19 Mart 2024 Salı

Faşizmi kadın isyanımızla yenmek için…

Sosyalist kadınlar olarak "Faşizmi isyanımızla yeneceğiz" şiarı, 8 Mart çalışmamızın politik eksenini oluşturuyor. Kadınların cins özgürlük mücadelesinin önünde en büyük engel olan faşizme ve kadın düşmanı politikalarına karşı 8 Mart'ı "faşizmi yeneceğiz", "erkek egemenliğini yeneceğiz" iddiası ile örgütlemek; sadece 8 Mart politikası olarak değil dönem politikamız olarak uygulanmalıdır.

Dünyada erkek egemen sistemin ve işbirlikçi iktidarların, pandemiyi fırsata çevirdiği ve kadın emeğinin, bedeninin ve kimliğinin üzerindeki sömürüyü artırdığı bir süreçte 8 Mart'a hazırlanıyoruz. AKP-MHP faşizmi uzunca bir süredir değişik gündemler etrafında karşı karşıya geldiği Türkiye ve Kürdistan kadın hareketinin direnişi karşısında geri adım atsa da tam anlamıyla çekilmedi.

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme tartışmaları, erkek şiddetinin devletin her türlü olanağını kullanarak meşrulaştırma, özsavunma hakkını kullanan kadınlara verilen cezalar, kadın katillerinin ve tecavüzcülerin devlet erkanı tarafından apaçık korunması, kadınların siyaset yapma hakkının engellenmesi ve devlet-yargı-polis işbirliği ile cezalandırılmaya çalışılması, kazanılmış haklarımızın gasp edilmesi, işsizlik-yoksulluk ve güvencesizliğin giderek katmerlenmesi gibi bir dizi faşist, kadın düşmanı politika ile kadın cinsinin öfkesi ve isyanı zor yoluyla bastırılmaya çalışılıyor.

Ezilenlerin isyanını bastırmak ve kirli ömrünü uzatmak isteyen saray faşizmi, en azgın saldırı ve sindirme politikalarını kadınlara yöneltirken, çıplak arama dahil her türlü cinsel işkence, homofobi, transfobi, bifobi, nefret suçları ve geleneksel heteroseksist rol dağılımı üzerinden kadın cinsinin eşitlik ve cins özgürlüğü mücadelesini bitirmeye çalışıyor. En demokratik ve insani haklarımızı bile faşizmin beka sorunu olarak karşılayan ve azgınca saldıran AKP faşizmi karşısında, kadın özgürlük mücadelesinin her gündemi, toplumsal saflaşmayı artırma ve kadın kitlelerinin öfkesini cins isyanına dönüştürme olanağını taşıyor.

Demokratik kadın hareketinin kadın cinayetlerine karşı yasal önlemlerin alınmasından cinsel özgürlük talebine, siyaset yapma hakkımızdan cins özgürlükçü bir toplum kurmaya kadar devrimci-demokratik her türlü politikamızın önüne faşizmin kadın düşmanı politikaları çıkıyor. Cins özgürlük mücadelemizin temelinde erkek egemen düzenin varlığını beka sorunu olarak gören AKP-MHP faşizminin durması bugün her zamankinden daha hayati bir yerde duruyor.

Bu nedenle sosyalist kadınlar olarak "Faşizmi isyanımızla yeneceğiz" şiarı 8 Mart çalışmamızın politik eksenini oluşturuyor. Kadınların cins özgürlük mücadelesinin önünde en büyük engel olan faşizme ve kadın düşmanı politikalarına karşı 8 Mart'ı "faşizmi yeneceğiz", "erkek egemenliğini yeneceğiz" iddiası ile örgütlemek; sadece 8 Mart politikası olarak değil dönem politikamız olarak uygulanmalıdır.

8 Mart çalışması boyunca temel parolamız faşizmi yenmek ve antifaşist mücadele içinde kadın kitlelerini seferber etmek olacaktır. Kadın kitlelerini antifaşist mücadele anlayışı ile örgütleme, pankart asmaktan yol kesmeye kadar fiili meşru mücadele biçimlerini yaygın kullanma, sokakta olma, savunma pozisyonundan ziyade koparıp alma görüş açısı ile hareket etmeliyiz. Kadın hareketinin sokağı bir biçimde terk etmeyen, AKP-MHP faşizminin kadın düşmanı politikalarına geri adım attıran, "Gülistan Doku nerede" sorusunu ısrarla soran, "Sana kadın üniversitesi açtırmayacağız" diyen Boğaziçi direnişinde cüret ve kararlılığın şarkısını söyleyen genç kadınların gücüne yaslanmalı ve bu gücü; kendi gündemlerini faşizme dayatan, cins özgürlüğünü fiili meşru mücadele ile söküp alan bir hatta evriltmek görevi ile karşı karşıyayız.

