Halka sokak yasak ama maden şirketlerine talan serbest
Korona salgını nedeniyle halk evden çıkamıyor ama iktidardan güç alan maden şirketleri çalışmalarını sürdürüyor. Şahin Dağları'nda pek çok noktada Tüprag'ın sondaj çalışmalarına başladığını kaydeden Samsun Çevre Platformu Sözcüsü Özdağ, dayanışma ve duyarlılık çağrısı yaptı.
Bir yandan koronavirüs salgını can almaya devam ederken bir yandan da iktidarın rant ve talan projesiyle doğa katli sürüyor. Yerel halkın sağlığı gözardı edilerek, hava kirliliğinin başat nedenlerinden olan maden projelerine ruhsat veriliyor.
Salgın günlerinde getirilen yasakla halk evlerinden çıkamazken, Hollanda, ABD ve Kanada ortaklı Tüprag Madencilik Şirketi, Samsun'da sondaj çalışmalarına başladı.
2019 yazında Kava, Havza ve Vezirköprü ilçeleri üçgeninde bulunan Şahin Dağlarında 10 bin hektar büyüklüğündeki alan için maden arama ruhsatı verilmişti. Siyanürlü altın madeni için sondaj ve ağaç kesim çalışması için henüz izin alınmamasına rağmen "yol genişletme" gerekçesiyle bölgede ağaç katliamı yaşanmıştı.
PEK ÇOK NOKTADA SONDAJ ÇALIŞMASI
Salgın günlerinde "fırsat bu fırsat" diyen maden şirketi, Kavaklı ilçe sınırları içinde bulunan Başalan, Sıralı ve Atayurt köylerinin bulunduğu kısımda, iki bölgede pek çok noktada sondaj çalışmalarını sürdürüyor. İnsanların sağlıkları nedeniyle evde kalmak zorunda kaldığı böylesi bir dönemde, maden şirketlerinin projlerine devam etmesine tepki gösteren Samsun Çevre Platformu Sözcüsü Mehmet Özdağ, CİMER'den aldıkları bilgiye göre sahaların her birinin yaklaşık bin 800 ve bin 900 hektar büyüklüğünde olduğunu aktardı. ETHA'ya konuşan Özdağ, "2000 hektar maden arama ruhsatı için üst sınır ve hepsi üst sınıra yakın" dedi ve ekledi: "11.500 hektar alan ve bu dehşet büyük bir alan."
Salgın nedeniyle alana gidemediğini aktaran Özdağ,köylülerle irtibat halinde olduklarını belirtti. Özdağ, "Üç köyün içinde bulunduğu kısımda iki bölgede sondaj çalışmaları başladı ve sürüyor" dedi. Kavak ilçesinin dışarıya çok fazla göç veren bir ilçe olduğuna dikkat çeken Özdağ, sadece yaz aylarında tatil amaçlı göç edenlerin köye geldiğini dile getirdi. Ağustos ve Eylül ayları boyunca altın madenine karşı mücadele yürüten Fatsalılarla, sondaj çalışmalarının sürdüğü köylüleri bir araya getirmeye çalıştıklarını ancak çeşitli engellerle karşılaştıklarını söyleyen Özdağ, "Fatsa'da yaşananlardan, maden nedeniyle hayatı altüst olanlardan, sağlıkları nasıl etkilendi, neler yanlış yapılmış buna ilişkin bilgi almak amacıyla forum düzenleyelim istedik. Bu deneyimden öğrenmenin yararlı olacağını düşündük ancak gerçekleştiremedik" diye konuştu.
'İNSANLAR DAĞINA, ORMANINA ÜZÜLÜYOR AMA ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ETMİYOR'
Yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelesinin siyasi kaygılara kurban gittiğinin altını çizen Özdağ, "Bu mücadele milliyetçi söylemler üzerinden siyasileştirilip sürecin dışında tutuluyor, ben öyle algılıyorum. İnsanlar ormanına, dağına üzülüyor ama buna karşı örgütlü bir mücadele verme konusunda bir çabaları yok. Büyük bir eksiklik var ama bu en başta bizim eksikliğimiz. Çünkü biz enazından burası için halkı mücadeleye dahil edemedik" dedi.
'BİZ SAĞLIĞIMIZLA İLGİLENİRKEN, MADEN ŞİRKETLERİ DURMUYOR'
Göçten kaynaklı köylerde mücadeleye enerji harcayacak genç nüfusun bulunmadığını ve yasaktan kaynaklı insanların evden çıkamadığını kaydeden Özdağ, "Salgın riskinden dolayı bizler evdeyiz ancak maden firmaları dışarıda, şantiyeler durmadı, durmuyor. Bu halkın bütün alanlardaki direncini kırmak için bir fırsat. İnsanların baskılandığı bir dönemde şirketler ve o şirketlere izin veren kamuyönetimi şu anda Kavak örneğinde olduğu ibi durumu fırsata çeviriyor. Biz sağlığımızla ilgilenirken kamu erki şirketleri serbest bırakıyor, asıl içimizi acıtan da bu" ifadelerini kullandı.
Salgın günleri geçtikten sonra asıl can yakıcı olan tabloyla karşılaşılacağına işaret eden Özdağ, şöyle devam etti: "Çok üzgünüm. Basın aracılığıyla gündemleştirmeye, kitlelere taşımaya çalıştık. Kamuyönetiminin bu konuda adaletli olmasını ve yaşamsal olmayan tüm faaliyetlerin bir an önce durdurulmasını istiyoruz."