28 Mart 2024 Perşembe

HDP PM: Savaş siyasetine karşı toplumsal mücadele ortaklığını büyütelim

HDP 30 Kasım-1 Aralık tarihlerinde gerçekleştirdiği PM toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı. İktidarın işgal ve savaş politikaları, tecrit, sermayenin çıkarlarını gözetmesi, yoksulluk, Kürt halkına ve kadınlara düşman politikalarına dikkat çekilen sonuç bildirgesinde HDP'nin demokratik değişimin kurucu öznesi olduğu ve demokratik cumhuriyetin öncü gücü olduğu vurgulandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) iki gün süren Parti Meclisi (PM) sonuç bildirgesini açıkladı. Ülke ve bölge gündemi üzerine yoğun tartışmalar yaptıkları toplantıyı olağanüstü bir süreçte gerçekleştirdikleri belirtilen sonuç bildirgesinde, "Savaş politikalarıyla rıza üretmeye çalışan, tecridi derinleştiren AKP-MHP iktidarına geçit vermeyeceğiz" denildi.

Çoklu krizlere karşı halktan yana gerçekçi çözümlerin hayata geçirilmesi için demokratik mücadelenin yükseltilmesi vurgusu yapılan PM toplantısında, İmralı'da mutlak bir tecrit altında tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın güvenlik, yaşam ve iletişim koşullarına dair son süreçte yaşanan gelişmeler, küresel ve bölgesel gelişmeler, 2023 seçimlerinde yürütülecek kapsamlı çalışmalar tartışıldı. Sonuç bildirgesinde, İran ve Rojhilat'ta süren halk ayaklanması da selamlandı.

Uluslararası ve bölgesel güçlerinde içinde olduğu odaklar tarafından İstiklal Caddesinde patlatılan bombanın Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına yönelik işgal saldırılarının gerekçesi yapıldığına işaret edilen sonuç bildirgesinde, "Bu karanlık senaryo bugünü esir alma, geleceği zapt etme amacı taşımaktadır. İktidarın savaş siyasetine karşı muhalefet ise demokratik duruş sergileyememekte, AKP-MHP iktidarının ömrünü uzatacak gerilim ve çatışma politikalarına payanda olmaktadır" ifadesine yer verildi.

'SALDIRILARLA KÜRTLER STATÜSÜZ BIRAKILMAK İSTENİYOR'
Rojava'ya yönelik saldırının Kürt düşmanlığı olduğu, Kürtleri statüsüz bırakmak ve kazanımlarını yok etmenin amaçlandığı vurgulanan sonuç bildirgesinde, "Kürt sorunu başta olmak üzere birçok siyasal ve toplumsal sorunun derin bir çözümsüzlüğe itildiği bu süreçte; partimizin demokratik değişim ve dönüşümün dinamosu olarak en önemli çözüm gücü olduğu vurgulanmış ve bu misyonunu oynama kararlılığı net bir şekilde ifade edilmiştir" denildi.

Kara harekatı tartışmaları da hatırlatılarak, insanlık umudu haline gelmiş bir kadın devrimi olarak dünya halklarına mal olan Rojava Devriminin boğulmak istendiği vurgulandı.

AKP-MHP iktidarının bu kirli oyunlarla seçim sürecinde şiddeti tırmandırarak içeride ve dışarıda sürdürdüğü çatışma ve gerilim politikası üzerinden toplumsal rıza almaya çalışacağı tespiti yapılan PM toplantısında, "En temelde Cumhuriyetin ikinci yüzyılında da Kürtlerin siyasetin ve yaşamın dışında bırakılmasının, ezilenlerin demokratik siyasetten dışlanmasının hedeflendiği vurgulanmıştır" diye kaydedildi.

'ÖCALAN'IN AVUKATLARIYLA GÖRÜŞMESİ SAĞLANMALIDIR'
İmralı tecridine de işaret edilen sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi: "Tecrit, Türkiye'de toplumsal barışın önündeki en büyük engeldir. Anayasal ve yasal hakların dışında tutulan İmralı özel rejimi altında en temel haklarından mahrum bırakılmaktadır. 25 Mart 2021'den bu yana iki yıla yakın süredir avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmeyen, dış dünyadan soyutlanarak mutlak bir iletişimsizliğe maruz bırakılan Sayın Öcalan'ın avukatlarının yaptığı görüşme başvurularına yanıt verilmemektedir. Eş Genel Başkanlarımızın ve milletvekillerimizin görüşme başvuruları yanıtsız bırakılmıştır. Öte yandan avukatları en son İmralı'yı ziyaret eden CPT yetkililerinden müvekkillerinin koşullarına ilişkin sordukları sorulara tatmin edici bir cevap alamadıklarını belirtmiştir. İmralı'ya yapılan son CPT ziyaretinde Sayın Öcalan'ın görüşmeye çıkmaması, CPT'nin avukatlara hiçbir bilgi vermemesi bir takım soru işaretlerini beraberinde getirmiştir.  İktidar bu duruma ilişkin acil bir açıklama yapmalı, avukatların ve bağımsız heyetlerin Sayın Öcalan ile acilen görüşme yapması sağlanmalıdır. Aynı şekilde CPT de derhal açıklama yapmalı, kamuoyunu aydınlatmalıdır. Tüm demokratik kamuoyunu bu konuda daha da duyarlı olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz."

