23 Nisan 2024 Salı

Göçmenlik, bir belirsizliğe yelken açmaktır-1 - Hüseyin Torun

Sermaye küreselleşiyor ve proletarya da evrenselleşiyor. Proletaryanın önemli bir parçasını oluşturan göçmenlerde proletarya gibi evrenselleşiyor. Göçmenlerin göçmenlikten kaynaklı sorunlarıyla birlikte proletaryanın bütün sorunlarını da yaşamaktadırlar.
Sermaye küreselleşiyor ve proletarya da evrenselleşiyor. Proletaryanın önemli bir parçasını oluşturan göçmenlerde proletarya gibi evrenselleşiyor. Göçmenlerin göçmenlikten kaynaklı sorunlarıyla birlikte proletaryanın bütün sorunlarını da yaşamaktadırlar.
 
Avrupa ister kabul etsin ister kabul etmesin. Artık Avrupa bir göçmen kıtasıdır da. Avrupa ülkeleri çok kültürlü, çok uluslu demokratik toplumlar olarak birlikte yaşamayı kabullenmeleri, bu gerçeği içlerine sindirmeleri ve göçmenlerin farklılıklarına saygı duymaları, eşitlik, kardeşlik içinde yaşamayı inşa etmeleri gerekiyor.
 
AB’nde yaşamakta olan yabancı düşmanlığının ve ırkçı saldırıların temelinde ırkçı bir zeminin güçlü olarak korunması, ekonomik kriz ve işsizlik yatmaktadır. Bu durum doğal olarak en fazla göçmenleri etkilemekte ve vurmaktadır.
 
Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık her zaman vardır. Şimdiye kadar ırkçılık çok inceden hissettiriliyordu ancak hiç bir zaman bu kadar açıktan saldırılar yapılmıyordu
 
Dünyanın bugün karşılaştığı ve yaşadığı en önemli sorunlardan birisi göç, göçmenlik ve iltica sorunudur. Peki dünyanın hangi ülkesinde göçmen bakanlığı vardır? Dünyada en fazla göçmen bulunduran ülkelerin başında ABD ve Almanya geliyor. Bunların bile böyle bir dertleri olmadığı için göçmen bakanlığı kurmuyorlar.
 
Her ülkede göçmenlerin varlığı biliniyor. Ama gözler kör, kulaklar sağır ve göçmenler yok sayılıyor. Göçmenlerin yaşadıkları sorunlar veya bir bütün yaşamları tek merkezde ilgilenilse ve müdahale edilse sorunların çoğu çözülecektir. Bugünkü haliyle partiler, sendikalar, belediyeler ve çeşitli bakanlıkların oluşturduğu herhangi bir sağlıklı temele ve politikalara oturmamış göçmen komisyonlarıyla bu devasa sorun çözülemez.
 
AB emperyalist devletleri güvenlik stratejisi üzerine kurdukları politikaları gereği göçmenlerin gelişi ve iltica taleplerini engellemek için çok ciddi tedbirler aldılar ve halende alıyorlar. Bundan dolayı Akdeniz ve Ege Denizi insan cesetleriyle dolu ölü denizler haline geldiler. Binlerce göçmen Akdeniz ve Ege Denizi’nin azgın dalgaları ve karanlık suların derinliklerinde yaşamlarını, umutlarını ve hayallerini gömdüler ve kaybettiler. Uzunca bir süredir Akdeniz’in ortasında gemiler durdurularak arama yapılıyor. Kamu görevlileri ve AB güvenlik elemanları tarafından kadınlara dönük cinsel taciz ve tecavüzler söz konusu. İnsanların seyahat hakları ellerinden alınıyor. Gemiler Akdeniz açıklarında aylarca bekletiliyorlar. Bu insanlık dışı uygulamalar karşısında ilticacılar ve göçmenler açlık grevine başvurmak zorunda kalıyorlar. Akdeniz’in ortasında adeta göçmen dramları yaşanıyor.  
 
IRKÇILIK, AYRIMCILIKTIR, KATLİAMDIR, SUÇTUR! EZİLENLER, IRKÇILIĞA KARŞI BİRLEŞİN!
 
Sömürü, talan, yolsuzluk, işsizlik ve yoksulluk kapitalist/emperyalist sistemin yarattığı hastalıklardır. Irkçılık ve ayrımcılık bu kaynaktan beslenir. Bütün dünyada olduğu gibi Avrupa’da da işsizlik artmaktadır. İş güvenliği ortadan kaldırılıyor, işten çıkarmalar kitlesel boyutlarda gelişiyor ve işsizler ordusu büyüyor. Bir çok alanda sosyal hak gaspları yapılıyor. İnsanlığın geleceğe olan güveni ve geleceği karartılıyor. Emperyalizm kendi krizini emekçilere yıkmak istiyor. Emekçilerde yeterince örgütlü olmadıklarından emperyalizm kendi krizini kendisi yönetiyor.
 
