3 Mayıs 2024 Cuma

Kobanê davası 20 Mayıs'a ertelendi

Kobanê davasında hakikati savunmaya devam edeceklerini dile getiren DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, "Bu mahkemelerde biz insanlıktan, demokrasiden, özgürlüklerden yana her şeyi savunacağız" dedi. Duruşmasında, avukatların taleplerine rağmen siyasetçilerin tutukluluk incelemesi yapılmadan 20 Mayıs'a kadar ara verildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28'i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê davası siyasetçilerin savunmasıyla devam etti. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda reddi hakim taleplerine ilişkin söz aldı.

Reddi hakim taleplerinden önce 26 Nisan'da görülen duruşmaya ilişkin konuşan Tuncel, yargılamada bir kez daha erkek yargının ne demek olduğunu gördüklerini belirtti. Mahkeme heyetinin kendisindeki iktidarı kötü kullandığını anlatan Tuncel, "Bizler Kürt kadın siyasetçiler olarak bu salonda buna bir kez daha maruz kaldık. Sözümüzü dinlemeden kesme, bizim üzerimizde iktidarı, teknolojinin üstünlüğünü kullanmanız herhangi bir yaklaşım değil aslında bir güç bir erkeklik göstergesidir. Mahkeme heyeti 'benim borum öter' dedi aslında. Bu kadar 6 milyon oy almış bir siyasi partinin yöneticilerini getirmişsiniz buraya. Dinleme zahmetine bile katlanamıyorsunuz. Savunma yapan arkadaşlarıma söz vermediniz, bizi savunmasız bıraktınız, güvencesiz bıraktınız. Herkesin kendisini güven içinde hissedebileceği sağlıklı bir ortamın yaratılması sorunu bize ait değil, size aittir. Ama siz bunu gerçekleştirmek yerine bir güç gösterisine girdiniz. Bunun problem olduğunu düşünüyorum tabi anlıyorum çünkü bu ülke böyle yönetiliyor artık. Örneğin Erdoğan kalktı bir gece İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırıldı, bir gece Kulp'u başka bir yere bağladı. O kadar çok erkek olma durumu hücrelerine sinmiş ki devletin tüm kurumlarında bunu görüyoruz, o yüzden şaşırmadık" ifadelerini kullandı. 

'ÇIPLAK ARAMAYI KABUL ETMEDİM, SORUŞTURMA AÇILDI'
Sincan 3 Nolu Kadın Kapalı Cezaevi girişinde kendisine "çıplak arama" dayatıldığını ve kabul etmediği için hakkında soruşturma başlatıldığını anlatan Tuncel, "Sürekli bir devlet şiddetiyle karşı karşıyayız. Bu devlet şiddeti ile karşı karşıya olduğumuzun hep altını çizmek isterim. Başlangıç sonucu belirler. Siz öyle bir başlangıç yaptınız ki buradan bir adalet beklemek mümkün değildir" dedi. 

