7 Temmuz 2024 Pazar

'Haklarımız ve hayatlarımız hakkında söz ve karar yetkisi bizdedir'

9. Yargı Paketi ve kadına yönelik şiddete ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenleyen DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Türkoğlu, iktidarın ideolojisinin kadınları yok saymak, sömürmek ve erkek üzerinden tanımlamak olarak şekillendiğini kaydetti. Türkoğlu, "Kadına yönelik şiddet ve katliamlardaki artış, yargı paketleriyle kadınların kazanılmış haklarına saldırı, kadın yoksulluğu verileri de bunun göstergesidir. Uyarıyoruz: Erkek egemenliğini ve şiddeti besleyen politikalardan derhal vazgeçin. Haklarımız ve hayatlarımız hakkında söz ve karar yetkisi bizdedir" dedi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, 9. Yargı Paketi ve kadın cinayetlerine ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenledi. 24 saatte 7 kadın katledilirken yargı paketlerden bir yasa çıkmadığını belirten Türkoğlu, yargı paketine tepki gösterdi.

Yıllardır kadınların hep bir ağızdan söylediği "kadın cinayetleri politiktir. Kadına yönelik şiddet ve katliamlar yeterli önleyici ve koruyucu yasaların olmamasından kaynaklıdır. Var olan yasaların uygulanmamasından kaynaklıdır. Kadın işsizliğini derinleştiren politikalardan kaynaklıdır. Faillere uygulanan cezasızlık politikalarından kaynaklıdır. Özellikle İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyle bu şiddetin önü açılmıştır" sözlerini işaret eden Türkoğlu, çıkarılan yargı paketlerinde kadınlara yönelik yer alan maddelerin tamamının şiddetin besleyicisi olduğunu vurguladı.

Yargı paketinin hala resmi olmayan bir taslak olarak bilindiğini belirten Türkoğlu, yargı paketine ilişkin şunları söyledi: "Bu taslakta özellikle kadınları ilgilendiren birkaç başlık var. Bunlardan birincisi kadınların en büyük kazanımlarından biri olan 6284 Sayılı Kanunda yapılmak istenen değişiklik. Kadına yönelik şiddet ve katliamlar karşısında önemli maddeler içeren ancak iktidarın uygulamadığı gibi her defasında nasıl kırparım dediği yasa. Yasa diyor ki; hakkında tedbir kararı olan fail, kararın gereklerine aykırı davranırsa, fiili bir suç oluştursa bile hakim kararıyla hakkında 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsine tabii tutuluyor

'İKTİDARIN KAFASI KADINLARIN KAZANIMLARINA SALDIRMA KONUSUNDA ÇOK NET'
"Fiili bir suç oluştursa dahi şiddeti uygulayan faile hapis verilebiliyor. Yani bunun anlamı kadının beyanının esas alınması, kadının can güvenliğinin sağlanmasıdır. Yargı paketiyle yapılmak istenen değişiklik de 6284'ün nasıl kırpılmak istendiğinin göstergesidir. Zorlama hapse itiraz yolu açmak için ufak bir değişiklik yapmak istediklerini resmi olmayan taslakta ifade etmişler. Buna gerekçe olarak da 6284'ün 9. maddesi olan itiraza ilişkin kısımdaki 'tedbir kararlarına itiraz' yazan yer 'kararlara yapılan itiraz' olarak düzeltilecekmiş. Gerekçesi ise zorlama hapis kararını kapsayıp kapsamadığı noktasında hâkimlerin kafası karışıyormuş. Kimsenin kafasının karıştığı filan yok. Bu iktidarın kafası kadınların kazanılmış haklarına saldırma konusunda çok net. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere birkez daha bu saldırı karşısında biz kadınların payına direniş ve mücadeleyi büyütmek düşüyor. İktidarın kanunlarda yapmak istediği küçük değişikliklerin kadınların yaşamlarına nasıl mal olduğunu çok iyi biliyoruz. Kadınların yaşamlarına şiddet olarak geri dönmekte ve her düzenlemeyle bunu yapıyorlar. Buna geçit vermeyeceğiz.

