25 Nisan 2025 Cuma

Kerem Sison yazdı | Sıradan insanların kahramanlaşması

Her birimiz sadece bir kere yaşayacağız, ikinci bir yaşam hakkı maalesef ki yok hiçbirimiz için. Tam da bu sebepten, bu yaşam haklarını, zor koşullar altında tüm insanlık için eşit, yaşanabilir ve özgür bir dünya inşa etmek için mücadele ederek feda edenler çok özel ve değerlidir. Bu şartlar altında alınan bu karar, eğer adı "ölmek" ise mücadele edenleri normal insanlardan farklı kılar ve ayrıştırır.

İlk örgütlendiğimde, ölümsüzler hakkında bir şeyler duyduğumda çok şaşırmıştım. "İnsan nasıl ölümsüz olur?" diye kendime sordum. Devrimci bir aileden gelmediğim için bu benim devrimci mücadele ve şehitlerle ilk bağ kuruşumdu. Böyle bir durumla ilk karşılaştığımdan doğallığında durumu tam anlayamadım. Ama bana ve içinde bulunduğumuz topluma normal gelmese de hayatlarını bir amaç uğruna feda eden insanlar olduğunu biliyordum. Onun için benim kafamda onların inanılmaz olması sürpriz değildi. "Bir şehit saf, temizdir. Böyle birinin eksikleri olamaz" diye düşündüm. Sonuç olarak zihnimde kendim ile ölümsüzler arasına bir duvar ördüm. Onlar ulaşılmaz, dokunulmaz ideal insanlardı ve ben buna ulaşamazdım. Eğer onları zayıflıkları ile tasavvur etseydim hatıralarını kirletmiş olurdum. Belki kulağa saçma gelebilir ama o dönem böyle düşünüyordum.

Ivana yoldaş için de tıpkı böyle düşünüyordum. Büyülenmiştim. Kendime; böyle bir şey nasıl olabilir, bir insan Duisburg'tan Kürdistan dağlarına devrim, sosyalizm ve bir halkın özgürlüğü için savaşan Türkiye/Kürdistan komünist partisine katılarak nasıl gidebilir? Burada olağanüstü bir şey duruyordu kesinlikle.

Zamanla ölümsüzler üzerine daha çok şey öğrendim. Katıldığım bir anmada, bir yoldaş Ivana'yı anlatırken onun isyankar olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştım. Çünkü beynimde bambaşka bir Ivana hayal etmiştim. Anmadan sonra yoldaşa Ivana ile ilgili yaşamına ve kişiliğine dair sorular sordum. Daha sonra tüm ölümsüzler üzerine sohbet ettik ve bu sohbet kafamda ölümsüzler üzerine çizdiğim tablonun tamamen değişmesini sağladı. Bana, ölümsüzlerimizin de etten ve kemikten oluşan insanlar olduğunu, onların da aynı bizim gibi kastan oluştuğunu ve bizim gibi bir sinir sistemleri olduğunu ve onların da erkek egemen ve kapitalist sistem içerisinde toplumsallaştığını söyledi. Bu söylenenler gözümü açtı. Yoldaş, gerçekte ölümsüzlerimizin eksiklikleri, gerilikleri ve zayıflıkları yokmuş gibi onları kusursuz, hatasız, mükemmel birer varlık olarak anlatmanın, aklımızda onları öyle canlandırmanın doğru olmadığını söyledi. Ölümsüzlerle aramıza böyle bir duvar koyarsak, onlardan öğrenmemizin ve güç almamızın önüne engel koyacağımızı belirtti. Ölümsüzlerimiz dokunulmaz ve ulaşılmaz olsalardı, bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

Böylelikle ölümsüzlerin ulaşılmaz, kusursuz, mükemmel olmadıklarını öğrendim. Aksine benim gibi geri ve ileri yanları, iyi ve kötü özellikleri olduğunu kavradım. Onlar da normal insanlardı.