'KAPİTALİST YASA KİMİ KORUYOR?'
HDP eski Eş Genel Başkanlarının reddi hakim gerekçeleriyle durumu iyi anlattığını ifade eden Tuncel, savunmasını şöyle sürdürdü: "İki eş başkanımız durumu çok iyi ifade etti. Demirtaş 'yalan' dedi. Figen başkan da 'hakikat' dedi. Bu iki kelime aslında gerçeğimizi ifade ediyor. Neden buradayız? Kürt kadın siyasetçileri, Kürt siyasi hareketinin, demokratik sol hareketten insanları burada. Çünkü bu kadar çeşitlilikten oluşuyoruz. Neden burada olduğumuz anlamak lazım. Çünkü 2015'te başladı. Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarını anlıyorum çünkü 2015'ten bu yana rejim değişikliğine gidildi. İkinci Cumhuriyet inşa ediliyor, saray rejimi, tek adam rejimi inşa ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti 1923'te kurulduğu zamandan bu yana demokratikleşme yerine totaliter rejim kuruluyor. Bir yalan üzerinden iki şiddet üzerinden. Yalan onlar için bir hayat biçimi. Hitler faşizmine bakın, Mussolini'ye bakın, hepsinin yaptığı temel şey yalanı kullanmak. İkincisi şiddet uygulamak. Şiddeti kendi muhaliflerine uyguluyorlar. Kürtlerle birlikte hareket edenlere uyguluyor. 2015'ten bu yana Türkiye bir rejimin değişikliği var. Bu rejimin önündeki tek engel Kürt hareketi ve onunla beraber hareket eden güçler. Kendi önünde engel olan faşizme barikat kuran demokrasiyi, özgürlükleri, halkların kardeşliğini savunan bir yerden geliyoruz biz. O yüzden iktidarı ben anlıyorum. Çünkü iktidara 'bizim Türkiye halklarına eşit, özgür bir yaşamı savunmamız' engel. Çünkü bir gece İstanbul Sözleşmesini kaldırmak istiyor, Diyarbakır ilçesini kaldırıyor bir gecede bir şeyler yapıyor. 

"Dünya örneklerindeki yasaları ne yapacak askıya alacak. Siz bize kaç gündür CMK diyerek, baskı uyguluyorsunuz. Anarşist Çiftlik diye bir kitap var. Hayvanlar yaşam alanını ele geçiren şirketi ele geçiyorlar ve şirketin CEO'su diyor ki; 'benim yaptığım her şey yasal'. 'Beni yargılarken yasaları dikkate alın' demiyor. Onları yargılayanlar diyor ki; 'biz yasaları değil adaleti dikkate alırız.' Çünkü yasaları tarih boyunca kapitalistleştiler. Şu an yasa kimi koruyor şu an bizi korumuyor, benim yasal haklarımı korumuyor. Siz anayasayı kendinize göre yorumluyorsunuz. Aslında faşizm inşası sürecinde bütün yasalar anayasalar olmaz. 0 zaman ne olur iktidardakiler kendi yasasını oluşturur; işte Almanya'da Führer, Türkiye'de reis sözünü koyar. 

KİMDEN TARAFA BAKIYORSUNUZ?
"Bizim odanızdaki sağ köşede duran mavi klasörlere bakma durumumuz yok, bu kadar hakim olduğunuza göre de okumuşsunuzdur. Ama siz kimden taraf bakıyorsunuz? Totaliter rejimlerinde Hannah Arendt çok güzel bir şey söyledi. Totaliter rejimlerde en temel özellikler bir bireyi yurttaşlıktan çıkarmaktır. Siz bizi yurttaşlıktan çıkarmışsınız, hukuki korumadan çıkarmışsınız, biz aslında hukuki yargılamadan yoksunuz. Bu iddianamelerin hiçbirinde ne benim ne de arkadaşlarımın hakkında bir tane lehte delil yok. Ben tutuklandığımda DBP Eş Genel başkanıydım. Aynı zamanda HDP'nin de kurucu üyesiyim.

BİZ GERÇEĞİN SESİYİZ
"Hiçbir arkadaşımız lehine bir tane delil bile toplama gereği duymamışsınız. Cumhurbaşkanı size çok önemli bir görev verdi. Ya taktir edileceksiniz ya da aforoz edileceksiniz. Demokratik, hukuk devletinden yanaysanız demokratik hukuk normlarını uygulamak zorundasınız. İdare hukuka uygunluk bakımından denetler. Hukuk dışına çıktılar mı çıkmadılar mı diye denetler. Burada birçok polis var. Polis faşist rejimlerinde vardır. Yargıdan bağımsız mafya liderinin İçişleri Bakanıyla kurduğu ilişki konuşuluyor şimdi. Birbirlerine düştüler bunu nereden alıyorlar. Sizin iddianamedeki göreviniz Kürt siyasetçilerini, AKP, MHP'ye alternatif olacak ve Türkiye'de demokrasiyi inşa edecek bir şeyi nasıl engellemek için yalanı kullandınız. Gerçeğin de ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu var. Ne olursa olsun ortaya çıkar. Biz işte gerçeğin sesiyiz o yüzden siz sesimizi duyulmasını isteriz. Karanlıkla beslenenler ışıktan korkarlar o yüzden bizden korkuyorlar. Bizleri konuşturmak istemiyorsunuz baskı uygulamıyorsunuz bu açıdan görevinizi iyi yapıyorsunuz.