'KADINLARIN YAŞAMINDA ŞİDDETİ BÜYÜTECEK, FAİLİ GÜÇLENDİRECEKTİR'
"Resmi olmayan taslakta bu maddeye ilişkin yapılmak istenen küçük değişiklik kadınların yaşamında şiddeti büyütecektir, faili güçlendirecektir. Bu iktidarın görevi kadınları koruyan yasaları uygulamaktır, bu yasaları kırpmak değildir. Zorlama hapis kararı, tedbir kararı neredeyse uygulanmıyor. Kadınlar bu yasalar uygulanmadığı için katlediliyor. Bu yasa uygulanmış olsaydı ne olacaktı? Uygulanmadığı için kadınlar gündelik hayatta nasıl karşı karşıya kalıyor? İzmir'de Hülya Şellavcı boşanma aşamasındaki Kaffar Yeğin tarafından 21 Ekim 2022 tarihinde katledildi. 3 çeşit tedbir kararı defalarca fail tarafından ihlal edilmesine rağmen polis ihbarları dikkate almadı. Hülya zorlama hapis kararının uygulanması için 18 Ekim 2022 tarihinde mahkemeye başvurmuş, ancak talep hâkim tarafından 'kişiyi dinlemeden hürriyetini kısıtlayıcı karar veremem' denilerek reddedilmiştir. Hülya Şellavcı 21 Ekim'de katledildikten 4 gün sonra zorlama hapis kararı verilmiş oluyor.

'FAİLİ KORUYAN VE GÜÇLENDİREN HİÇBİR DÜZENLEMEYE İZİN VERMEYECEĞİZ'
"Hatırlarsınız; bu ülkede bir kadın kanıyla kendisini vuranı, failini ihbar etti. Nurtaç Canan, Ragıp Canan tarafından silahlı saldırıya uğradı. Fail öldürmeye teşebbüsten 8 yıl 12 ay ceza aldı, ancak 2 buçuk yıl sonra serbest bırakıldı. Tehditleri devam eden Ragıp Canan'a 3 kez elektronik kelepçe takıldı ancak fail her defasında kelepçeleri kırarak tedbir kararını ihlal etti. Tüm bunlar yaşandıktan sonra zorlama hapis kararı veriliyor ancak bu defa da fail bulunamıyor. Daha da kötüsü Nurtaç Canan, hala bu kişi tarafından tehditler almaya devam ediyor. Uyarıyoruz: Çekin ellerinizi 6284'ten; çekin ellerinizi, yasalarınızı, politikalarınızı kazanılmış haklarımızdan. Şayet bir düzenleme yapmak istiyorsanız kadınları koruyan yasalara saldırarak değil bu yasaları güçlendirerek dönük yapın. Aksini yapmanıza izin vermeyiz. Faili koruyan, güçlendiren hiçbir düzenlemeye izin vermeyeceğiz.

'AİLE REİSLİĞİNİ ERKEK TARAFINDA GÖREN BİR TASLAK GELİYOR'
"9'uncu Yargı Paketinde bir diğer başlık ise kadınların evlendikten sonra da kendi soyadını kullanabileceğine yönelik düzenleme. Bu uzun yıllardır kadınların mücadele ettiği bir mesele ve 30 yıla yakın bir hikayesi var. Dünyada da Avrupa ülkelerinde de yüzlerce yıl kadınlar bunun için mücadele etmişler. AİHM kararı ile kadının temel hakkı olduğu eşitlik ilkesi göz önünde bulundurulduğunda, kadınların kendi soyadlarını kullanması konusunda bir davayla bu süreç başlıyor. Sonrasında AYM, AİHM kararlarını uygulama üzerinden, Medeni Kanun'daki bu ibarenin eşitliğe aykırı olduğunu belirterek 22 Şubat 2023'te kadının evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra tek başına kullanamamasının Anayasa'nın eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır. Bunun hayata geçirilmesi gerekiyor ama hayata geçirilmiyor. Nüfus müdürlükleri dilekçeleri kabul etmiyor ve buna dair yasal düzenlemenin olması gerektiğini belirtiyor ve kadınlar her seferinde bireysel başvurularla, davalarla kendi soyadlarını kullanma hakkını elde ediyor. Aslında düzenlemenin bu şekilde olmaması gerekiyordu. 9'uncu Yargı Paketinde soyadı meselesini nasıl hayata geçirileceğiyle ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyordu ama bunun yerine kadınların aile içerisindeki konumuna vurgu yapan ve özellikle aile reisliğini erkek tarafında gören bir taslak geliyor.

'BİZİ ERKEKLER ÜZERİNDEN TANIMLAMANIZA İZİN VERMEYECEĞİZ'
"Yasal düzenlemelerin gerekçesi de yine erkeklik üzerinden kurgulanıyor. Kadının evlendikten sonra kendi soyadını kullanmasının aile bütünlüğüne zarar verdiğini iddia ediyorlar. Burada asıl meselenin çocuğun üstün yararı olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu düzenlemeyle yapılmak istenen aile reisliği görevi verilen erkeğin güçlendirilmesidir. Yine kadını, ailenin dışında herhangi bir yerde görmek istememektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmektedirler. Kadınları erkek üzerinden tanımlamakta ısrar etmektedirler. Bunun politikasını hayata geçirmek istiyorlar. Buradan tekrar uyarıyoruz: Kadınlar bu toplumun yarısıdır, kadınlar bu toplumun öznesidir. Bizi erkekler üzerinden tanımlamanıza izin vermeyeceğiz. Hakkımız olan eşitliği sağlayacağız, gücümüzü örgütlülüğümüzden alarak bunu yapacağız. Kadın örgütleri olmadan yapılacak her düzenleme eksiktir, yanlıştır; asla kabul etmeyeceğiz.

