30 Aralık 2024 Pazartesi

Faşist şefin planı: Çete hamiliğinden İdlip'in sahipliğine

AKP medyasında, askeri harekat "Büyük operasyon" ifadeleriyle sunuldu. 'Rejimin gücü yok' diye düşünerek yaptıkları plan, sert bir duvara çarptı. Faşist şefi, daha zor günler bekliyor. Umudunu 5 Mart'ta Putin ile yapacağı görüşmeye bağlamış durumda. Prestijini koruyarak kabul ettireceği bir ateşkese şimdiden razı.

Faşist Şef Tayyip Erdoğan, masada büyük oynamaya soyundu. Lozan Antlaşması'nı hatırlatan açıklamalar, sınır güvenliği iddiaları derken, Halep'i, Musul'u, Kerkük'ü içine alan düşe sarıldı. yeni bir sınır yaratma ve Osmanlı hayallerini diriltmenin peşine düştü. Ancak, bu öyle basit ve ucuz bir rüya değil. Faşist Şef, bölgesel liderliğini bu planda görüyor. Gerçekleşmesi için büyük riskler alıyor. Suriye iç savaşının sonuna yaklaşıldı derken, anayasa görüşmelerini rafa kaldıran, kartların yeniden karılmasını dayatan bir plan bu. Sürecin nasıl ve nereye doğru evrileceğini İdlib savaşı belirleyecek.

Suriye, 2011 yılından bu yana şiddetli ve uzun çatışmalara, işgallere tanıklık eden bir savaş sahası. Neredeyse tüm kentler, ilçeler, hatta köyler savaşı-yıkımı yaşadı. Bugüne kadar milyonlarca insan yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı, yüz binlercesi hayatını kaybetti.

Savaşın son dönemde yoğunlaştığı alan İdlib ile Halep kentlerinin arasındaki bölge. Suriye rejimi ile ona destek veren Rusya, İran ve Lübnan Hizbullah'ı bir tarafta, Türkiye ile desteklediği çete birlikleri bir yanda. Bu ikinci kampa, hem Hizbullah hedeflerine hem de Suriye'nin bazı önemli mevzilerine füze saldırıları gerçekleştiren İsrail de eklenebilir. NATO, destekleyici açıklamalarda bulunuyor, ABD ve AB'nin de Türkiye'nin arkasını tuttuğu bir gerçek.

Esad rejimi, Rusya'nın desteği olmadan hareket edecek takate sahip değil. Rusya'nın onayı olmadan karar alamaz, askeri hamle gerçekleştiremez durumda. Rusya, İdlib savaşında Suriye tarafına 2 Mart gününe kadar sadece hava desteği sağladı. İran ve Hizbullah güçleri, karadaki savaşın aktif bileşeni.

Sahada neler yaşandığını anlamak için kimi olayları hatırlamaya ihtiyaç var. Mayıs 2017'de Türkiye, Rusya ve İran arasında Astana anlaşması yapıldı. Mart 2018'de Türkiye Efrin'i işgal etti. Eylül 2018'de yine Türkiye ile Rusya arasında Soçi mutabakatı imzalandı.

ERDOĞAN'A ÇETE LİDERLİĞİ ATFEDİLDİ
Astana toplantısında Doğu Guta, Humus'un kuzeyi, güney sınırındaki Dera ve Kuneytra ile İdlib, Lazkiye, Hama ve Halep'in batı kırsalında, "gerginliği azaltma bölgeleri kurulması" planlandı. Plana dahil edilen bu bölgelerden İdlib ve çevresi ile Halep'in batısı dışındaki alanlar, takas-boşaltma anlaşmaları veya askeri hamleler yoluyla çetelerden temizlendi, rejimin kontrolüne geçti. Bu, Rusya ve BAAS rejiminin elini güçlendirdi. Çete siyaseti yürüten Türk devleti geriledi.

