10 Mayıs 2024 Cuma

Marcel Cartier yazdı | Erdoğan-Johnson görüşmesi

Erdoğan hala NATO'ya borçlu. Batıya karşı eleştirisinde ne zaman çok ileri gitse, her zaman geri adım atıyor ve gruba geri dönüyor. NATO müttefikleri arasında ne tür anlaşmazlıklar olursa olsun, onlar yine de nihayetinde müttefiklerdir. Erdoğan ve Johnson'ın Ukrayna konusunda birlikte çalışma "kararlılıkları" aralarındaki ittifakın bir parçası. Erdoğan'ın Kırım'ı Ukrayna'nın bir parçası olarak tanımaya devam edeceği ve Rusya'nın 2014'de Kırım'ı "yasadışı ilhakını" asla tanımayacağını söylemesi Türkiye'nin dış politikasının önemli bir parçası. Erdoğan, Rusya'nın Vladimir Putin'iyle dostane ilişkisinin sınırlarını NATO'nun karar verdiği ve geçmesine izin vermeyeceği sınırlar olduğunun farkında gibi görünüyor.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson 2016 yılında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı eleştiren en sert şiiri yazdığı için bir yarışmayı kazandı ve para ödülü aldı. Bu kadar sert sözlerle, Johnson'ın Başbakan olduktan sonra Erdoğan'ın faşist politikalarına karşı sert bir tavır alacağını varsaymak aslında normaldi.

Ancak bildiğimiz gibi, siyaset kişisel duygu ve hisler alanının dışında işler. İktidardaki şahsiyetlerin birbirleriyle çatışıp çatışmayacağı, kendi ülkeleri uzun vadeli stratejik müttefikler ise sonradan düşünülecek bir konudur. Onların önceliği her zaman küresel emperyalist sistemde karşılıklı yarar sağlayan konumlarını güçlendiren ittifakların dayanıklılığı olacaktır.

Bu nedenle, Cuma günü Johnson ve Erdoğan arasında geçen görüşme ve sonrasında yapılan açıklama, NATO askeri ittifakının canlılığının desteklenmesi ışığında değerlendirilmelidir. Johnson'ın o rezil şiirinde kullandığı kelimelerde hala Erdoğan'ı mı düşündüğü yoksa Erdoğan'ın şahsen Johnson'dan mı nefret ettiği pek önemli değil.

İngiliz hükümetinden gelen çağrının resmi olarak okunması, karşılıklı sert sözler olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Johnson'ın Türkiye'deki insan hakları ihlalleri veya siyasi özgürlüğün eksikliği konusundaki endişelerini dile getirdiğine dair en ufak bir ipucu bile yokken, bu konu ABD Başkanı Joe Biden'ın geçen ekim ayında Erdoğan ile yaptığı görüşmeye dahil etmeyi düşündüğü bir konuydu.

Ancak ABD Başkanı Joe Biden'ın birkaç endişe ifadesi bile bu toplantının itici gücü değildi. Asıl konu NATO ile ilgiliydi. Türkiye'nin ikinci büyük ordusu olarak bu ittifaktaki jeostratejik konumu, ABD, İngiltere veya diğer üyeler için Türkiye'nin faşist bir devlet olması uykularını kaçıracak kadar önemlidir. Özellikle NATO'nun doğuya, Rusya'nın kapısına doğru genişlediği ve Moskova'nın doğu Ukrayna'yı işgal etme tehdidiyle karşılık vermesine neden olduğu şu anda, NATO'nun bir birlik duygusu yansıtmasına acil bir ihtiyaç var.

Elbette, Erdoğan Rusya ile birden fazla kez flört etti ve hatta kendisini Afrika'da bir tür sömürgecilik karşıtı kahraman olarak ilan etmeye bile çalıştı. Hatta Erdoğan, uygun gördüğünde Batı'nın ikiyüzlülüğüne karşı atıp tutmaktan hoşlanır ve ikiyüzlü bir şekilde kendini Filistin halkının kurtarıcısı olarak göstermeye çalışır.

Ama gerçek şu ki Erdoğan hala NATO'ya borçlu. Batıya karşı eleştirisinde ne zaman çok ileri gitse, her zaman geri adım atıyor ve gruba geri dönüyor gibi görünüyor. NATO müttefikleri arasında ne tür anlaşmazlıklar olursa olsun, onlar yine de nihayetinde müttefiklerdir. Bu nedenle, Erdoğan ve Johnson'ın Ukrayna konusunda birlikte çalışma konusundaki "ortak kararlılıkları" hakkındaki açıklaması aralarındaki ittifakın bir parçası. Bu anlamda Erdoğan'ın Kırım'ı Ukrayna'nın bir parçası olarak tanımaya devam edeceğini ve Rusya'nın 2014'de Kırım'ı "yasadışı ilhakını" asla tanımayacağını söylemesi Türkiye'nin dış politikasının önemli bir parçası. Erdoğan, Rusya'nın Vladimir Putin'iyle dostane ilişkisinin sınırlarını NATO'nun karar verdiği ve geçmesine izin vermeyeceği sınırlar olduğunun farkında gibi görünüyor.

Johnson -Biden'ın yaptığı gibi- Türkiye'deki insan hakları konusundaki endişelerden söz etmiş olsaydı bile, bunun ABD Başkanı'ndan olduğu kadar boş olacağı gerçeği üzerinde düşünmek gerekiyor. Hem ABD hem de İngiltere, Türkiye'nin Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşında kullanılan devasa silah satışlarını sürdürdüğü sürece, herhangi bir "endişe" kelimesinin hiçbir gerçek temeli yoktur.

Bu noktada, Doğu Avrupa'da emperyalist güçler arasında sıcak bir savaş olasılığı masadan kalkmış durumda değil. Bir yanda NATO ile diğer yanda Rusya ve Çin arasındaki çelişkiler yoğunlaşıyor. Türkiye'nin bu bilmece içindeki konumu, NATO'ya bağlılığını ve saldırgan yönelimini pekiştiren toplantılarda netleşiyor.