29 Mart 2024 Cuma

Mahkeme: Leyla Güven'in konuşmaları retorik seviyeye dahi ulaşmadı

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven'e 22 yıl 3 ay hapis cezası veren mahkeme heyeti gerekçeli kararını açıkladı. Mahkeme, Güven'in örgüt bağını "Sanığın söylemleri incelendiğinde …. siyasal olarak palyatif denecek çözüm dahi sunulmadığı, retorik seviyesine dahi ulaşmayan ayrılıkçı faşizan söylemleri ile terör örgütüne gönülden üst bağını ortaya koyduğu tespit edilip anlaşılmıştır" değerlendirmesiyle kurdu.

Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven'e "örgüt üyesi olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla verilen 22 yıl 3 ay hapis cezasının gerekçeli kararını açıkladı.

Kararda, Güven'in avukatlarına esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talebinin "adil yargılama ilkesine aykırı olduğu için" reddedildiği kaydedildi. Kararda, süre talebinin reddi, "…son celsede mütalaaya karşı tekrar son savunmayı yapmak için süre talepleri davaların makul sürede sonuçlandırılmasını içerir adil yargılanma ilkesine aykırı olduğundan talebin reddine karar verilerek usuli işlemlere devam edilmiştir" şeklinde değerlendirildi.

BEYANLARA İTİBAR EDİLMEDİ
Mahkeme gerekçeli kararında, açık tanık Evindar Oruç'un sorguda ve Etkin Pişmanlık Yasası'ndan faydalanmak için yargılandığı mahkemenin huzurunda verdiği ifadelerinin itibarlı bulunarak hükme esas alındığını, ancak gerekçeli kararı kaleme alan Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Oruç'un kendi huzurunda, Leyla ile Leyla Güven'in aynı kişiler olmadığı yönündeki beyanlarını ise "itibarlı delil olmadığını" değerlendirdi.

ÖZYÖNETİME SAHİP ÇIKMAK
PKK/KCK'nin toplumsal tabanını genişletmek için DTK'yi kurduğu, DTK'nin kurucu meclis işlevi gördüğü savunulan gerekçeli kararda, DTK'nin 27 Aralık 2015'te yapılan olağanüstü kongresinde "özyönetime sahip çıktığının anlaşıldığı", bundan dolayı da DTK'nin eylem ve işlemlerinin "terör örgütü faaliyetleri" olarak kabul edildiği ileri sürüldü. Kararda, DTK'nin eylem ve açıklamalarının örgüt faaliyetleri olarak kabul edilmesine ilişkin şu değerlendirme yapıldı: "27/12/2015 tarihli olağanüstü DTK kongresi sonucu yapılan sonuç bildirgesi şeklindeki açıklama ile demokratik özerk bölgelerin oluşturulmasının istenildiği, PKK/KCK silahlı terör örgütü mensupları tarafından kazılan hendekleri, barikatları ve güvenlik güçlerine yönelik gerçekleştirmiş oldukları silahlı, patlayıcı maddeli saldırıları, Kürt halkının -sözde- direnişi, meşru savunması olarak gördükleri ve ülke bütünlüğünü bozmak amacıyla terör örgütünün hedefi doğrultusunda gerçekleştirilen öz yönetim ilanlarına sahip çıkıldığı anlaşılmakla, gerçekleştirilen eylem ve faaliyetlerin, gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddetle ilişkili olduğu, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olmadığı, PKK/KCK'yle amaç veya yöntem bakımından ve yapısal açıdan bağlantısı bulunmakla, siyasi faaliyet ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığından; DTK adı altındaki eylem ve işlemler PKK/KCK terör örgütü faaliyeti olarak kabul edilmiştir."

