25 Nisan 2024 Perşembe

Kadın Devrimi Sempozyumu: Kadın devrimi için kadın önderleşmesi

Avrupa SKB ve genç kadın örgütü Zora'nın düzenlediği "Kadın Devrimi Sempozyu"mu Almanya'nın Frankfurt kentinde başladı. Tek gün ve iki oturumda gerçekleştirilecek sempozyumun ilk oturumunda, "Özgürlük için kadın devrimi" başlığı altında Filipinler, Türkiye, İran ve Kürdistan kadın hareketi, kadın devrimi teorisi ve kadın önderliği konuşuldu.

Avrupa'da yaşayan Türkiye ve Kürdistanlı kadınların örgütlü olduğu Sosyalist Kadınlar Birliği'nin (SKB) ve genç kadın örgütü Zora'nın düzenlediği "Kadın Devrimi Sempozyumu” Almanya'nın Frankfurt kentinde başladı.

Sempozyumun düzenlendiği salona, dünya kadın özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşen kadınların resimlerinin olduğu pankartlar asıldı. Sempozyuma, Avrupa ülkelerinden SKB üyelerinin yanı sıra çok sayıda uluslararası kadın örgütü temsilcisi de katıldı.

Rosa Luxemburg'dan Alaxandra Kollantai'ye, Mirabel Kardeşler'den, Sakine Cansızlara, Arin Mîrkan ve İvana Hoffman'dan Evin Goyî ve Jina Mahsa Amînî'ye kadar kadın devrimi ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenlerin anısına saygı duruşu yapıldı.

YUMLİ: KADIN DEVRİMİ HAYALİNİ GERÇEĞE DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ!
Sempozyum tertip komitesi adına açılış konuşmasını Ayşe Yumli yaptı.

Sempozyumu düzenleme amaçlarını özetleyen Yumli, "Rojava'dan, İran'a, Latin Amerika'dan Afrika'ya, Asya'dan tüm kıtalara kadar kadınlar birbirinden öğrenerek, kapitalist ve erkek egemen sisteme karşı öfkelerini haykırıyorlar. Ancak bu isyanlar, öfkeler, direnişler yetmiyor, daha fazlasına ihtiyacımız var" dedi.

"Kapitalizmi, özel mülkiyet dünyasını ortadan kaldırmadıkça kadının kurtuluşunu tam olarak gerçekleştiremeyeceğimizi biliyoruz" diyen Yumli, cinsel eşitsizliğin, cinsel sömürünün, erkek egemenliğinin, sınıfsal ve cinsel şiddeti her gün yeniden üreten kapitalist iktidarların dinamitlenerek ortadan kaldırılması ile alt edilebileceğini vurguladı.

Kapitalizmin yıkılmasıyla inşa edilecek sosyalizmin inşasının, kadın kurtuluşu mücadelesinde devrimci bir aşama olsa da yetirliği olmadığını ifade eden Ayşe Yumli, "Sosyalizmde kadın devrimi devam etmeli, ikili iktidar, yani proleterya ile birlikte kadın iktidarı da inşa edilerek kadın derviminin sürekliliği güvenceye alınmalıdır" dedi.

Ayşe Yumli, sözlerini şöyle tamamladı: "Kadının kurtuluşu stratejimiz yoksa, kadın devrimi programından yoksunsak buna göre örgütlenmezsek hedefimize, cins ayrımsız bir dünyaya varamayız. Kadın devrimi bir hayaldir diyenlerimiz olabilir. Bu hayal bile bizi heyecanlandırmalı. Bu hayal gerçeğe dönüşebilir. Bu hayalin peşinde koşmak, onu yaratmanın öncüleri olmak, örgütçüleri olmak biz heyecanlandırır."

Ayşe Yumli'nin konuşmasının ardından dünyada kadın mücadelesini anlatan sinevizyonun gösterimi yapıldı.

'ÖZGÜRLÜK İÇİN KADIN DEVRİMİ'
İlk oturum, "Özgürlük için kadın devrimi" başlığı ile yapıldı. Bu bölümde İran, Filipinler, Türkiye ve Kürdistan'daki kadın özgürlük mücadelesi deneyimleri ve kadın devrimi fikri konuşuldu.

Oturumun moderatörlüğünü yapan gazeteci Arzu Demir, kadın devrimi fikrine teorik ve pratik olarak öncülük eden ve mücadelede ölümsüzleşen komünist kadınlar Yeliz Erbay, Ivana Hoffman ve İsyan Tolhildan'ı andı.

'İRAN'DA BAŞLAYAN İSYAN, TÜM DÜNYAYI ETKİLEDİ'
İran Komünist Partisi'nden Marzia Nazari, İran'daki kadın mücadelesi ve deneyimlerini aktardı.

