28 Mart 2024 Perşembe

LGBTİ+ İnsan Hakları Raporu: Otoritelerin ihlallerinde artış var

Kaos GL'den 17 Mayıs'ta İnsan Hakları Raporu: Ayrımcı uygulamalar kamu politikalarına da yansıdı. İşkence ve kötü muamele yasağı ile ifade özgürlüğü, kişi özgürlük ve güvenliği haklarının ihlalinde artış var.

Kaos GL Derneği, 2019 yılına ait LGBTİ+'ların İnsan Hakları Raporu'nu yayınladı. Av. Yasemin Öz'ün hazırladığı raporda; 2019 yılında LGBTİ+'ların insan haklarına erişimini engelleyen uygulama ve insan hakları ihlallerine ilişkin vakalar yer alıyor.

Dernek, raporu 17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü'nde düzenlediği online basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. Derneğin İnsan Hakları Program Koordinatörü Murat Köylü, raporu hazırlayan Av. Yasemin Öz, Hukuk Koordinatörü Av. Kerem Dikmen ve Mülteci Hakları Program Koordinatörü Av. Hayriye Kara'nın katıldığı toplantıda 17 Mayıs'ta bir kez daha "LGBTİ+ hakları insan haklarıdır" denildi ve dayanışma çağrısı yapıldı.

Toplantıda ilk olarak Murat Köylü, 17 Mayıs'ın önemini ve insan hakları mücadelesini şu sözlerle aktardı:
"Kaos GL olarak senelik insan hakları raporumuzu bu gün sizlerle ve kamuoyu ile paylaşmamızın bir nedeni var. 17 Mayıs 1990, insan hakları düşüncesinin ve eşitlik mücadelesinin en önemli kazanımlarından birinin yaşandığı gün. Bu anlamda, bu kazanımın mimarı da olan küresel LGBTİ+ hareketi tarafından her sene gündeme getiriliyor. 30 yıl önce bugün Dünya Sağlık Örgütü çoğunluk hegemonyasına dayalı, aslında bilimsel hiçbir temeli bulunmayan, ideolojik bir hatadan döndü ve eşcinselliği hastalık kategorisinden çıkardı. Bu arada bu gün vesilesiyle hatırlamakta yarar var: Dünya Sağlık Örgütü geçtiğimiz senenin 29 Mayıs tarihinde de transseksüel varoluşun hastalık olarak görülmeyeceğini karar bağladı. Bu değişim bize, homofobik ve transfobik ayrımcı ideolojinin en kurumsallaşmış olduğu tıp alanında dahi yenilebileceğini gösteriyor. Aslında 'hastalık olarak görmek', üstünlükçü heteroseksizmin LGBTİ+ kişilere yönelik hak ihlallerini meşrulaştıran ve teşvik eden bir bahanesinden ibaretti. 17 Mayıs'ın bir insan hakları günü olmasının en önemli nedenlerinden birisi, böylesi üstünlükçü tutumlara karşı koyan 'eşit insan onuru' kavramına ışık tutması. Evrensel insan hakları değerleri bizlere şunu söyler: Tıbbın egemen yorumu dahil her türlü çoğunlukçu veya alışılagelmiş görüş, tutum, gelenek, söz konusu 'insan onurunun korunması' ve eşitlik ilkesinin sağlanması olduğunda geçersizdir. Ve tıpta patolojikleştirme dahil her türlü ayrımcı politika, karşısında hak ve eşitlik taleplerini bulacaktır.

