28 Mart 2024 Perşembe

Fırtınadan HDP'yle çıkmak

Devrimci demokratik ve halkçı bir odak olarak örgütlenirse, halklarımızın "ortak evi", yükselen umudu olması için koşullar mevcuttur. Bu sadece sandıkta karşılığını bulan 6 milyonla değil, onu aşan bir düzeyde ezilen birçok kesimin de beklentilerine yanıt verebilir. Yerellerde örgütsel omurgasını süreklilik sağlayacak biçimde örgütlerse süreçten güçlenerek çıkacaktır. Zaten demokratik ögeleri, HDP dışında birleştirebilecek bu topraklarda başka demokratik bir odak yoktur.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), tamamladığı konferanslardan sonra 11 Şubat'ta 3. Olağan Büyük Kongresi'ni toplayacak.
 
HDP, 7 Haziran zaferinin ardından AKP-MHP faşist blokun özel saldırı hedefinde halklarımızın ortak direniş mevzisi olarak bugünlere kadar geldi. Bütün eksiklerine rağmen herkesin "İyi ki HDP var" diyebileceği bir parti oldu.
 
HDP'nin direnişi, bugünlere kadar süreğenleştirmesi, faşist teröre karşı ayakta kalması çok önemli bir siyasal kazanımdır. 
Faşist diktatörün iç ve dışta savaş, yayılmacılık, sömürgeci işgali sürdürdüğü, Saray ve işgal karşıtlarının düşman kategorisi içine yerleştirilerek ezilmeye, sindirilmeye çalışıldığı, ilerici, devrimci, yurtsever ve demokratların topyekûn faşist saldırı altında olduğu bu süreçte, HDP 3. Olağan Kongresi'nin önemi bir kat daha artmıştır.
 
AKP-MHP merkezli faşist işgal bloku yıkılmadan ezilenler zulüm, katliam ve işkenceden kurtulamayacak. İlericiler, demokratlar, antifaşistler iki seçenekle karşı karşıya bırakıldı. Birincisi; faşist rejimin, tek adam diktatörlüğü biçiminde kendisini yeniden tahkim etmesi. Bunun gerçekleşebilmesi için devrimci demokrasi ve toplumsal mücadele dinamiklerinin teslim alınması, tasfiye edilmesi.
 
İkincisi ise halklarımıza kan kusturan, yalan, işgal ve talan üzerine kurulu işgalci, sömürgeci faşist blokun dağıtılarak demokrasi ve özgürlüğün kazanılmasıdır. Bunun yegane yolu ise direnişin büyütülmesidir.
 
Bu nedenle, bütün dikkatleri direniş seçeneğinin geliştirilmesi üzerine yoğunlaştırmak temel görevdir. HDP'nin önümüzdeki dönem Saray diktatörünün etrafında kümelenen faşist cepheyi zayıflatacak ve yıkacak bir mücadele programı, mücadele çizgisi oluşturması hayati bir önem kazanıyor. Kongrenin bu ihtiyacı yanıtlayacak bir kararlılıkla gerçekleşmesi herkesin beklentisi.
 
Çünkü HDP, faşizmin karşısında demokratik siyaset arenasında gerçek bir alternatif olarak duruyor. Bu beklenti, HDP'yi bu topraklarda bir umut olarak öne çıkmaya, öncü rol üstlenmeye zorluyor.
 
AKP/Saray faşizmi de bunun gayet farkında. Erdoğan diktatörlüğü, Efrin merkezli sürdürülen işgal ve savaştan zaferle çıkmaya bel bağlamıştır. Zaten başka da şansı kalmamıştır. AKP-MHP faşist ittifakı, varlık yokluk sorunuyla yüz yüzedir. Erdoğan-Bahçeli ikilisi, Efrin işgalinin istenilen hızda ilerlemesi için bu nedenle ölümüne bir savaş yürütüyorlar. HDP'yi ve tüm savaş karşıtlarını, barış isteyen kesimleri "teröre destek" adı altında tutuklama, gözaltı ve baskılarla sindirmeye çalışıyorlar. İşgalci faşist cepheyi genişleterek işgale ve faşizme toplumsal desteği artırmaya çalışıyorlar. 
O nedenle, bu savaştan kimlerin galip çıkacağı sorusuna verilecek yanıt kilit bir yerde duruyor.
 
HDP de mevcut pozisyonunu savaşa ve savaşın sonuçlarına göre konumlandırmalıdır. HDP'nin faşizme karşı mücadelede başkaca güçlerin dışında kendi özgün rolünü oynamasının anlamı; demokratik halk hareketini birleştirmesi, demokratik halk direnişini yaratmasıdır. Buna ek olarak, HDP, demokrasi cephesinin oluşturulmasını dışsal bir olgu olarak değil içsel bir sorun olarak ele almalıdır. Kongrenin ele alması gereken acil temel gündemler bunlar olmalıdır.
 
Savaşa ve faşizme karşı tüm güçleri birleştirme perspektifini kuşanmış bir HDP, halklarımızın beklentilerine yanıt verebilir.
 