Jîna Mahsa Amînî'nin molla rejimi tarafından katledilmesinin ardından başlayan kadın isyanının sürdüğünü kaydeden Nazari, "Bir deprem gibi. Bu isyanlar İran Devleti'ne karşı başladı ama bütün dünyayı etkiledi. İlk defe İran'da özellikle kadın hareketi, işçi hareketiyle birleşti. İslam Devleti'nin sembolu olan baş örtüsü çıkarıldı ve yakıldı. Öğrenciler, sokaklarda devlete karşı çıktı. Liseliler bu isyan içerisinde büyük bir rol oynadı" dedi.

Nazari, hiçbir baskıcı politika ve hareketin kadın hareketini, eşitlik ve özgürlük talebini engelleyemeyeceğini vurguladı.

İran'daki politik hareketin "kadın, yaşam, özgürlük" talebiyle sınırlı olmadığını kaydeden Marzia Nazari, şöyle devam etti: "İslam cumhuriyeti altındaki kadınlar en temel haklarından maruz kaldı. Seçme ve hareket etme özgürlüğünden, bedenlerini kontrol etme hakkından bile mahrum kalıyor. İran'da 44 yıldır yasalar, hükümet ve işveren el ele vermiş toplumsal alanı kadınlar için cehenneme çevirmiştir. Bu nedenle kadınlar bugün isyanın karşısında yer aldı. Ama hiç bir zaman kadınlar isyanların sessiz kahramanları olmadılar. Kadınlar cesaretin, değiştirmenin sembolü oldu. Jîna Mahsa ayaklanması İslam Cumhuriyeti'nin uygulamalarından bıkan kadınların, halkların ayaklanmasıdır. Baskıdan kurtulmak için halkın isyan etmekten başka çaresi yoktur."

'İRAN'DA KADINLAR İSLAMİ REJİMİ DEVİRECEK, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KURACAK'
Marzia Nazari, "İran'da kadınların özgürlüğü İslami rejimin devrilmesiyle olur. İslami rejimin devrilmesinde kadınlar büyük bir rol oynayacaktır. Bunun devrimci bir şekilde olması için kadınlar her fırsatı değerlendirecektir" diye vurguladı.

Marzia Nazari, "'Kadın, yaşam, özgürlük-jin, jiyan, azadi' devrimci ayaklanması, kadınların her alanda eşitliğinin sağlanması, ifade ve düşünce özgürlüğünün sağlanması gibi talepler bu hareketin gücünün göstergesidir" dedi.

'KADIN DEVRİMİ TEORİSİ, POLİTİKASI VE FİKRİ'
Sosyalist Kadın Dergisi yazarlarından Sultan Ulusoy "Kadın devrimi teorisi, politikası ve fikri" üzerine sunum yaptı.

Kadın özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşenleri anarak konuşmasına başlayan Ulusoy, şöyle devam etti: "Kapitalizmde erkek egemenliği iç içe geçmiştir. Erkek egemenliği, sırtını sermaye egemenliğine, kapitalizme dayamıştır. Her gün bu egemenliğini yeniden yeniden üreterek, kadın cinsi üzerinden bir baskı aygıtı haline gelmiştir. Erkek egemenliği tepeden tırnağa bütün alanlarına sirayet etmiş bir yapı vardır."

Ulusoy, tepeden tırnağa, her alanda örgütlü bir sistem olan erkek egemenliğinin, hangi sınıftan olursa olsun kadın cinsini baskı altına aldığını kaydetti.

'ERKEK EGEMENLİĞİNİ KADIN DEVRİMİ PROGRAMIYLA YENİLGİYE UĞRATIRIZ'
Ulusoy, "O halde, karşımızda olan böylesine örgütlü olan bu maddi güce karşı sadece reform mücadelesi yürüterek, günlük yaşamımızı değiştirecek mücadelelerle yetinebilir miyiz? Erkek egemenliğini alaşağı edebilir miyiz? Reform çerçevesinde tarif edebileceğimiz bütün talep ve sözler önemlidir elbette ancak yeterli değildir. Tüm bunlar erkek egemenliğini sadece sınırlar, belli bir noktada tutabilir" dedi.

Sosyalist Kadın dergisi yazarı Ulusoy, "Erkek egemenliğine karşı nasıl bir programla mücadele yürütmeliyiz?" sorusunu şöyle yanıtladı: "Hem erkek egemenliğine, hem de onun sırtını dayadığı sermaye düzenini ortadan kaldırmalıyız. Devrimci bir program uygulamalıyız. Bu program kadın devrimi programıdır. Kadın devriminin programı, devrimci programdır. Peki, kadınlara nasıl bir görev düşüyor? Sadece erkek egemenliği ve değişik görüngülerine değil, bir bütün olarak sistemin tamamına karşı mücadele edeceğiz ve bunu kadın devrimi programı çerçevesinde yapmalıyız. Böyle olduğunda bir kadın ayaklanması, isyanı olmaktan öteye geçer. Bir devrim olur."