Bugün biraz daha farklı düşünüyorum. Tabi ki sıradan normal insanlar da değillerdi. Onların yaşamları üzerine ne öğrendiysem; ne kadar fazla anı-yaşanmışlık dinlediysem; onlara dair kafamda bir resim şekillendiyse ve ne kadar devrimci mücadelede yer aldıysam, gözümde bir o kadar anlamlandırabildim ve benim için çok kıymetli ve özel oldular.

Onları kıymetli, özel kılan şey hayatlarında verdikleri kararlarıydı. Erkek egemen kapitalist düzen ve toplumda sabahtan akşama kadar zehirlenirsin; sadece kendini düşünmen empoze edilir, sadece kendin için ne iyiyse onu yapman istenir; çünkü başka türlüsü kabul görmez. Sadece maddelerin, materyallerin sana sağlayacağı yarar görülür. Böyle bir toplumda insanlar için değerli olan sahip oldukları ve kendi canlarıdır. Başka insanlar için canını verebilmek tabi ki bu toplumda yaşayan insanlar için normal değildir.

Her birimiz sadece bir kere yaşayacağız, ikinci bir yaşam hakkı maalesef ki yok hiçbirimiz için. Tam da bu sebepten bu yaşam hakkını, zor koşullar altında tüm insanlık için, eşit, yaşanabilir ve özgür bir dünya inşa etmek için mücadele ederek feda edenler çok özel ve değerlidir. Bu şartlar altında alınan bu karar, eğer adı "ölmek" ise mücadele edenleri normal insanlardan farklı kılar ve ayrıştırır.

Devrimci mücadelede şehit düşen yoldaşlarımı düşünüyorum da bu yolda bir gün böyle ölümsüzleşeceklerinin bilincindeydiler. Ölümsüzleşen yoldaşlar bu ihtimali göze alarak mücadele etmeye karar verdiler. Onlar buna bilinçleriyle karar verdi; kendi hayatlarını feda ederlerse diğerlerinin de onların mücadelesini geliştirip devam ettireceğine inançları tamdı. Devrim ve sosyalizm için olan bu uzun soluklu yolda, şehit düşseler bile adım atmaya bilinçleriyle karar verdiler. Adım attıkları yolun yoldaşları tarafından zaferle taçlandırılacağının inancıyla adanmışlıklarının sebepsiz olmadığına inandılar.

Sadece ölümsüzlerimizi andığımız kasım ayında değil, mücadelemizin her anında onların mücadelelerini yarım bırakmayacağımızın sözümüzü yineliyoruz. Söz veriyoruz; hayallerinizi, hayallerimizi gerçek kılacağımıza.

Ölümsüzlerimizden güç alarak bunu pratiğimize yansıtabilmeliyiz. Her yoldaş kendine sormalı; Ölümsüzlerimize layık olabiliyor muyuz? Devrimin kazanılması için her olanağı denedim ve her fırsattan faydalandım mı? Yoldaşıma göre kendime daha mı liberal davrandım? Gerçekten kararlı mıyım? Daha fazlasını yapamaz mıydım? Yapamaz mıydık?

Bazen ölümsüzlerimize sanki rapor veriyormuşum gibi düşünüyorum. O zaman kendimi ve pratiğimi doğru ve derinlikli eleştiri ve özeleştiriye tabi tutuyorum. Kendimi ve yoldaşlarımı nasıl geliştirdiğime bakıyorum, mücadelemizin düzeyini, niteliğini nasıl yükseltebileceğimi ve başkaca hangi katkıları sunabileceğimi düşünüyorum. Zorluklarla karşılaştığım zaman onları düşünüyorum ve bana güç veriyorlar.

Mesela Ivana yoldaşı düşünüyorum, onun da benim gibi zorlanmaları oldu mu, hangi olumsuz, geri özellikleriyle savaştı ve bunları nasıl çözüme kavuşturdu? Gelişimini yönetmek için hangi araç ve yöntemi daha iyi buldu, bugün beni nasıl eleştirirdi diye kendime soruyorum.

Ölümsüzlerimiz sadece kasım ayında değil, bütün bir yıl, hayatım boyunca aklımda olacaklar ve bana eşlik edecekler, yol gösterecekler. Onlara yoldaş olabilme onurunu daima yükseklerde tutacağım.