2 Mayıs 2024 Perşembe

Melih Gökçek'i nasıl bilirsiniz? Irkçı, faşist, kadın düşmanı, hırsız

Melih Gökçek artık siyasi bir mefta. O zaman her meftanın ardından olduğu gibi Gökçek'in ardından da soralım: Merhumu nasıl bilirdiniz? Yanıt net; ırkçı, faşist, kadın düşmanı ve hırsız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in de ipini çekti. Gökçek hala istifa etmiş ya da görevinden alınmış değil. Ancak Saray medyasında yazılıp çizilenlere göre, korkunun ecele faydası yok, Gökçek gidecek!
 
Eğer Gökçek, 1994 yılından beri oturduğu koltuğu kaybederse, elbette bu AKP/Saray içindeki iktidar mücadelesinin bir sonucu olacak. Bu gerçek bir kenarda dursun. Ama Gökçek'siz Ankara güzel olacak.
 
Melih Gökçek artık siyasi bir mefta. O zaman her meftanın ardından olduğu gibi Gökçek'in ardından da soralım: Merhumu nasıl bilirdiniz?
 
Yanıt net; ırkçı, faşist, kadın düşmanı ve hırsız.
 
Melik Gökçe, halk düşmanlığı ve kadın düşmanlığının bayrağını göndere çeken biridir. Üstelik de burjuva siyasetin en düzeysiz biçimidir.
 
İLK SAVAŞI HEYKELLERE KARŞI OLDU
 
Gökçek, belediye başkanı seçildikten hemen sonra kentteki heykellere karşı açtığı savaş ile gündeme gelmişti. Altınpark'taki iki heykelde "orgazm" gören Gökçek, heykelleri kaldırttı, ardından da heykeller için "Ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar. Ben böyle sanatın içine tükürürüm" dedi. Belediye başkanlığı boyunca, lamaları özendirecek şekilde, beğenmediği her şeye tükürdü durdu. Gerçi lamalar, kendilerini korumak için tükürürdü, Gökçek ise saldırmak için bunu yaptı. (Bu benzetme dolayısıyla türcülük yaptığım sanılmasın.)
 
Heykellere dönelim. Tükürdüğü heykellerin yerine önce robot heykeli dikti. Olmadı, dinazorları koydu. Ne korkunç, ne çirkin şeylerdi onlar öyle! Hele gece vakti, kabus gibiydi. Gökçek'in "Ben yaptım, oldu" duygusuyla yaptığı tüm bu saçmalıkların faturasını hem görsel duygularına hem de bütçelerine yönelik saldırı ile Ankara halkı ödedi.
 
KADIN DÜŞMANIYDI
 
Siyasi mefta Melih Gökçek her şeyden önce bir kadın düşmanıdır ve kadınların öyle çok ahını aldı ki.
 
"Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın", "Anası tecavüze uğruyorsa, neden çocuk ölsün, anası ölsün" sözlerinin sahibidir. Böylece, kadının canına, hayatına kasteden her türlü şiddetin de sorumlularından biridir. Bir 8 Mart günü kadınlara yaptığı konuşmada, "Özellikle evlerde bizlerin her şeyini siz bayanlar topluyorsunuz. Onun için sizlere gerçekten çok şey borçluyuz" diyerek kadınlara biçtiği "ev köleliği"ni anlatmıştır.
 
IRKÇIYDI, FAŞİSTTİ
 
Melik Gökçek, ırkçıdır, tüm halklara düşmandır. Memleketteki tüm Kürt düşmanları gibi kendisine bu yönde getirilen eleştirilere "Kürt düşmanı değilim, PKK düşmanıyım" diye yanıt verirken bile ırkçılık, faşistlik yaptığının farkında değildir. PKK'yi kast ederek, "Kürt kardeşim, bunlar Ermeni" der, sadece Kürt düşmanlığı değil, Ermenilere karşı da düşmanlık yapar. Her fırsatta da HDP'ye saldırdı. Bunun için alıntı yapmaya gerek yok, bir twitter kuşu olarak attığı tweetlere gözatmak yeterli. HDP'den Barbaros Şansal'a, kendisi gibi düşünmediği herkese yönelik saldırı ve linç girişimlerini destekledi, adeta talimatını verdi. Örneğin, bir ara gündeme gelen Şansal'a yönelik linç girişimini, "Barbaros Şansal Kıbrıs'tan getirildi. Uçaktan inerken Türk milleti tepki gösterdi, insanları tahrik etme Barbaros" tweeti ile sahiplendi.
 
Bütün belediye başkanlığı döneminde halklara, yoksullara düşmanlık yaptı, yaşamın her alanında kutuplaştırıcı oldu. Ezilenlerin barınma hakkını hiçe sayarak, gecekondulara yıkım araçları gönderirken, kayırdığı "muhafazakar"lar için ayrı evler yapmaya kadar ayrımcılığını vardırdı. Tek katlı yapılacak yeni konaklar için "Bu da özellikle muhafazakar ailelerin tercih edeceği bir bölge olarak ortaya çıkacak" diyordu.
 
