18 Nisan 2024 Perşembe

Kaldıraç: Baskılara, tehditlere boyun eğmeyeceğiz

Okurları Oğuzhan Kul'un polisler tarafından tehdit ve ajanlık dayatmasına maruz kaldığını duyuran Kaldıraç, bu çabaların nafile olduğunu söyleyerek Kul'un başına gelecek her şeyden İstanbul Emniyeti ve Valiliğin sorumlu olduğunun altını çizdi.

Kaldıraç, üyelerine dönük polis tehdidi ve ajanlaştırma saldırılarına ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıya çok sayıda Kaldıraç okuru, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Birleşik İşçi Hareketi (BİH), Devrimci Parti, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), Yeni Dünya İçin Çağrı, DK-DER katıldı.

Basın açıklamasını okuyan Ülkü Gündoğdu, burjuvazi ve devletinin tarihini ortaya çıkışından bu yana imha, inkar, asimilasyon, yalan, katliam ve kanla yazdığını ve bunun tüm dünyada aynı olduğunu söyledi.

"Tüm dünyada, emek ve sermaye sınıfları arasındaki ilişkide burjuva sınıfı, devleti ve kolluk güçleriyle, sömürüsünün devamı için bu düzene karşı mücadele eden devrimcileri, işçileri, halkları, öğrencileri, kadınları velhasıl muhalefet eden herkesi daha fazla baskıyla, şiddetle korkutmaya, sindirmeye çalışıyor" diyen Gündoğdu, bunun nafile bir çaba olduğunu söyledi.

Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Kaldıraç okuru Oğuzhan Kul'un sivil polislerce baskı ve tehdit edildiğini söyleyen Gündoğdu, yaşananları şöyle anlattı: "20 Mayıs Cumartesi günü saat 15.30 sularında Beşiktaş Barbaros Bulvarında 2 sivil polis tarafından 'rutin GBT kontrolü' denilerek önü kesilen dergi okuru ortağımız tehdit edilmiş, ajanlaştırma saldırısına maruz bırakılmıştır. Ortağımız, bir yandan 'Maddi olarak zor durumdasın, sana yardımcı olabiliriz', 'Evini özel harekatla da basabilirdik, güzelce konuşmak istedik', 'Toplumsal olaylara karışmışsın, ailene haber vereceğiz' gibi bilindik cümlelerle korkutulmaya çalışılırken, diğer taraftan 'Biz seni zaten takip ediyoruz, o pankart asılırken sen de Beşiktaş'taydın, astığını kabul et', 'Seninle tekrar görüşmek istiyoruz, bize sinyal ver biz alırız' denilerek muhbirlik dayatılmıştır. 18 Mayıs'ta İstanbul'un 10 bölgesine asılan 'Mahir, İbo, Deniz yolunuzdayız' pankartı gerekçe gösterilerek 'Bundan sonra bu kadar rahat hareket edemeyeceksiniz. İçinizde terör örgütleriyle irtibatı olanlar var.' denilerek dergimiz kriminalize edilmek istenmiştir."

4 gün sonra Oğuzhan Kul'un evinin önüne kadar takip edildiğini ve tekrar sivil polislerce yolu kesilerek ajanlık dayatıldığını söyleyen Gündoğdu, bu saldırıların ne ilk ne de son olduğunu söyledi.

"Biz, 97'de ajanlık dayatmasını kabul etmediği için fakültesinde öldürülen Ali Serkan Eroğlu'nun, Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nde işkencede katledilen Burhanettin Akdoğdu'nunyoldaşlarıyız. Biz bu saldırılardan korkmuyoruz çünkü bu saldırıların devletin kendi korkusunun yansıması olduğunu görüyoruz" diyen Gündoğdu, baskıların, işkencelerin, dayatmaların kendilerini yıldıramayacağının altını çizdi. Gündoğdu, Kul'un başına gelecek her şeyden İstanbul Emniyeti, Valilik ve iktidarın sorumlu olduğunu söyledi.

Kul ise, "Devlet üzerine düşen görevi layıkıyla yapmaya çalışıyor. Biz de devrimciler olarak üzerimize düşen görevi layıkıyla, daha da yükselterek mücadeleye devam edeceğiz. En nihayetinde de biz kazanacağız" dedi.