Astana sonrasında değişim sağlanamayan bölgeler, daha sonra Soçi toplantısında gündem yapıldı. Burada, faşist şef Erdoğan'a resmen 'çete liderliği' ünvanı takıldı. Soçi anlaşmasıyla alanın çetelerden temizlenmesi işini Türkiye 'üstlendi'. Bu, esasında yapmayı düşünmediği ancak kabul etmek zorunda kaldığı bir plandı. Türkiye'nin zaman kazanmaya, hamle üstünlüğünü ele geçirmek için fırsat kollamaya ihtiyacı vardı. O dönemde çetelerin ayrıştırılması ve silahsızlandırılması taahhüt edilen bölge (özellikle M-5 karayolu çevresi), bugün rejimin kontrolü altında. Yani Soçi Mutabakatı fiilen tarih oldu. Türkiye, o dönemde zamana yayarak oyaladığı mutabakat maddelerinin içerdiği bölgenin kontrolü için bugün askeri harekata girişti.

REJİM HALEP'İN BATISINI TEMİZLEDİ
Havadan Rusya, karadan İran'ın güç verdiği Suriye rejiminin hamlesi, El Nusra'nın isim değiştirmesiyle ortaya çıkan Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve diğer çetelerin hamiliğine soyunan Türk devletinin bölgesel planlarını zora soktu.

Rejim ordusu, Han Şeyhun, Maaret el Numan, Serakib, Raşidin ve El Eys tepesini kapsayan geniş bir alanı temizledi. Stratejik noktaları tuttu. Halep-Şam yolunun (M-5) kontrolünü ele geçirdi.

Türk devleti ve çetelerinin El Bab güneyinde rejime karşı yeni bir cephe açma girişimi ise Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) müdahalesiyle engellendi. QSD güçleri, Halep'in batı cephesinde de saldırıların kırılmasında önemli bir rol oynadı. Şehba ve Halep'teki QSD güçleri bu cepheleri tutmaya başladı.

Bu dönemin bir diğer önemli gelişmesi, Halep'teki çetelerin çekilmesini içeren anlaşma oldu. Bu anlaşma ile Türk devleti Suriye'nin İdlib operasyonunu yavaşlatacağını umuyordu. Buradaki çeteler ve aileleri, açılan koridordan geçirilerek Efrin'e kaydırıldı. Halep, yıllar sonra çetelerden tamamen arındırılmış oldu.

Rejim önce İdlib ile Efrin arasındaki bağlantıyı koparmayı hedefledi, çatışmaların yönünü bu tarafa kaydırdı. Efrin bağlantısının kopması, İdlib'de yenilecek çetelerin ve etrafındaki topluluğun Hatay'a geçmesi anlamına geliyordu. Bu ilerleme, faşist Türk devletini askeri anlamda daha hızlı biçimde harekete geçirdi. Rejim bu hamleyi durdurup, yönünü İdlib'in güneyinde Halep-Lazkiye yolu olarak bilinen M4'e çevirdi.

HAMİLİKTEN SAHİPLİĞE DOĞRU BİR ADIM
İdlib bölgesindeki savaş sürerken, MİT'in HTŞ liderleri ile yaptığı bir görüşme, faşist Türk devletinin amacını ortaya koyuyor. Görüşmeye ilişkin iddia şudur: Faşist şef, HTŞ'ye bir tür tasfiye önerdi, Suriye Milli Ordusu adını verdikleri ÖSO çetesine 4. Kolordu olarak katılmasını istedi. HTŞ lideri Culani'ye de ekibiyle birlikte Efrin'e geçmesini, çetesini buradan yönetmesini teklif etti.

