6 Mayıs 2024 Pazartesi

KKÖ'den 25 Kasım açıklaması: Geleceğimizi kazanmaya doğru yürüyoruz

MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademi Komutanlığı KKÖ, "Bir 25 Kasım'da daha, direniş ve savaşım geleneğimizin izinden geleceğimizi kazanmaya doğru yürüyoruz" diye belirtildi.

Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Hüseyin Demircioğlu Akademi Komutanlığı Komünist Kadın Örgütü (KKÖ), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne ilişkin yazılı açıklama yayınladı.

"Mirabel Kardeşlerin direnişiyle, faşizme ve erkek egemen kapitalizme karşı savaşı büyütüyoruz" başlıklı açıklamada, "Bir 25 Kasım'da daha, direniş ve savaşım geleneğimizin izinden geleceğimizi kazanmaya doğru yürüyoruz" diye belirtildi.

Açıklamada, "Mirabel Kardeşlerin faşist Turijillo diktatörlüğüne karşı direnişleri ve katledilmeleri mücadele geleneğimizin simgelerindendir. 25 Kasım'da Mirabel Kardeşlerin katledilmeleriyle yapılmak istenen, faşizme, erkek egemen kapitalist sisteme karşı mücadele eden kadınların sesini boğmak, iradesini kırmaktı. Bu gayelerini ne o gün ne de bugün başaramadılar ve asla başaramayacaklar. Kadınlar, yaşamın olduğu her yerde erkek egemenlikçi, heteroseksist kapitalist sisteme başkaldırıyor, isyan ediyor, direniyor, savaşıyor" diye vurgulandı.

Bu nedenle, 25 Kasım gerek dünya gerekse Türkiye ve Kürdistan kadın hareketleri için sadece Mirabel Kardeşleri anma günü olmadığının altı çizilen açıklamada, "25 Kasım, sadece toplumsal erkek şiddetine karşı mücadeleyle de sınırlı değildir" denildi.

MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademi Komutanlığı KKÖ açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:

25 KASIM FAŞİST REJİME KARŞI MÜCADELENİN ADIDIR
"25 Kasım, Türkiye ve Kürdistan'da politik çizgi ve uygulamalarıyla cins çelişkisini derinleştiren erkek egemenlikçi faşist AKP-MHP Saray rejimine karşı mücadelenin adıdır.

"İstanbul Sözleşmesi'ni iptal eden, kadın katillerini cezasızlık politikasıyla aklayan, öz savunma hakkını kullanan kadınlara ağır hapis cezaları veren kadın düşmanı burjuva hukuka karşı mücadeledir.

"LGBTİ+lara düşmanlıkta sınır tanımayan heteroseksist rejime karşı savaşımın adıdır.

"Yoksullaştırmaya, işten atmalara, toplumu açlıkla terbiye etme politikalarına karşı mücadeledir.

"Başta Kuzey Kürdistan'da kayyum eliyle kadınların büyük bedellerle elde ettiği mevzileri gasp eden, Kürt kadınlarına dönük sömürgeci, cinsiyetçi saldırı politikalarına karşı mücadelenin adıdır.

"Zindanlarda uzun hapisliklerle örgütlü/politik kadının iradesini kıramayıp alçakça cinsiyetçi saldırganlıklara başvuran AKP-MHP faşist Saray rejimine karşı mücadelenin adıdır.

"Rojava devrim topraklarında işgal ettiği Efrîn'de, Serêkaniyê'de kadınlara cinsel şiddette sınır tanımayan, Güney Kürdistan topraklarında yeni işgal ve ilhak emelleri için savaş suçlarına suç ekleyen sömürgeci, faşist Türk devletine karşı savaşımdır.

"Ve 25 Kasım, heteroseksist, faşist AKP-MHP Saray rejiminin ideolojik payandaları olan, heteroseksizme, milliyetçiliğe, ırkçılığa, karşı savaşımızın adıdır.

