6 Mayıs 2024 Pazartesi

İHD İzmir Şubesi 4 aylık hapishane raporunu açıkladı

İHD İzmir Şubesi, kentteki hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporuna göre; son 4 ayda baskıcı ve insanlık onuru ile bağdaşmayan yöntemler giderek arttığına dikkat çekildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, kentte bulunan hapishanelerde son 4 ayda yaşanan hak ihlali raporunu açıkladı.

Sosyal medya üzerinden yapılan açıklamayı İHD şube yöneticisi Barış Işık okudu. Hak ihlalleri raporu Buca Kırıklar F Tipi, Şakran 1, 2, 3 ve 4 No’lu T Tipi, Şakran Kadın Kapalı, İzmir Çocuk Kapalı, Ödemiş T Tipi ve Menemen R Tipi hapishanelerini kapsadığını söyleyen Işık, hak ihlalleri raporunu ilgili kurum ve derneklerle yapılan görüşmeler, tutuklu aileleri ve avukatları tarafından derneğe yapılan başvurular, cezaevlerine yapılan avukat ziyaretleri ve tutuklular tarafından gönderilen mektuplar ışığında oluşturduklarını belirtti. Işık, Adalet Bakanlığı'nın TBMM'ye gönderdiği 2020 bütçe raporunda Türkiye'de 355 cezaevinin bulunduğunu ve 282 bin 703 tutuklunun bulunduğunu hatırlattı. 

HAPİSHANEDE TESTİ POZİTİF ÇIKAN SAYISI GİDEREK ARTTI
İnfaz yasası olarak bilinen "7242 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Meclis tarafından kabul edildiğini hatırlatan Işık, 15 Nisan tarihinde resmi gazetede yayınlandığını belirtti. Kabul edilen yasada hapishanelerdeki hak ihlallerinin azaltıcı yönde hiçbir etki görülmediğini ve tutuklular arasındaki ayrımcılığı daha da arttırdığını ifade eden Işık, son 4 ayda hapishanelerde baskıcı ve insanlık onuru ile bağdaşmayan yöntemler giderek arttığını vurguladı. Işık, tutukluların, her gün onlarca ihlalle karşı karşıya bırakılmaya devam edildiğini belirtti. Hapishanede koronavirüs testi pozitif çıkan tutuklu ve gardiyanlar sayısının her geçen gün arttığı ifade edildi.

HAK İHLALLERİ ARTTI
Işık, hapishanelerde tutukluların bir arada, kalabalık, küçük, hijyenik olmayan koğuşlarda yaşadıkları göz önüne alındığında hijyenin sağlanmasının, kişisel koruyucu tedbir ve önlemlerin alınmasının neredeyse imkansız olduğunu söyledi. Işık, "Koğuşlardaki yoğunluk ve cezaevindeki hareketlilik de göz önüne alındığında salgın hastalığın cezaevlerinde ne kadar hızlı yayılabileceği ortadadır. Raporumuzda yer alan ailelerden ve tutuklulardan gelen bilgilere de bakılacak olunursa cezaevlerinde gereken önlemlerin alınmadığı, uygulamalarda keyfiliğin sağlık hizmetlerinde de yetersizlik olduğu ve hak ihlallerinin gittikçe arttığı görülmektedir" diye ifade etti.

YAŞAM HAKKI KUTSALDIR
Covid-19 ile ilgili bütün kaynaklarda virüsün yayılmasını engellemek için kişisel hijyeni sağlamanın önemine dikkat çekildiğinin altını çizen Işık, "Şunu vurgulamak gerekir ki; insan haklarının başat unsurunu oluşturan yaşam hakkı kutsaldır. Cezaevlerinde giderek artan tecrit uygulamalarının kaldırılması ile işkence ve kötü muamele yasağına aykırı eylemlerin önlenerek sorumlular hakkında etkili soruşturma yöntemlerine başvurulması gerekmektedir" ifadesinde bulundu.

İHLALLER ORTADAN KALDIRILMALI
Işık, Türkiye’de tutukluların tedaviye ulaşma hakları, sağlıklı bir hapishanede yaşama hakları, sağlıklı beslenme hakları ve yasalarda yer alan, hasta olduğunda, tedavisini dışarıda yapması için cezasını erteleme veya serbest bırakılma hakları engellendiğini belirtti. Işık, "Hasta tutukluların ölümüne seyirci kalınmakta, tutukluların tabutla tahliye olmakta bürokratik engeller yasal zorluklar adeta hastalığı da bir işkenceye dönüştürmektedir. Bu kadar hak ihlalinin olduğu bir ortamda insanca yaşamanın mümkün olamayacağından dolayı cezaevleri koşullarının hemen düzeltilmesini ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz" dedi.

Işık, taleplerini şu şekilde sıraladı:
Başvuru ve şikâyetlerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ve derhal gerekli mercilere ulaştırılması sağlanmalı.
Adli ve idari mekanizmalar, yapılan başvuru ve şikayetlerle ilgili etkin soruşturma yürütmelidir.
Cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanmalı.
Tutuklular aile ve dış dünya ile temas hakkı engellenmemelidir.
Tutuklular uluslararası ve ulusal mevzuatın emrettiği şekilde ailelerine ve avukatlarına mümkün olduğunca yakın cezaevlerine sevk edilmelidir.
Gazete, dergi, radyo, kıyafet, mektup ve kitap kısıtlaması ve benzeri çağ dışı yaklaşımlar terk edilmelidir.
Anadilde görüşme, yazışma ve savunma hakları yasal güvence altına alınmalı, keyfi engellemeler kaldırılmalı.
Mekan ve üst aramaları insan onuruna aykırı olmamalıdır.
Adeta tutukluları sindirme araçları haline gelen, disiplin cezalarında insan haklarına aykırı yasal düzenlemeler kaldırılmalı, pratikten kaynaklanan hukuka aykırılıklar giderilmelidir.
Tutuklulara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, tutuklulara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insan onuruna yaraşır bir şekilde bir muamele gösterilmelidir.
Yerel ve uluslararası mevzuat hükümlerine uygun şekilde, "bağımsız" ulusal ve uluslararası heyetlerin etkin denetim mekanizmalarının oluşturulmasının önü açılmalıdır.
Cezaevi hekimi ve tıbbi personelinin İstanbul Protokolü eğitimi almaları sağlanmalıdır.
Tutuklular üzerindeki tecrit uygulamaları derhal kaldırılmalıdır.
Tutukluların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
Tutuklularla ilgili olarak "ayrımcılık yasağına" aykırı düzenleme ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Başta yaşam hakkı göz önüne alınarak sağlığa ve tedaviye erişim haklarının önündeki engeller ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
Pandemi sürecinde Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere bu alanda çalışan kurum ve kuruluşların önerileri dikkate alınarak bu uyarılara uygun önlem ve tedbirler alınıp, düzenli olarak kontrolleri sağlanmalıdır.
Cezaevlerine bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Cezaevlerinin denetiminde başta bağımsız meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılarak, incelemeye açılması sağlanmalıdır.