23 Ekim 2024 Çarşamba

Faşizme karşı mücadelede gençlik

Antifaşist mücadelenin birleşik zeminde örgütlenmesi güncel yakıcı görevlerin en temel olanlarındandır. Birleşik mücadele ve cepheleşme, antifaşist mücadelenin örgütlenmesinde en önemli halkalardan biridir. Ancak bu halkanın gelişimi doğrudan pratikle ilgili bir meseledir. Sözün hükmü tükenmiştir, söz artık eylemdir, eylemlidir. İstediğimiz kadar yazıp çizelim, pratikle buluşturamadığımız hiçbir koşulda, siyasal mücadeleye anlamlı bir katkısı ve karşılığı olmayacaktır.

Coğrafyamızda, değişik çelişkiler etrafında somutlaşan ve devrimci-demokratik talep ve sorunlarla politik özgürlük mücadelesi yürüten toplumsal sınıf ve katmanların önündeki en büyük engellerden biri faşizmdir. Elbette faşizm de birçok kavram gibi tarihsel gelişimi, sistem ve sınıflarla ilişkisi, teorisi ve örgütlenme tarzı, araç ve yöntemleri, ideolojisi ve siyasal gelişimi gibi birçok yönüyle analiz edilmeyi hak ediyor. Ancak tek başına faşizmin ne olup olmadığını tespit ve analiz etmek eksik kalır. İktidar perspektifi ve devrimci öncülük/önderlik iddiası olan tüm devrimci-demokratik güçler faşizmi incelerken ancak ona karşı mücadele stratejisiyle birlikte ele aldığında daha bütünlüklü bir değerlendirme ve sonuçlar elde edebilir. Netice itibariyle faşizmi incelemek madalyonun bir yüzüyse, diğer yüzü de ona karşı mücadelenin örgütlenmesidir.

Devrimci mücadelenin öncüsü olma iddiası taşıyanlar için faşizmi analiz etmek ve tek başına onun ne olduğunu bilmek yetmez. Aynı zamanda onun nasıl yıkılacağını tayin etmek, buna uygun siyasal, örgütsel, teorik ve ideolojik mücadele hattı çizmek, yani daha geniş bir ifadeyle söylemek gerekirse, faşizme karşı mücadele stratejisi oluşturmak ve bunu etkin biçimde uygulamak gerekir. O yüzden faşizmle yönetilen bir coğrafyada, devrim iddiası taşıyan ve iktidar perspektifi olan kuvvetler faşizmin analizi kadar, ona karşı nasıl mücadele edileceğini de tartışmak, somutlamak ve örgütlemek zorundadır. Aksi taktirde bu kapsamdaki tartışmalar bir amaca hizmet etmeyecek ve entelektüel gevezeliğin parçası olmaktan öteye geçmeyecektir.

Faşizmin tarihsel gelişimi, karakteri ve niteliklerine ilişkin diğer yazılarda veriler sunulmakta ve yeni faşist hareketler irdelenmekte. Bu yüzden aynı şeyleri yazıp tekrara düşmekten imtina etmeye çalışacağız. Yazımızın esas odaklanacağı nokta, faşizme karşı mücadelenin örgütlenmesinde güncel görevler olacaktır.

YENİ FAŞİST HAREKETLER GERÇEĞİ
Dünyanın pek çok farklı coğrafyasında "yeni faşist hareketler" gerçeğinin her geçen gün daha fazla hissedilir ve görünür hale geldiğini görüyoruz. Göçmen karşıtlığı, LGBTİ+ ve kadın düşmanlığıyla öne çıkan, kitlelerin demokratik taleplerini demagojiyle arkalayan ve burjuvaziyle işbirliği halinde antikomünist faaliyet yürüten, burjuva devlet tarafından önü açılan ve korunan, parlamento seçimlerinde oylarını yükselten, kitle gösterilerinde genişleyen ve örgütlenme kapasitelerinde gelişme gösteren bu yeni faşist hareketler bulundukları ülke ve koşullara göre kimi özgünlükler taşısa da genel itibariyle karakter olarak başkaca ülkelerde boy gösteren diğer faşist hareketlerle benzerlik taşımaktalar. Yeni faşist hareketlerin niteliğini incelemekten ziyade burada özel olarak dikkat çekmek istediğimiz nokta geniş gençlik kesimlerinin bu hareketlere eğilim gösterdiği gerçeğidir. Kapitalist sömürü düzeni ve onun siyasi rejimleri ve egemenleriyle sorunları olan gençlik neden yeni faşist hareketlere yöneliyor? Bu soruya bir cevabımız ve duruma müdahale edecek mücadele programımız olmak zorunda.

