Hıdır Ali Kılıç yazdı | Alevi halkı katledilirken susmak, katliama ortak olmaktır!

Bugün Suriye'de Alevi halkına yönelik gerçekleşen mezhepçi saldırılar, yalnızca bir bölgesel mesele değil, küresel kapitalizmin ve gericiliğin ortak saldırısının bir parçasıdır. Faşizme, emperyalizme ve mezhepçi şiddete karşı, Alevi halkının direnişini büyütmek, enternasyonal dayanışmayı güçlendirmek ve devrimci mücadeleyi yükseltmek, tarihsel bir sorumluluktur.
Bu topraklarda Alevi olmak, sadece bir inanca sahip olmak değildir. Aynı zamanda zulme karşı direnmenin, haklıdan yana olmanın ve adaleti savunmanın tarihini taşımaktır. Zalimler ne zaman, saraylarındaki saltanatı büyütmek, sömürü düzenini sağlamlaştırmak istese, ilk saldırdığı halklardan biri Aleviler olmuştur. Osmanlı'da Yavuz Sultan Selim döneminde fiili olarak başlayan, cumhuriyetin başlarından bugüne dek süren, faşist çetelerden mezhepçi gericilere kadar değişen sadece zulmün yüzüdür. Ancak yöntemleri aynı kalmıştır: Yakmak, yıkmak, katletmek, unutturmaya çalışmak… Ama biz unutmayacağız!
TARİH BOYUNCA ALEVİ HALKINA YÖNELİK KATLİAMLAR
Anadolu'nun ve Ortadoğu'nun dört bir yanında Aleviler sistematik saldırılara, katliamlara ve zorunlu göçlere maruz bırakılmıştır. Osmanlı'nın ilk dönemlerinden itibaren Aleviler, iktidarın hedefindeydi. Yavuz Sultan Selim döneminde yüz binlerce Alevi katledildi. Kanuni döneminde "katli vacip" fermanları çıkarıldı, bilhassa Kalender Çelebi İsyanı'ndan sonra Anadolu'da Alevi kıyımları hız kazandı.
Cumhuriyet dönemine geldiğimizde, halkın kaderi değişmedi. Dersim'de, kendi toprağında, kendi evinde yaşayan Alevilerin üzerine "isyan bastırıyoruz" bahanesiyle bomba yağdırdılar. Köyleri yakıp yıktılar, çocukları kurşuna dizdiler. Sonra "devletin bekası" dediler. Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta Alevilerin üstlerine faşist çeteleri saldılar. Kadın, çocuk, yaşlı demeden yaktılar, katlettiler. "Mezhep kavgası" dediler. Ama biz çok iyi biliyoruz: Bu kavga, halkın kavgası değil; bu, ezenlerin, sömürenlerin, halkı bölüp parçalayarak kendilerini ayakta tutma kavgası!
Yetmedi, 1995'te Gazi Mahallesinde halkın üzerine ateş açtılar. Amaç belliydi. Korkutmak, sindirmek, '90'lı yıllarla birlikte yükselen Alevi uyanışını bastırmak, sünni-Alevi çatışması çıkarmak. Ama yine teslim alamadılar, demokratik Alevi uyanışını engelleyemediler! Bu yüzden bu topraklarda Alevi halkımız dünden bugüne katliamları ve onların arkasındaki güçleri ve zihniyetini nerede görse hemen tanırlar.
TARİH TEKERRÜR ETMİYOR, DEVAM EDİYOR!
Bugün Ortadoğu'da emperyalistlerin ve faşist şeflik rejiminin desteklediği mezhepçi çeteler, Arap Alevi halkına yönelik sistematik saldırılar düzenliyor. Suriye'de, özellikle İdlib, Lazkiye ve Hama kırsalındaki Alevi köyleri bu çetelerin hedefinde. Evler yakılıyor, insanlar kaçırılıyor, çocuklar katlediliyor. Suriye'deki bu katliamların başını çekenlerden biri Heyet Tahrir Şam (HTŞ) çetesi. Adını değiştirse de, taktiklerini yenilese de, zihniyeti aynı kalıyor: Alevileri yok etmek!
Bunun için "katli vacip" fermanları yayınlıyorlar ve kanlı kıyımlar yapıyorlar. HTŞ ve benzeri çeteler, Batılı emperyalistlerin ve bölgedeki gerici iktidarların desteğiyle büyütüldü. Aynı IŞİD'in Şengal'de Êzidî kadınları kaçırdığı gibi, HTŞ de Alevi halkına yönelik benzer saldırılar gerçekleştiriyor.
