17 Aralık 2025 Çarşamba

Kadınlar Ankara'da bütçeye ilişkin eylem yaptı

Bütçeye ilişkin Ankara'da eylem yapan kadınlar, savaş politikalarının süreceğinin işareti olduğunu kaydetti. Kadınlar,  "Türkiye'nin sınır ötesi askeri varlığına, militarizme ve silah ticaretine ayrılan kaynak geri çekilmeli; bütçe kadınlar için, halk için, toplumsal refah için kullanılmalıdır" dedi. 

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi, "Kadınlar eşit ve adil bir bütçe istiyor" talebiyle Ankara'da sokağa çıktı. Yüksel Caddesinde polis arabalarıyla kapatılan İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Çok sayıda kadının katıldığı açıklamada "Kadınlar barış diyor yaşam bütçesi diyor" pankartı açılırken; sık sık  "Aileye değil kadınlara bütçe", "Savaşa değil eğitime bütçe", "Jin jiyan azadî", "Jin şer naxwazi aşitîyê dixwazi" sloganları atıldı.

'KADINLARA YÖNELİK SAVAŞ  SUÇLARININ SÜRECEĞİNE DAİR BİR GÖRÜNÜM'
Basın metnini okuyan Hazal Battaloğlu, 2026 yılı merkezi yönetim bütçesinin Mecliste onaylanmaya başlayacağını hatırlattı. Battaloğlu, kağıt üzerinde "güvenlik" adıyla tanımlanan kalemlere ayrılan payın yeni bir savaş ekonomisinin resmi olduğunu söyledi. Battaloğlu, "Yalnızca savunma harcamalarına 1 trilyon 202 milyar lira, iç güvenlik için 953 milyar lira ayrılarak 2 trilyon 155 milyar liralık bir savaş bütçesiyle yıla giriyor. Bu, toplam bütçenin yüzde 11'ine denk geliyor. Bölgede artan gerilimlerin, sermayedarların ve devletlerin uluslararası rekabetinin içerisinde Türkiye'nin 'güvenliğe' ayırdığı bütçe, iktidarın yaşamlarımız pahasına kendi çıkarlarını nasıl öncelediğini gösteriyor. Kürt halkına karşı yürütülen savaş on yıllardır hayatlarımızı şiddet, ırkçılık, militarizm ile kuşatmışken, savaşa ayrılan bütçenin artması AKP'nin dünden farksız biçimde savaş politikalarını sürdüreceğine işaret. Bu tablo, kadınlar açısından yalnızca ekonomik değil; militarizm, savaş ve patriyarka bileşiminde kadın yoksulluğunun, erkek şiddetinin, bilhassa kadınlara yönelik savaş suçlarının süreceğine dair bir görünüm" dedi.

'KADINLARIN YAŞAMLARINDAN ÇALINIYOR'
Savunma sanayisinin 2002'de beş milyar dolardan bugün 65 milyar dolarlık bir endüstriye dönüştüğünü söyleyen Battaloğlu, her tankın her SİHA'nın her "yerli üretim" açıklamasının kadınların yaşamlarından çalınan olduğuna dikkat çekti. Battaloğlu, savaş ekonomisinin doğrudan kadınların hayatlarını daraltan bir politik tercih olduğunu söyleyerek, "Türkiye'nin sınır ötesi varlığı artık kalıcı. Özellikle Afrin ve İdlib'e aktarılan paraların farklı bakanlıkların, belediyelerin ve kurumların bütçelerine 'personel gideri', 'yardım' ve 'teknik destek' gibi başlıklarla dağıtılması, savaş maliyetlerinin halktan gizlenmesi anlamına geliyor. Bu 'gizli bütçe', hem askeri varlığı hem de savaş ekonomisini büyütüyor. O halde soruyoruz: Savaş kimleri zenginleştirdi?  Bütçe görüşmelerinin hemen öncesi,  Irak tezkeresine Meclisten onay çıkması ve bütçede savaşa ayrılan miktar beraber düşünüldüğünde, savaş endüstrisinin başını tutanlar zenginleşirken; bölge halklarına reva görülenin yoksullaşma, şiddet ve geleceksizlik olduğu çok açık. Bizler buna sessiz kalmıyoruz. Dışişleri Bakanlığının bütçe teklifinde Afganistan ve Suriye'ye dair destek hedefleri de yer alıyor. Afganistan'da Taliban, Suriye'de HTŞ; her iki yapının da ortak özelliği kadınları yok sayması ve  köleleştirmesi…  Sınırları aşan kadın dayanışmamızla bir kez daha halkları, kadınları hedef alan bu saldırgan politikaların tam karşısında duruyoruz" ifadelerini kullandı.

