17 Nisan 2024 Çarşamba

İHD İzmir Şubesi Ali Efeoğlu'nun akıbetini sordu

İHD İzmir Şubesi, 5 Ocak 1994'te İznik-İstanbul yolunda kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan İTÜ İnşaat Fakültesi öğrencisi olan Ali Efeoğlu'nun akıbetini sordu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, 5 Ocak 1994'te İznik-İstanbul yolunda kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi öğrencisi olan Ali Efeoğlu'nun akıbetini sordu.

Bu haftaki basın açıklamasını okuyan İHD İzmir Şube Yöneticisi Deniz Bayrak, "Ailesi ve avukatları 24 Ocak 1994'te savcılığa başvurdu. Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne gönderilen başvuru dilekçesi 'kayboldu'. Soruşturma kapsamında kimsenin ifadesi alınmadı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na 9 Şubat 1994 tarihinde gönderilen, Ali Efeoğlu'nun 'siyasi suçlu' olarak arandığının ifade edildiği yazının altında Susurluk kazasında ölen İstanbul eski Emniyet Müdür Yardımcısı ile dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay'ın imzası vardı" dedi.

Avukatlarının 27 Ocak 1994 tarihinde DGM nöbetçi Cumhuriyet Savcısı'na yaptığı başvuruya verilen cevapsa "Belki Kardeşinin Yanına Gitmiştir" olduğunu aktaran Bayrak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen dosya 2008 yılında '15 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu' gerekçesiyle 'kovuşturmaya yer olmadığına' karar verilerek kapatıldığını belirtti.

Bayrak, yaşananları şöyle aktardı: "Özel Harekât görevlisi Ayhan Carkın'ın itirafları ile yeniden başlatılan soruşturmada Özel Yetkili Savcılık olayın 'örgütlü suç kapsamında olmadığını' belirterek görevsizlik kararı verdi ve dosya Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Savcılık dosyayı ilgili olarak 'örgütlü suç' olduğu gerekçesiyle yeniden özel yetkili savcılığa gönderdi. Bu göndermeler sırasında ailenin Bursa'da açtığı davaya; İçişleri Bakanlığı'ndan itiraf gibi bir yanıt geldi. Bakanlık Ayhan ve Ali Efeoğlu'nun öldürüldüğünü kabul ederek 'İdarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmıştır' açıklamasında bulundu. İçişleri Bakanlığı adına Avukat Esra Turan tarafından mahkemeye sunulan dilekçede, "Görev itirazında bulunuyoruz. Zira dava konusu olay idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmaktadır. 'Haksız fiil İstanbul'da meydana gelmiştir. Dava dilekçesindeki beyanlara göre kayıp olduğu iddia edilen kişilerin kabirlerinin İstanbul'da olması nedeniyle dosyanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri'ne gönderilmesini talep ediyoruz' denilmişti. 'Zamanaşımı süresinin fazlasıyla dolmuş olduğunun' da vurgulandığı dilekçede, Ali'nin 'pankart asmak ve yazılama yapmak suçundan yakalandığı' gibi bilgiler de yer almıştı. Devlette devamlılık ilkesi olması gerektiğinden buradan bir kere daha soruyoruz. 'Ali Efeoğu'nun mezarı nerede? Kimler tarafından, niçin kaybedildi?'

"Zaman aşımı adaletin yok olduğu andır. Türkiye'nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerinde 'insanlığa karşı işlenen suçlara zamanaşımı uygulanamaz' denilmektedir. Yakın geçmişimizde yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin bir daha asla yaşanmaması ve adaletin tesis edilmesi için kamu görevlilerince yapılan 'işkence ve kötü muamele', 'öldürme' ve 'kaybetme' suçlarında cezasızlığı besleyen 'zamanaşımı' kaldırılmalıdır. 

"Ali ve Ayhan'ın katledildiği dönemde her yerden katliam ve kayıp haberleri geliyordu. Emniyet'in başında Mehmet Ağar, Necdet Menzir ve Hanefi Avcı isimler vardı. Hiçbiri yargılanmadı. Ağar '1000 operasyon yaptım' dedi. Ali ve Ayhan Efeoğlu kardeşler ve pek çok katledilenler, kaybedilenler de bu operasyonların içindeydi. Benimle mezara gidecek dediği bu '1000 operasyon' eğer Ali bulunursa 999'a düşecek, katilleri hesap verecek yani yargılanacaklar."