25 Nisan 2024 Perşembe

'Kırmızı fuların hakkını vermek'

Rojava'dan Zafer Çiya, Ruhat Özgür ve Güneş Dilan, 29 Mayıs 2017'de Rakka'da IŞİD'e karşı savaşta yaşamını yitiren Ayşe Deniz Karacagil'i andı. Ruhat Özgür, mektubunda, ?Destan yoldaş; kapitalist dünyanın sanal atmosferinde ''muhalif'' olma modasına, örgütsüz solculuğa, partisiz devrimciliğe reddiye olmuş ve taktığı kızıl fularının hakkını vererek gerçek dünyanın içerisinde devrim silahına sarılmıştır? dedi.
Rakka'da IŞİD'e karşı savaşta yaşamını yitiren MLKP savaşçısı Ayşe Deniz Karacagil'in ölümünün üzerinden bir yıl geçti. Rojava'da bulunan yoldaşları, gönderdikleri mektupla, Ayşe Deniz Karacagil'i andı. 
 
Zafer Çiya, mektubunda, Rakka'da yaşamını yitirmesinden iki gün önce gördüğü Destan Temmuz parti isimli Ayşe Deniz Karacagil'i şöyle anlattı: 
 
“Gün batmakta iken, son kez görüyorum bu güneşi demeden ve hatta doya doya bakmadan ışıl ışıl salkımlarına, yürüyünce bir kadın ölüme; işte tam o an yüzlerce, belki binlerce kadın filizlendi. Kimi acısıyla bilendi bunun, kimi gerçekliği ile örselendi. Coşkusu ve militanlığı ile yazıldı böyle bir Destan. Yani 33 yoldaşı ile birlikte “Temmuz”. Yani umut, gelecek, özgürlük. Yani, Rojava devrimini canlarıyla selamlayan ve yücelten Pirsus şehitlerinin intikam andı olup cephelere koşan Destan Temmuz.  
 
27 Mayıs öğle saatleri;  Rakka şehir merkezine son bir kilometre kala, son köy ve son operasyonlar. Mevzimizde bekliyoruz. Telsizlerden anons geldi ; “size doğru bir motorsiklet gelmekte, bir yanlışlık olmasın, yoldaşlardır” diye.  Lojistik geliyordur kanısıyla beklemeye başladık uzaktaki motorun sesini. Gittikçe yaklaşan sesle beraber, üzerindeki yoldaşlar daha da belirginleşti. Bir sorun var, bu gelen bizim lojistikçi değil. Yüzü kapalı, ellerinde yarım parmak eldivenleri ile motorunu maviliklere süren biri. Biraz şüphelensek de, anonsu esas alıyoruz. Motorun üstündekinin kim olduğunu, yaklaşınca yüzünü açıp kocaman gülümseyişiyle bize merhaba deyince anlıyoruz. Gelenin Destan Yoldaş olduğunu görüyor ve kahkahaları basıyoruz. Meğer bu son görüşmemizmiş. 
 
Gidecekleri operasyondan bahsederken bir yandan da bize Rakka’da buluşma hayallerinden söz ediyordu. Kent merkezinde karşımızda görünen binaların en yükseğinin tepesinde marş söyleyecektik. Coşkusuyla, heyecanıyla moralimizi yükseltip, sanki bilircesine bir daha görüşemeyeceğimizi sımsıkı sarıldı bizlere. Motoruna binip, silahı omzunda güneşin batışına doğru süzüldü. Mutlulukla sürdü motorunu maviliklere. Ölüm bile utandı bundan. Omzuna yüklediği 33 yoldaşının hayalleri ile korku saldı düşmana. Aynı inatla ve aynı kararlılıkla dövüştü Gezi’den Rakka’ya. 
 
Bize kalan ise motorunu güneşe sürerek “Destan” yazanları ölümü pahasına yaşatmaktır. Bağlı olduğu idealleri, sınıfsız, sınırsız ve cins ayrımsız bir dünya hayali omuzlarımızda yüklüdür. Gezi’nin barikatlarından geldik. Rakka’da, Efrîn’de, Kobanê’de faşizmle olan savaşımımızı büyüttük. Onlar gibi, Destan gibi, Hasan Ali gibi aynı inatla ve aynı kararlılıkla, bu savaşı zaferle taçlandırana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Şehitlerimizin varlığı ile var olduk. Onların iradesi ve cesaretleriyle de faşizmin korkusu olacağız.”
 