'ERKEK EGEMENLİĞİNİ VE TOPLUMSAL DAYANAKLARINI ORTADAN KALDIRACAK BİR DEVRİM GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ'
Toplumsal devrimin, kadın devrimi ile mümkün olduğunu kaydeden Ulusoy, "Bu kolay ve basit değil. Çünkü bu aynı zamanda kadınlar bakımından çifte bir sorun ve çifte bir önderleşme iddiası taşıyor. Erkek egemenliğini ve toplumsal dayanaklarını ortadan kaldıracak bir devrim gerçekleştirmeliyiz" dedi.

"Sosyalizm, kadının özgürleşmesi bakımından çok ileri bir süreçtir ancak köklü bir çözüm değildir" diyen Ulusoy, "Özel mülkiyetin, mülkiyet ilişkilerinin sürdüğü bir sistemde özgürlüğümüz tamamen sağlanmaz. Zor araçlarının kullanılmadığı, kadınların elinde olmadığı hiçbir devrim başarıya ulaşamaz, bu devrim, kadın devrimi haline de gelmez. Tarihsel olarak deneyimlerimiz var. Kadın devriminin gerçekleşmesinin ve güçlenmesini sağlayacak olan da kadın önderleşmesidir. Çifte sömürü ve baskıya maruz kalan kadınlar olarak, daha çok çalışmalıyız. Önderleşmeliyiz. Hem  cinsimizin kurtuluşu, hem de toplumsal mücadele içerisinde önderleşmeliyiz. Bu ikisini aynı anda gerçekleştiremezsek, kadın devrimini de gerçekleştiremeyiz" dedi.

FİLİPİNLER'DE KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ
Uluslararası Kadın Ağı'ndan Likly, Filipinler'deki kadın özgürlük mücadelesine ilişkin sunum yaptı.

Filipinler'de kadın hareketinin sınıf temelli olduğunu, kadınların kendi ve tüm toplumun özgürlüğü için mücadele ettiğini kaydeden Likly, "Ulusal demokratik devrim yürütüyoruz. Demokratik bir devrimdir, faşizme karşı geniş halk kitlelerinin taleplerini savunur. Sosyalizmin kadınları eşitsiz kılan koşulları ortadan kaldıracağına inanıyoruz" dedi.

LGBTİ+ hareketinin de önemli bir yerde durduğunu kaydeden Likly, "Filipinler'deki kadınların ve LGBTİ+'ların büyük bir çoğunluğu köylüdür. Üretenlerin, yönetmesi için mücadele ediyorlar" diye konuştu. Uluslararası Kadın Ağı'ndan Likly, "Elele verelim, emperyalizme karşı sosyalizm için birlikte mücadele edelim" çağrısıyla konuşmasını bitirdi.

'KÜRT KADIN HAREKETİNİN TARİHİ VE BUGÜNÜ'
Kürt kadın hareketinden Melike Yaşar, Kürdistan kadın hereketinin tarihsel arka planı ve geldiği noktaya ilişkin konuştu.

Yaşar, Sakine Cansız'dan Evîn Goyi'ye Kürt kadın hareketini büyüten ve bu devrimde ölümsüzleşen kadınlarını andı.

Rojava devriminin bir kadın devrimi olduğunu belirten Yaşar, "Kürt kadın hareketi sadece silahlı mücadele değildir. Silahlı mücadele, mücadelemizin sadece yüzde 10'unu oluşturuyor. Silahlı mücadele, devrimin olmazsa olmazıdır ancak asıl mücadelemiz kendimizi ve toplumumuzu değiştirmektir. Alternatif zihniyet oluşturmak, kendi araç ve yöntemlerimizi oluşturmak asıl devrimimizdir. Erkek egemenliğine karşı değiştirdiğimiz her şey, kadın devrimimizin yapı taşıdır" dedi.

'KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMADAN KÜRDİSTAN DEVRİMİ OLMAZ'
"Mücadele ettiğimiz sistemin karşısına kendi sistemimizi yaratmaya çalışıyoruz" diyen Melike Yaşar, bunun bedeller isteyen bir mücadele olduğunu ve bu bedellerin de ödendiğini söyledi. Kadınların, dünya genelinde patriyarkal sisteme karşı mücadeleyi birleştirmesi gerektiğini ifade eden Yaşar, "Bu acil bir gerekliliktir" dedi.

"Bizim bir rolümüz yok Kürdistan devriminde, devrimi yapan biziz" diyen Yaşar, Kürt kadın hareketinin, 1990'ların başından beri ordulaşma perspektifini oluşturduğunu, "kadın özgürlüğü olmadan Kürdistan devrimi olmaz" dediklerini kaydetti.

Kürt kadın hareketinden Melike Yaşar, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ulusal kurtuluş devriminden önce bir kadın devrimi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Kadının özgürlüğü, toplumun özgürlüğü bu nedenle bizim için önemlidir. Her alanda kadınların gerçekleştirdiği öz örgütlülük bu fikrin sağlamlaştırıcısıdır."

Sempozyumun ilk oturumu, soru ve yanıtların ardından sona erdi.