2 Mayıs 2024 Perşembe

Macron otoriterleştikçe öfke artıyor

Fransa, 1789 devriminde 1871 Paris Komünü'ne, 1968 öğrenci isyanından 2005'teki banliyö ayaklanmalarına kadar büyük isyanlara, direnişlere sahne oldu. Devrim ve isyanları ile Avrupa'yı, dünyayı etkiledi. Sarı Yelekliler hareketi de şimdiden tarihte en uzun süreli halk direnişi olarak yerini alırken hareketin gidişatı da tarihe yeni notların düşeceğini gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron aylardır sokaklarda yankılanan halkın öfkesini ve haklı taleplerini görmezden gelmeye devam ediyor. Sarı Yelekliler'in eylemlerinde yükselen radikalizm ve kararlılıktan daha fazla korkmaya başlayan burjuvazinin temsilcisi Macron, askeri halka karşı görevlendirdi.
 
Dört ayı geride bırakan sarı Yelekliler'in 19. Cumartesi eylemi birçok noktada yasaklandı. Geçmiş eylemlerle kıyaslanınca eylemlerin iki katı oranında polis ve jandarma 65 bin kişilik güvenlik önlemleri alındı. Bu sayıya asker, itfaiyeciler ve sivil polis dahil değil.
 
Fakat tüm bu askeri ve polisiye yöntemler eylemcilere geri adım attıramadı. Her şeye karşın eylemciler alanlarda yerlerini aldı ve taleplerini haykırdı. İzinli eylem dayatmasında bulunan Macron hükümetine karşın eylem yapma özgürlüğünü savunan kitleler yasaklı alanlara girmeye çalıştı, gözaltına alındılar ya da polis zoru ile dağıtıldılar. Fransa genelinde 233 kişi gözaltına alınırken 172 kişi tutuklandı. Resmi rakamlar ülke genelinde katılımı 40 bin 500 olarak gösterirken asıl gerçek sayının bunun çok üstünde olduğudur.
 
Sarı Yelekliler, ulusal çaptaki 19. Cumartesi eylemleri için bu Cumartesi günü yeniden sokaklara çıkarken, ben de şimdiye kadar yapılan eylemlerin birçoğuna katılan bir Sarı Yelekli olarak eylemde yerimi almak için Paris sokaklarına daldım. Çünkü biliyordum ki, eylem güzergâhı üzerinde mutlaka yürüyüş kortejine rastlayacaktım. Eylem alışkanlıkları olanlarda iyi bilir ki eylemcilerin nerede olduklarını anlamak için panik halinde sağa sola giden polis otolarını ya da sirenlerini takip etmek çoğu zaman yeterli olabiliyor. Paris sokaklarında Cumartesi günleri polis sirenlerinin sesi altında aksiyon sahnelerini aratmayan görüntüler yaşanıyor.
 
Sarı Yelekliler her zamanki enerji ve karalılıkları ile Saint Michel'de ilerlerken çevredekilerin yoğun ilgi odağı oluyor. Kimisi eyleme dahil olurken, kimisi alkışla destek veriyor. Eylemciler "Paris ayağa kalk" sloganı ile karşılık veriyor. Turistler Paris'in tarihini fotoğraflarken buna Sarı Yeleklilerin görüntülerini de ekliyorlar. Yol güzergâhı boyunca kimi işyeri hemen kepenkleri indirirken bir kısmı ise eylemcilere sempati ile yaklaşıyor ve çeşitli jestlerle destek veriyor.
 
19. Cumartesi eylemi burjuvazinin lüks mağazalarının bulunduğu sokaklarda değil farklı bir ambiyansı olan sokaklarda yapılıyordu. Bir bakıyorsunuz şık ve zengin bir cadde de ilerlerken ardından göçmenlerin yoğun yaşadığı bir cadde de kendinizi buluyorsunuz. Yani kortej ilerlerken çarpıcı bir tarzda sınıf farklılıkları da göze çarpıyor.
 
Eylemciler, "Asla pes etmeyeceğiz" diye bağırırken "Macron seni evinde almaya geliyoruz" sesleri ekleniyor sloganlara. Ardından "buradayız" diyerek Macron'nun yasakçı ve otoriter tavrını protesto ediyorlar. Sadece bunlar değil tabiki. Oligarşik ve otoriter bir yönetim istemiyoruz diyorlar. Yürüyüşte sol politik şahsiyetler olan Philippe Poutou, Olivier Besancenot ve Jean-Luc Mélenchon'ta yer aldı.
 
Yürüyüş boyunca eylemciler kendi aralarında durum değerlendirmeleri yaparak tartışıyorlar. Kulak kesildiğim konuşmalarda kitlenin bilinç seviyesinin ne kadar üstün olduğunu daha iyi anlayabiliyorum. Kapitalist sistemi tartışırken ağızlarında ve sloganlarında düşürmedikleri tek kelime ise 'devrim'. Son iki eylemde giderek belirginleşen sloganlar "antikapitalist" ve "devrim". Eylemciler sarı yeleklerinin üstüne taleplerini de yazıyorlar. Beyaz gömlekli bir sağlıkçı dikkati sağlık sektöründeki sorunlara çekerken bir eğitimci kendi işkoluna yönelik yazmış. 86 yaşındaki bir eylemci yeleğine "dede direnişte" başka bir yelekte ise "yaşamak istiyoruz, sürünmek değil” yazılı. Büyük pankartlarda ise referandum talebi (RIC) var.
 