BU MAHKEME IŞİD'İ SAVUNUYOR
"Hak hukuk önemli değil CMK'yi da ezberlemişsiniz. Burada olmamızın temel nedenlerinden birisi Kürt meselesi. Kürt meselesi mahkeme salonlarında değil müzakere salonlarında çözülecek bir mesele. Ama Tayyip Erdoğan 2015'te müzakere masasını devirdi o dönemde rejimin inşasının başladığı dönem sayın Öcalan'a diyalog sürecinin devam ettiği toplumun büyük bir desteğinin olduğu çözüm sürecinde böyle bir dönemde AKP Dolmabahçe Mutabakatı'nı yok saydı. Sayın Öcalan üzerinde ağır tecrit koşulları devam etti. 

"Bu tecrit ortadan kalksın diye daha öncede açlık grevleri yapıldı ve bu ülkenin Adalet Bakanı 'yasalar uygulanıyor' dedi. Bu nedenle 6 yıl sonra dosya çıktı. Dosyanın Kürt sorunuyla bir bağlantısı var. İddianameyi hiç okudunuz mu? Bu iddianame, bu mahkeme IŞİD'i savunan konuma gelmiş. Bu ülkede onlarca insanın ölümüne neden oldu. Bu savunmayla bize IŞİD' i savunuyorsunuz. Siz bize 'niye Kobanê halkı ile dayanıştınız, niye oradaki halkı, Kürt halkı oradaki Aleviler, Ermeniler, mücadele edenler IŞİD çetelerine karşı direniyor, insanlığı savunuyor' diyorsunuz bize. Bu mahkemelerde biz insanlıktan, demokrasiden, özgürlüklerden yana her şeyi savunacağız. İnsanlar katledildi, kadınlara tecavüz edildi, kadınlar köle pazarlarında satıldı, insanların kafası kesildi. IŞİD'i eleştirecek tek bir cümleniz yok. Yaptığımız açıklamaları getirmişsiniz. Ve bu arkadaş görevini iyi yapmamış. Benim adıma bazı açıklamalar olmuş onu da delil olarak koymuşsunuz. Bir haber var, Sebahat Tuncel, Ayla Akat, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş hakkında hangi haber çıkıyorsa ANF' deki. ANF olmazsa bu iddianame de olmaz. 

CADI AVI
"Ama iddianamede bütün dünyanın ayakta alkışladığı 1 Kasım Dünya Kobanê günü ilan edildi Türkiye'de 1 Kasım'da seçim yapıldı. Bütün dünya ayakta alkışlarken, sizin mahkemeniz insanlık suçu işleyenlere karşı bir laf söylemedi. Bizim yaşadığımız şey 12. yüzyılda başlayan cadı avlarına benziyor. Biz de günümüzün cadısıyız. Bu kadının bedeninin sömürülmesi vs. 6 milyon kadın öldürülüyor ve kadınlara cadı olduklarına dair iftiralar atmaya çalışıyorlar ve o dönem kimler birlikte çalışıyor. Cadı avının da bir mesaisi var. Ekonomisi de var. Milyonlarca kadın cadı diye yakılıyor. Siz bir şekilde yakmıyorsunuz ama yargısız infaz yapıyorsunuz. Bugünün kadınlarını, barıştan yana olan, kadın erkek eşitliğinden yana olan, bunun için mücadele eden kadınları yargılıyorsunuz. Benim burada olmamın temel nedenlerinden biri sizin yüce yorumunuz. Eşbaşkanlık konusunda çok mücadele ettik iyi ki yaptık iyi ki bu ülkede erkek egemen siyaseti değiştirdik. Soylu da eşbaşkanlığı hedef aldı kadın düşmanı bir iktidar var. Kadınların kendi ayakları üzerinde durmasını yargılıyorsunuz.