'SU BİR SAVAŞ ARACI OLARAK KULLANILIYOR'
Tarım ve Orman, Enerji, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlıklarının 2026 bütçe teklifleriyle maden ocakları, petrol sondaj kuyuları, güvenlik adı altında ağaç kıyımları, kentsel dönüşüm, milli park politikaları ile su varlıklarına, tarıma ve hayvancılığa, orman ekosistemine, yerel kültüre, yaşam biçimine yönelik açık bir savaş açıldığına dikkat çeken Battaloğlu, "Bir yandan halkın yaşam alanları talan edilirken, ekolojik tahribat yoluyla toplumsal hafıza bir kez daha silinmek isteniyor. Diğer yandan denetlenebilir, izlenebilir ve kontrol edilebilir yeni mekanlar yaratılıyor. Suya adil erişimin engellenmesi, suyun metalaştırılmasına ve siyasi sınırlarla kısıtlanması; beraberinde suyun bir savaş aracı olarak da kullanılmasının en önemli göstergesi" dedi.

'KADINLAR İÇİN AYRILAN PAY SADECE 7 MİLYAR 997 MİLYON LİRA'
"İktidarın aile yılı ilan etmesinin kadınların bireysel haklarının aileci bir ideolojiyle gölgelenmesi anlamına geliyor" diyen Battaloğlu, "Aile yılı" kapsamında evlenenlere faizsiz kredi, çocuk doğuranlara maddi desteğin kadınlara yönelik sosyal politikanın evlilik ve doğurganlık koşullarına bağlanan bir teşvik alanına dönüştürüldüğünü söyledi. Battaloğlu, "Bu yaklaşım boşanmış, yalnız yaşayan, şiddetten kaçan, çocuksuz kadınları bütçe dışına itiyor; kadın ancak 'aile içinde' tanımlandığı ölçüde kamusal bir karşılık bulabiliyor. Bireysel hakları, özgürlüğü, ekonomik bağımsızlığı geriye itiliyor. Sonuç olarak; 2026 bütçesinde 'Kadının Güçlendirilmesi' için ayrılan pay sadece 7 milyar 997 milyon lira. 'Ailenin korunması' için ayrılan miktar ise bunun neredeyse üç katı: 21 milyar 804 milyon lira. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu bütçe ile 'Aile Yılı' kapsamında kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik saldırı politikalarının yol haritasını belirledi" diye kaydetti.

'KADINLARIN EKONOMİK GÜÇLENMESİNİ SAĞLAMAKTAN ÇOK UZAK'
Cuma hutbelerinde kadınların yaşam hakkını, miras hakkını ve beden bütünlüğünü hedef alan fetvalar okunduğunu hatırlatan Battaloğlu, Diyanetin 2026 yılı için teklif edilen bütçesinin 174 milyar 300 milyon liraya çıkarıldığını belirtti. Bu rakamların devletin kadınları güçlendirmekten öte aileyi, dini kurumları ve militarizmi merkezine aldığını; kadınların yaşamlarının "kutsal ailenin güçlendirilmesi" söylemiyle çembere alındığını, savaş bütçesi ile kapitalizm-militarizm-erkek ve devlet şiddeti ile nasıl kuşatıldığının gösterdiğini vurguladı. Battaloğlu,  "Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının kamuda kullanılmasını yasaklayan iktidarın kadınlara vaat ettiği 'fırsat eşitliği', kadınların ekonomik güçlenmesini sağlamaktan çok uzak. Kadın erkek fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik bütçe, 'ailenin korunması ve güçlendirilmesi', 'çocukların korunması ve gelişiminin sağlanması' gibi başlıklarla kadınlara yine cinsiyetçi iş bölümünü dayatıyor. Bakanlık protokolleri, İŞKUR, kalkınma ajansları, özel sektör, kooperatifler ve iktidar/sermaye yanlısı STK'lar üzerinden sürdürülen projelerle hem kadın emeği ucuz işgücü olarak sömürülüyor hem de cinsiyetçi roller pekiştiriliyor. Aynı tasarruf uygulamaları ile Sağlık Bakanlığı 2026 yılı toplam bütçesinin yalnızca yüzde 27,54'ü koruyucu sağlık hizmetleri için ayrılırken, kişi başına ise SGK giderleri çıkarıldığında bu rakam 2 bin 605 lira olmaktadır" sözlerini kullandı.

