24 Nisan 2024 Çarşamba

Kriz ve teyakkuz

Yoksulların yaşamını iyileştirecek ekonomik-demokratik başlıklı her talebi sahiplenmek, gerçekleşmesi için öz örgütlenmelerin oluşturulmasına önayak olmak kaçınılmazdır. Kendi başlarına sıradan görünen ekonomik-demokratik taleplerin her biri, faşizm şartlarında büyük devrimci kalkışmaların manivelasıdır. On yıllara yayılan birikim ve tecrübesiyle devrimci sosyalistler bu imkanı değerlendirme kapasitesine sahiptir.
Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz yoksulların yaşamını olumsuz etkiliyor. Atılım gazetesinin bu haftaki başyazısı halkın ekonomik-demokratik taleplerinin her biri, faşizm şartlarında büyük devrimci kalkışmaların manivelası olacağı değerlendiriliyor.
 
Atılım Gazetesi'nin Gündem yazısı şöyle:
 
Giresun'da sille tokat dövülen yaşlı vatandaşın akıbeti, rejimin yeni dönemdeki kıyıcılık kapasitesi hakkında fikir veren trajik bir örnek. Bunca "milletin hizmetkarıyız" ajitasyonu, bu ölümün hakikatine çarpıp dağıldı.
 
Olağan şartlarda ülkenin çalkalanması, polisin saldırganlığını lanetleyen protestoların gerçekleşmesi beklenir. Oysa bu kıyıcılık, ana akım medyada ikinci dereceden bir haber olabildi. Faşizmdeki yeni dönem, rejimin suçlarının el birliğiyle örtülmesini gerekli kılıyor. Şu dönem geride kaldığında nelerin hasıraltı edildiğini hep birlikte göreceğiz. Ancak içinden geçtiğimiz yıllar sıradan, vasıfsız bir polisin, iktidarla özdeşleşerek kendisini her kötülüğü yapmaya muktedir görmesiyle de anımsanacak.
 
Politik yasak savma kabilinden açığa almalar durumu değiştirmiyor. Devlet ve rejim, ona hangi nedenle olursa olsun, itiraz edenlere karşı haşin bir zor aygıtıdır. Bunun gevşemesi bir yana, amansız biçimlerde sürdürüldüğünü göreceğiz. Doğal ve temel hakları elde etmek için dahi dişe diş bir mücadele sürecindeyiz.
 
Türkiye siyasi coğrafyası kabaca üç renge ayrıldı. Kıyı şeridinde laik-modernist etki hakim. Bunun katalizörü Kemalizm. Kürdistan, Kürt siyasal hareketinin demokratik politik etkisi altında. Geriye kalan alanlar AKP-MHP koalisyonunun ideolojik-politik etkisine maruz. Metropoller, bu dağılıma uygun biçimde karma bir görünüme sahip.
 
Bu şartlar altında devletin içi her türden kadroya AKP-MHP tandanslı olanları yerleştirmek üzere, boşaltıyor. KHK'ler bu amaçla kullanıldı. Bunlar, faşizmin yeni tarzına uygun hamleler. Devamı gelecektir. Faşist koalisyon dışındaki burjuva sol, burjuva liberal kadrolar tasfiyenin muhatabıdır.
 
Faşizmin sıklet merkezleri değişti. Ancak alanı daraltılan, tasfiye kuşatmasına alınanlar, rejimin yeni sahibi durumundaki kliğin yapıp ettiklerine razı olmayacaktır. Krizin alevlenmesi kaçınılmazdır. Bu tabloda, iktidar, kendine bağlı diğer güçler gibi polisin önünü de sonuna dek açıyor. Sıradan bir adli vakadan politik mücadeleye dek her olaydan irade çatışması çıkarılacak ve ceberrut devletin 'kahredici' gücü gösterilmek istenecektir.
 
Kriz süreğendir. Tasfiye edilenler bunu kabul etmeyecek, faşizmin sürdürücü ve üreticisi koalisyon bunu zorlayacaktır. Ancak artık her iç gelişme ve çekişme aynı zamanda uluslararası planda yankılanacaktır.
 
AKP, birçok iradeden/vektörden oluşan zoraki denklemi idare etmek için, ekonomik mali sömürgeleşme karşılığında, politik özerklik, politik hareket etme talebini öne sürmekte ve bazen bunu dayatmaktadır. İstek, yeni sömürgeciliğin yeni biçimi olan mali ekonomik sömürgeleşmeye uymamaktadır. Bu dayatmanın karşılığı, gittikçe yönetilmesi zorlaşan ve her seferinde kıyıyı daha bir şiddetle döven dalgaları andıran, kapsamlı krizlerdir.
 
İktidarın "kuyruğu dik tutma" taktiği, aynı zamanda kapalı kapılar ardında her tür tavizi öngören anlaşma ve uzlaşma arayışlarıyla el eledir. Toplumsal çalkantıları milliyetçi söylemlerle dindirmek, hatta bunu muhtemel bir iktidardan alaşağı etme hamlesine karşı kitle gücüne dönüştürmek hedeftir.
 
Bu ortamda bir tür üçüncü dünyacı retorik kaçınılmaz ABD'nin tadil-tedip ve terbiye aracı olarak kullanmayı gündeme alacağını açıkladığı geniş spektrumlu yaptırımlara karşı Rusya'ya yanaşma söylemi sonuç vermeyeceği gibi krizi derinleştirecektir. Kemalizmden, milliyetçilikten, emperyalistlerle çekişen sömürge diktatörlüklerine hayırhah yaklaşmaktan kurtulamayan kim varsa bu saflaşmada yan tutmaya, emperyalistlere karşı olmak adına üçüncü dünyacı enfeksiyona açık hale gelmeye yatkındır. Egemenler cephesinde taraflardan birini diğerine yeğleme çaresizliği özgüven sorununa, halk kitlelerinin devrimci iradesin açığa çıkarma bilincinden uzaklaşıldığına işaret eder.
 
İktidarın sadece ABD ile değil, bir başka emperyalist bloğu oluşturan ve kendini tahkim etmekle meşgul Rusya-Çin endeksli ekiple de başının derde gireceğinin işaretleri var. Rusya'nın, siyasal İslama alerjisi Trump'ınkinden hafif değil. Ancak şimdilik dişini sıkmakla yetiniyor da, bu arada, Suriye'deki cihatçı faşist çetelere iktidarın kol kanat germesini önleyerek yol alıyor. Açık çatışma alanları menzildedir. Rojava devrim güçlerinin taktik adımları sonuç verdikçe çatışma kaçınılmazdır. Dolayısıyla sırtını yasladığı bloktan medet umması uzun vadede işe yaramayacaktır.
 
İktidarın iddia ettiğinin aksine türlü biçimler alması muhtemel darbeler günceldir. Faturası halka kesilen ekonomik krizler de. Olduğu kadarıyla dahi demokratik hak ve özgürlükler askıda. Ezilenler bakımından hızlı yoksullaşma ve güvencesiz yaşam da buna eklenmelidir. Yoksulların yaşamını iyileştirecek ekonomik-demokratik başlıklı her talebi sahiplenmek, gerçekleşmesi için öz örgütlenmelerin oluşturulmasına önayak olmak kaçınılmazdır. Kendi başlarına sıradan görünen ekonomik-demokratik taleplerin her biri, faşizm şartlarında büyük devrimci kalkışmaların manivelasıdır. Değerlendirmesini bilene tabii. On yıllara yayılan birikim ve tecrübesiyle devrimci sosyalistler bu imkanı değerlendirme kapasitesine sahiptir.