Faşizmi yenme ve cins özgürlüğünü kazanmanın ancak fiili meşru mücadelenin yükseltilmesi ve antifaşist kadın mücadelesinin yaratılması ile mümkün olacağının farkındayız. Bu nedenle kadın cinayetlerine karşı mücadelemiz, özsavunma hakkını kullanan kadınların erkek egemen faşist rejimin yargısının elinden sökülüp alınması, gözaltında ve hapishanelerde cinsel işkencenin sonlandırılması, yoksulluk ve işsizlik dayatmasına karşı faşizmi yenme kararlılığı ile mücadeleyi örgütleme sorumluluğu ile karşı karşıyayız.

Sokakta kadın direnişini büyüten öznelerin ev hapsi ile durdurulmaya çalışılmasına karşı mücadele etmek, Boğaziçi direnişi başta olmak üzere ev hapsi verilen ve tutuklanan kadın ve LGBTİ+'ların özgürlüğünü temel mücadele konusu yapma sorumluluğu ile hareket edeceğiz.

Kadının dünyasını ev ile sınırlama, kadınları eve hapsetme politikası erkek egemen sistem ve işbirlikçi iktidarlarının en ilkel politikalarından biridir. Bu nedenle ev hapsi cezalarının kaldırılması, ev hapsinin ideolojik temeli ve ev hapsindeki yoldaşlarımız, mücadele arkadaşlarımız ile dayanışmayı büyütmek temel görevlerimizden biri olmalıdır. Kadınların her durumda kadın isyanını büyüttüğünün, tek bir kadını eve hapsetmenin kadın cinsini eve hapsetmek olduğuna dair yaygın ajitasyon ve propaganda faaliyeti kadar fiili meşru mücadele biçimleri ile bu cezalara karşı cevap üretebiliriz.

Erkek şiddeti karşısında susmayan ve yaşam hakkını özsavunma uygulayarak savunan kadınlara karşı erkek yargının cezalandırma politikası 8 Mart çalışmamızın bir ekseni olacaktır. Faşizmin kendi yasalarını bile tanımayan, özsavunmayı meşru müdafaa hakkından saymayan, kadınları hayatta kaldığı için cezalandıran kadın düşmanlığına karşı başta Melek İpek olmak üzere özsavunma uygulayan kadınların mahkemesine çağrı, kadın dayanışmasının büyütülmesi, erkek yargının ikiyüzlü adalet anlayışının teşhiri, erkek adaletin ve mekanizmalarının hedeflenmesi politik eylemimizin odağında olmalıdır.

Pandemi nedeniyle artan işsizlik ve güvencesizliğin kadın emeği ve kadınların güvencesiz çalışmaya mahkum edilmesine, kadın yoksullaşmasına karşı mücadeleyi; 8 Mart'ı yaratan işçi kadınların anısından ve mücadelesinden aldığımız güçle büyütmeliyiz.

Son 5 yıldır 8 Mart'ta kadın grevine çıkan, hayatı durduran, kadın emeğinin gücünü gösteren dünya kadın hareketi bu yıl da grev çağrısı yapıyor. Enternasyonal kadın hareketi ile enerjik bir etkileşim kuran, birbirimizin deneyiminden güç alan pratiğimiz ile Türkiye-Kuzey Kürdistan'daki sosyalist kadınlar olarak son 2 yıldır 8 Mart kadın grevi örgütlüyoruz. Bu yıl da enternasyonal dayanışma ile kadın grevine çıkan yoldaşlarımızın, dostlarımızın yanında olmak, kadın grevini selamlamak için sokakta olacağız.

Rüzgar, direnen emekçilerden, ezilenlerden, gençlerden ve tabi ki kadınlardan yana esiyor. Şimdi direnmenin dayanılmaz hafifliğini arkamıza alma, bir adım öne çıkma ve faşizmi yenme iddiasına uygun olarak sokakları doldurma zamanı.

* Atılım Gazetesi'nin 12 Şubat tarihli 465. sayı Özgür Kadın köşe yazısı.