Ruhat Özgür'ün mektubu şöyle:
 
“Özgürleşen ve yaşamını anlamlı kılarak ezilen milyonların savaşçısı olma adımını atan Destan yoldaş bin yılların egemenlik sisteminin doruğu kapitalizmin yörüngesinden koparak, özgür yaşama doğru yönünü çevirmiş, yol gösteren bitimsiz bir ''yıldız'' olmuştur.  Gezi barikatlarından, özgür Kürdistan dağlarına ve oradan Rojava devrimine uzanan ve ölümlüler dünyasından ölümsüzler kervanına katılan bir destan yazmıştır. 
 
Destan yoldaş; kapitalist dünyanın sanal atmosferinde ''muhalif'' olma modasına, örgütsüz solculuğa, partisiz devrimciliğe reddiye olmuş ve taktığı kızıl fularının hakkını vererek gerçek dünyanın içerisinde devrim silahına sarılmış, Marksizm- Leninizmin hem iyi bir öğrencisi hem de öğretmeni olmayı başarabilmiştir. Derinlikli kavrayışıyla, yaşamda ideolojik duruşuyla, teoride ve pratikte bütünlüklü bir devrimci varoluşu sağlama ve bunun kopuşlarını örgütlemede yol gösterici bir ışık olmayı başarabilmiştir. 
 
Destan yoldaşla ilk karşılaşmamız Rakka hamlesinin ilk aşamalarında gerçekleşmişti. YPJ'li yoldaşlarıyla beraber ateş başında coşkulu bir halaydaydı. Mutlu devrimcilik resmedilse belki de en uygun kare Destan yoldaşın o anki hali olurdu. Coşku, sevinç, özgürleşme, savaş hepsinin bileşkesi Destan yoldaşta sadeleşerek ve halayın içerisinde büyülü bir hal alarak dışarıya yansıyordu. Biz hareketli taburlarda bulunuyorduk ve Destan yoldaşın diğer MLKP'li yoldaşlarla beraber suikast biriminde olduğunu o an öğrenmiştik. Suikast birimleri önden ilerleyerek keşif yapıyor, güvenlik alıyor ve hareketli taburlar da onların açtığı yoldan ilerliyordu. 
 
Destan yoldaş bizim de MLKP'li olduğumuzu öğrendikten sonra bulunduğumuz noktaya düzenli olarak gelmeye başlamıştı. Destan yoldaşın her gelişinde taburumuzun ortamı değişir, neşe, umut kaplamaya başlardı. Hamle sürecinin getirdiği stres ve gerginlikler Destan yoldaşın bir gülüşünde kaybolup giderdi. Kurallı, kararlı ve cesur parolamıza uygun davranan bir savaşçı olduğu kadar etrafına yaşama sevinci veren bir enerjiye sahipti. 
 
Mücadele içerisinde şehit düşmenin de bir olasılık olduğunu biliyordu Destan yoldaş. Tıpkı Rojava devrimine canlarını feda eden binlerce savaşçı gibi Destan yoldaş da “biz” olabilmeyi başarmıştı. Devrim ırmağına düşen bir damlanın, nehirleşerek denizlerle bütünleşmesiydi onun öyküsü. Destan yoldaş karşısında ölüm küçülmüş, devrimci değerler ve halklarımızın özgürlüğe açılan kapısında inşa edilen umudun iradesi büyümüştü. Bilinci ve sarsılmaz insan sevgisiyle yürüdü IŞİD karanlığının üzerine. İsmi gibi mücadelesinde de destanlaşarak silinmez izler bıraktı devrim topraklarına. Gezi'den Rojava devrimine uzanan köprünün kızıl fularlı devrimcisi, devrimin yeni insan ve yeni yaşam savaşımında da yol gösterici bir meşale olarak sonsuza dek yaşayacak bir mirasın inşacısı oldu.
 
Anısı anılarımıza, düşleri düşlerimize yol gösteriyor!”
 
