18 Mayıs 2024 Cumartesi

İnsanlığın yüzünü yere düşürmeyenleri hatırlayın

İnsanlığın geleceği seçim meydanlarda katliam görüntüleri izletip halkların acılarını kirli çıkarlarına meze yapıp oy toplayanlara inat, insanlığını yüzünü yere düşürmeyenlerde, kendi hayatlarını başkalarının hayatlarıyla değiştirme erdemine sahip olanlardadır.
Diktatör Erdoğan "İdamı kaldırmakla yanlış yaptık" diye seçim meydanlarında basbas bağırıyor. Malum, 31 Mart yerel seçimleri iktidarı için bir "beka" sorunu. Bunun için de amaca giden her yolu mübah görüyorlar. Halklara her türlü kötülüğü, alçaklığı yapacak, her türlü yalanı söyleyecek kadar dipsiz bir çukurdalar. Meydanlarda salladıkları sadece “idam ipi” değil ki. Yeni Zelanda’da bir neonazi saldırganın gerçekleştirdiği katliamın görüntülerini bile seçim meydanlarında dev ekranlardan izletiyorlar. Yeni Zelanda halklarının izlemekten utanç duyduğu o görüntüleri seçim malzemesi olarak kullanıyor. Erdoğan, Müslüman halkları hedef alan saldırganlığı, kutuplaşma siyasetinin bir parçası olarak kullanmak istiyor. Kendini Müslümanlığın temsilcisi olarak gören Erdoğan’ın katliamı kendisine karşı da yapılmış olarak adletmek gibi izah ve vicdandan yoksun açıklamaları bir yana, Cizre bodrumlarının, Suruç'un, Antep'in, Ankara'nın verilecek hesabı orta yerde dururken, seçim meydanında mangalda kül bırakmamak da düşkünlüğün cilası oluyor.
 
Faşizm işte bu; mutlak sessizlik, vicdan ve akıl tutulması. Hepimizin vicdanını ve aklını teslim almak, ruhlarımızı köleleştirmek ve bizi birer posaya dönüşmek istiyorlar. Başkasının acısına ortak olmak, başkasının sorununu kendinin bilmek, yanlışa “yanlış” demek gibi insanlığın biriktirdiği ne var ise yok etmeyi amaçlıyorlar. Hepimiz kendi yalnızlığımız ve çaresizliğimizle boğularak ruhlarımızı faşizme teslim edelim istiyorlar. Ancak başaramıyorlar. Çünkü faşizmin mutlak sessizliğine teslim olmayanlar hiç de az değil. Leyla Güven’in 7 Kasım’dan bu yana devam eden açlık grevi direnişi, ruhunu, aklını, vicdanını faşizme teslim  etmek istemeyen herkesin umudu değil mi? O’nun açtığı yoldan ilerlemeye başlayan binlerce tutsaktan biri olan Zülküf Gezen, kendi hayatını hepimiz için feda etmedi mi?
 
Zülküf Gezen 30 yaşındaydı. 2007 yılının Ekim ayından bu yana hapishanede tutuluyordu. Saray yargısının ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ettiği yüzlerce yurtseverden biriydi. Bu iktidarın “ölüler ile savaşı”na daha önce defalarca tanık olduk. Bu kez de Zülküf Gezen’in cenazesini ailesinden kaçırdılar. Ancak Amed halkı cenazesine sahip çıkmak için polisin saldırısına direnmekten geri adım atmadı.
 
Leyla Güven Zülküf Gezen’in ardından “Canım hevalim, ben siz ölmeyin diye çıktım bu yola ama sen yüreğime bir kor düşürdün. Senin Amed'e gelişin böyle olmamalıydı. Surlara birlikte çıkacaktık. Sen ne yaptın! Biliyorum sen bu eylemi bizi yaşatmak için yaptın. Senin fedai ruhuna kurban olaydım” mesajını paylaştı.
 
Leyla Güven’in eylemi gibi bu mesajı da geleceğe kalandır.  Ahmet Arif’in dediği gibi “döğüşenler de var bu havalarda/ El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem” dedirten ve direnenleri hatırlatandır.
 
İnsanlığın geleceği seçim meydanlarda katliam görüntüleri izletip halkların acılarını kirli çıkarlarına meze yapıp oy toplayanlara inat, insanlığını yüzünü yere düşürmeyenlerde, kendi hayatlarını başkalarının hayatlarıyla değiştirme erdemine sahip olanlardadır.
 
İnsanlık faşist zorbalığa hiçbir zaman, hiçbir yerde boğun eğmedi, eğmeyecek.
 
Lorenzo Orsetti’yi hatırlayın, hatırlatın. İtalyan devrimciydi. Faşist dinci DAİŞ vahşetine karşı savaşarak insanlığın onurunu yükseltti. DAİŞ’in son kalesinin çöktüğü Deyr El Zor operasyonunda TKP/ML-TİKKO  savaşçısı olarak ölümsüzleşti. Ölümsüzlüğe yürümeden önce geride bıraktığı mektubunda “asla vazgeçmeyin” mesajını bıraktı.
 
“Bunlar zor zamanlar biliyorum, ama sakın vaz geçmeyin, umudunuzu yitirmeyin; asla! Bir an bile.
 
Her şey kaybedilmiş gibi gözükse de kötü şeyler insanlara acı verse de ve dünya dayanılmaz hale gelse de, güç bulmaya devam edin ve bunu yoldaşlarınıza aktarın. Tam da bunun gibi karanlık anlarda bu ışık yardımcı olacaktır. Ve her zaman hatırlayın: 'Bütün fırtınalar küçük bir damla ile başlar.' Siz de bu damla olmaya çalışın. Hepinizi seviyorum ve sözlerimi değerli bulmanızı umuyorum.”
 
Kürt halkının evlatları başta olmak üzere Türkiye ve dünyanın pek çok yerinden yüzlerce genç, DAİŞ vahşetini durdurmak için canını verdi. Alman Ivana Hoffmann’dan Fransız Olivier François Jean Le Clainche’e, İngiliz Anna Chambell’e, Amerikalı Jack Klebs’ten Ramon Maria Rull Linhoff’a hepsi insanlığın özgür bir dünya umudu için savaştı.
 
İnsanlık onlara hayat borçlu.
 
Bu borç nasıl ödenecek?
 
Yanıtı ortada.
 
Geride kalanların yaşamasını sağlayarak, umudu büyüterek, direnişi sürdürerek.