Faşizmin gelişmesi sınıflar mücadelesinin geldiği aşamayla ve onların güç durumuyla doğrudan ilgilidir. Onun gelişmesinde ve hegemonyasını daha fazla genişletmesinde en büyük etkenlerden biri, başta işçi sınıfı olmak üzere, karşısındaki mücadeleci güçlerin zayıflığıdır. Bu durumun tersine dönmesi daha fazla geri çekilmekle, siyasal faaliyet ve toplumsal yaşamdan uzak bir köşede güç biriktirmeye çalışmakla(!) ve içe kapanmakla değil, her ekonomik ve siyasal muharebeyi faşizme karşı mücadelenin daha büyük hazırlığı olarak ele almakla, bu görüş açısıyla hareket etmekle, taktikte somutlamak ve aktif biçimde uygulamakla mümkündür. Günlük siyasal ve toplumsal yaşamın tüm sorun ve taleplerini, her mücadele başlığını faşizme karşı mücadelenin konusu haline getirmek devrimci-demokratik hareketin güncel görevlerinden biridir. "Faşizm geriler mi yıkılır mı" tartışması bir kenara, ister geriletin isterseniz yıkın, her ikisi de sonuç olarak işçi sınıfı başta olmak üzere ezilenlerin mücadele gücüne ve onun öncülerinin mücadele programı ve pratiğine bağlıdır. Size yönelttiği soru basit ve açıktır; ne yapıyorsunuz faşizme karşı?

Yeni faşist hareketlerin, burjuvazinin dolaylı/dolaysız desteğiyle ve demagojiyle kitlelerin taleplerini arkalamaya çalıştığını ve burada bir hayli yol da aldığını görüyoruz. Özellikle geniş bölümü gençlik kitlelerinden oluşan yeni faşist hareketlere akışın gelişmesinde en önemli etkenlerden birinin de birleşik devrimci önderlik boşluğu olduğu ortada. Siz eğer kitlelerde yükselen bu itirazların aktığı adres olamıyorsanız, gelişen öfke kendisine başka kanallar buluyor veya o boşluk içinde siniyor, sönüyor ve geriliyor. Sonuç olarak, emperyalist kapitalist sistemle, rejimle ve onun kurumlarıyla, egemen sınıfla ve onun temsilcileriyle sorunu olan geniş kitlelerin, devrimci-demokratik bir cephede örgütlenemeyişinin yarattığı boşluk yeni faşist hareketlerin gelişim zemini güçlendiriyor. Bu yüzden, uluslararası komünist hareketin ve devrimci-demokratik güçlerin bu sorunu teorik tartışmalardan, törensel ve masabaşı buluşmalardan ziyade, pratik mücadelenin konusu haline getirmesi, birleşik devrimci-demokratik mücadele ve cepheleşme ekseninde ele alması ve uygulaması acil bir görev olarak hepimizin önünde duruyor.

Faşizme karşı mücadele stratejisinin somut duruma ve yine o somut duruma bağlı somut amaçlar etrafında maddileşmesi devrimci-demokratik güçlerin başlıca gündemi olarak ele alınmalıdır. Mesele kendiliğindenciliğin, belirsizliğin, lafazanlığın ve soyutluğun dışında somut, iradi, hedefli ve pratik olmalıdır. Direkt olarak faşizmi karşısına alan, "faşizme karşı mücadele" olarak somutlanan formülasyonlarla bölge, fabrika, mahalle, üniversite vb. biçimlerde antifaşist mücadele birlikleri oluşturulması, birleşik mücadele zemininde etkin, yaratıcı araç ve yöntemlerle kitlelerle buluşturulması ve kitlelerin faşizme karşı mücadelenin parçası haline getirilmesi güncel siyasal mücadelenin temel başlıklarından biri olarak değerlendirilmelidir. Faşizme karşı mücadelede kitlelerin örgütlenmesi ve dövüştürülmesi devrimci parti ve örgütlerin temel hedeflerinden biridir. Bu görüş açısından hareketle kitleler içinde saflaşma/saflaştırma çalışmasının temel başlıklarından biri faşizme karşı mücadele olmalıdır ve bu mücadele iktidar perspektifine bağlı olarak örgütlenmelidir.

