29 Mart 2024 Cuma

Faşist katliamcı saldırganlığa karşı antifaşist özsavunma zorunluluğu

Deniz'i mücadelede bayraklaştıran ve HDP'yi siyaseten savunan antifaşist kitle duruşu, fiili meşru mücadele sahasında özsavunma örgütlenmelerine başlamak için elverişli bir antifaşist kitle potansiyelinin varlığına işaret ediyor. Faşizme karşı mücadele, faşizmin icazet sınırları içinde kalmakla sürdürülemez. Faşist katliamcı kontrgerilla saldırganlığı, doğrudan yasadışı temelde veya fiili meşru mücadele sahasında ancak antifaşist bir özsavunma cephesinin oluşturulmasıyla yenilgiye uğratılabilir.

Faşist şef Erdoğan'ın burjuva muhalefet liderlerinden Akşener'e dönük Rize'deki saldırı girişiminin ardından, "Bunlar daha iyi günleriniz, daha neler göreceksiniz neler" diyerek savurduğu pervasız tehdit çok geçmeden asıl hedefine yöneldi, yani antifaşist mücadele dinamiklerine dönük bir katliam saldırısı olarak karşılık buldu. Daha önce Suriye'de savaşa gönderilmiş faşist kontrgerilla tetikçilerinden biri katliam yapmak üzere bu kez HDP İzmir il örgütüne gönderildi.

HDP'li Deniz Poyraz'ın katledildiği bu aşağılık faşist saldırı, politik mücadelenin içinden geçmekte olduğumuz yeni döneminin kimi özelliklerini gözler önüne seriyor. Burjuva muhalefetin faşist çeteci tehdit ve zorbalıkla sindirilmesinin de dahil olduğu bu özelliklerin başında, fiili meşru mücadele sahasının antifaşist dinamiklerinin, yasal zeminde kurulu demokratik örgütlerin doğrudan faşist katliam saldırılarına tabi tutulması geliyor.

Faşist şeflik rejimi, polis-mahkeme-hapishane eksenli faşist devlet terörünün ve yalana dayalı faşist psikolojik savaşın antifaşist mücadele dinamiklerindeki canlanma, toparlanma ve birleşme eğiliminin önüne geçmeye yetmediği yerde, 20 Temmuz 2015'teki Suruç saldırısından itibaren MİT-DAİŞ işbirliğiyle tezgahlanan katliamlar zincirini çağrıştıracak şekilde, bugün bir kez daha faşist kontrgerilla katliamlarını devreye sokuyor. Faşist diktatör, böylelikle, fiili meşru mücadele sahasındaki antifaşist, devrimci ve komünist güçleri katliamlarla ezip dağıtmaya, emekçi ve ezilen milyonları ise katliam korkusuna rehin almaya hazırlanıyor. Birkaç ay önce faşist kontrgerillanın Gökhan Güneş'i kaçırıp kaybetme girişiminde bulunmasının faşist şeflik rejiminin bu kontracı katliam politikasıyla bağlı olduğu gerçeği şimdi açık seçik görülüyor.

Faşist kontrgerilla icraatına bu güncel yönelim, politik mücadelenin yeni döneminde sıklıkla gündeme gelmesi muhtemel suikastlar, katliam saldırıları ve linç güruhları karşısında, siyasi kararlılık çıtasını yükseltme gereği kadar, siyasi direniş pratiğini daha nitelikli kılma gereğini de olanca yakıcılığıyla beraberinde getiriyor. Burada "nitelikli kılma" vurgusuyla, diğer şeylerin yanı sıra, bilhassa, antifaşist özsavunmanın gitgide daha etkili biçimlerde örgütlenmesi kastediliyor.

Fiili meşru mücadele sahasında Kürt ulusal demokratik örgütleri, demokratik Alevi örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, kadın özgürlük mücadelesi örgütleri, emekçi sol hareketin yasal zeminde kurulu örgütleri, birleşik demokratik cephe formları olarak HDP ve HDK örgütleri, hatta mücadeleci sendikalar ve meslek örgütleri ve tabii ki bütün bu örgütlerden kadrolar faşist kontrgerillacı saldırganlığın hedefleri arasındadır. Dolayısıyla, yasal zeminde kurulu tüm bu örgütlerin, akıl ve irade tutulması üreten yasalcılık prangasına takılmaksızın, olası faşist kontrgerilla saldırıları karşısında kendilerini savunmaya hazırlık yapmaları, basit biçimleriyle başlayarak da olsa özsavunma konumlanışına girmeleri artık elzemdir, sözcüğün en dolaysız anlamıyla "hayati"dir.

Demokratik kınama açıklamalarıyla, burjuva meclis faaliyetleriyle, burjuva muhalefetle işbirliği arayışlarıyla böylesi faşist kontrgerilla katliamlarının önüne geçilebileceğini düşünmek, en hafif tabirle, oportünist ve parlamentarist bir çıkmaz sokaktır. Burjuva muhalefet sözcülerinin HDP'ye saldırı karşısında çoktan bayatlamış birkaç kınama tekerlemesiyle yetinmeleri bu bakımdan tipiktir. Üstelik burjuva muhalefet, doğrudan kendisine yönelmiş tehditler ve saldırılar karşısında dahi tedirginlik ve çaresizlik içindedir. Onun öğretilmiş politik refleksi, hemen daima saldırıya uğrayanlara "sokağa çıkmayın, aman provokasyona gelmeyin, erken seçimi bekleyin" telkininde bulunmaktır. Zaten, başta CHP olmak üzere burjuva muhalefet, Sedat Peker'in ifşaatlarını etkili bir siyasi iktidar teşhirine konu etmekten uzak duruşuyla, faşist şefin Afganistan'da NATO bekçiliği hevesine kayda değer bir itiraz getirmeyişiyle, HDP'yi kapatma davasına adeta seyirci kalışıyla, Metîna, Avaşîn ve Zap'taki son sömürgeci işgal harekatını da onaylayışıyla, sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin varoluş temellerine göbekten bağlı olduğunu, Erdoğan'ın faşist şeflik rejimine koltuk değneği olmayı bu varoluş temellerinin sarsılmasına yeğ tuttuğunu tekrar tekrar kanıtlamaktadır.

