2 Mayıs 2024 Perşembe

Filistin'den Rojava'ya sömürgeciliğe karşı mücadeleye

Bugünkü Filistin'in Aksa Tufanı adlı ulusal var olma savaşını hazırlayan tam olarak bu emperyalist ve siyonist jeopolitikaya köklü bir cevaptır. Başka bir deyişle Aksa Tufanı Filistin'i ulus olarak yok etme ve eritme stratejik politikasına devrimci bir karşı koyuş ve meydan okumadır. Filistin ulusu, birleşik bir iradeyle ve kitlesel bir feda savaşı tarzıyla siyonizme ve tüm emperyalizme "vardık, varız, var olacağız" hakikatini bildiriyor.

Bölgemizin iki aktif yanardağı misali Kürt ve Filistin ulusal devrimci dinamikleri Ortadoğu'nun siyasal gelişmelerini etkileyip belirlemeyi sürdürüyor. Bölgemiz Ortadoğu'yu bir kez daha Filistin ulusunun devrimci hamlesi sarstı. 6 Ekim 1973 savaşının yıl dönümüne selamla 7 Ekim'de Filistin ulusal özgürlük davasını sırtlayan 14 parti/örgüt, sömürgeci siyonist İsrail devletine karşı sürpriz bir devrimci savaş hamlesiyle ileri atıldı. Haydut devlet siyonist İsrail'i şok eden Aksa Tufanı savaş hamlesi ABD, İngiltere, Kanada ve AB emperyalist güçleri başta olmak üzere bölgenin tüm sömürgeci devletlerini de şok etti.

Ezilen Filistin ulusunun devrimci hamlesiyle sarsılan emperyalistler ve dünya gericiliği panikle İsrail'in etrafında birleşti. ABD ve İngiltere her türlü destek için hızla seferber oldu. Her zaman olduğu gibi siyonist İsrail'in yardımına koştu. ABD, Akdeniz'e askeri gemisini yolladı. İsrail'den sonra emperyalizmin bölgedeki en önde gelen dayanakları olan Suudi Arabistan ve sömürgeci faşist Türk burjuva devleti için de Aksa Tufanı apansız yakalandıkları bir durum oldu. Zira İsrail'le normalleşme anlaşmaları olarak kurgulanan Abraham anlaşmalarının hemen arefesinde Aksa Tufanı iki devleti de açıkta bıraktı. Her iki devlet de tereddütsüz emperyalizmin ve siyonizmin yanında yer aldı. Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti ve onun politik islamcı faşist şefi Erdoğan sözde tarafsızlık ve arabulucu rolüyle İsrail siyonizminin safına dizildi. Faşist şefin işbirlikçi yüzü ve dinbaz sahtekarlığı bir kez daha ortaya serildi.

Filistin yurtseverlerinin başlattığı bu tarihsel ve stratejik savaş hamlesinde, siyonist İsrail tarihindeki en büyük kayıplarını verdi. Aktüel dünya tarihinde adeta Moğol İmparatorluğu gibi korkunç, dokunulmaz ve yenilmez bir güç mitiyle bilinen siyonist İsrail savaş makinası ağır bir darbe aldı. Filistin ve bölge halklarına karşı yürüttüğü kuralsız ve vahşi sömürgecilik pratiğiyle elde ettiği dokunulmazlık ve yenilmezlik miti yıkıldı. Ezilenlerin haklı savaşının ve devrimci kudretinin dokunamayacağı ve yenemeyeceği bir egemenlik gücü olmadığı yalın bir hakikat olarak kendini duyurdu. Tarihin bu "an"ında Filistin ulusunun haklı ve onurlu savaşında ezilenlerin devrimci gücü ve hakikati sözünü söylemektedir.

Aksa Tufanı devrimci savaş hamlesi, 75 yıllık Filistin ulusal varlık ve özgürlük mücadelesinde yeni bir tarihsel eşiği belirlemektedir. Siyonist İsrail kuruluşundan bu yana belki de ilk kez bu çapta Filistin ulusal savaş gücü ve kapasitesiyle yüzleşiyor. Büyük intifadalarla ve esasen ulusal direnme savaşlarıyla karakterize olan Filistin tarihi, bu devrimci savaş hamlesiyle yeni ve ileri bir nitelik kazanmış oluyor. 6 gün süren Arap-İsrail savaşını ayrı bir yere koyarsak, Aksa Tufanı Filistin ulusal direniş ve savaş tarihinde bir ilki işaretliyor. Aksa Tufanı savaşı Filistin ulusunun varoluş ve emperyalist-siyonist ittifakının dayattığı ulusal kölelik sürecini tersine çevirme savaşı olarak anlam kazanıyor.