"17 Mayıs, böylesi hak ve eşitlik taleplerinden birinin kazanıldığı küresel bir kutlama günü. Bu açıdan biz isterdik ki biraz sonra paylaşacağımız LGBTİ+ Hakları 2019 Yılı Raporu olumlu gelişmeleri de yansıtsın. Ama maalesef biz 2019 yılı itibariyle de Türkiye'de ulusal mevzuat ve politikaların LGBTİ+ kişilerin insan onurunu koruma bağlamında gelişmiş bir durumda olduğunu söyleyemiyoruz. Tam tersine, ILGA Avrupa'nın Gökkuşağı Endeksi'ne göre Türkiye Avrupa ülkeleri içinde karnesi en kötü olan iki ülkeden biri; Azerbaycan'dan sonra sondan ikinci geliyor. Yapılması gereken şeyler ise açıkça ortada: Mevzuatı, hukuk içtihadını ve kamu politikalarını LGBTİ+ kişilere karşı ayrımcı unsurlardan temizlemek. LGBTİ+ kişilerin eşit insan onuruna ve evrensel insan haklarına saldıran politika ve nefret söylemlerine karşı hukuki ve politik tedbirleri gündeme getirmek. Ve bunun yanında eşitliği koruyan ve destekleyen yasaları ve politikaları yürürlüğe koymak. Bunlara birçok örnek verilebilir… Anayasanın ayrımcı karşıtı maddesi, TCK'nın 122. ve 216. Maddeleri. İş Kanunu. TİHEK ve Kamu Denetçiliği Kanunu. LGBTİ+ kişilerin ihtiyaçlarına karşılık veren istihdam, sağlık, eğitim ve sosyal hizmet politikaları gibi. Bizim talebimiz, Türkiye'nin evrensel insan hakları yükümlülükleri de dolayısıyla bu düzenlemeleri bir an önce yapması. Ancak bu şekilde şimdi paylaşacağımız rapordakilere benzer can yakıcı insan hakkı ihlallerine karşı koyabiliriz ve adaleti tesis ederiz. Ancak bu şekilde aklın, vicdanın ve insanlık onurunun gereğini yerine getirmiş oluruz."

'KAMU OTORİTELERİ KAYNAKLI İHLALLERDE ARTIŞ VAR'
Ardından raporu hazırlayan Av. Yasemin Öz ise LGBTİ+ların insan hakları alanında değişen ve değişmeyen durumlar, raporu önceki yıllar raporları ile karşılaştırdığımızda ortaya çıkan yeni durumlar ve LGBTİ+'ların yeni gündemlerini anlattı:
"LGBTİ+'ların insan hakları alanında 2019 yılında gerçekleşen durumları olumlu ve olumsuz yönleriyle bütüncül olarak ele almaya çalıştığımız izleme raporu çalışmamız da bir kez daha verilerle ortaya koydu ki, LGBTİ+'ların insan hakları alanında uygulamada ve mahkeme kararlarında olumlu anlamda nitelenebilecek kayda değer gelişmeler olmakla beraber, mahkeme kararlarının idare tarafından yürürlüğe konulması sürecinin nasıl seyredeceği gözlenmeye muhtaçtır. LGBTİ+'ların insan hakları alanında 2019 yılında da neredeyse her insan hakkı kategorisinde ağır bir ihlal tablosu karşımıza çıkmıştır. İhlalleri önceki yıllarla karşılaştırdığımızda, toplum ve birey kaynaklı ihlallerin seviyesinde çok fazla değişiklik gözlenmezken, kamu otoriteleri kaynaklı ihlal seviyesinde önceki yıllara kıyasla ciddi bir ihlal artışı olduğu görülmüştür. Bu durumun kamu otoritelerinin LGBTİ+'lara karşı ayrımcı ve hedef gösterici söylem üretmelerinin kamu uygulamalarına yansıması olarak okunması mümkündür. Buna karşılık LGBTİ+'ların da hak ihlallerine karşı yasal yollara başvurmaları artarak devam etmiştir. Türkiye hukuk mevzuatında LGBTİ+'lara yönelik özel düzenlemeler bulunmadığı için, LGBTİ+'lar da tüm ihlal, engelleme teşebbüsü ve baskılara karşı haklarını yasal başvurular ve davalar yoluyla arayarak kendi hukuklarını yaratma yönteminden vazgeçmemeyi sürdürmektedirler."

Rapor kapsamında, yargıya veya basına yansıyan veya doğrudan Kaos GL Derneği'ne ulaşan başvuru ve bilgiler doğrultusunda 2019 yılında LGBTİ+'ların insan hakları alanında toplam 72 vaka ele alınıyor. Bu vakalarda çoğu zaman birden fazla ihlal yaşanıyor. İncelenen toplam ihlal sayısı ise 134.

Raporda ihlal sonucundaki süreç adaletin yerine geldiği olumlu bir sürece evrilmişse, olumlu olarak sonuçlanan vakalara da yer veriliyor. Böylece rapor LGBTİ+'lar açısından 2019 yılında gerçekleşen insan haklarına ilişkin tüm gelişmeleri ele almaya çalışıyor.

