20 Kasım 2025 Perşembe

İHD'den çocukların hakları için kentlerde eylem

Çocuk haklarına ilişkin kentlerde basın toplantısı yapan İHD Çocuk Hakları Komisyonu, çocukların hakları olan bireyler olduğunu kaydetti. Eylemlerde, "barışın konuşulduğu ve talep edildiği bugünlerde çocukların da barışın öznesi olduğunu ve barışçıl ortamlarda yaşamaları gerektiği"nin altı çizildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Çocuk Hakları Komisyonu, şubelerde basın toplantısı düzenledi. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününde çocukların yaşam hakkı, güvenliği ve geleceği için acil sorumluluk çağrısı yaptı. İskenderun, Adana, Diyarbakır, başta olmak üzere kentlerde yapılan eylemlerde; "Çocuk hakları insan haklarıdır" pankartları açıldı, katledilen çocukların fotoğrafları taşında, adalet istendi.

'ÇOCUK, HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİ OLAN BİR BİREYDİR'
Çocukların 2025 yılı itibarıyla savaş, derin yoksulluk, ekonomik ve siyasal krizler, iklim krizi gibi küresel düzeyde yaşanan sorunların olumsuz sonuçlarına maruz kaldığı belirtilen açıklamada, "Yaşadığımız coğrafya da dünyada olup bitenden muaf olmadığı gibi kendi iç dinamikleri nedeniyle 2025 yılı, hak ihlallerinin derinleştiği, kronik sorunların arttığı, yaşamını kaybeden çocukların rakamlara indirgendiği ve çocukların birçok durumda yok sayıldığı bir yıl olarak yaşanmaktadır. Oysa insan hakları, her bireyin onurlu ve saygın bir şekilde yaşamasını öngörür. BM Çocuk Hakları Sözleşmesinde vurgulandığı üzere çocuk, hakları ve özgürlükleri olan bir bireydir. Yalnızca korunma hakkına değil; kendini gerçekleştirme, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü ile tüm bunları güçlendiren katılım hakkına sahiptir. Bu hak ve özgürlüklere saygı duymak ve onları kabul etmek sözleşmenin temel anlayışıdır. Bugün ise çocukluğun yok edildiği, çocukların yaşamlarının çeşitli biçimlerde saldırı altına alındığı bir dönemle karşı karşıyayız. Çocuklar; derin yoksulluk, siyasal rejimin sorunları, sermaye ve üretim ilişkilerinin yarattığı eşitsizlikler, cezasızlık, şiddet, baskı, çocuk işçiliği, eğitim ve sağlık hakkı başta olmak üzere temel haklara erişimde kısıtlılık, okulda ve sokakta akran şiddeti, işyerlerinde çalıştırılırken ve yurtlarda yaşamını yitiren kız çocuklarıyla birlikte en önemlisi de yok sayılmayla karşı karşıyadır" denildi.