Görünen o ki, Culani DAİŞ lideri Bağdadi'nin Türkiye'nin himayesindeyken öldürülmesinden ders çıkardı. Dolayısıyla bu teklifi reddetti. Bunun üzerine Türk devleti, destek için HTŞ'nin bölgesine sevk ettiği Suriye Milli Ordusu adlı çetelerini geri çekti. HTŞ, Rusya ve rejimin operasyonları karşısında tutunamadı. Kimi yerlerde kayıplar verdi, kimi yerleri boşalttı. Rejim bu sayede hızlı ilerledi. Soçi Mutabakatında çizilen alan HTŞ'den Suriye yönetimine geçti. Ancak hamle durmadı. Rusya'nın attığı bu adım sömürgeci Türk devletinin hesaplarını bozdu. Çetelerin hamisi olarak Türkiye, rejimi durdurmak için SMO'nun yanında TSK'yı doğrudan sahaya sürdü. Birinci hedef, rejimin hızlı ilerleyen hamlesini kesmek, ikincisi eğer askeri başarı elde ederse HTŞ'den boşalan alanı SMO eliyle tutmaktı. Bunu aynı zamanda HTŞ üzerinde hakimiyet kurmanın bir unsuru olarak da kullanabilecekti.

SAHASI KÜÇÜK, MEDYASI BÜYÜK OPERASYON!
AKP medyasında, askeri harekat "Büyük operasyon" ifadeleriyle sunuldu. 'Rejimin gücü yok' diye düşünerek yaptıkları plan, sert bir duvara çarptı. Zira harekat, o kadar geniş çaplı olmamakla birlikte ciddi kayıplarla başladı. Daha ilk gün girilen Neynab'ta bozguna uğradılar. Daha büyük güç ve SİHA desteğiyle bir süre ilerlediler.

Rusya'nın TSK'yı gözlem noktalarına sıkıştırmayı hedefleyen konvoyunu vurması, savaşı daha da sertleştirdi. Hava sahası kontrolünü elinde tutan Rusya'nın Türk Ordusu'na 3-4 gün SİHA izni vermesi, Ankara'dan yürütülen psikolojik savaş propagandalarını tırmandırdı. Türk Ordusu'nun elle tutulur en önemli hamlesi sınır ötesinden Suriye uçağını vurmak oldu. Sahada önemli bir ilerleme sağlayamadı. Türk medyası eliyle yayılan binlerce rejim askerinin öldürüldüğü, yüzlerce askeri aracın imha edildiği iddiaları teyit edilemedi.

Rusya, M5 karayolundaki kontrolü elinden bırakmayacağını yoğun hava saldırılarıyla gösterdi. Neynap'ta yaşananlar, günler süren çatışmaların ardından Serakib'te de tekrarlandı. Çetelerin bozguna uğratılmasının ardından Rusya, hava desteğine ek bir hamle ile Askeri Polis adını verdikleri kara birliklerini Serakib'e yerleştirdi.

Türk devleti, alan tutmak için yoğun çaba harcıyor. Sahada sert bir savaş yürütülüyor. Uçaklar vuruluyor, mermi gibi obüs atılıyor. Köyler, ilçeler her gün el değiştiriyor. Ancak bu, Suriye savaş sahasında defalarca kez tekrarlanan bir durum. Psikolojik harp açıklamalarıyla, asker ölümlerini gizlemekle, sosyal medya trollerinin yorumlarıyla, savaştığı güçle hava sahasının açılması üzerine pazarlık yürütmekle, tartışma programlarında ahkam kesmekle, sahada ilerleme sağlanamıyor.

Rusya destekli rejim güçleri, Serakib'in ardından güneyde Arima ve Kafranbel'i alırken, güneybatıda Cişr el Şuğur'a yönelik operasyon başlattı. Bu hamle İdlib'i güneyden de kuşatan yeni bir harekatın ilk adımları niteliğini taşıyor. Faşist şefi, daha zor günler bekliyor. Umudunu 5 Mart'ta Putin ile yapacağı görüşmeye bağlamış durumda. Prestijini koruyarak kabul ettireceği bir ateşkese şimdiden razı.