19 Mayıs 2024 Pazar

Glasgow Anlaşması: İklim krizi küresel ekonominin kurallarıyla çözülemez

Glasgow Anlaşması'nın halkın iklim adaletini hedeflediğini belirten Climáximo aktivisti Sinan Eden, iklim krizine karşı sistemin çözüm üretemeyeceğini kaydetti. Glasgow'un, sisteme karşı "harekete geçelim" çağrısı olduğunu dile getiren Eden, iklim krizine karşı küresel ekonomide küçük düzeltmelerle, küresel ekonominin kurallarıyla çözülemeyeceğinin altını çizdi. 

Küresel ısınmanın 2°C'nin olabildiğinde altında tutulması hedeflenen Paris İklim Anlaşması'nın imzalanmasının üzerinden altı yıl geçti. Anlaşma, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında; iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine maruz kalan ülkelerin uyum ve direnç kabiliyetlerinin artırılması ile sera gazı emisyon azaltım kapasitelerinin yükseltilmesi amacıyla öncelikle gelişmiş ülkelerin ihtiyacı olan gelişmekte olan ülkelere finansman, teknoloji transferi ve kapasite geliştirme imkanı sağlayacaklarını taahhüt ediyor. 

2020 yılında Glasgow'da düzenlenecek olan 26. Taraflar Konferansı COP26 da sera gazı sıfırlama hedefinde olan ülkelerin, güncellemelerinin derli toplu bir değerlendirmesi yapılacaktı fakat Covid-19 salgını nedeniyle toplantı ertelendi. Buna karşı küresel iklim adaleti için mücadele yürüten taban hareketleri tarafından halkın iklim adaletini önceleyen Glasgow Anlaşması fikri ortaya çıktı. Yürütülen bir yıllık düzenli toplantı sonrası, adını toplantının yapılması planlanan İskoçya'daki Glasgow kentinden alan anlaşma, Paris İklim Anlaşması'nın yaratacağı finansal ve politik sonuçlara karşı devletleri "uyum sağlamaya" çağırmaktan ziyade, kontrolü ele almak için eyleme geçmek ve örgütlenmek çağrısı yapıyor.

'İKLİM KRİZİNİN BİR YAPISAL AYAĞI BİR DE TESLİM TARİHİ SORUNU VAR'
Portekiz'de iklim krizine karşı mücadele yürüten Climáximo aktivisti Sinan Eden ile Glasgow Anlaşması'nı, iklim krizine karşı nasıl bir mücadele yürütülmesi gerektiğini, alınması gereken sorumlulukları konuştuk. Eden, "Paris Anlaşması imzalandığında 3,5°C ısınmaya götüreceğini biliyorduk ama kendi hedeflerimizin ve stratejimizin iklim kriziyle uyumlu olması açısından anlaşma bir ihtiyaçtı. İklim krizinin bir yapısal ayağı var, bir de teslim tarihi sorunu; yani iklim için yapılacak şeylerin önümüzdeki beş ya da on yıl içinde tamamlanması gerek. Bu da bir bakıma yapılacak şeylerin başkasına devredilemeyeceği anlamına geliyor" diye konuştu. 

'BU SİSTEMDE İKLİM KRİZİNE ÇÖZÜM ÜRETİLEMEZ'
Glasgow Anlaşması'nın tam da bu soruna karşı ortaya çıktığını anımsatan Eden, anlaşmayı imzalayan 90 örgütün sera gazı emisyonlarının, iklim bilimiyle uyumlu bir şekilde azaltılacağını taahhüt ettiklerini belirtti. İmzacı örgütlerin bu taahhüdü yerine getirmek için sivil itaatsizlik ve birçok kitlesel eylem yapacaklarını, küresel iklim adaletini inşa edeceklerinin sözünü verdiğini kaydeden Eden, iklim krizine karşı çözümün bu sistemde çıkmayacağını ve Glasgow'un da bir "harekete geçelim" aşaması olduğunun altını çizdi. 