HIRSIZDI
 
Melih Gökçek ile ilgili ileride bir belgesel hazırlansa, "Döneminin namlı hırsızlarındandı" diyenler çok olacaktır. Hatta, Bülent Arınç kısa bir süre önce bu lafı etti de. Kendisini Gülen cematiyle işbirliği yapmakla suçlayan Gökçek'e yanıt veren Arınç, "Gökçek bu yapıya Ankara'yı parsel parsel satmıştır. Zengin iş adamlarına okul yaptırmıştır, yurt yerleri vermiştir" dedi.
 
Gökçek'in söz konusu iddialara yanıtı ise ilginç olmuştu: "Ben kanuni olmayan hiçbir yardımı yapmadım. Benim verdiğim bir tane arsa yok. Benim bunlarla üst düzey ilişkim oldu. Türkçe olimpiyatlarında inanarak iltifat etmişimdir. Benim iki oğlum onun okulundan mezun. Çocuklarım üzerinde hakkı olduğu için yaptım."
 
Kamunun malı olan arazileri peşkeş çekişini engellemek için Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası'nın Gökçek hakkında açtığı sayısız dava söz konusu. Bunların en ünlüsü ise Atatürk Orman Çiftliği davası. Bir diğeri de büyük direnişlere sahne olan ODTÜ'den geçecek yol davası.
 
Gökçek, davaları ve tepkileri hiçe sayarak, talan planları uygularken, geçtiğimiz Eylül ayında ODTÜ ormanındaki ağaç katliamını, "ODTÜ rektörlüğü ile yapılan protokol gereği açılacak 4,5 km'lik yolu bir gecede açarak büyükşehir belediyesi bir rekora daha imza attı" diye savunarak, fotoğraf paylaşmıştı.
 
Belediye başkanı seçildiği 1994 ile AKP'nin iktidar olduğu 2002 yılları arasında Gökçek hakkında 169 yolsuzluk dosyası ortaya çıkartıldı. Ancak bunlar daha sonra AKP eliyle, çeşitli yasal değişiklikler ile ortadan kaldırıldı. 2002-2015 yılları arasında ise sadece 1 dosya açıldı. Kimbilir belki dosyalar raflardan tek tek inmeye başlar.
 
2002 yılı öncesinde soruşturma izni istenen dosyalar arasında Singapur, Kualalumpur, Seul ve Bükreş gezi giderlerinin belediye bütçesinden karşılanmasından belediyeye ait arsanın düşük bedelle BELKO'ya satılmasına, elektronik kartlı doğalgaz sayacı ihalesinde usulsüzlük yapılmasından usulsüz şekilde malzeme alımına kadar çok sayıda iddia var. Ancak 1994'den bu yana hep iktidar partisinden başkan olan Gökçek'in yargılanmasına İçişleri Bakanlıkları izin vermedi.
 
GEZİ DİRENİŞİ KORKULU RÜYASI OLDU
 
Tüm Saray müdavimleri gibi Melih Gökçek de Gezi ayaklanmasından çok korktu. Bu korkusu onu sosyal medyada mizah malzemesi haline de getirdi. Ayaklanma günlerinde, zaytung'un yayınladığı "Çadırda atom bombası planı" şeklindeki haberi gerçek sanıp, "Gezi Parkı'ndaki çadırlardan çıkan marjinal örgütlere ait vahşet planları" başlığıyla twitter'dan yayınladı. Gezi'den öyle korkmuştu ki, zaytung'un yazdıklarına inanmıştı. Bir süre sonra yaptığı hatanın farkına varıp, paylaştığı tweet'i sildi. Ancak iş işten çoktan geçmişti. Çünkü, takipçileri söz konusu tweet'in ekran görüntüsünü almıştı. Gezi günlerinde de ekran ekran gezerek, "Belediye önündeki fişkiyeyi kim kırdı?" diye sordu. Bunlar korkunun esareti olan beyninin ürünleriydi ki, gülüp geçiliyordu. Bir de "iktidar kölesi ruhunun" eseri olanlar vardı ki, insanların canını yaktı, vicdanları kanattı.
 
Gezi direnişi sırasında Ethem Sarısülük'ün polis kurşunuyla başından vurulduğu yere, "Değerli Türk polisi, Ankara sizinle gurur duyuyor" yazılı bir pankart astırmak Gökçek'in marifetiydi. Daha sonra da Ethem'in anıldığı ve basın açıklamalarının yapıldığı yere bir büfe yaptırdı.
 
Gökçek, AKP içindeki bir hesaplaşma ile koltuğu bırakacak gibi. Belki de Saray iktidarı, onu bir köşede unutulmaya terk edecek. Ancak halklara, kadınlara karşı yaptığı, söylediği hiçbir şey unutulmayacak. Gün gelecek gerçek adalet, hak, hukuk yerini bulacak!