Vaka ve ihlallerin hak kategorilerine göre dağılımı ise rapora göre şöyle:
"Beş nefret cinayeti, on üç nefret suçu, altı nefret söylemi, iki cinsel şiddet vakası, işkence ve kötü muamele yasağı ihlali ile ilgili on, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlali konusunda otuz dört, özel hayatın gizliliğinin ihlali anlamında iki, ifade özgürlüğünün ihlali anlamında on altı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlali anlamında on üç, çalışma yaşamında ayrımcılıkla ilgili beş, eğitim alanında ayrımcılıkla ilgili dört, seyahat ve yerleşme özgürlüğü ve miras hakları alanında on üç, sağlık alanında ayrımcılıkla ilgili üç, mal ve hizmetlere erişim konusunda ayrımcılıkla ilgili dört, cezaevindeki LGBTİ+'lara yönelik hak ihlalleri ile ilgili üç ve mültecilere yönelik hak ihlalleri ile ilgili bir vaka."

NEFRET SÖYLEMİ VE NEFRET SUÇLARI
Nefret söylemi ve nefret suçları gibi ihlal sayısının çok yüksek olduğu kategorilerde, genel durumu yansıtabilecek sınırlı sayıda ihlale raporda yer veriliyor. Bu kategorilerdeki toplam ihlal sayıları İnsan Hakları Raporu'nda yer almıyor. Nefret suçlarına ilişkin toplam sayı ve güncel durum önümüzdeki günlerde yayınlanacak Nefret Suçları Raporu'nda açıklanacak. Nefret söylemine ilişkin ise derneğin Medya İzleme Raporu'ndaki veriler de özet olarak raporda yer alıyor.

Raporda genel durum ise şöyle özetleniyor:
"Rapor kapsamında ele alınan vakalar incelendiğinde, 2019 yılında da LGBTİ+'lara yönelik hak ihlallerinin yoğunluğunu koruduğu görülecektir. LGBTİ+'lara yönelik ihlaller görünürleşmekle ve ihlallere karşı yasal yollara başvurma süreçlerinde artış olmakla beraber, 2019 yılında da olumlu yöndeki gelişmeler sınırlı kalmıştır. İhlallerin doğrudan otoriteler ve yasa uygulayıcılar kaynaklı olmasında bir artış görüldüğü gibi, toplumdan kaynaklı ihlal sayısı da yoğunluğunu sürdürmektedir. Buna karşın, ihlale uğrayan LGBTİ+'ların adalete erişim ve ihlallerin telafisine yönelik mekanizmalardan yararlanmaları konusunda kayda değer gelişmelerin olması gereken düzeyden çok uzakta kaldığı tartışmasızdır.

"LGBTİ+'ların insan haklarını izleme konusunda önceki yıllarda hazırlanan raporlarda da belirtildiği gibi, Türkiye hukuk sisteminde LGBTİ+'ları koruyucu hiçbir düzenleme mevcut olmadığı ve bu alanda herhangi bir kamu politikası oluşturulmadığı gibi, bizzat politika yapıcılar ve uygulayıcılar bu alandaki hak ihlallerinin artan şekilde aktörü olabilmekte, ayrımcı söylem üreten otoritelerin yaklaşımları LGBTİ+'lara yönelik ayrımcı uygulamalarda artış şeklinde kamu politikalarına yansıyabilmektedir."

2019'DA İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELEDE ARTIŞ VAR
Raporda 2019 yılı ile 2018 yılında gerçekleşen ihlaller de karşılaştırılıyor. Buna göre:
Nefret Cinayetleri, Nefret Suçları, Nefret Söylemi, Cinsel Şiddet Suçları, Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali, Çalışma Yaşamı, Eğitim, Sağlık, Mal ve Hizmetlere Erişim, Mülteciler ve Cezaevindeki LGBTİ+'ların durumu alanlarında ihlal sayıları benzer.
İşkence ve Kötü Muamele Yasağı, İfade Özgürlüğü, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ile Barınma-Seyahat ve Miras Hakkı alanlarında ihlal sayısı arttı. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği alanında ihlal sayısında ise yoğun bir artış var.

