20 Ekim 2025 Pazartesi

Koçyiğit'ten savaş tezkeresine 'hayır' oyu kullanma çağrısı

Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit, Meclis'e "güvenlik" adı altında getirilen savaş tezkeresine dikkat çekti. Bölgenin büyük bir kaos ve şiddet sarmalına sürüklendiğini belirten Koçyiğit, tezkere için "hayır" oyu kullanmaya çağırdı. 11.Yargı Paketine ilişkin de konuşan Koçyiğit, taslağı kabul etmediklerini söyledi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gündemdeki gelişmeler ilişin Meclis'te düzenlediği basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu. 

'BÖLGE BÜYÜK BİR KAOSA VE ŞİDDET SARMALINA SÜRÜKLENİYOR'
Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis Genel Kurulu'na getirilecek Suriye, Irak ve Lübnan tezkereleri anımsatarak, "Tam da barışı, silahsızlanmayı, çatışmasızlığı konuştuğumuz bugünlerde iktidarın yeniden Meclise bir savaş tezkeresi getirmiş olmasını özel olarak dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Bu tezkere ile Türkiye'nin hem Suriye hem de Irak'ta asker bulundurmasının süresi uzatılmak isteniliyor. Hatta yeni askerler görevlendirilmek isteniyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu tezkerelerin mantığı her ne kadar ülkenin güvenliği olarak nitelendirilse de en nihayetinde başka ülkelerin iç işlerine müdahale olduğunu görüyoruz. Bu anlamıyla hem meşru değil hem de hukuki olmadığının altını çizelim. Devletin, iktidarın genel bir yaklaşımı var. Güvenlik konsepti ve algısı var. Bu algıyı da yıllardır topluma anlatarak kendilerince gerekçelendirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Oysa ki bugüne kadar geldiğimiz bütün bu süreçleri değerlendirdiğimizde savaş tezkerelerinin de güvenlikçi politikaların da ne Türkiye'de ne de bölgesel sorunları çözemediğini aksine; sorunları daha da derinleştirdiğini hatta neredeyse bölgeyi büyük bir kaosa ve şiddet sarmalına sürüklediğini hep beraber görüyoruz" dedi. 
 
'SURİYE'NİN GELECEĞİNİ SURİYELİLER BELİRLER' 
Tezkerenin içeriğine dair bilgiler paylaşan Koçyiğit, "Suriye yönetiminin gereksinimleri deniliyor. Peki Suriye yönetiminin gereksinimleri ile Suriye halkının gereksinimleri aynı mıdır? Dikkat edilmesi gereken Suriye yönetiminin gereksinimleri midir? Yoksa da Suriye'de yaşayan Kürtlerin, Arapların, Êzidîlerin, Dürzilerin, Arap Alevilerin gereksinimleri midir? Bizim açımızdan halkların gereksinimleri temel olandır. O da demokratik birleşik bir Suriye'dir. Demokratik birleşik bir Suriye'nin inşa edilmesi ve kurulmasıdır. Fakat bu bakış açısından Türkiye'nin çok uzak olduğunu görebiliyoruz. Suriye halklarının geleceğini Suriye halkları belirler. Suriye halklarına rota çizmek, Suriye halklarına dışarıdan reçetelerle kendilerine bir gömlek biçilmesi, bir dayatma içerisinde olmasını kabul etmiyoruz. Kimisi bunu kendi çıkarları, ekonomik çıkarları gerekçesiyle yapıyor. Kimileri bunu güvenlik gerekçesiyle yapıyor" ifadelerini kullandı. 

'MÜZAKEREYİ MUTLAKA ESAS ALMAK GEREKİYOR'
Suriye'deki entegrasyon sürecine ilişkin konuşan Koçyiğit, "Entegrasyon süreci başlamamış mı? Alt komiteler kurulmamış mı? Bu komitelerin kurulmasına uluslararası güçler de destek vermiyor mu? Yine Türkiye'nin de bu sürecin bir parçası olduğuna dair beyanlar var. Peki bütün bunları nereye koyacağız? Yani ortada bambaşka bir hakikat, bambaşka bir süreç var. Yürüyen ve hepimizin desteklediği bir süreç var. Türkiye halklarının ekseriyetinin yüzde 70'nin başarılı olsun diye dua ettiği ve destek verdiği ama ne yazık ki tam da iktidarın bu çelişik politikaları nedeniyle bir taraftan Kürt sorununun demokratik çözümü için bazı adımlar atarken bir süreç başlarken bir taraftan güvenlikçi politikaları devam ettirmesi güvensizlik yaratıyor. Türkiye bir yol ayrımındadır. Bölge politikasını barış ekseni üzerine mi kuracak? Dış politikasını halklarla eşit özgür, demokratik bir ilişki ekseninde mi oturtacak? Yoksa geçmişteki kodlarla güvenlikçi perspektifle yine devam mı edecek? Her yere güvenlikçi perspektif nedeniyle müdahale etme hakkını kendisinde görecek ve bunun sonuçlarının gerçek anlamda halklar açısından yıkıcı sonuçlarının açığa çıkmasına mı neden olacak? Temel mesele budur. Kendi iç barışını sağlamış, kendi Kürt sorununu demokratik yollarla çözmüş, demokratik bir Türkiye'ye geleceği için kapı aralamış ve Türkiye'de kurduğu barış nedeniyle de Türkiye'deki iç barışını sağlamış olması nedeniyle de bölge barışına da ciddi katkılar sunmuş, bölgenin istikrarına, güvenliğine ve demokrasisine de katkı sunmuş bir Türkiye mi? O anlamıyla tezkerelerin çözüm olmadığını, güvenlikçi perspektifinin çözüm olmadığını söylüyoruz. Onun için bu güvenlikçi yaklaşımlar yerine barışçıl bir paradigmayı, diyalogu, müzakereyi mutlaka esas almak gerekiyor. Ortadoğu halkları, Türkiye halkları çok acı çekti. Çok kan gördü. Çok gözyaşı akıttı. Artık daha fazlasına hiç kimsenin ne tahammülü var ne de ihtiyacı var. Bugün yeni bir yüzyıla girerken Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 2. yüzyılında eğer kendisine bir ilkeyi rehber edinecekse o da barış ve demokrasi olmalı, birlikte yaşam ilkesi olmalı. Eşit, özgür, demokratik bir yaşamın Hayata geçirilmesi olmalı. Bu tezkereye de genel kurulda hayır oy kullanacağımızı ama sadece DEM Parti'nin hayırıyla değil, gerçek anlamda bugün barışı esas alan her partinin demokrasiye kılavuz edinen her partinin, ülkenin barışçıl demokratik geleceğine emek vermek isteyen her kesiminde bu tezkereye hayır oy kullanmasını yönünde de davetimizi, temelimizi de ifade ediyoruz" dedi. 

'SIZAN TASLAĞIN RESMİLEŞMESİNİ KABUL ETMİYORUZ'
11. Yargı Paketine de değinen Koçyiğit, "AKP hükümetinin yetkilileri 'Henüz resmi olarak bize gelmedi' diyor. Adalet Komisyonu başkanına da sordum. Ama sızan hali bir gerçekse eğer gerçekten durum vahim. Yani bu AKP taktiğidir. Önce sızdırırlar. Bir kamuoyunu yoklarlar. Kim ne diyor, tepkileri görürler. Ondan sonra da o yasayı resmi zeminlere taşırlar. Ama çok açık ve net söyleyelim. Biz bu sızan taslağın resmileşmesini kabul etmiyoruz" ifadelerini kullandı.