18 Nisan 2024 Perşembe

İHD İzmir Şubesi: Yetkililer Gökhan Güneş hakkında acilen bilgi vermeli

İHD İzmir Şubesi, bu hafta Güçlükonak katliamının emri verenden, tetiği çekenlere kadar faillerinin yargılanmasını istedi. Kaçırılan sosyalist işçi Gökhan Güneş'ten hala haber alınamadığına dikkat çekilen açıklamada da devletin derhal Gökhan Güneş'in akıbetini açıklamasını istedi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla her hafta yaptığı açıklamayı, bu kez Güçlükonak katliamı faillerinin yargılanması için düzenledi.

Basın metnini okuyan İHD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Deniz Bayrak, iş yerinin önünden zorla kaçırılan sosyalist işçi Gökhan Güneş'i hatırlattı. 90'lı yıllara dönmek ve yeni kayıpların oluşmasını istemediklerinin altını çizen Bayrak, "O nedenle yetkililerden Gökhan Güneş hakkında acilen bilgi verilmesini istiyoruz. Yaşanan hak ihlallerine karşı biz ısrarla, ‘insan hakları, evrensel hukuk ve barış' demeye, hatta haykırmaya devam ediyoruz" dedi.

Bayrak, İHD İzmir Şubesi olarak 25 yıl önce işlenen Güçlükonak katliamının faillerinin belirlenerek emri verenlerden tetiği çekenlere kadar tüm sorumluların yargılanmasını istediklerini kaydetti. 

NE OLMUŞTU?
Tarih 10 Ocak 1996 Şırnak'ın Güçlüknak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yapan askerler, eski koruculardan Abdullah ilhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'u gözaltına aldı.

Taşkonak Jandarma Taburu'na götürülen köylüler işkence ile öldürüldü. 15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir'i de yanına alarak Ramazan Nas'ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburuna gitti. Taburdakiler korucuların gelmesini beklemiyordu. Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı. Başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen özel tim önce minibüsü silahla taradı, atılan roketler sonucunda minibüs ve içindeki 10 ceset kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimlik belirleme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü. 

13 Şubat 1996'da sanatçı ve aydınlardan oluşan Barış İçin Birarada Çalışma Grubu ve İnsan Hakları Derneği yöneticileri Güçlükonak'a gitti ve katliamla ilgili devlet güçlerini suçladı. Ayrıca Genelkurmay hakkında suç duyurusunda bulundu. Katliamı araştırmak için iki kez bölgeye giden gazeteci Celal Başlangıç olayı şöyle anlatmıştı: "Yakılan minibüsteki köylülerin cesetleri tanınmaz halde. Hesap makinaları dahil herşey yanmış. Bir tek kimlikler zarar görmemiş. Olayı soruşturmak için gelen savcı, kimlikleri soruyor. Uzman çavuş cebinden 11 köylünün kimliğini çıkarınca, savcı soruşturmayı bırakıp gidiyor."

Aynı tarihlerde katliamın derin devlet ya da kontrgerilla tarafından yapıldığını öne sürenler yargılandı. Münir Ceylan, Ercan Kanar ve Şanar Yurdatapan'a hapis cezası verildi ama Yargıtay onaylamadı. Dava beraatle sonuçlandı. 12 Temmuz 1996'da askerlerden kaynaklanan yoğun baskıya karşın aileler AHİM'e başvurdu. AİHM Türkiye'yi mahkum etti.

2009 Şubat ayının ilk haftası insan haklarından sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen, 1996 yılı Ocak ayında katliamın devlet eliyle işlendiğini ve JİTEM bağlantılarını açıkladı.