Kortej Sacré Cœur'e yaklaştıkça iki eylemci komünarların direnişini konuşuyor ve eylem alanın bilinçli seçildiğini ifade ediyorlar. Eylemcilerin attığı "devrim" sloganı tam da eylem alanı ile uyumlu bir hal alıyor.
 
Akşama doğru kitle yavaş yavaş dağılırken polis République meydanına doğru ilerleyen kitleye gazla saldırıp dağıtmak istiyor ama kitle eylemi uzatmakta kararlı. Boulevard Strasbourg gaz dumanı altında kalıyor. Çevrede biriken halk, bir film sahnesi gibi eylemciler ile polis arasında ki kovalamacayı izliyor. Polisin panik halleri ve tavırları insanların yüzünde ufak tebessümlere neden oluyor. Çevredekilerin bir kısmı eylemcileri taşkınlık yaptığını dile getirmeye çalışırken diğerleri polis saldırırsa onlarda kendini tabiki savunacak diyor. Paris'te polisin vahşi bir tarzda kullandığı gazlı saldırı çevredeki kitleyi ürkütmüyor. İnsanların kimisi eylem alanında kalırken kimisi de doğal bir olay gibi günlük programına devam ediyor.
 
Sarı Yelekliler eylemi halkında politik tercih ve yönelimlerini etkiliyor. Eylem kararlılıkları ve süreklilik sempati topluyor. Bu durum tabi ki hükümeti panikletiyor.
 
İçişleri Bakanı Castaner ve Başbakan Philippe eylemleri yeni emniyet müdürü ile birlikte merkezi karargâhlarında izlerken bizzat kendilerinin bloke ettiği Champs-Élysées caddesine eylemcilerin girmesine izin vermemenin gururunu yaşıyor olabilirler. Ama aslında her hafta Sarı Yelekliler'in eylem yaparak hayatı durdurdukları bu lüks caddeyi bizzat Macron hükümeti kendisi, bloke ederek milyonlarca Euro zarara neden oluyor. Sırf eylemleri önlemek için harcanan paranın miktarı dudakları uçurtan düzeyde. Sadece eylemcileri filme çekmek için kullanılan helikopterin maliyeti 11 milyon Euro.
 
Sarı Yelekliler hareketinin ekonomik faturasının büyüklüğü yanı sıra esas burjuvaziyi korkutan kısmı ise hükümetin popülerliğini yitirmesidir. Hükümetin başvurduğu yöntem ve araçlar başarılı olmayınca askeri devreye sokması korkunun ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Hükümet, Sarı Yelekliler hareketini "gerçek Sarı Yelekliler" ve "aşırılık yanlısı ayaklanmalar" olarak bölmeye çalıştı başaramadı. Ardından diyalog deyip "Ulusal Tartışma" başlatarak oyalama taktiği uyguladı fakat eylemciler biz tartışmamızı sokak dilinde yapıyoruz diyerek taleplerini eylemlerde gösterdiler. Hükümet baskı, gözaltı, tutuklama ve tehditleri devreye soktu ama sokaklar ateşlenmeye devam etti.
 
18. Cumartesi eylemi burjuvazinin korkusunu kitleselliği ve radikalliği ile doruk noktasına çıkardı. Şimdi Fransa'da gündeme damgasını vuran konu askerlerin Sarı Yelekliler eyleminde görevlendirmesinin mantığı ve yaratacağı sonuçlar. Askerin hassas noktaları korumak adına harekete geçirilmesi, 1947 ve 1948'teki büyük grevlerden bu yana ilk kez yaşanıyor. Hükümetin sosyal hareketi daha da kriminilaze etmek ve özgürlükleri ayaklar altına almaya çalışmasına yönelik aldığı askeri ve polisiye tedbirler tepkileri giderek büyütüyor.
 
Gösteri ve eylem özgürlüğüne yapılan saldırı ve kısıtlamalar Macron'nun giderek faşizan uygulamaları devreye sokması sıkışan burjuvazinin giderek nasıl otoriterleştiğini gösteriyor. Faşist Marie Le Pen'e karşı burjuvazi tarafından parlatılarak seçime sokulan ve tek alternatif olarak halka sunulan Macron ezilenlere karşı uyguladığı düşmanca politikalar ile Le Pen'i aratmıyor.
 
Macron'nun kabinesinde yer alan Gérard Collomb geçen ay eylem özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların getirileceği mesajını zaten vermişti. Fransa devleti zengin ve fakirler arasındaki uçurumun giderek artması ve devreye sokulan neoliberal ekonomik politikalarının yaratacağı isyanları hesaba katarak ilerliyor. Bu nedenle Collomb 1 Mayıs eylemini hesaba katarak sendikalara, "iyi" ve "kırıcı" eylemcileri birbirinden ayırmazsanız biz cumhuriyetin özgürlüğünü korumak için protesto özgürlüğünü engellemek zorunda kalabiliriz" dedi.
 
Fransa, 1789 devriminde 1871 Paris Komünü'ne, 1968 öğrenci isyanından 2005'teki banliyö ayaklanmalarına kadar büyük isyanlara, direnişlere sahne oldu. Devrim ve isyanları ile Avrupa'yı, dünyayı etkiledi. Sarı Yelekliler hpareketi de şimdiden tarihte en uzun süreli halk direnişi olarak yerini alırken hareketin gidişatı da tarihe yeni notların düşeceğini gösteriyor.