Kapitalizm, ırkçılık, ayrımcılık ve faşizmdir. Irkçılık insanları tenlerinden, dillerinden, dinlerinden dolayı birbirinden ayırmak, horlamak ve aşağılamaktır. Kardeş olan tüm renklere düşmanlıktır. Her türden ayrımcılık bu renklerin güzelliğini öldürür.
 
İnsanlık, ırkçılık ve ayrımcılıkla çok önce tanışmıştır. Amerika’da ırkçılık yerli halkın kıyımına, soy kırımına, siyah Afrikalıların köleleştirilerek kitlesel kıyımına kadar vardırılmıştır. Irkçılık bir ideoloji olarak kapitalizme aittir, kapitalizmin bunalım dönemine özgüdür. Irkçılık dünyayı kana boyayan savaş ve faşizmin bir olgusu olarak kapitalist/emperyalizm döneminin ürünüdür.
 
Faşizm, en koyu ırkçılıktır, barbarlıktır ve insanlığın kıyımıdır. Irkçılığı, ayrımcılığı, yabancı düşmanlığını ve faşizmi besleyen, geliştiren ve ihtiyaç duydukça uygulayan emperyalist sistemin kendisidir. "Üstün ırk, üstün insan, üstün kültür, üstün ulus ve üstün din" gibi anlayışlar kapitalist sistemin görüş açısıdır. Bu bizzat ırkçılık ve ayrımcılıktır. Irkçılığa, ayrımcılığa, kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele birleştirilmelidir.
 
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde mevcut olan işsizlik ve ekonomik krizin faturası göçmenlere biçilmektedir. Çünkü mevcut krize göçmenlerin varlığının neden olduğu propaganda edilmektedir. Buna yerli halklarda inandırılmış bulunmaktadır. Bu ırkçı propaganda ve korku psikolojisi yabancı düşmanlığını, ırkçı saldırıları hızla yaygınlaştırmaya başlamıştır.
 
Milliyetçiliği, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını kendine temel politika olarak alan partiler, göçmenleri seçimlerde politik malzeme ve propaganda aracı olarak kullanmaktadırlar. Avrupa ülkelerinde ırkçılık çıplak bir olgu olarak vardır. Bu ırkçı saldırıların en önemli hedeflerinden birisi Müslüman halklar, siyah Afrikalılar ve Türkiyelilerdir.
 
Bugün ırkçılık tehlikesi tırmanarak ve saldırıya/eyleme dönüşerek varlığını korumaktadır. Ancak göçmenler nezdinde bu ırkçılık tehlikesi henüz yeterince bilince çıkarılmış değildir. Irkçılığın toplumu kutuplaştırdığı, halkları ve toplumsal kesimleri birbirine düşmanlaştırdığını hepimiz bilmekteyiz. Şu anda esas olarak İslam karşıtlığı (islamafobi) üzerinden bir ırkçılık gündemdedir. Bazen birileri öne çıkarılıyor. Ancak genel olarak ırkçılık bütün göçmenleri hedef alıyor. Irkçılık her dönem kendisine bir hedef kitle buluyor.
 
Irkçılık doğası gereği kural ve ölçü tanımaz. Ama ırkçılarla halkı birbirine karıştırmamak gerekir. Halkın hayırhah tutumuda ırkçılığı teşvik ediyor ve cesaretlendiriyor. Avrupa’da ırkçılık genelde politikacılar eliyle yapılıyor ve sokak güruhları pratiğini şiddet yoluyla sergiliyor. Faşizm, ırkçılık ve gericilik her dönem kendisine bir karşıtlık yaratır ve buradan beslenir. Bununla toplumun dikkatini asıl sorunlardan başka bir tarafa çekmek ister. Esas hedefi gündem saptırmaktır. Acıyı ve korkuyu yerleştirmek ve can yakmaktır. Bugün Müslümanlık, yarın işsizlik, öbür gün göçmenliktir. Bir başka zaman bir başka şeydir. Eğer yoksa bile kendileri yaratırlar. Göçmen karşıtlığının politik olarak bir karşıtlığı vardır. Bunun için gerici, faşist siyasi yapılar yasaları ve ırkçı söylemlerini ağırlaştırıyorlar.
 
Devam edecek...