'ÇOCUKLAR İÇİN ONARICI ADALETİN TESİS EDİLMESİ İÇİN MÜCADELE ETMEKTEYİZ'
Devlete, karar alıcılara, yerel yönetimlere, akademiye, demokratik kitle örgütlerine, uluslararası kuruluşlara ve yetişkinlere, yani toplumun tüm kesimlerine sorumluluklarının hatırlatıldığı açıklamada, "Türkiye'de yaklaşık 23 milyon çocuk yaşamaktadır ve pek çok alanda derinleşen yapısal sorunların yarattığı ihlaller öncelikli olarak çocukların yaşam hakkını doğrudan etkilemektedir. FİSA Çocuk Hakları Merkezinin 2025 yaşam hakkı raporu verilerine göre, son on ayda en az 700 çocuk önlenebilir nedenlerden dolayı yaşamını kaybetmiştir. Devletin temel yükümlülüğü, öncelikle çocukları yaşatmaktır. Kürt çocukları, anadilinde eğitim hakkından yoksundur. Çocukların kendi kültürel özellikleriyle gelişmeye devam etmesi temel bir haktır. Anadilinde eğitim hakkının tanınması hem hukuki bir zorunluluk hem de demokratik eşit yurttaşlığın koşuludur. Çocuk işçiliği; sistemin yarattığı yapısal yoksulluk, gelir eşitsizliği, denetim mekanizmalarının zayıflığı ve siyasi tercihler nedeniyle her yıl artmaktadır. Çocukların çalışması ve çalıştırılması yasaktır. Son on yılda yüzlerce çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. Bunların hiçbiri 'kaza' değil, cinayettir. Bir eğitim modeli olarak karşımıza çıkan MESEM'ler tamamen "çocuk emeğinin sömürüsü ve çocuk işçiliğinin üzerini örten bir düzenleme" niteliğindedir. Devletin sermaye ile işbirliği içinde ucuz işgücü yaratmasına olanak sağlayan bir yapı hâline gelmiştir. 505 bin çocuk bu sistemin içindedir. Bu yıl MESEM'lerde yaşamını kaybeden çocuk sayısı en az 71'dir. Bu kabul edilebilir değildir; koşullar acilen değiştirilmelidir ve çocuklar korunmalıdır. Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı hak ihlalleri devam etmekte olup kız çocuklarının bu ihlallerden daha fazla etkilendiği görülmektedir. 6–17 yaş arasında eğitim dışında kalan 611 bin çocuğun yüzde 44,3'ü kız çocuğudur. Kız çocuklarının kardeş bakımı, ev içi iş yükü ve bakım emeği ölçülememekte; okula erişimleri zorlaşmakta; çocuk doğumları, çocuklara yönelik cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki kapsamındaki davalar artmaktadır. Çocuğa yönelik ihmalin, istismarın ve şiddetin boyutları hepimizi dehşete düşürecek şekilde artmaktadır. Bunun birçok nedeni vardır; ancak temel nedenlerden biri devletin ve toplumun çocuk algısı ile cezasızlık pratiğidir. Bu nedenle cezasızlık uygulamalarına acilen son verilmelidir. Cezasızlık bir hak ihlalidir. Ülkede sayısı artan deprem, sel ve büyük yangınların sonuçlarından en çok çocuklar etkilenmektedir. Sevdiklerini ve geçmişlerini kaybeden, yerinden edilen çocuklar yeniden yaşamla bağ kurmakta zorlanmakta; uyuşturucuya, istismara, güvensiz ortamlara daha açık hale gelmekte; eğitim, sağlık, barınma ve beslenme gibi temel haklara erişememekte; ayrıca sistematik ve güçlendirici bir psiko-sosyal destekten mahrum kalmaktadır. Oysa devlet, kriz durumlarında öncelikli olarak çocukları korumak ve güçlendirmekle yükümlüdür. Ahmet Mattia Minguzzi davasıyla birlikte daha görünür hale gelen; çocukların kendini ifade etme biçimi olarak çetelere yönelmek zorunda kalması ve bu yapılar aracılığıyla suça sürüklenmesi, son günlerin en yakıcı sorunlarından biridir. Çocuklar akranları tarafından öldürülerek yaşam hakkı ihlaline uğramıştır. Sistem ne Ahmet'i ne de suçu işleyen çocuğu koruyabilmektedir. Tam tersine, çocuğu dışlayan ve yaşadığı durumun gerçek nedenlerini görmezden gelen bir anlayışla süreç işletilmiştir. Hak savunucuları olarak yıllardır çocuk cezaevlerinin kapatılması, çocuğa özgü bir adalet sisteminin işletilmesi ve çocuklar için onarıcı adaletin tesis edilmesi için mücadele etmekteyiz" ifadelerini kullandı. 

'MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRMELİYİZ'
Çocukların yaşadığı hak ihlallerini ve sonuçlarına dikkat çekilen açıklamada, artık bu duruma dur demek, çocuk hakları konusunda mücadele etmek zorunlululuğu vurgulanan açıklama şöyle devam etti: "Her hak ihlalinin ardında sorumlular bellidir. Bu sorumluları görünür kılmalı, cezasız bırakmamalı ve hak kaybına uğrayan çocukların ve yakınlarının güçlenmesini sağlamalıyız. Devlete sorumluluklarını hatırlatmaya ve bu konuda ısrarcı olmaya devam etmeliyiz. Çocukların hak ve özgürlüklerini korumalı, onları yaşamın eşit ve özgür bireyleri olarak kabul etmeliyiz. Adil, onurlu ve saygın yaşamaları için güçlü ve etkili bir mücadele yürütmeliyiz. Üstelik barışın konuşulduğu ve talep edildiği bugünlerde çocukların da barışın öznesi olduğunu ve barışçıl ortamlarda yaşamaları gerektiğini unutmamalıyız. Bunun için toplumsal, hukuki ve kültürel yapının köklü bir şekilde dönüşmesi yönünde mücadelemizi sürdürmeliyiz."