'ÇÖZÜM İÇİN EKONOMİNİN ÇARKLARININ DURMASI GEREK'
Eden, "İklim krizinin önümüze koyduğu yapılacaklar listesi, küresel ekonomide böyle küçük düzeltmeler yapılarak, küresele ekonominin kuralları çalıştırılarak elde edilecek bir şey değil. Ciddi miktarda yatırımın, altyapının, inşa edilmiş fabrikalar üzerindeki yatırımların, kredilerin, borçların bütün ekonominin temel dayanağı olan fosil endüstrisi ile benzer şeylerin olduğu gıda ve inşaat sektörlerinin ortadan kalkması demek. Sistemin kronik olarak girdiği ekonomik krizlerden çıkarken ekonominin çarklarının çalışmamasının imkanı yok. Çarkların durmaması bu ekonomiyi, sistemi yürütmekle yükümlü olanlarda iklim konusunda bir çelişki yaratıyor. Yani yapısal olarak gerçekçi bir çözüm üretmeleri mümkün değil, o yüzden yalan yanlış çözüm üretiyorlar. Bilim insanları bir buçuk dereceyle iki derece arasındaki yaşanacak yıkımın farkını gösteriyor. Bir buçuktan iki dereceye geçtiğimizde Antarktika çöküyor diyor uzmanlar. Biden, emisyonları net sıfıra 2050'de indireceğini söylüyor, oysa 2030'dan sonrası nafile olacak. Ama Biden bunu diyemez, çünkü bunu demesi Amerikan emperyalizmi olmasın demek. Dolayısıyla ortada ciddi bir yapısal sorun var. Bu sorunun kendisi başlı başına yanlış çözümler üretiyor. Çözümün halktan yana ve halktan gelmesi gerek" diye konuştu.

'KRİZİN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ ÜZERİNE TASARLANMIŞ'
Ekonomik büyüme yerine insanların ya da gezegenin ihtiyaçlarına odaklanılmasının sadece toplumsal adalet sorunu değil, aynı zamanda teknik bir sorun olduğunu dile getiren Eden, "Bizim de Glasgow Anlaşması'nda kastettiğimiz, şu an var olan küresel ve ulusal ötesi kurumların kaybetmek üzere tasarlanmış olduğu. Bu krizin çözümsüzlüğü üzerine tasarlanmış olduğu. Bu teknik sorunu çözmeleri mümkün değil. Biz başka türlü bir çözüm sunmalı, başka bir şeyin üzerinden çözüm üretmeliyiz. Bu anlamda Glasgow Anlaşması toplumsal hareketlerin kendi aralarında yaptıkları bir anlaşma. Bu anlaşmayı yapanlar bir çeşit taahhütte bulunuyor, sorunu ciddiye alıyoruz diyor. Anlaşmaya katılan örgütler ülkelerinin karbon emisyonu kaynaklarının envanterlerini çıkarıyor, emisyonlar nereden geliyor, hangi fabrikaların, santrallerin öncelikle ortadan kalkması gerekiyor diye tespit ediyor. Bunun üzerine eldeki bu bilgiyle o ülkenin ve toplamda da uluslararası iklim hareketinin iklim adaleti gündemi inşa ediliyor, ki bu da üçüncü aşama. Yani, imza, envanter ve iklim adaleti gündemi aşamaları" ifadelerini kullandı. 

'GLASGOW BİZİ KONFORMİZMDEN ÇIKARACAK'
İklim adaletinin doğrudan halkın gündemi olduğunu vurgulayan Eden, şöyle devam etti: "Tam olarak ne yapılması gerek, hangi konuda daha acele edilmeli gibi meselelere iklim adaleti açısından gerçekçi bir çözüm üretiyoruz. İklim adaletine dair bir çeşit ihtiras açığı var genel olarak. Neoliberal ideolojinin dayattığı, alternatif yok, bundan başka bir sistem mümkün değil mantığıyla ilişkili. İklim bilimini bir kere öğrendikten sonra, tersine öğrenmek, başa dönmek mümkün değil. Ben bütün örgütlerde ihtiras açığı olduğunu düşünüyorum. Mesela hükümet yapmadı ya da herhangi bir şirket, holding yapmadı, kapitalistler yaptı diyoruz. Örneğin bir otobüstesiniz, uçuruma doğru gidiyorsunuz ve şoför sarhoş. Sarhoş şoförün yüz kilometre hızla gitmesini suçlamak mantıklı, ama sorunu çözmüyor, yine ölüyoruz. İnisiyatifi ele alıp şoförü kaldırıp yerine başkasını koymak ya da el frenini çekmek gerekiyor. Hırs açığından kastım, sorun karşısında neyin yapılmamasını ya da neyin yanlış olduğunu söylemekten çok, biz ne yapacağızın yanıtını vermemizin gerekliliği. Çünkü geri kalan yöntemler denendi, test edildi, çalışmadığı ispatlandı. Bunun üzerine artık bizim yapmamız gerek dediğimiz yer Glasgow Anlaşması. Bizi kendi konformizmimizden çıkarmayı sağlayacak bir araç."

Glasgow Anlaşması'na https://glasgowagreement.net/en/faq/ linkten ulaşabilirsiniz.