19 Mayıs 2024 Pazar

İzmir'de Metin Can ve Doktor Hasan Kaya'nın akıbeti soruldu

İHD İzmir Şubesi, 1993'te kaybedilen İHD Elazığ Şubesi kurucularından Metin Can ve Doktor Hasan Kaya'nın akıbeti sordu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, "Kayıplar bulunsun, failleri yargılansın" sloganıyla Konak eski Sümerbank önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
 
Açıklamaya HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, Barış Anneleri Meclisi ile çok sayıda kişi katıldı. İHD Şube Başkanı avukat Zafer İncin'in basın metinin okunduğu açıklamada, Şubat 1993 tarihinde Elâzığ'da kaybedilen ve bir daha kendisinden haber alınamayan İHD Elazığ Şubesi kurucularından Metin Can ve Doktor Hasan Kaya'nın akıbetini soruldu.
 
'ÖLÜMLE TEHDİT EDİLDİ'
 
Avukat İncin, 15 Şubat 2018 tarihinde yaşamını yitiren İHD kurucularından Sacide Çekmeci ve 21 Şubat 2013 tarihinde yaşamını yitiren Cumartesi Annelerinden Berfo anayı andıklarını söyledi. Avukat İncin, 21 Şubat 1993'te Elazığ'da İHD Elazığ Şube kurucularından Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya'nın kontrgerilla tarafından birlikte kaçırıldığını hatırlattı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 28 Mart 2000 tarihli kararındaki ifadelere göre, Can ve Kaya'nın bir süre ölümle tehdit edildiğini belirten avukat İncin, polis tarafından takip edildiklerini söyledi.
 
'AÇLIK GREVİ EYLEMİ BAŞLATILDI'
 
20 Şubat 1993'te Metin Can'ın yaşadığı apartmana gelen iki kişinin komşularına Can'ın nerede olduğunu sorduğunu dile getiren avukat İncin, şöyle devam etti: "Aynı akşam, Can'ı evindeki telefonundan arayan bir kişi, daha önce evine geldiklerini ama kendisini bulamadıklarını, en kısa zamanda görüşmek istediklerini söyledi. Ertesi gün, Metin Can ofisindeki telefonundan randevulaştığı bu kişilerle bir kahvede buluştu. Adamlar kasabanın dışında yaralı bir PKK üyesinin olduğunu söylediler. Metin Can ve Hasan Kaya yaralı adamı tedavi etmek üzere Elazığ'ın dışındaki Yazıkonak (Vartatil) köyüne doğru yola çıktı. Giderken Can eşine kısa sürede geri döneceklerini söyledi. O gece Can ve Hasan geri dönmedi. 22 Şubat gece yarısı, Metin'in eşi Fatma Can bir telefon aldı. Telefondaki kişi Metin ve Hasan'ın öldürüldüğünü söyledi. Fatma Can, başka bir İHD Elazığ Şubesi üyesi olan Şerafettin Özcan'la birlikte Emniyet Müdürlüğüne ve Savcılığa giderek eşi Metin'in ve arkadaşı Hasan Kaya'nın kaybolduğunu bildirdi. 22 Şubat 1993'te akşam saatlerinde Hakkı Özdemir Yazı Konak'taki ofisinin karşısında şüpheli bir şekilde duran bir araba görüp polise bildirdi. Polisin araştırması sonucunda bu arabanın Hasan Kaya'nın kardeşine ait olduğu anlaşıldı. Arabanın bulunmasıyla, en başta yakın akrabaları ve dostları olmak üzere, halk tarafından SHP Elazığ İl binasında açlık grevi eylemi başlatıldı."
 
'ELAZIĞ VALİLİĞİNE BULUNSUN DİYE DİLEKÇE VERDİ'
 
Avukat İncin, dönemin İçişleri Bakanı ve Aydın Milletvekili İsmet Sezgin'le görüşmek üzere, Metin Can'ın doktor eşi Fatma Can'ın İHD tarafından oluşturulan bir heyet ile birlikte Ankara'ya gittiğini söyledi. Bakan'ın, "Siz hiç endişe etmeyiniz, aldığımız duyuma göre eşiniz bir-iki gün içinde evine dönecektir" sözlerini hatırlatan avukat İncin, heyettin Elazığ'a geri döndüğünü vurguladı. 24 Şubat günü, Elazığ'daki SHP parti binasının önünde eski bir çanta bulunduğunu aktaran avukat İncin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çantada iki çift ayakkabı vardı. Metin'in ağabeyi Tekin Can, ayakkabılardan birinin kardeşine ait olduğunu tanıdı. Fakat ağabeyi Hüseyin'in ifadesine göre diğer ayakkabı Hasan Kaya'ya ait değildi. Aynı gün, Elazığ Sulh Ceza Mahkemesi Savcıdan Metin Can'ın evini arayan kişinin belirlenmesini istedi. Hasan'ın babası Ahmet Kaya, Elazığ Valiliğine oğlunun bulunmasını talep eden bir dilekçe verdi.
 
POLİS TARAFINDAN GÖZALTINA ALINIRKEN GÖRÜNDÜ
 
"27 Şubat 1993'te Tunceli'ye 12 kilometre uzaklıktaki Dinar köprüsünün altında bulunan iki cansız bedenin Hasan Kaya ve Metin Can'a ait olduğu anlaşıldı. Tunceli Devlet Hastanesinde otopsi yapıldı. Hasan ve Metin'in elleri bağlanarak başlarından vurulduğu belirlendi. 8 Mart 1993'te Metin'in eşi Fatma Can, Elazığ Savcılığı'na giderek kaybolmasından önce eşinin polis tarafından izlendiğini söylediğini belirtti. 11 Mart'ta Elazığ Cumhuriyet Savcısı görevsizlik kararı vererek dosyayı Tunceli'ye sevk etti. 18 Mart'ta Hasan'ın babası Ahmet Kaya, Cumhuriyet Savcısına bir dilekçe vererek oğlunun Yazıkonak'ta telsiz taşıyan sivil giyimli polisler tarafından gözaltına alınırken görüldüğünü bildirdi."
 
'YENİ DELİLLER EKLENEREK TAKİPSİZLİK KARARLARI VERİLDİ'
 
Davanın, değişik illerdeki mahkemelerde görüldüğünü de hatırlatan avukat İncin, şunları söyledi: "Yeni deliller eklenerek ve takipsizlik kararları verilerek devam etti. Dava dosyasına Binbaşı Cem Ersever, Mahmut Yıldırım (Yeşil)  Orhan Öztürk, İdris Ahmet ve Mesut Mehmetoğlu'nun adları da girdi. İç hukuk yolları tıkanınca Hasan Kaya'nın kardeşi Mahmut Kaya AİHM'e başvurdu ve Hasan'ın devlet tarafından hukuk dışı şiddete maruz bırakıldığını ifade etti. AİHM, Hasan Kaya'nın yaşam hakkının korunamadığına ve sözleşmenin 2. maddesinin esas ve usulden, işkence yasağını düzenleyen 3. maddesinin ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinin ihlal edildiğine hükmederek Kaya'nın ailesine tazminat ödemeye mahkum etti. Yıllar sonra JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan da Hasan Kaya ve Metin Can'ın zorla kaybedilmesinden Yeşil Kod adlı Mahmut Yıldırım ile Hazrolu olarak da bilinen Mesut Mehmetoğlu'nun sorumlu olduğunu anlattı. Kayıplar bulunsun failler yargılansın."