Yeni faşist hareketlerin yükselişini durdurmak ve faşizmi yıkmak stratejik bir görev olarak önümüzde duruyor. Bu görev dolaylı yollardan icra edilemez. Onu soyut bir olgu gibi tartışmak hata olur. Adı net biçimde koyulmalı ve ona göre pozisyon alınmalıdır. "Faşizm dersek kitleler korkar, biraz esnetelim, yumuşatalım, şöyle evirelim böyle çevirelim" gibi tarifler politik taktik değil, düpedüz faşizme karşı mücadele görevinden imtina etmektir. Fiili meşru ve antifaşist mücadele pratikleri başta olmak üzere zora dayalı araç ve yöntemlerden kaçınmaktır. Devrimci şiddete sırtını dönmektedir. Egemenlerin çizdiği sınırlarda, yasallığın içinde kalma çabasıdır. Meşruluğu "yasalarda" aramaktır. "Böyle yaparsak şöyle sonuçları olur, daha fazla saldırırlar, gözaltı olur, tutuklama çıkar, arkadaşlarımız zarar görür" ve benzer argümanlar öngörü, tasarruf veya taktik plan değil, laf cambazlığı ve demagojidir. Çok ince elenmiş bir siyasal sinsiliktir.

Coğrafyamızda da değişik dönemlerde öne çıkan meşhur(!) faşizm tartışmalarında, bazı durumlarda belirleyici olanın faşizmin varlığı/yokluğu tespiti değil, o tespitin gereği olarak almak zorunda kaldığın pozisyon olduğunu görüyoruz. Çünkü faşizmin varlığı ve yokluğu tespiti sizin ideolojik-politik hareket tarzınızı, örgüt ve mücadele araç ve biçimlerinizi, tespitinizin gereklerine göre düzene sokmanızı gerektirir. Yazımızın konusu itibariyle buradan derinleşmeyeceğiz ancak konu buraya gelmişken ihtiyaç gördüğümüz noktayı belirtmeden geçmeyeceğiz. Bu mücadele olduğu gibi dile gelmeli ve adı neyse öyle örgütlenmelidir. "Faşizme karşı mücadele" olarak tarif edilmeli, söz ve eylem buna göre şekillenmeli ve kitleler bu mücadelenin doğrudan öznesi haline getirilmelidir.

ANIN VE TARİHİN GERÇEKLİĞİ
Faşizme karşı mücadelenin örgütlenmesi konusunda emekçi solun ve devrimci-demokratik gençlik hareketinin tarihi muazzam deneyim ve birikimlerle doludur. Coğrafyamız birçok konuda olduğu gibi bu konuda da oldukça bereketlidir. Halklarımızın hafızası sağlam ve diridir. Çelişkiler yerli yerinde ve dünden daha derindir. Hal böyleyken, mevcut siyasal durum ve devrimin ihtiyaçları, devrimci-demokratik gençlik hareketine faşizme karşı mücadelenin örgütlenmesi görevinde bir adım öne çıkmayı emrediyor. Peki gençlik hareketi bu çağrıya cevap verebilecek mi? Bu görevle somut olarak nasıl ilişkilenecek? Zamanın akışına ve bilinmez bir boşluğa mı bırakacak, iradi bir müdahalede bulunup ihtiyaca cevap mı üretecek? "Yasal devrimciliğin" ve tasfiyeciliğin popüler olduğu ve okun sivri ucunun devrimci eylem ve akla çevrildiği şu dönemde akıntıda mı sürüklenecek yoksa tüm mücadele araçlarını ve biçimlerini aynı anda kullanma iradesini mi geliştirecek? Düzen içi eğilimlerin peşinden mi sürüklenecek yoksa Deniz, Mahir ve İbo'da cisimleşen kopuştan öğrenecek ve bugünün kopuşunu mu örgütleyecek? Mücadeleyi yalnızca barışçıl yöntemlerle ve bugünkü düzeyiyle mi sürdürecek yoksa bedel ödeme çıtasını yükseltecek ve bu gelişen faşist hareketlere karşı koyuşu mu örgütleyecek? Tarihsel birikim ve deneyimler, derinleşen çelişkiler gerçekliği, açığa çıkan siyasal olanaklar, geniş gençlik kitlelerinin mevcut siyasal tablosu ve dahası, devrimci-demokratik gençlik hareketi için bu cevabı üretebilecek zeminin oldukça güçlü olduğunu gösteriyor. O halde belirleyici olan, bu durumla nasıl ilişki kurduğumuz olacaktır.