Bu evreye, aktüel olarak Abraham anlaşmalarıyla gelindiğini görmek gerekiyor. Siyonist İsrail, Abraham anlaşmalarıyla tüm bölge devletlerini Filistin'i ortadan kaldırma planına razı etmeyi ve suç ortağı yapmayı içeriyor. Faşist Trump yönetimiyle ırkçı İsrail devletinin birlikte geliştirdikleri bu planla başkenti Kudüs olacak bir İsrail hedefleniyor. Trump yönetimi, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımakla kalmamış, İsrail'le Abraham anlaşmalarının kotarılması için Körfez ülkeleriyle özel anlaşmalar yaparak süreci ilerletip derinleştirmişti. ABD'nin Biden yönetimi de bu politikayı aynı doğrultu ve menzilde sürdürdü. BAE ve Suudilerin öncülüğünde Cezayir haricindeki Arap devletlerinin tümü siyonist devletle resmen anlaştı. Filistin'e karşı siyonist sömürgeciliğin yanına dizilen bu gerici devletler yeni bir özgül siyasal parametre ve tehdit durumu yarattı. Filistin halkını çaresizlikle kuşatıp teslim almayı ve köleleştirmeyi amaçlayan stratejiye karşı Filistin yurtsever güçlerinin suskun kalması beklenemezdi.

Bugünkü Filistin'in Aksa Tufanı adlı ulusal var olma savaşını hazırlayan tam olarak bu emperyalist ve siyonist jeopolitikaya köklü bir cevaptır. Başka bir deyişle Aksa Tufanı, Filistin'i ulus olarak yok etme ve eritme stratejik politikasına devrimci bir karşı koyuş ve meydan okumadır. Filistin ulusu birleşik bir iradeyle ve kitlesel bir feda savaşı tarzıyla siyonizme ve tüm emperyalizme "vardık, varız, var olacağız" hakikatini bildiriyor.

Emperyalistlerin Qrtadoğu'nun bağrına suni bir devlet olarak yerleştirdikleri siyonist İsrail varlığını vaat edilmiş topraklara ve bu topraklarda yaşayan Filistinli halkların vatansızlaştırmasına dayandırıyor. Bütün sömürgeci tarihi ve pratiği bunu kanıtlıyor. Dolayısıyla daha başından ve kategorik olarak vaat edilmiş topraklarda başka bir ulus ve ulus devlete varlık hakkı tanımıyor. Filistin ulusunun varlığı ve haklarıyla ilgili tüm kazanımlarını yok sayan, BM kararlarını tanımayan, emperyalistlerin iki devletli çözüm oyalama ve sahteliğini de çoktan bir yana bırakan siyonist İsrail, gelinen aşamada Filistin ülkesini ve ulusunu ortadan kaldırma amacını tümden açığa vuruyor.

Bir apartheid rejimi olarak kurumlaşan siyonist İsrail devleti kuruluşunda verili olan bu stratejik amacını adım adım gerçekleştiriyor. Bu, aynı zamanda her aşamada Filistin'i Filistinsizleştirme olarak vücut bulan siyonizmin varlık tarzıdır. İngiltere ve batı emperyalizminin nehirden denize Filistin ülkesini siyonistlere vatan yapma ve ulus devlet haline getirme vaadi, dün olduğu gibi bugün de siyonist çetelerin Filistinlilerin evlerine haydutça el koymaları ve topraklarını işgal edip ellerinden almalarıyla devam ediyor. Başlangıcından bugüne değişmeyen bu gerçeklik nedeniyle Filistin ülkesi ve ulusu paramparça edildi. Sistematik etnik arındırma ve sömürgecilik politikalarıyla Filistin ulusu kendi vatanında sürgün ve parya durumuna getirildi. Beş milyon Filistinli bölge ve dünyada sürgün olarak yaşıyor. Siyonist İsrail, Filistin ulusunun varlığını ve hatta ulus devlet olma hakkını sözde kabul etse de gerçekte tam tersi bir politika yürüttü. Filistin'i ortadan kaldırma ve vatanlarını çalma/gasbetme yolundan yürüdü.