Güneş Dilan'ın mektubu ise şöyle:
 
“Bir söz vardır; “İktidar hayatı hedef aldığında, hayat iktidara direniş olur.” Bu sözde Destan yoldaşı bulabilirsiniz. Daha küçük yaşlarda nice "olgun" insanın körelttiği duygularla bakar yaşama. Onunkisi bir çocuğun bakışındaki sadeliktir. Küçüktür fakat dünyanın adaletsizliklerle kurulu bir sisteme mahkum edilmeye çalışıldığını anlayacak kadar olgunlaşmıştır. Sistemi kabul etmeme tepkisi daha o yaşlarda kendisini gösterir. Derken büyümeye başlar ve dünyayı değiştirme arzusu gittikçe artar. Değiştirmenin formüllerini bulmaya çalışır. Örgütlülüğün bir zorunluluk olduğunun ayırdına vardığında yaşamını direnişine göre örme kararı alır. Netleşir, yaşamı ancak faşist iktidarı tehdit ettiği oranda devrimcileşecektir. Bu nedenle, Destan’ı eylemden eyleme koşarken, barikattan barikata ilerlerken görürüz.
 
Direnişiyle düşmanla defalarca karşı karşıya gelmeye başlar. Onu ezilenlerin bir onur bayrağı gibi taktığı kızıl fularıyla Gezi'de görürüz. Ardından Gülsuyu’nda çetelerin ESP'li sosyalistlere karşı gerçekleştirdiği silahlı saldırıda o da hedef alınır. Polis destekli çetelerin attığı kurşunla yaralanır. Elbette Destan yoldaşımız yılmaz, geri adım atmaz. Mücadelesinde bir dönemece denk düşen Gezi ayaklanması onun öncüleşmesine ön ayak olur. Dağlara çıkış serüveniyse yaşamını mücadeleyle bütünleştirme adımıdır.
 
Kısa bir süre de olsa Destan yoldaşla yan yana, omuz omuza savaştım. Rojava’ya gelişinin ilk günlerinde Rakka hamlesine suikast birimiyle katıldık. Hamlenin başından sonuna kadar bitmeyen bir enerjisinin ve eksilmeyen bir düşman öfkesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Uzmanlığımız gereği mevzilenirken deşifre olmamaya daha fazla önem gösteriyoruz. Dolayısıyla askeri kamuflajımız eylemimiz açısından kritik bir önemde. Destan yoldaşın yaratıcılığı mevzi yapımlarında da devreye girer. En anlaşılmayacak, en akla gelmeyecek yerleri, biliriz ki o seçmiştir. 
Askeri alanda ezbere dönüşen kimi kalıplar onun uzağındadır. Askerileşme adına kaba ve tek yönlü olma dayatmalarını tereddütsüzce reddeder. Biliriz ki Destan, hem yoldaş inceliğini ve sevgisini vermede kaygısızdır hem de düşmana duyduğu derin öfkede kabına sığmayandır. Çünkü düşmanını yok edebilmenin hazırlığı oranında askerileşmesinin öncü kadınlarından olacağının bilincindedir. Askerileşmesinde bir üst niteliği olan suikast branşına bu yüzden sımsıkı sarılır.
 
Bizler için hedefimizi şaşmama zorunluluğu onun yaşam parolasına dönüşür. Onun suikastçı kadın kimliğinin hedefi düşmanı salt alnından vurmak değildir. Aynı zamanda yaşamın ana halkalarını görme istencini taşır. Suikast tabiriyle denebilir ki, yaşamı "Tek atış tek sonuç" üzerine kuruludur.
 
Son olarak ifade etmeliyim ki, Destan yoldaşla omuzdaş olmanın mutluluğunu yaşamaktayım. Bu mutluluğu ancak köhneliğe, barbarlığa ve onursuzluğa başkaldıranlar tadabilir. Bu mutluluğu ancak Destan yoldaş gibi özgür yarınlara kanatlanma ısrarı gösterenler yaşayabilir.
 
Eminim ki Destan yoldaş, ardından coşkuyla savaşan ve devrimciliği tutkuyla besleyen bir yaşamın çağrısını yapmıştır. O ve beraber ölümsüzleştiği Hasan Ali yoldaş, özgürlükten ve onurdan yana bir devrimin bayrağını yükselttiler Rakka’da. Onların düştükleri topraklar, IŞİD çetelerinden temizlendi ve yepyeni düşler büyüyor şimdi o coğrafyada. Kadını, erkeği ve Destan’ın çok sevdiği çocuklarıyla Rakka’da yeni bir yaşam kuruluyor. Destanlaşanlar tarih yazıyor. Ve şimdi, o tarihi devrim ateşlerini çoğaltma göreviyle yazmak, bizlere düşüyor.”