KADINLARA DAİR YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALAR SUÇ SAYILDI
"HDP'nin kapatılma davasına bakın, siyaset yasağı istenenlerden 260 tanesi kadın. Yerel yönetimlerde, kurumlarda kadınlar hiç yokken siz HDP'den bu kadar kadını siyaset dışı bırakmak istiyorsunuz. Burada da bizim kadınlara dair yaptığımız tüm çalışmalarımızı suç olarak göstermişsiniz. Demek ki gerçekten görevimizi doğru yapmışız ve sizi rahatsız etmişiz ki bizi yargılıyorsunuz. Buradan baktığımızda erkek yargı mahkemenin başladığı günden itibaren sözümüzü kesen erkeklik olgusu üzerinden gerçekleştiren bir durumla karşı karşıyayız. Adalet çıkmaz zaten, hele hele kadınlara hiç çıkmaz. Saçınız uzun kadınlarla empati kurabilirsiniz ama zihniyet aynı değil. 

FAŞİZMİN İNŞASINA İZİN VERMEYECEĞİZ
"Eşbaşkanlarımız daha hukuki terimlerle reddedilme talebini ifade ettiler. Ama şunu söylemek isterimi ki, Türkiye'de faşizmin inşasına izin vermeyeceğiz İsterse mahkeme salonunda, ister sokakta. Bu tip yöntemlerle bizi mücadelemizden vazgeçiremezsiniz. Kendi durduğumuz noktada mücadelemizin doğruluğuna hep inandık. Uzun tutukluluğu uzatma hali var. İktidarın istediği bir şeyle karşı karşıyayız. Biz hep kendi durduğumuz noktada kendi ilkelerimizle mücadelemizi savunduk. Bunun da bedelini ödemek gerekirse öderiz. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız ama sizin için çok da emin değiliz. Bir gün demokrasi geldiğinde aynı kararlı duruş ve başınız dik savunabileceğinize de emin değiliz. 

BEDENİNİ ATEŞE VERENLERİ HATIRLATTI
"Bugün 18 Mayıs. Türkiye'nin siyasi tarihine baktığımızda neden bu süreçler yaşandı? Diyarbakır Zindanında 4 siyasetçinin kendini yaktığı gün. Esat Oktay'ın uygulamalarına karşı kendi bedenini ateşe verdiklerinde ateşi harlayın diyorlardı. O kadar çok zulüm var ki buna karşı bedenini ateşe vererek karşılık verdiler. İbrahim Kaypakkaya işkencede öldürüldü. O günden bugüne biz Türkiye'de ne Kürt meselesinde yol alabildik tabi ki biz aldık ama devlet açısından almadı hala inkar ret politikalarını devam ediyor bu Türkiye'yi bir yere götürmedi.

Türkiye'de darbeler dinamiği devreye konuldu. Bir yerde sizin oturduğunuz yerde oturanlar da bizi yargıladı ama onları da siz yargıladınız çünkü onlar da hukuka uymadılar. Siyasi iktidarın dediğini yaptılar. Biz yine durduğumuz noktadayız. Tabi her zaman yargılanıyor olmak iyi değil ama biz mücadelenin kazanacağını, Kürt halkının özgürlüğüne kavuşacağına olan inancımızı sürdürüyoruz. Bütün bunları düşündüğümüzde görece yapmışsınız ama bu göreviniz toplumsal barışa bir şey katmıyor. 