Zaten HDP 3. Olağan Kongresi'nin temel şiarı olan "Güçlü Parti, Kararlı Mücadele" bu beklentiye uygun olarak formüle edilmiş. Dönemin ruhunu yansıtan bu şiarın karşılığını bulması çoğulculuğunun getirdiği zenginlikle beraber ideolojik netlik ve bununla birleşmiş siyasi kararlılığını ortaya koymasıyla mümkün olabilir. Kendi dışındaki siyasal ve toplumsal kesimleri de bu hatta birleştirerek içinde taşıdığı devrimci potansiyelini yeniden açığa çıkarabilir. Zaten "Güçlü Parti" de ancak siyasi karalılıkla elde edilebilir.
 
HDP, kuruluş amaç ve hedeflerinden kopmadan ilerlemelidir. HDP'nin çizgisi emekçi sol çizgidir. Herhangi bir sapmaya izin vermeden izlenecek tek çizgi de budur. HDP bu çizgisiyle yola çıktığı "umuda yolculuğu"nu tamamlayabilir.
 
Keza, konferansların gösterdiği ışık da bu yolu göstermektedir. HDP tabanı, parlamentarizm hastalığı ile malul, düzen içi bir sol politikayı değil devrimci demokratik sol bir politik çizgiyi öneriyor, beklentisini bu yönde dile getiriyor. Tabanın eğilimi ve özlemi budur.
 
Bu özlemin karşılık bulması tam da "radikal demokrasi" kavramının içeriğinin liberal değil de devrimci demokratik bir içerikte sürdürülmesine bağlıdır.
 
İki yılı aşkın süredir HDP kadroları ve tabanı direniyor. Bu direnişin sürekliliği HDP'yi bugünlere getirdi. Fakat şimdi, siyasi atmosferde yaşanan esaslı değişiklikleri göz önünde bulundurma zamanıdır. Dünün nispi barış koşullarının siyaset tarzı ile bugünü karşılamak ve Erdoğan diktatörlüğünü yenilgiye uğratmak olanaklı değildir. Bu nedenle, dünün mücadele ve örgütlenme anlayışı ile bugünün sert ve fırtınalı zamanlarının üstesinden gelmek imkansızdır. Siyaset yapış tarzını ve örgütlenmesini günün ihtiyaçlarına bağlı olarak devrimci demokratik ve halkçı bir eksende ele alırsa HDP'nin önünde kimse duramaz. Bugün parlamentonun giderek daha fazla Saray'ın diktatörlüğü güçlendirmek ve yanılsama yaratmak için araçsallaştırıldığı koşullarda yeni dönemin HDP'sinin inşası, devrimci hamleler için zorunluluk halini almıştır. HDP, Saray parlamentosuna karşı halklarımızın birleşik ve ortak parlamentosunu bugünden yarına şekillendirmeyi önüne görev olarak koymalıdır. Güçlü parti için güçlü yerel örgütler, güçlü parti için alternatif yerel halk meclisleri. HDP, bunun politikasını yapmalıdır. Bu, aynı zamanda bürokratik yabancılaşmanın, halktan kopuk siyaset tarzının her türlü görüngüsüne karşı mücadeleyi içerir.
 
Bugün yanıtlanması gereken soru şudur: HDP iktidarlaşma, demokratik alternatif odak olma görüş açısına göre mi kendisini örgütleyecek yoksa giderek mevcut durumu sürdürme ve koruma anlayışına göre mi konumlanacak?
 
Devrimci demokratik ve halkçı bir odak olarak örgütlenirse halklarımızın "ortak evi", yükselen umudu olması için koşullar mevcuttur. Bu, sadece sandıkta karşılığını bulan 6 milyonla değil, onu aşan bir düzeyde ezilen birçok kesimin de beklentilerine yanıt verebilir. Yerellerde örgütsel omurgasını süreklilik sağlayacak biçimde örgütlerse süreçten güçlenerek çıkacaktır. Zaten demokratik ögeleri HDP dışında birleştirebilecek bu topraklarda başka demokratik bir odak yoktur. Savaş karşıtlığı ve kendi dışındaki demokratik güçleri birleştirmiş bir HDP, Erdoğan faşizmini yenebilir. AKP ve Saray faşizmi, kimse cesur ve kararlı hamlelerle vuramadığı için ayakta kalmaya devam ediyor. Saray faşizmi güçlü olduğu için değil güçsüz ve kırılgan olduğu için saldırganlaşıyor. Toplumsal rızayı siyasi araçlarla sağlama yeteneğini yitirdiği için zoru, baskıyı devreye sokuyor. Saray faşizminin bunun dışında yapacağı hiçbir şey yoktur. HDP'nin ise gerçekleştirebileceği ve halkların geleceğini aydınlatacak "Yeni Yaşam" seçeneği var.
 
Halklarımız, bu zorlu ve fırtınalı süreçten ancak "Güçlü Parti, Kararlı Mücadele"yle kuşanmış HDP'yle çıkabilir. Bundan da kimsenin kuşkusu yok, mutlaka kazanacağız.