19 Mayıs 2024 Pazar

Leyla Güven Haklıdır Tecrit Kalkmalıdır İnisiyatifi: Talepler kabul edilsin

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle Leyla Güven'in ve hapishanelerdeki siyasi tutsakların sürdürdüğü açlık grevlerine ilişkin basın toplantısı düzenleyen Leyla Güven Haklıdır Tecrit Kalkmalıdır İnisiyatifi, taleplerin bir an önce kabul edilmesini istedi.
Leyla Güven Haklıdır Tecrit Kalkmalıdır İnisiyatifi, Taksim Hill Otel'de basın toplantısı düzenledi. Açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sedat Şenoğlu, Ezillenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü, ESP İstanbul İl Başkanı Pınar Türk'ün yanı sıra KÖZ, YSGP temsilcileri katıldı.
 
Toplantıda konuşan HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, Leyla Güven ve hapishanelerde devam eden açlık grevlerine ilişkin bilgi verdi. Koçyiğit, İmralı'da PKK Lideri Abdullah Öcalan ve 2 tutsağa uygulanan tecridin devam ettiğini söyledi.
 
5 NİSAN MİLAT OLDU
 
5 Nisan'ın İmralı tecridinin başlangıcı olduğunu ve aynı zamanda Dolmabahçe mutabakatının da son bulma tarih olduğunu hatırlatan Koçyiğit, 5 Nisan'daki tecridin sadece Öcalan'a dair olmadığını barışa yönelik olduğunu kaydetti.
 
Barış istediği için haklarında davalar açılan barış akademisyenlerine değinen Koçyiğit, Suriye'deki iç savaşa ortak olmak isteyen AKP'nin savaş harcamalarına devam ettiğini söyleyerek "Bu ülkede Kürt sorununu çözülmezse ülke ikinci bir iç savaşı doğurma ihtimalini görecek" dedi.
 
Leyla Güven'in 103 gündür bunlar yaşanmasın diye açlık grevinde olduğunu ifade eden Koçyiğit, devletin tecridi kaldırmak için mevcut yasaları uygulamasının yeterli olduğunu belirtti.
 
AÇLIK GREVİ HUKUKA DAVETTİR
 
"Hukuk dışılığı alışkanlık haline getiren bu devlete karşı açlık grevi yaklaşımı hukuka davet eden bir çağrıdır" diyen Koçyiğit, İnisiyatif olarak 2 Şubat'ta bir araya geldiklerini ve temel amaçlarının açlık grevinde olan tüm insanların taleplerinin kabul edilmesi ve yaşam haklarının güvencelenmesini sağlamak olarak tarif etti.
 
Koçyiğit, içinde bulunduğumuz durumu herkesin ötekileştirildiği, ırkçılığın artırıldığı ve HDP şahsında muhaliflerin bastırılmasının ayyuka çıkarıldığı bir süreç olarak tarif etti. "Tek bir insana dahi hukuksuzluk dayatılıyorsa ülkedeki herkese hukuksuzluk yapılıyor" diyen Koçyiğit, "Bugün talebin İmralı'ya dönük olmasının kimseyi yanıtmaması gerekiyor, bu talebin ardında milyonlar ve onların iradesi vardır. Buradaki duruş turnusol kapısıdır" diye belirtti.
 
Herkese yan yana gelme çağrısı yapan Koçyiğit, Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının da açlık grevinde olduğunu hatırlatarak, Eren Erdem'in bile açlık grevine girmesinin ülkedeki durumu ve aciliyetini göstermesi bakımından manidar olduğunu söyledi.
 
Koçyiğit'in ardından Cansu Kalender ortak basın açıklamasını okudu. Kalender, "Tanzim satış kuyruklarında etrafımıza dizilen bariyerler bizi nelerden ayırır? İŞKUR önlerinde bekleşen binlerce işsizi diğerlerinden ayıran nedir?" diye sordu.
 
TECRİT HERKESE UYGULANIYOR
 
"Çocuğuna bir parça ekmek için çırpınan anneleri, atanamayan öğretmenleri, yaşa takıldığı için emekli olamayanları, fabrikanın dört duvarı ile evin dört duvarı arasında gidip gelenleri birbirinden ayıran nedir?" diyen Kalender, şöyle sordu: "Grev çadırında işini ve ekmeğini isteyenleri, mesela bir yıla yakın bir zamandır Flormar önüne kurduğu çadırda direnen işçileri duvarın öte yanındaki arkadaşlarından ayıran ya da kadınların her tarafı saran erkek egemen kültürün yarattığı şiddet, taciz ve tecavüz tehdidiyle  yaşam alanlarını daraltan şey nedir peki?"
 
"Birbirileriyle hiçbir sorunu olmayan halkları ve emekçileri, milliyetçiliği ve mezhepçiliği kışkırtarak birbirinden ayıran, birbirine düşman eden, yerel ve bölgesel savaşların girdabına çeken şey ne?
 
"Köşe başlarında bekleyen panzerler, dilini konuştuğu için dışlanan Kürt, inancını yaşadığı için yok sayılan Alevi, fikrini savunduğu için kovuşturmaya uğrayan ya da cezalandırılan muhalifler hangi gerçeği anlatır bize?"
 