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN BİLGİ NOTU
Kararda, DTK'nin eylemlerinin "terör örgütü" eylemleri kabul edilmesi doğrultusunda Güven'in katıldığı 23 eylem ve açıklamanın "PKK/KCK'nin amaç ve hedefleri doğrultusunda gerçekleştirildiği" ileri sürüldü. Güven'in 3 konuşmasında Türkiye'nin Suriye'deki Kürt bölgesine yönelik operasyonlarını eleştirilmesinin cezaya gerekçe yapılması da "YPG'nin Türkiye sınır hattında Kuzey Irak benzeri Kürt Özerk Bölgesi'ni" şekillendirmesiyle değerlendirilmeye çalışıldı. Suriye'deki iç savaş nedeniyle Türkiye'nin güney sınırından saldırılar gerçekleştiği savunuldu. IŞİD'ın Türkiye içinde yaptığı saldırıların sırlandığı gerekçeli kararda, YPG'nin 2013'te özyönetim ve kantonları ilan etmesiyle Türkiye'ye saldırılar gerçekleştirdiği savunuldu, ancak YPG'nin değil, TAK'ın düzenlendiği saldırılar sıralandı. Birleşmiş Milletler kararlarına göre, Türkiye'nin Suriye topraklarına yerleşmesinin meşru olduğu savunulan gerekçeli kararda, içeriği açıklanmayan İçişleri Bakanlığının mahkemeye gönderdiği bilgi notu ve Yargıtay'ın YPG'yi "terör örgütü" olarak kabul ettiğine yer verildi. Kararda, Güven'in söz konusu 3 eyleme katılmasına ilişkin "Türkiye devletinin sınır dışı harekatı döneminde, eski vekil olan sanığında içinde etkin olarak bulunduğu bu eylemlerin, vatandaşı bulunduğu ülkesi aleyhine, açıkça PKK/YPG/PYD silahlı terör örgütü lehine propaganda faaliyetine dönüşmüş olup, sanığın da bu eylemlere örgütsel amaç ve tavırla katıldığı kabul edilmiştir" değerlendirmesi yapıldı.

'ATAERKİLLİĞE KARŞI ANAERKİLLİK' SUÇ OLDU
Güven'in ataerkilliğe karşı anaerkilliği savunan konuşmalarının karara gerekçe yapılan konuşmaları ise "insan soyunun kökünün anneden geldiğinin savunulmasının inkar içerikli, derinlikten yoksun nefret yaratan içerik" olarak yorumlandı. Kararda ilgili kısım şu şekilde yer aldı: "Sanığın katıldığı eylem, etkinlik, gösteri ve yürüyüşlerde topluluğa hitaben söylemleri incelendiğinde; söylemlerinin, insanlığın aynı kök atadan gelme tespiti inkarı içerikli, anlam ve içerik derinliğinden yoksun, sistematik şekilde anasoycu hitap tarzına dayalı olduğu, söylemlerin insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratan içeriği olduğu, silahlı terör örgütünün cebir şiddet içeren faaliyetlerinin 'direniş' ve 'mücadele' olarak gösterilmeye, benimsetilmeye, meşrulaştırılmaya çalışıldığı, devletin silahlı terör örgütü ile ilgili mücadelesinin sivil halka karşı yapılıyormuş gibi gösterildiği, yine söylemlerde şiddetin geçerli ve etkili bir yöntem olduğu görüşünün toplum içinde yayılmasını ve terör eylemlerine neden olan fikir ve kanaatlerin kökleşmesini sağlamak amacının bulunduğu, sanığın bu amaca ulaşmak için belirli bir çaba ve zaman harcadığının sürekli eylemlere katılması ile anlaşıldığı …"

'KONUŞMALARI RETORİK SEVİYEYE ULAŞMADI'
Güven'in konuşmalarının, retorik seviyeye ulaşmayan, çözüm dahi sunmayan palyatif ve ayrılıkçı faşizan bulunduğu kararda, şöyle denildi: "… PKK/KCK terör örgütünün silahlı çatışmalarda ölen mensuplarını eylemleri ve örgütsel rolleri bağlamında yüceltmek amacıyla hareket ettiği, nihayetinde siyasal olarak palyatif denecek çözüm dahi sunulmadığı, retorik (içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan) seviyesine dahi ulaşmayan ayrılıkçı faşizan söylemleri ile terör örgütüne gönülden üst bağını ortaya koyduğu tespit edilip anlaşılmıştır."

Kararda, iddianame ve mütalaada Güven'in örgüt yöneticisi olarak cezalandırılmasına karşı "örgüt üyesi olarak" cezalandırılmasının gerekçesi de "Emir ve talimat verme yetkisi ile sorumluluk alanı itibarıyla genele yayılmayan ve bağımsız hareket etme imkanı bulunmayan konumu karşısında örgüt yöneticisi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, ancak sübuta eren eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir" ifadeleriyle açıklandı.