'İŞ GÜCÜNDEN DIŞLANIYOR VE YOKSULLUK KUŞAKLAR BOYUNCA AKTARILIYOR'
Anadilinde sağlık hizmeti alınamaması gibi kadınların sağlık alanında yaşadığı bir çok sorun olduğunu dile getiren Battaloğlu, bu sorunlarla kadınların sağlık hakkının ihlal edildiğini belirtti. Battaloğlu şöyle devam etti:  "Madde bağımlılığının ortaokullara kadar düştüğü Türkiye'de Sağlık Bakanlığı ödeneğinin sadece milyonda 3'ü bağımlılıkla mücadeleye ayrılmıştır. Gençlik ve Spor Bakanlığı ise bağımlılığın gençleri vurduğu gerçeğini görmezden gelip 2026 bütçesine bağımlılıkla mücadeleye dair tek bir kalem eklememiş. Bütçenin yarısından fazlasının savaşa ayrılması, eğitimin maliyetini her yıl artırıyor. Servis, ulaşım, yemek, materyal, barınma ve harç giderleri yükseldikçe yoksul haneler bu yükü taşıyamıyor. Patriyarkal normlar nedeniyle aileler ilk olarak kız çocuklarının eğitiminden vazgeçiyor. Böylece savaş ekonomisinin kız çocukları üzerindeki etkisi çok daha derinleşiyor; okullaşma oranları düşüyor, kız çocukları erken yaşta iş gücüne itiliyor, nitelikli iş gücünden dışlanıyor ve yoksulluk kuşaklar boyunca aktarılıyor."

'SAVAŞIN FAİLİ ERKEK DEVLETLERDİR'
2026 bütçesinin kadınlara daha fazla yoksulluk, daha fazla şiddet ve daha fazla eşitsizlik olarak döndüğünü belirten Battaloğlu, şöyle devam etti: "Kadın istihdamını artırmanın, eşit işe eşit ücretin, güvencesiz istihdamın son bulmasının ve kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelenin yolu; kadınların bedenleri, emekleri ve kimlikleri üzerindeki tahakkümün son bulduğu, barışın toplumsallaştığı bir siyasal çerçeveden geçiyor. Savaş ekonomisinin açtığı bütçe delikleri artan vergilerle kapatılmaya çalışılırken kadınlar sağlığa, eğitime, istihdama ve barınmaya erişemiyor. Biz kadınlar biliyoruz ki savaşın faili erkek devletlerdir; savaşın kazananı silah üreticileri, kaybedeni ise kadınlardır. Her yıl milyarlar-'güvenlik' adıyla harcanırken, yüzlerce kadın devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle erkekler tarafından öldürülüyor. Bu nedenle: Kadınların, LGBTİ+'ların yaşam haklarını ve özgürlüklerini yok sayan bir bütçe, bir politika demokratik olamaz. Türkiye'nin sınır ötesi askeri varlığına, militarizme ve silah ticaretine ayrılan kaynak geri çekilmeli; bütçe kadınlar için, halk için, toplumsal refah için kullanılmalıdır."