'FAŞİZME KARŞI İSYANI BÜYÜTELİM ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZÜ GÜÇLENDİRELİM'
"25 Kasım, erkek egemenlikçi, heteroseksist kapitalizme karşı mücadelemizin eşiklerinden biridir. Enternasyonal karakter/içerik kazanan mücadelemiz, enternasyonal kadın dayanışması zemini düne göre güçlendirmiştir. Emperyalist küresel sisteme karşı kadınların mücadelesinin ortaklaştırılması, örgütlü bir güce dönüştürmesi de elzem hale gelmiştir.

"25 Kasıma doğru giderken erkek egemen kapitalist sistemi zorlayan ezilen kadınların mücadelesi, direnişi, sistemin çanına ot tıkayacak güce, enerjiye, potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Politik öncü kadınlara düşen, bu gücü açığa çıkarmak, erkek egemenlikçi kapitalizme karşı örgütlü/yıkıcı güce dönüştürmektir. Temel görevlerden biri, toplumsal erkek şiddetine karşı mücadeleyi, erkek devlet şiddetine karşı mücadeleyle birleştirilmesidir. Erkek egemenlikçi, heteroseksizme karşı mücadele; faşizme karşı mücadeleyi de içermelidir.

"Kadın isyanı birbirinden güç alıyor, direniş alevleri yayılıyor ve büyüyor. Kürdistan ve Ortadoğu, kadın mücadelesinde en somutta 'kadın devriminin' politik/pratik gelişimiyle giderek dünya kadın hareketinin de ilgi merkezine oturuyor. Rojava devrimi kadın kazanımlarıyla ezilen cinslere umut yaymaya, erkek egemenlikçi sistemlerin korkularını büyütmeye devam ediyor. Rojava devrimi sömürgeci/gerici sistemler tarafından kuşatılıp, işgal edilmesine, çözüm bekleyen toplumsal dönüşüm sorunlarına rağmen hala dünya kadınlarına ilham olmaya devam ediyor. Bu nedenle komünist kadınlar; 25 Kasım vesilesiyle, yürütecekleri gerek bağımsız gerekse kadın hareketiyle ortak politik faaliyetlerini Rojava kadınlarıyla dayanışma zemini olarak da görmeliler. Sömürgeci Türk devletinin Rojava Kürdistan'da işlediği cinsiyetçi suçlara karşı mücadeleyi, bölgesel, enternasyonal kadın hareketinin ortak mücadelesine dönüştürebilmeli. Rojava devrimine dönük saldırılar aynı zamanda kadın devrimine dönük saldırılardır. Rojava'da kadınların kazanımları nasıl ki dünya kadın özgürlük hareketine güç verdi/veriyorsa; emperyalist/sömürgeci planlar başarılı olursa bu dünya kadın özgürlük hareketinin de kaybı olacaktır. Rojava'da her yaştan kadın, canları pahasına devrime sahip çıkacaklarını eylemleriyle gösteriyorlar. İşgalci cinsiyetçi saldırıları durdurmak, Ortadoğu/dünya kadın hareketinin birleşik mücadelesine dönüşmesiyle başarılabilir. Bu nedenle Rojava kadın devrimimiz daha güçlü sahiplenmeyi bekliyor.  

'DİRENEN TÜM KADINLARDAN GÜÇ ALIYOR VE ONLARLA BİRLİKTE SAVAŞIYORUZ'
"24 Nisan'dan beri Güney Kürdistan dağlarında sömürgeci, işgalci, cinsiyetçi saldırılara karşı birleşik devrim gerillaları tarafından kahramanlık destanı yazılıyor. Medya Savunma Alanlarında savaşım keskin ve sert biçimde devam ediyor. Bu savaşımımızı, aynı zamanda işgal altındaki Serêkaniyê'de, Efrin'de, Girê Spî'de cinsel saldırı ve sömürüye maruz kalan kız kardeşlerimiz için, Kuzey Kürdistan'da asimilasyoncu, sömürgeci cinsiyetçi saldırılara karşı yükseltiyoruz.

"Bu savaşımımız: Kuzey Kürdistan'da adalet mücadelesinin simgesi haline gelen Emine Şenyaşar, kayıplar mücadelesinin simgesi kayıp yakını anneler içindir.