Aksa Tufanı devrimci savaş hamlesi, siyonist İsrail'in Filistin'i sömürgeci statü ve ulusal kölelik koşullarına güçlü bir karşı koyuştur. Savaş öncesi konjonktürde siyonist İsrail'in derinleşen devlet ve yönetim kriziyle boğuşmaktaydı. Filistin direniş güçlerinin bu konjonktürü iyi değerlendirip siyonist devlet krizinin imkanlarından hakkıyla yararlandıkları görülmektedir. Filistin yurtsever güçlerinin siyonist İsrail'e karşı başlattığı varlık savaşı tümüyle meşru ve haklıdır. Emperyalist propaganda gücü ve araçları Filistin ulusunun haklı ve meşru mücadelesini Hamas'a daraltıp ve özdeşleştirerek İsrail'in ırkçı sömürgeci bütün eylemlerini meşrulaştırmaya, vahşi apartheid rejimini aklamaya çalışıyor. Filistin davası etrafında tarihsel olarak oluşmuş dünya halklarının desteğini bu yolla kısıtlamayı ve Filistin mücadelesini bölge ve dünya ezilenlerinden tecrit etmeyi murat ediyor.

Bu amaçla daha savaşın başlangıcında emperyalist-siyonist kara propaganda ve psikolojik savaş devreye sokuldu. Hamas'ın, siyonist İsrail ve emperyalistler tarafından düşman olarak şeytanlaştırılıp kötülüğün kaynağı ve savaşın suçlusu olarak gösterilmesi, Filistin ulusuna yönelik ilan edilmiş soykırımcı intikam saldırılarının bir gerekçesi olarak kurgulanıyor. Siyonist İsrail devleti eşi görülmemiş bir savaşla Filistin direnişini ve varlığını ezeceğini, bu savaşta hiç bir kural olmayacağını ve dolayısıyla her türlü savaş suçunun özgürce işleneceğini tüm dünyaya resmen ilan etti. Mazlum Filistin ulusuyla devasa bir savaş makinası olan siyonist İsrail devleti arasında süren eşitsiz savaşta, Gazze halkı başta olmak üzere tüm Filistin halkı vahşi bir savaşın ve kitle katliamlarının hedefindedir. Siyonist savaş makinası yeni bir soykırımcı, kirli ve kuralsız savaşla Filistin halkını yıkıma uğratmak ve iradesini teslim almak istemektedir.

İçinden geçmekte olduğumuz bu uğrakta Ortadoğu bölgemizin iki ezilen ulusunun yazgıları birbirine benzeyip ortaklaşıyor. Aynı sömürgeci sistem ve bölge devletleri Kürdistan ve Filistin halklarına benzer yazgı belirlemeye ve dayatmaya çalışıyor. Rojava halkları, tıpkı Filistin halkları gibi kuralsız bir sömürgeci işgal savaşıyla yüz yüze bulunuyor. Tarihsel sömürgeciliğini İsrail tarzıyla güncelleyen ve siyonizmin kuralsız savaş yöntemlerini benimseyerek ilerleyen sömürgeci faşist Türk burjuva devleti, Rojava halklarına karşı yürüttüğü sömürgeci işgal savaşını yeni bir eşiğe taşıyor. Eski MİT başkanı ve Türk sömürgeciliğinin yeni gayrı resmi savaş bakanı Hakan Fidan yaptığı açıklamayla, Rojava'da alt yapı ve üst yapıyı hedefleyeceklerini tüm dünyaya ilan etti. Sömürgeci faşist rejim Rojava'da alt yapıyı ve halkı hedef aldı. Çocukları ve tarım işçilerini katletti. Elektrik santrallerini vurdu. Rojava halklarına karşı sürdürülen dizginsiz işgal saldırılarını alt ve üst yapıyı hedefleyecek biçimde genişletilmesi, sivil halkın hedeflenmesi ve savaş suçlarının özgürce işlenmesi anlamına gelmektedir.

Bölgenin sömürgecilerine karşı, Ortadoğu halkları ve tüm ezilenler kendi yazgılarını ellerine almak için mücadelede birleşmelidir. Bugün Rojava ve Filistin halklarına dayatılan sömürgeci işgal savaşı ve boyunduruğa karşı başta İsrail, Türk ve Ortadoğu halkları olmak üzere tüm dünya halkları ayağa kalkmalı ve harekete geçmelidir. Şimdi aynı zamanda Demokratik Ortadoğu Federasyonu bölgesel programı ve görüş açısına bağlanan bir mücadeleyi de eylemli düşünmenin tam vaktidir. Bugün tüm bölge ve dünya halkları için en yakıcı güncel ve tarihsel görev, siyonist İsrail savaş makinasının vahşi katliamlarıyla, Türk sömürgeciliğinin Rojava'ya yönelik işgal savaşına karşı eylemle set çekebilmek ve sömürgeciliği durdurmaktır. Emekçi sol hareketimiz "an"da Filistin ve Rojava halklarının ulusal özgürlük mücadelesiyle en güçlü dayanışma ve mücadeleyi yükseltme göreviyle sorumludur.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 11 Ekim tarihli 137. sayılı başyazısı.