EGEMEN SINIFIN TEMSİLCİSİ
"37 can öldürüldü bize saygınızı yoksa onlara olsun. Onlar yoklar artık siyasete konu yapılacak bir konu değil. Siz kendi evladınıza bakın bu mahkemenin bize karşı değilse de Türkiye halklarına karşı gerçeği açığa çıkarma sorumluluğu var. Ahlaki ve vicdani olanı toplum açığa çıkarır. Bizi hukuki olmaktan çıkardınız klasik anlamda suçluymuşuz gibi lanse etmeye çalışıyorsunuz ama bari o insanların ölümünden sorumlu olanları gerçekten bulmak zorundasınız. Siyasi iktidarın sorumlu olduğunu söyledik bir kez daha söylüyorum orada sorumlu olan iktidardır. Niye yargılanmıyor dönemin İçişleri Bakanı, niye burada değil. Sizin derdiniz adil yargılama değil sizin derdinizi AKP, MHP'yi 2023'e hazırlamak. HDP'yi tasfiye etmek. Arkadaşlarım hakkımda tahliye talebinde bulunuyorum kendi hakkımda bulunmuyorum. Sizin yerinize gelecek olan ne kadar iktidardan bağımsız harekete edecek bu ayrı. 70'li yıllarda söylenen bir şarkının sözü var; 'egemen sınıfın temsilcisiniz bırakın bizi halk yargılasın.'

AVUKATLARIN SAVUNMALARINA GEÇİLDİ
Tutuklu siyasetçiler Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel ve Selahattin Demirtaş'ın reddi hakim talepleri ardından avukatlar söz aldı.

Demirtaş'ın avukatı Mahsuni Karaman, Demirtaş'ın Mayıs ayında devam eden başka duruşmaları olduğunu belirterek, duruşmanın 15 Haziran'dan sonraya ertelenmesini talep etti. Dava dosyasında imzasız bir şekilde unutulan ve Ankara Terörle Şube Müdürlüğü yazılı 2018 tarihli belgeyi okuyan Karaman, "Burada gördüğümüz tüm kolluğun aslında tabi olduğu bir hiyerarşik kolluk düzeni var. Bunlar İçişleri Bakanlığı'na bağlı. Bu belge İçişleri Bakanlığının dava nasıl müdahale ettiğini gösteriyor. 25 Nisan'da Soylu, 'HDP PKK için hesap vakti' diye bir kampanya başlattı ve tüm trol ordusuyla bir kampanya yürüttü. Bizler bunları dosyadan çıkarıyoruz ama galiba hiç gerek yok çünkü her gün yapıp ettikleri ortada" dedi.

İddianamedeki belgelerin basit cinayet dosyası açısından dahi ciddiye alınacak belgeler olmadığını kaydeden Karaman, "Bu kumpas davası nasıl ki önünüze getirildiyse bunun devamı sizden isteniyor" diye belirtti.

'SİYASETÇİLERİN GEREKÇELERİ DE GÖNDERİLSİN'
Karaman, taleplerini şöyle sıraladı: "Demirtaş'ın suç sayılan Kobanê'ye ilişkin konuşmasının tamamını bulunup, çözümünün yapılmasını istiyoruz. Bu celse de 3 kişi sizlerin reddi talebinde bulundu. Mahkeme heyetinin reddinin reddedilmesine dair karşı itiraz süresi devam ediyor ve bugün de son gün olması nedeniyle duruşma sonlanmalıdır. Reddi hakim talebinin reddine ilişkin itirazımızı da yapacağız. Sizden talebimiz bu itiraz dilekçelerini ne 23. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ne de 24. Ağır Ceza Mahkemesi'ne Bu SEGBİS kayıtlarıyla birlikte gönderin. Çünkü biz Yüksekdağ, Demirtaş ve Tuncel'in reddi hakim talebi için sıraladıkları gerekçelere yer vermedik. Sahte twitter hesabının tespitinin yapılmasını istiyoruz. Ama kendi savcısı aleyhine bir delil oluşturur mu bilmiyorum ama siz yapmazsanız biz bunun sahteliğini huzurunuzda ispatlayabiliriz.