'TÜİK'İN MANİPÜLATİF VERİLERİYLE HİÇ KİMSEYİ SEFERBERLİĞE ÇAĞIRMAYIN'
"İktidar aslında son zamanlarda kadınların nasıl giyineceğine, konuşacağına, kaç çocuk doğuracağına dair politika ve söylemini geliştirmiştir. Yakın zamanda yine bu konuya dair Cumhurbaşkanının bir açıklaması vardı. Kadınların haklarını ve kazanımlarını savunmaya, 6284'ü koruyup uygulamaya dönük tek bir cümle kurmayan, İstanbul Sözleşmesinden geri çekilerek kadınların yaşamlarını riske atan siyasi iktidar, azalan doğum oranlarını varoluşsal bir tehdit ve felaket olarak değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına talimat vermiş. Veri meselesi de ciddi bir sıkıntı. Azalan doğum oranı TÜİK verileri ile ortaya atılıyor. TÜİK bu ülkede manipülasyonun merkezi. Dolayısıyla böyle manipülatif verilerle hiç kimseyi seferberliğe çağırmayın.

'BU PAKETLE KADINLARIN KAMUSAL YAŞAMIN VE İŞ YAŞAMININ DIŞINDA TUTULMASI HEDEFLENMEKTEDİR'
"24 saatte 7 kadın katledilirken, kadın yoksulluğu derinleşerek artarken ses çıkarmayan bakanlıklar hızlıca el birliğiyle harekete geçiyor. Kadın yoksulluğunu gidermeye dönük tek cümle kurmayan Maliye Bakanı, 'Bakanlık olarak elimizden ne gelirse yapacağız' diyor. Kadınlar işsizlikle ve açlıkla sınanırken bunu görmek yerine çocuk doğurmaya teşvik eden politikalarla kadınları evlere kapatmak istiyorlar. Kadına sadece annelik rolü biçilerek bu rolün içinde kalması hedefleniyor. Bu çocukların nasıl büyütüleceğine dair ise tek bir şey yok. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 'Çalışan Annelere Destek Paketi' hazırlanacağı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Adından anlaşılacağı üzere bu destek paketi çocuğa bakmada eşit yükümlükte olan anne baba için değil anneler için hazırlanan bir pakettir. Çocuğa bakma yükümlülüğü sadece anneye verilmektedir. Bu paketin hazırlanma gerekçesinde alt metin şudur: Kadınların birincil görevi çocuk doğurmak, aile içerisinde kalmak, ev temizliği yapmak, erkeğe hizmet etmektir; çocuk bakımında erkeğin hiçbir sorumluluğu yoktur. Kadının içerisinde şiddet gördüğü ailenin korunup kollanması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin beslenmesi, kadınların kamusal yaşamın ve iş yaşamının dışında tutulması hedeflenmektedir. Eğer zerre kadar samimiyetiniz varsa kadın yoksulluğunu gidermeye dönük politika üretirsiniz. Kadınların üretim alanında eşit bir şekilde yer almasını sağlamak için politika üretirsiniz. Kadınların güvencesiz işlerde sömürüye maruz kalmasının önüne geçersiniz. Kadınların ev içindeki emeğinin görünür kılınması için çaba harcarsınız.

'HAKLARIMIZ VE HAYATLARIMIZ HAKKINDA SÖZ VE KARAR YETKİSİ BİZDEDİR'
"Elbette ki bunların hiçbirini yapmayacaklarını çok iyi biliyoruz. Çünkü bu iktidarın ideolojisi kadınları yok saymak, sömürmek ve erkek üzerinden tanımlamak üzerinden şekillenmiştir. Kadına yönelik şiddet ve katliamlardaki artış, yargı paketleriyle kadınların kazanılmış haklarına saldırı, kadın yoksulluğu verileri de bunun göstergesidir. Uyarıyoruz: Erkek egemenliğini ve şiddeti besleyen politikalardan derhal vazgeçin. Haklarımız ve hayatlarımız hakkında söz ve karar yetkisi bizdedir. Yaşasın kadın mücadelemiz!"