devrimcilerdir. Eylemsizlik, bu karşı devrimcileri uğursuz amaçlarına yaklaştırmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır. Gün eyleme geçme günü, zaman devrimi savunma zamanıdır."