Demirtaş'la ilgili iddianamede 47 adet konuşma var. Bunların bir kısmı 2013-2014 ve sonrası hatta Demirtaş'ın cezaevinde bulunduğu sürece dair konuşmalar. Bu konuşmaları neden koyduğunuzu karar altına alın ve suç delili olarak ele alacaksanız ANF ve Fırat News menşeli haberleri Türkiye'de yayın yapan haber kaynaklarından edinmenizi istiyoruz. Bu konuda çözüm yapmanızı istiyoruz bilirkişi incelemesine bunları yetiştirmenizi istiyoruz. Sadece tüm sanıklar açısında 3 bin 530 sayfa iddianame dijital ortamda müvekkillerimiz cezaevinde bu dijital materyalleri incelemek, okumak için cezaevi müdürlüklerine koğuşlarına birer bilgisayar ve yazıcı tahsiz etmenzie dönük karar almanızı talep ediyoruz. Bunun maliyetini bizlerde karşılayabiliriz güvenlik açısından da bir sıkıntı yok gerekirse cezaevi tevkif müdürlüğünden bir yazı da alınabilir."

'ARKADAŞLARIMIZI ALARAK GİTMEK İSTİYORUZ'
Söz alan avukat Özgür Faik Erol da esasa dair değerlendirme yapmayacağını kaydederek, "Bizim açımızdan gecikmesinde en sakıncalı bulunan şey müvekkillerimizin özgürlüğüdür. Tek bir an hatta tek bir gün dahi tutukluluk şartlarında bulunmalarını asla kabul etmiyoruz. Bugün yapılan bütün konuşmalar bu dosyanın niteliğine ilişkin. Nasıl bir kumpas dosyası olduğuna ilişkin gerçekliği ortaya koymuştur. Tutukluluk incelemesi tam da müvekkillerimiz hak ve özgürlüklerine ilişkindir. Bununla birlikte CMK'de tutukluluk incelemesi her aşamada talep edilebilir. Buna dair bir karar kurmak zorundasınız. Dolayısıyla 26 Nisan'da tutuk incelemesi yapmadınız. Oturum bitti. Şimdi 18 Mayıs'ta yine tutuk incelemesi yapma niyetinde değilsiniz. Bugün anlatılanlar ışığında müvekkillerimizin tamamı için kaçma şüphesi, delilleri karartma şüphesi söz konusu değildir. Dolayısıyla bu saatten sonra tutukluluğa son vermeniz, delilleri karartma durumunu ortaya çıkarmayacaktır. Karartılacak bir delil de söz konusu olmadığından, bunca siyasetçinin, değerli inansın özgürlüklerine bir saat dahi olumsuz bir karar alamazsınız. Arkadaşlarımızın tahliyesine karar veriniz. Buradan arkadaşlarımız alarak gitmek istiyoruz" diye konuştu.

TUTUKLULUK İNCELEMESİ TALEBİ
Ardından söz alan avukatlar da heyetin reddedildiğini hatırlatarak, "Bu nedenle acil işler dışında bir işlem yapamayacaksınız. Ancak tutukluluk incelemesi acil bir durum bu nedenle tutukluluk incelemesi yapmanızı istiyoruz" diyerek tahliye talebinde bulundu. HDP'nin Kobanê Davası'na dair hazırladığı kitapçığın da dosyaya dahil edilmesini isteyen avukatlar, bir sonraki duruşma için herkes için makul olacak bir tarihe verilmesini istedi.

Avukatların taleplerinin ardından mahkeme heyeti, duruşmaya 20 Mayıs'ta devam edilmek üzere ara verdi.