24 Nisan 2024 Çarşamba

Militanlar vadisinde bir direniş

Kuzey İtalya'da yer alan küçük bir bölgesi olan Susa Vadisi'nde, devletin milyarlaca euroluk hızlı tren hat projesine karşı halk direniyor. NO TAV adlı direniş hareketi, bölgenin tarihsel mücadele birikim ve zenginliğine dayanarak, on yılı aşkındır bıkmadan usanmadan büyük bir kapsayıcılıkla ortak bir amaç altında mücadele ediyor: Bu projeyi size yaptırtmayacağız!
İtalya'nın Susa vadisinde, kendi topraklarını tehlike altında gören apolitik köylülerden ekoloji aktivistlerine, dünyanın yıkımına karşı çıkan inançlı Hristiyanlardan otonom gençlere, Alp dağlarında komünal yaşamı hayal eden anarşistlerden komünistlere ve de '70'li yılların eski kent gerilla kadrolarına kadar geniş bir kesime dayanan bir direniş öyküsü yazılıyor. Bölgenin tarihsel direniş açısından bereketli topraklarını hesaba katınca böylesi bir direnişin varlığı şaşırtıcı olmasa gerek. Bu mirasa dayanan bütün bölge halkı, devletin dayattığı ve hiç bir demokratik meşruluğu olmayan dev bir projeye karşı direniyorlar.
 
Proje, Fransa‘nın Lyon kentinden İtalya‘nın Torino şehrine uzanan bir hızlı tren hattının inşasını kapsıyor. Ancak Susa ve Venaus arasında kalan vadide kimse TAV'ı (Treno ad Alta Velocità) istemiyor. Böylesi kitlesel bir tepkinin oluşmasının ardında yalnızca vadi bölgesinde gerçekleşecek olan ekolojik yıkım bulunmuyor. Zira halkın yaşam alanına müdahale eden bu proje başından itibaren bir adalet meselesi olma özelliği taşıyor. Küçük bir azınlığın elde edeceği kar adına yapılan bu proje, ondan doğrudan etkilenen ancak kendilerine söz hakkı tanınmayan yerel halkın karşı koyuşlarına rağmen yolsuzluklarla özdeşleşmiş bir devlet geleneği tarafından onlara dayatılıyor. Hal böyle olunca da, devletin iradesini doğrudan bir seferberlik ile kırma yoluna giden Susa Vadisi halkı 2005'te başlattıkları mücadelelerini sürdürmeye devam ediyorlar ve bu direniş bir çok zengin deneyimler barındırıyor.
 
BİR PROTESTO KÜLTÜRÜN GELİŞMESİ
 
Gelişmeler elbette Susa Vadisinin bölgesel özelliklerinden ayrı düşünülemez. Zira Alp dağlarının eteklerinde kalan bu vadi, ikinci emperyalist paylaşım savaşında güçlü partizan direnişlerine sahne olmuştu. Keza sanayileşme merkezlerden birisi olarak geçmişten bu yana büyük fabrika mücadelelerine ev sahipliği yapmış, '70'li ve '80'li yılların kent gerilla mücadelesi çağında da büyük devrimci çıkışların merkezi olmuştu. Örneğin, '70'li yıllarda, bu bölgede yer alan ve Prima Linea'nın güçlü tabanının olduğu 6000 nüfusluk Bussoleno kasabasında 600 kişi terörizm suçlamasıyla yargılanmışlardı. Ekolojik mücadelelere de sahne oldu bu bölge; '90'lı yıllarda ekoloji aktivistleriyle devrimci militanlar otoban projelerine karşı gelişen direnişlerde omuz omuza mücadele etmişlerdi. Bu anlamda bölgenin direniş mayası farklı dönemlerde sürekliliğini hep korumuş oldu. Yine, Irak işgali döneminde vadide güçlü olan anti-militarist hareket fabrikalarda silah üretimine karşı etkili siyasi grevler düzenlemişlerdi.
 
Şimdi bu tarihsel renklilik, NO TAV hareketinde buluşuyor ve hareketin zenginliği aynı zamanda mücadele araçlarının çeşitliliğine de yol açmış oluyor. Bu anlamda şimdiye kadar projeye karşı hukuksal itiraz ve dava süreçleriyle birlikte, NO TAV adı altında onbinleri kapsayan kitle seferberlikleri, çevre köy ve kasabaları proje hakkında bilgilendirme faaliyetleri, binlerce yürüyüş, miting, imza kampanyaları, hayvan koruma girişimleri; ayrıca eylemliliklere saldıran polisleri cezalandırma eylemleri yapıldı ve projenin sarılı olduğu tel örgüleri delme etkinlikleri düzenlendi. Bütün bu farklı mücadele araç ve biçimleri, hareketi oluşturan öznelerin çeşitliğini yansıtmakla birlikte diğer yandan mücadelenin bütünselliği anlamında birbirini tamamlayan bir nitelik teşkil etmiş oluyor.
 
NO-TAV hareketinden çıkarılması gereken en önemli sonuç şudur: Yerelden gelişen, muhataplarının doğrudan öznesi olduğu hareketler, sermaye devletinin dayatmalarını geri püskürtmekte olduğu kadar halkın mücadeleyi genel bir kültür olarak benimsemesi adına da bir sürekliliği yaratmış olur. Bu anlamda Susa Vadisi, bölgede yaşayan insanların cenaze törenlerinde NO TAV bayraklarının dikildiği, duvarlarında direnişe çağıran yazılamaların olduğu, polislere karşı protesto şarkı ve şiirlerinin yazıldığı, inançlı Hristiyan halkın bu kapitalist projeye karşı dua ettiği bir yer haline gelmiştir.
 
Bölgenin dev direniş mirasını arkasına alarak yek vücut bir sahiplenmeyle devletin iradesine meydan okuyan Susa Vadisi halkının direnişi, deneyim biriktirerek yoluna devam ediyor. Ancak mücadelenin ülkenin siyasi konjönktürüne bağlı olarak nasıl sonuç alacağı belli değil. İtalyan siyasetinde çürümüşlüğün sembolü haline gelen TAV projesine karşı gelişen protestolardan siyasi fayda sağlama adına bir dönem hareketi destekleyen 5 yıldız hareketi, başından itibaren TAV'ı destekleyen ırkçı faşist Lega Nord'la hükümet kurduktan sonra süreç daha da belirsizlik kazandı. Fakat NO TAV hareketi mücadelelerini kararlılıkla devam edeceklerini ilan etti ve tellerle örülü olan inşaat projesine karşı gerçekleşen çok sayıda eylem ile bunu kanıtladı. Görünen o ki, NO TAV, dünyanın dört bir yanında egemen burjuva devletlerin ekolojik yıkıma yol açan, halkın iradesini ve yaşamını yok sayan, kar hırsına dayanan büyük inşaat projelerine karşı gelişebilecek olan direnişlere örnek olmaya devam edecek.