"Bu savaşım, aynı zamanda Türkiye- Kuzey Kürdistan'da zindanlarda bedenleri esaret altına alınan, direnişlerinden bir adım taviz vermeyen, iradeleriyle direniş abidemiz haline gelen komünist/ yurtsever/ devrimci özgür tutsak kadınlar içindir. Bugün hapishaneler erkek egemenlikçi şiddetin beslendiği, büyütüldüğü mekanlar olduğu gibi, örgütlü kadın iradesine dönük faşist devlet şiddetinin, en yoğun, sistematik yaşandığı mekanlara dönüşmüştür. Zindan karanlıklarını yırtan komünist, yurtsever, devrimci kadınların örgütlü direnişi olmuştur.

'TECAVÜZCÜ MEHMET TUNÇ, MUSA ORHANLARDAN HESAP SORCAĞIZ'
"Toplumsal erkek şiddeti örgütlü bir şiddettir. Bu örgütlülüğün en somutu sömürgeci kapitalist devletin kendisidir. Bu örgütlü erkek şiddetini ortadan kaldırmak da ancak ve ancak, erkek egemen kapitalizme, faşist, sömürgeci rejime  karşı örgütlü mücadeleyle mümkün olacaktır. 

"Erkek egemenlikçi faşist, ırkçı rejimin koruyup kolladığı: Mehmet Tunç, Musa Orhan gibi sayısız tecavüzcü, aşağılık, düşkün, çukurlaşmış insan müsveddeleri ve 'korucu', asker polis gibi faşist devletin birer tecavüz, işkence merkezlerine dönüşen kurumlarına karşı kadınlar öz savunma örgütlenmelerini kurarak yanıt olabilirler. Sayısız kadına tecavüz eden, ruhlarında derin yaralar yaratan, intihara sürükleyen, bu alçaklarla hesaplaşmamız İpek Er, Gülistan Doku'ya karşı sorumluluğumuzdur.

'FAŞİZMİ KADINLARIN ÖRGÜTLÜ DİRENİŞİ, SAVAŞIMIYLA YENECEĞİZ'
"Toplumsal erkek/devlet şiddetine karşı kadınların öfkesini örgütlemenin koşulları her zamankinden daha fazladır. Komünist kadınlar, 25 Kasım'ı kadın kitleleriyle birlikte politika yapmanın, envai çeşitte örgütler kurmanın imkan ve olanağına dönüştürebilmeliler. Fırsatlar, imkanlar ve olanaklar buna göre değerlendirilebilmeli. Emekçi mahalleler, işçi havzaları, okullar, kampüsler, dershaneler, köyler örgütlenmeyi bekleyen milyonlarca kadının yaşam alanıdır. Bildirilerimizle, afişlerimizle, stikırlarımızla, sesli anonslarımızla, fanzinlerimizle, dergilerimizle, sosyal medya ve yaratıcı başkaca araçlarımızla yüzümüzü kadın kitlelerine dönmeli birebir ilişkileri güçlendirebilmeliyiz.

"Kızıl fularlı öz savunma örgütlenmeleriyle, tecavüzcü, işkenceci, istismarcıları açığa çıkartacak istihbarat birimleriyle ve kadın milisleri gibi çok çeşitli örgütlerimizle tecavüzcülere karşı kadın adaletini hayata geçirmeliyiz. Pandemi döneminde olduğu gibi komünist kadınların öncülüğünde adımları atılan kadın dayanışma komite, komisyonlarından, psikolojik danışmanlık ağlarına, kadın kültür gruplarına kadar farklı biçimlerde örgütlenmelerde kadınlar buluştuğunda yaratıcı gücü, iradesi, dinamizmi yıkıcı, magmaya dönüşecektir. 

"Yaşam hakkımız için; genç kadınlar başta olmak üzere işçi, emekçi, yoksul tüm ezilen kadınları, KKÖ örgütlerinde, milislerinde, müfreze birimlerinde, kadınların birleşik milis güçlerinde örgütlenmeye çağırıyoruz. Örgütlü kadın iradesi asla yenilmez."