18 Mayıs 2024 Cumartesi

Hasta tutsak Özkan'ın tahliye edilmemesi cinayettir

Ağır hasta tutsak Mehmet Emin Özkan'ın biran önce serbest bırakılması gerektiğini söyleyen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Özkan'ın hapishanede ölüme terk edilmesinin açıkça "cinayet" olduğunu söyledi. Beştaş, Özkan'ın ölmesi durumunda bundan ATK, Adalet Bakanlığı, yargılamayı yapan mahkemeler başta olmak üzere devletin sorumlu olacağını vurguladı.

Ağır hasta tutsak 83 yaşındaki Mehmet Emin Özkan, 302 kez hapishane revirine, 374 kez de hastaneye sevk edildi, korona oldu, fakat tek başına yaşamını sürdüremez ve hayati tehlikesi olmasına rağmen tahliye edilmedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç ile Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Fatma Kurtulan, Özkan'ın tahliyesi için başvurudu bulundu. Ancak, Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık), Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) raporlarında "yasal düzenlemeye aykırılık" bulunmadığını iddia ederek HDP'li vekillerin başvurusunu reddetti.

TELEFONDA KONUŞAMIYOR
Mehmet Emin Özkan'ın durumunun Türkiye'nin temel gündemlerinden bir haline geldiğini belirten HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, "700'e yakın kez hastaneye ve revire götürülen ağır bir hastadan bahsediyoruz. Aslında ölümle yüz yüze. Her an yaşamını yitirebilir. Ailesiyle sürekli iletişim halindeyiz. Dün de kızıyla konuştuk. Artık telefona çıkamadığını, konuşamadığını söyledi" dedi. Kendisinin de 2 kez Özkan'ı cezaevinde ziyaret ettiğini dile getiren Beştaş, "Gerçekten de çok zor duyuyor ve kendisini zor ifade ediyordu. Tekerlekli sandalyeyle görüş kabinine getiriliyor" diye belirtti.

'ÖLÜME TERK EDİLMESİ CİNAYETTİR'
Özkan'ın yaşamını tek başına idame edecek durumda olmadığını dile getiren Beştaş, kendisine bakması için başka bir hapishanede tutulan oğlunun yanına getirildiğini hatırlattı. Adli Tıp Kurumu'nun hastanelerden verilen "cezaevinde kalamaz" raporlarını görmezden gelerek ısrarla ve inatla "cezaevinde kalabilir" raporu verdiğine belirten Beştaş, "Bu ölüme terk etmek, 'ölebilirsin bizim bundan hekim olarak bir sorumluluğumuz yok, bilimden uzaklaştık, doktor yeminini unuttuk, biz siyasi iktidarın talepleri doğrultusunda rapor veriyoruz' anlamına geliyor. Bir insanın hayatı bu kadar basit gözden çıkarılamaz. Çok söyledik; hasta mahpusların cezaevinde ölüme terk edilmesi aslında birer cinayettir. Mehmet Emin Özkan dışarı çıksa başka bir şey de yapamaz. Sadece ailesiyle birlikte olacak. Kaç gün kaç ay zaman geçireceğini de öngöremiyoruz. Vedalaşma, insanca bakım hakkını, kelepçesiz kendi yatağında yatma hakkını istiyoruz. Bu o kadar insani ve vicdani bir mesele ki" ifadelerini kullandı.

'CEZAEVLERİ ÖLÜM EVLERİNE DÖNÜŞTÜ'
Hukukun, normalde insanlıktan ve vicdandan uzaklaşmaması gerektiğine işaret eden Beştaş, hukuk kurallarının, asgari insani koşulları öngörmek zorunda olduğunu aktardı. Beştaş, "Bu dünyanın her yerinde böyledir" diye belirtti. Türkiye'de siyasi tutsaklara düşman hukukunun uygulandığını dile getiren Beştaş, Özkan'ın ve onun gibi birçok hasta tutsağın durumunun vicdan, insanlık ve yasadışı bir uygulamaya dönüştüğünü vurguladı. Beştaş, "İnsanlar göz göre göre cezaevinde ölüme terk ediliyor. Öldürmek illa tetiği çekmekle olmaz. Göz göre gere öleceğini biliyor ve gerekli tedavi sağlanmıyor, özgürlüğü verilmiyorsa ölümüne göz yummak anlamına geliyor. Bu nedenle Mehmet Emin Özkan'ın hala bırakılmamış olması Türkiye'nin gelmiş olduğu tabloyu da ortaya koyuyor. Çokça hasta mahpus yaşamını yitirdi. Şimdi yeni bir uygulama başlatıldı. Tam ölmek üzereyken birkaç gün önce doktorların raporlarından sonra salıveriyorlar. Evlerinde vefat ediyorlar. Buna da, 'cezaevinde öldü denmesin' sebebiyle herhalde izin veriyorlar. Ama bugün cezaevleri maalesef ölüm evlerine dönüşmüş durumda" ifadelerini kullandı.

Ombudsmanlık'ın sorunları çözmek için kurulduğuna dikkati çeken Beştaş, hiçbir yasal yoldan sonuç alınamadığı için son çare olarak Ombudsmanlık'a başvurduklarını söyledi. Beştaş, "Özkan'ın avukatları her yere başvurdular. Sayısız kez doktora götürüldü. Yaptığımız başvuru üzerine Ombudsmanlık, bu koşulları gözeterek en azından bakanlığa, ATK'ye ilgili kurumlara bir tavsiye vermesi gerekiyordu. Tabi ki kendisi serbest bırakma kararını veremez ama tahliye edilmesi için gerekli önerilerde bulunabilir. Çok sık kullanılan bir başvuru yöntemi de değildir. Fakat maalesef Ombudsman da başvurumuzu reddetti" şeklinde konuştu.

'ÖZKAN'IN ÖLMESİ DURUMUNDA BUNDAN DEVLET SORUMLU'
Özkan'ın yeniden yargılama talebinin kabul edildiğini de hatırlatan Beştaş, mahkemenin de tahliye kararı verebilir durumda olduğunu söyledi. Beştaş, "25 yıla aşkın bir süredir hapiste tutuluyor. Burada neyin intikamını alıyorlar, anlamak mümkün değil. Mehmet Emin Özkan'ın biran önce -saatler bile çok önemli- serbest bırakılması lazım" diye vurguladı.

Özkan'ın ölmesi durumunda bundan tüm yetkili kurumların birlikte sorumlu olacağını söyleyen Beştaş, "ATK kendi uyması gereken kurallara göre bu raporları vermiyor. Siyasi saiklerle veriyor. İktidarın bir organı, silahı olarak işlev görüyor. Özkan'ın durumundan ve olası ölümünden ATK de Adalet Bakanlığı da sorumlu. Yargılamayı yapan mahkemeler de sorumlu. El birliğiyle bu sorumluluğu paylaşıyorlar. Sonuç olarak devlet sorumlu" dedi.