Gençlik hareketinin yeni faşist hareketlerin davranış ve yönelimini iyi analiz etmesi, onu her yönüyle incelemesi, ona karşı mücadelede bir görüş birliği oluşturması ve antifaşist mücadelenin örgütlenmesini önüne çekmesi aciliyetini koruyor. Devrimci-demokratik gençlik hareketi gençlik kitlelerinin sorun, talep ve özlemleriyle de daha güçlü ilişki kurmalı ve kitle çalışmasını derinleştirmelidir. Dostlar alışverişte görsün diye veya günü kotarmak adına ve "yaptık oldu, sözümüzü söyledik" diyebilmek için değil, faşizme karşı mücadelede gençlik kitlelerini saflaştırmak, örgütlemek ve harekete geçirmek için sistematik bir siyasi çalışma örgütlemeli ve bunu antifaşist zeminlerde güçlendirmelidir. Rejimle sorun yaşayan geniş gençlik kesimlerinin kendini ifade edebileceği, özneleşebileceği ve yönelebileceği bir odak olarak konumlanmalı, bunu birleşik zeminlerde zorlamalı ve iddialı olmalıdır. Yasalcılığa ve barışçıl gösterilere hapsolmamalıdır. Geniş gençlik kitlelerinin değiştirici gücüne inanmalıdır. Eyleminin meşruluğunu sonsuz biçimde savunmalıdır. Araç ve örgütler konusunda tereddüt etmemelidir. Birini diğerinin karşısına koymamalıdır, siyasal mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda isabetli olan unsurları saptamalı ve bunlar etrafında örgütlenen pratiklerle yol almalıdır. Hayatın süzgecinden süzülüp gelen gerçek, ilk adımı atmadan yürüyüşün başlamayacağıdır.

Antifaşist mücadelenin birleşik zeminde örgütlenmesi güncel yakıcı görevlerin en temel olanlarındandır. Birleşik mücadele ve cepheleşme, antifaşist mücadelenin örgütlenmesinde en önemli halkalardan biridir. Ancak bu halkanın gelişimi doğrudan pratikle ilgili bir meseledir. Sözün hükmü tükenmiştir, söz artık eylemdir, eylemlidir. İstediğimiz kadar yazıp çizelim, pratikle buluşturamadığımız hiçbir koşulda, siyasal mücadeleye anlamlı bir katkısı ve karşılığı olmayacaktır. Elbette örgütlenen iki antifaşist gösteriyle faşizmi yıkacağımız iddiasında değiliz. Ancak atılacak her pratik adımın kuvvet büyütme, hegemonya genişletme, motivasyon yükseltme, güç biriktirme ve hazırlığa katkı sunacağını görmek gerekir. Bir yol açabilmek uğruna atılan adımlar sıçramalı biçimde yaşanacak gelişimin vesilesi olacaktır.

Faşizme karşı mücadeleyi güçlendirmek ve onu yenilgiye uğratmak için kitlelerin gücüne güvenerek gençliğin birleşik antifaşist direnişini örgütlemek, örgütlü mücadelenin kuvvetine inanmak, birleşik mücadelenin daha ileri pratiklerini örgütlemek için seferber olmak, mücadelenin tüm araç, biçim ve yöntemlerini bir arada kullanmak, eylemin meşruluğunu her yer ve her koşulda savunmak, burjuva ideolojik-siyasal hegemonyaya karşı etkin bir mücadele yürütmek, geniş gençlik kitlelerini burjuva muhalefete yedeklenmekten ve yeni faşist hareketlerin kuşatmasından çekip almak için izleyiciliğin, kaydediciliğin, lafın ve lafazanlığın ötesine geçmek zorundayız. Bunu ancak aklın ve eylemin sınırsızlığına yaslanarak, egemenler tarafından çizilmiş sınırların dışına çıkarak, birikimleri inceleyerek ama mutlaka ve mutlaka onları aşarak, iddiayı büyüterek ve iktidar perspektifine bağlı kalarak ve cepheleşme taktiğini en etkin biçimde örgütleyerek faşizmi yenebiliriz. Tarih defalarca göstermiştir, faşizm yenilmez-yıkılmaz değildir ve yine yenilecektir.