Bu durum şöyle açıklanıyor:
"2019 yılı ile 2018 yılında gerçekleşen ihlalleri karşılaştırdığımızda; doğrudan kamu otoritelerince gerçekleştirilen İşkence ve Kötü Muamele Yasağı, İfade Özgürlüğü, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ile Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği alanında ihlal sayısının yoğun artış göstermiş olması, kamu uygulamalarındaki yaklaşımların LGBTİ+'lar aleyhine bir seyirde olduğunun göstergesidir.

"Yine, Nefret Cinayetleri, Nefret Suçları, Nefret Söylemi, Cinsel Şiddet Suçları, Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali, Çalışma Yaşamı, Eğitim, Sağlık, Mal ve Hizmetlere Erişim, Mülteciler ve Cezaevindeki LGBTİ+'ların durumu alanlarında ihlal sayısının 2018 yılıyla benzerlik göstermesi ise, gerek kamu otoriteleri gerekse toplum tarafından LGBTİ+'lara yöneltilen ihlallere ilişkin, LGBTİ+'lara yönelik yasal koruma getirilmemesi de dâhil kamu politikası eksikliğinin bir sonucu olarak okunmalıdır."

Raporda ihlal kategorileri ve başlıklar şöyle sıralanıyor:
Yaşam hakkı ve LGBTİ+'lara yönelik nefret cinayetleri
Nefret suçları
Nefret söylemi
Cinsel şiddet suçları
İşkence ve kötü muamele yasağı
Kişi özgürlüğü ve güvenliği
Özel hayatın korunması
İfade özgürlüğü
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı
Çalışma hakkı
Eğitim hakkı
Sağlık hakkı
Seyahat ve yerleşme özgürlüğü – mülkiyet hakkı
Mal ve hizmetlere erişim
Üreme hakkı – intersekslerin hukuki durumu
Evlenme ve aile kurma hakkı
Sosyal güvenlik hakkı
Tutuklu ve hükümlü kişilerin hakları
Yabancılar ile sığınmacı-göçmen-mültecilerin hakları
Siyasi katılım hakkı
Bilimsel ilerlemelerden yararlanma hakkı
Bilgi edinme hakkı
Zorunlu askerlik

Raporda bu başlıkların dışında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu karar ve uygulamaları da ayrıca yer alıyor. Bu durum şöyle açıklanıyor:
"2019 yılı raporumuzda, önceki yıllardan farklı olarak, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu karar ve uygulamalarını ayrı başlıklar altında detaylı incelemeyi seçtik. Zira her iki kurumun da doğrudan insan hakları ihlalleri, ayrımcılık ve kamudaki hukuka aykırı uygulamalara ilişkin kurulmuş ve görevlendirilmiş olmalarına rağmen, konu LGBTİ+'lara geldiğinde, ayrımcı karar ve uygulamaları hayata geçirdiklerini, hak ihlallerini gidermek için görevlendirilmiş bu kurumların başlı başına kendilerinin LGBTİ+ dışlayıcı yaklaşımlar sergileyebildiklerini gördük."

Raporun sonuç bölümünde ise şu değerlendirme yer alıyor:
"Kamu otoritelerince uygulanan yoğun bir baskı ve yasaklama döneminden geçen Türkiyeli LGBTİ+'ların, küresel kazanımların ve iletişim ve ifade alanlarındaki ilerlemelerin de etkisiyle, var oluş alanlarını geliştirme konusunda dirençten vazgeçmedikleri, en baskıcı dönemlerde dahi yaratıcı çözümler geliştirerek ayakta kalmaya ve haklarını elde etmeye yönelik inançlarını korumaları, LGBTİ+'larla beraber herkesin özgürleşeceği, daha demokratik ve eşitlikçi bir topluma dair umudumuzu da beslemektedir.

"Türkiye resmi tarihinde LGBTİ+'lara yönelik bilgi ne kadar karartılmaya çalışılmışsa da, bu topraklar LGBTİ+'ların çeşitli şekillerde kendilerini var ve ifade ettikleri ve benimsendikleri bir geçmişe sahiptir. LGBTİ+'lara yönelik üretmeye çalıştığımız her bilgi, aynı zamanda bilgilerin artık karartılmaması içindir. LGBTİ+ kimliklerin inkâr edilemediği bir Türkiye'de, bugünü kuran LGBTİ+'lar, tüm ayrımcılığa uğrayan kesimler için bir demokrasi, eşitlik ve yol hikâyesidir."