'JİN, JİYAN, AZADÎ İSYANIMIZDIR'
25 Kasım'da erkek-devlet şiddetine karşı sokağa çıkan kadınlara yönelik saldırılar ve TJA aktivistlerine yönelik gözaltı saldırısına da değinilen sonuç bildirgesinde, AKP-MHP iktidarının kadınları en büyük tehdit olarak görüldüğü kaydedildi. Sonuç bildirgesinde, "Bu saldırılar, güçlenen enternasyonal kadın mücadelesinden korkunun bir sonucudur. Kriminalize edilmek istenen kadın mücadelesidir, 'jin, jiyan, azadî' isyanımızdır. Bu saldırılara karşı mücadelemizi yükselteceğiz" diye vurgulandı.

"İktidarın savaş siyasetine karşı en geniş toplumsal mücadele ortaklığının büyütülmesi, seçim çalışmalarıyla savaş karşıtlığının iç içe yürütülmesi ihtiyacı açığa çıkarılmıştır" vurgusu yapılan sonuç bildirgesinde, HDP'nin seçimlere hazır olduğu ve AKP-MHP'nin kaybedeceği, demokrasinin kazanacağı belirtildi.

'HALKLARIN AKP-MHP İKTİDARINA KARŞI SABRI TÜKENDİ'
Kapitalizmin varoluş krizine işaret edilen sonuç bildirgesinde, neoliberal politikaların Türkiye'de tavizsiz bir şekilde uygulanması için iktidara gelen AKP iktidarının emekçiye düşman, sermayeye dost politikalarına dikkat çekildi. Krizin faturasının kadınlar başta olmak üzere yoksul halka çıkarılmaya çalışıldığı belirtilen sonuç bildirgesinde, savaş politikalarının derinleştirdiği yoksullaşmayla birlikte açlık sınırında yaşayan milyonlarca yoksul ve emekçinin öfkesinin büyüdüğü, tahammül sınırlarının zorlandığı vurgulandı. "Türkiye halklarının, siyasi bir yozlaşma içinde debelenen AKP-MHP iktidarına karşı sabrı tükenmiştir" denildi.

'HDP DEMOKRATİK DEĞİŞİMİN KURUCU İNŞA ÖZNESİDİR'
AKP-MHP iktidarından kurtulmadan, içeride ve dışarıda barışçıl politikalara dönüşün mümkün olmadığı vurgulanan HDP PM sonuç bildirgesinde, "Öyleyse, içeride de dışarıda da ülke ve bölge halklarına kan ve gözyaşından başka verecek bir şeyi olmayan Saray rejiminden kurtulmak önümüzdeki dönemin öncelikli görevleri arasındadır.  Ancak çıkış yolu eskiye dönüşü stratejik bir hedef olarak belirlemiş olan restorasyoncu düzen muhalefeti politikaları değildir. Kriz yapısaldır, çözüm de yapısal olmak zorundadır. Sistemde yapılacak tadilatlar, bu büyük yapısal krize ve sorunlara çözüm olamaz. Zaman, kurucu siyaset zamanıdır ve partimiz HDP gerçek demokratik değişimin kurucu inşa öznesidir" ifadelerine yer verildi. 

'DEMOKRATİK CUMHURİYET HEDEFİ İÇİN MÜCADELEYİ YÜKSELTECEĞİZ'
HDP'nin Demokratik Cumhuriyet mücadelesini öncelikli hedef olarak önüne koyduğu belirtilen sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi: "HDP, Demokratik Cumhuriyetin öncü gücüdür. Partimiz merkezi ve yerel ölçekte güçlü ve toplumsallaşmış bir demokrasi hedefine sahiptir. Toplumun gerçek anlamda demokratik değişim talebinin umudu ve adresi konumundadır. Bu temelde; Emek ve Özgürlük İttifakı özgür toplum ve eşit yurttaşlık hedefiyle, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle, ezilen gruplarla birlikte daha çok genişleyecektir. Sendikaları, meslek birliklerini, yurttaş girişimlerini, inanç gruplarını, tek tek demokrat ve vicdan sahibi yurttaşları, sanatçıları, aydınları, toplumun kanaat önderlerini, demokratik örgütleri ve yöre derneklerini demokrasi ittifakı anlayışıyla kapsayacağız ve bu ittifakı iktidara taşıyacağız."

Sonuç bildirgesinde, HDP hiçbir koşulda Türkiye halklarını seçeneksiz bırakmayacağı, üçüncü cepheyi iktidara taşımanın çoklu taktik ve stratejik hamlelerini gerçekleştireceği belirtildi, "Çözüm biziz. Türkiye'nin demokratik geleceğinin inşa gücüyüz. Tarihi ve toplumsal sorumluluğumuzun farkındayız. Bu inanç ve kararlılıkla ve demokratik cumhuriyetin temel inşa gücü olduğumuzun bilinciyle hareket edeceğiz. Demokratik değişimin adresi biziz ve koşullar ne olursa olsun mutlaka kazanacağız" denildi.