Görünür-görünmez duvarlarla herkesin açık hapishanenin tutsakları olduğunu söyleyen Kalender, "Yani hepimiz aynı gerçeğin parçası olsak da muktedirlerin etrafımıza ördüğü duvarlarla  parçalanarak güçsüz ve çaresiz bırakılmak istenmiyor muyuz?" diyerek bunun tecrit olduğunu belirtti.
 
Leyla Güven başta gelmek üzere yüzlerce insanın "Bu tecrit hepimize" dediğini ve halkların birbirinden koparan bu insanlık dışı yaşama karşı yeni yaşamı savunmak gerektiğini ifade eden Kalender, açlık grevi direnişçilerine ve taleplerine sahip çıkma çağrısı yaptı.
 
TECRİT TURNUSOL KAĞIDI OLUYOR 
 
ESP Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü ise 103 gündür karanlığı yırtan Leyla Güven ve tutsakları selamlayarak başladı. Güven ve arkadaşlarının açtığı yolun turnusol kağıdı olduğunu kaydeden Tümüklü, bu açlık grevinin özgürlüklerin kazanılması ve Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi ve ekonomik politikaların açlığı dayatmasına karşı mücadele etmek olduğunu söyledi. Güven'in talebinin en geniş emekçilere ulaştırmak gibi bir sorumlulukları olduğunu ifade eden Tümüklü, "Bu direniş eşit, özgür bir dünya kurmanın mümküm olduğunu göstermek içindir" dedi.
 
DİRENİŞİ HALKLA BULUŞTURULMASI GEREKİYOR
 
Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Murat Pircan Yaratan, Leyla Güven'in çağrısının ülkedeki tecridin kalkmasına yönelik olduğunu belirterek kadınların, işçilerin, ezilenlerin, gençlerin tecrit altında olduğunu söyledi. Leyla Güven ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının açlık grevinin direnişin yolunu gösterdiğini kaydeden Yaratan, bu direnişin halkla buluşturulması gerektiğini ve bunun faşizmi yıkacağını söyledi. Yaratan, bu direnişin pratiğinin pratik olarak da örülmesi gerektiğini belirtti.
 
HUKUK HERKES İÇİN DEĞİL
 
Doğu Güneydoğu Dernekleri Platformu Abdülhakim Daş, "Hukuk bazı kişiler için varsa. Bir anlamı yoktur" dedi. Kamuoyuna çağrı yapan Daş, "Eğer bu uygulamalar sizin vicdanınızı rahatsız etmiyorsa diyecek birşeyimiz yok" diye konuştu. Uygulanan tecridin haksız olduğunu vurgulayan Daş, AKP'nin kendi yasalarına ve uluslararası antlaşmalara uymadığını aktardı.
 
Kaldıraç adına konuşan Hakan Dilmaç da tecridin Suriye'deki ve Ortadoğu'daki yeniden paylaşım savaşının bir uzantısı olduğunu belirterek Rojava devriminin tecrit altında olduğunu söyledi. Tecride karşı Kürt halkı, işçiler ve kadınlar bakımından devam eden direnişlerin birleştirilmesi gerektiğini belirtti.
 
KÖZ adına konuşan Şükrü Demir ise kayyumlara, Saray'a karşı ve Leyla Güven'in talebinin kabul edilmesi için yerel seçimlerin fırsat olduğunu kaydetti.
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği adına Sinan Zincir, açlık grevindekilerin devlete kendi yasalarına uyma çağrısı yaptığını ifade ederek Öcalan ve diğer tutsakların yasalarda var olan aile ve avukat görüş haklarının kullanabilmesinin istediğini kaydetti.
 
GRİ ALAN ÇOĞALIYOR
 
27 Temmuz 2011'den beri Öcalan ile avukat görüşü yapamadıklarını ayrıca İmralı'da bulunan diğer 2 tutsağında aile görüşü yapamadığını söyleyen Zincir, İmralı'da yaratılan hukuksuz gri alanın bütün Türkiye'ye yayılmaya başladığını kaydetti. Barolara ve insan hakları kurumlarına çağrı yapan Zincir, "Bu ateş hepinizi yakar" dedi.
 
SOSYALİSTLERE SORUMLULUK DÜŞÜYOR
 
SYKP MYK Üyesi İlhan Yıldırım, tecridin tekil bir uygulama olmadığını ve tecridi Kürt halkının tamamına uyguladığını belirtti. Tecrit için direnenleri tecrit etmemek gerektiğini söyleyen Yıldırım, sosyalistlere sorumluluk düştüğünü kaydetti.
 
YSGP adına konuşan Sinan Tutal da tecrit ile müzakere sürecinin sona ermesinin eş zamanlı olduğunu ifade ederek sorunun temelinin Kürt sorununun çözümünü istemeyen bir siyaset olduğunu söyledi. AKP'nin kör ve sağır gibi davrandığını belirten Tutal, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü ile tecridin kaldırılması için hükümete çağrı yapmaya devam edeceklerini ifade etti.
 
78'ler Girişimi adına Seher Şentürk, Güven'in açlık grevine başlarken bu kadar büyük bir sahiplenme beklemediğini aktararak dışarıdaki direnişten duyduğu memnuniyeti belirtti.