Bu saldırılar, sadece bölgesel dinamiklerin değil, aynı zamanda küresel güçlerin çıkar çatışmalarının da bir sonucudur. Batı emperyalizmi ve bölgedeki işbirlikçileri, Alevi halkını her zaman hedef tahtasına koymuştur. Dün Osmanlı'nın yaptığı, bugün neo-Osmanlıcı iktidarın desteklediği cihatçı çeteler eliyle devam ettiriliyor.
Suriye'de yaşananlar bir iç savaş ya da mezhep kavgası değildir. Bu, planlı bir soykırımın devamıdır. Dün Maraş'ta Alevileri yakarak yok etmeye çalışan ile bugün Suriye'de Alevileri katleden zihniyet bir ve aynıdır. Cihatçı çeteler Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, Gazi'de yakından bildiğimiz aynı faşist politikayı Lazkiye'de, İdlib'de, Hama'da sürdürüyor.
HTŞ'nin batılı kapitalist devletler haricinde en büyük destekçisi de Türkiye. Türk devletinin yakalanması gereken teröristler listesinde yer alan, bugün Alevi katliamının başını çeken HTŞ lideri Golani, Türkiye'de kırmızı halılarla karşılanıyor. Dün "HTŞ'li teröristler" diye haber yapan burjuva medya, bugün HTŞ ve liderleri Golani'nin yaptıkları Alevi katliamı için bir kelime dahi haber yapmıyor. Hatta HTŞ'yi Suriye'nin bağımsızlığı için savaşan masum insanlar olarak göstermeye çalışarak Alevi katliamına ortak oluyorlar.
BU KAVGA BİZİM KAVGAMIZDIR!
Suriye'de Aleviler halihazırda en savunmasız halk durumunda. Can, mal ve yurt güvenceleri yok, güvenlikleri tehdit altında. Hatta tehdit olmaktan çıkmış, bir soykırım saldırısına dönüşmüş durumda. Bu yüzden Alevilerin gerici HTŞ çetesinin katliamlarına karşı, tıpkı Kuzey ve Doğu Suriye halkları gibi, özsavunmayı kuşanmak, cihatçı HTŞ çetesine karşı direnişle karşı koymaktan başka güvencesi ve yolu yok.
Bunun yanı sıra tıpkı yakın geçmişte Kobanê'de tanık olduğumuz gibi dayanışma hareketiyle savunulmaya ihtiyacı var. "Katliama dur" demek için başta bu coğrafyadaki Aleviler olmak üzere tüm devrimci, demokratik kurumlar, halklarımız harekete geçmelidir.
Alevi halkı dün nasıl boyun eğmediyse, bugün de eğmeyecek! Bu topraklarda Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta yanan ateşin külleri hala sıcakken, Suriye'deki Alevi halkının çığlığına sessiz kalamayız. Bizim kavgamız sadece Alevilerin değil, bu topraklarda ezilen herkesin kavgasıdır. Bugün Suriye'de Aleviler katledilirken susanlar, yarın bu ateşin Türkiye'ye sıçramasına da göz yumuyorlar.
Sömürü düzenini ayakta tutanlar, halkları birbirine kırdırarak kendi saltanatlarını koruyorlar. Ama biz biliyoruz: Aleviler, tarihin hiçbir döneminde zalimin safında olmadı! Bugün de faşizme, emperyalizme ve mezhepçi gericiliğe karşı, dimdik ayakta duracağız!
Alevi halkının birliği, direnişin en büyük gücüdür! Tarih boyunca her saldırıya karşı yeniden küllerinden doğan bu halk, bugün de aynı inanç ve kararlılıkla direnmeye devam ediyor. Çünkü biz biliyoruz ki, zulmün karşısında direnmek, insan olmanın gereğidir.
Bugün bu topraklardaki Aleviler, Suriye'deki katliama karşı büyük bir seferberlik ilan etmelidir. Suriye'deki Alevilerin mücadelesi buradan yükseltilmelidir. Cihatçı HTŞ çetesinin en büyük destekçisi olan faşist şeflik rejiminin Suriye'deki Alevi katliamının en büyük sorumlularından olduğu tüm dünyaya duyurulmalı ve mücadele edilmelidir.
Bugün Suriye'de Alevi halkına yönelik gerçekleşen mezhepçi saldırılar, yalnızca bir bölgesel mesele değil, küresel kapitalizmin ve gericiliğin ortak saldırısının parçasıdır. Faşizme, emperyalizme ve mezhepçi şiddete karşı, Alevi halkının direnişini büyütmek, enternasyonal dayanışmayı güçlendirmek ve devrimci mücadeleyi yükseltmek, tarihsel bir sorumluluktur.