Biz, faşist katliamcı kontrgerilla saldırganlığını püskürtmenin hakiki imkanlarını görmek için politik dikkatimizi, işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin antifaşist mücadelelerinin güncel seyrine yoğunlaştıralım.

Gerek Deniz Poyraz'ı uğurlama töreni, gerekse katliam saldırısını protesto gösterileri, öncelikle İzmir'de ardından Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın birçok kentinde, kitlesel ve öfkeli antifaşist haykırışlara sahne oldu. Deniz'i mücadelede bayraklaştıran ve HDP'yi siyaseten savunan bu antifaşist kitle duruşu, fiili meşru mücadele sahasında özsavunma örgütlenmelerini ve pratiklerini hızla yaygınlaştırmaya başlamak için pekala elverişli bir antifaşist kitle potansiyelinin varlığına işaret ediyor.

Özsavunma açısından buradaki mevzu, politik mücadelenin bütün biçimlerini benimseme ve kullanma anlayışını prensipte olumlama ve pratikte uygulama düzleminin ötesine uzanıyor. Mücadelenin yasal ve yasadışı, barışçıl ve şiddete dayalı, silahsız ve silahlı tüm biçimlerini ahenk içinde kullanmak elbette ayırt edici bir devrimci varoluş ilkesidir. Fakat artık özsavunma, faşist katliamcı kontrgerilla saldırganlığının belki her gün can almaya hazırlandığı şartlarda, bu ilkeselliğin ötesinde, kendi siyasal-örgütsel varlık alanını ve düpedüz kendi hayatını savunmak şeklinde capcanlı bir muhteva taşıyor.

HDP nöbetlerini bir özsavunma içeriği kazandırarak örgütlemek, hemen bugün atılması gereken bir adımdır. Keza antifaşist ve sosyalist partilerin ve kurumların, belli başlı demokratik kitle örgütlerinin binalarını savunma tedbirleri almak da öyledir. Emekçilerin ve ezilenlerin yaygın ve etkin antifaşist özsavunmaları ancak böyle bir iradi pratikle gelişecektir. Bununla beraber, bir yerel gösteriye saldıran polise karşılık verilmesi, tam bir keyfilikle halk üzerinde terör estiren bekçilerin caydırılması, mahalledeki potansiyel saldırı kaynağı olan sivil faşist teşkilatlanmanın bertaraf edilmesi, kampüsteki saldırgan özel güvenlikçilerin püskürtülmesi, kadına şiddet faillerinin cezalandırılması, emekçi mahallelerinde, işçi havzalarında, üniversite ve liselerde, kasaba ve köylerde antifaşist kitlenin en basit biçimlerde de olsa teçhizatlandırılması yaygın ve etkin bir antifaşist özsavunma geliştirmenin diğer güncel uğraklarıdır.

Liseli ve üniversiteli, işçi ve işsiz gençlik, açık ki, acilen yaygınlaştırılmaya ihtiyaç duyan bu tür özsavunma pratiklerinin başlıca dinamizm kaynağı, örgütleyici ve sürükleyici gücüdür. Dolayısıyla ilerici, devrimci ve komünist gençlik örgütlenmeleri, antifaşist özsavunmanın öncüsü olma sorumluluğuyla yüz yüzedir.

Birleşik devrimci cephenin aydan aya çoğalan milis eylemleri, yani faşist saldırganın anladığı dilden konuşması ve devrimci şiddet biçimleriyle eylemesi, faşist şeflik rejimine karşı antifaşist özsavunmanın kapsamını sergileyen fazlasıyla örnek içeriyor. Bu örnekler toplamı, antifaşist halk milisinin kitleselleşmesinin güncel dayanağı olduğu gibi, fiili meşru mücadele sahasında yaygın antifaşist özsavunma düzenine geçişin de ilham kaynağıdır.

Antifaşist kitle hareketi, faşist şef Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararına karşı 1 Temmuz'da hayatı durdurmakta, yürüyüşlerle, yol kesmelerle, polis bariyerlerine yüklenmelerle, iş bırakmalarla ve Deniz Poyraz bayraklarıyla kadın özgürlük isyanını ateşlemekte cisimleşen güncel politik eşikten geçerek büyüyecektir. HDP'yi kapatma saldırısının ilk basamağını teşkil eden Kobanê davasını boşa çıkarmak için emekçileri ve ezilenleri aktif tarzda saflaştırma hattında gelişecektir. Başûr ve Rojava Kürdistan'a yönelik sömürgeci işgal saldırılarına karşı halklarımızın Kuzey Kürdistan ve Türkiye kentlerinde yükseltilen itirazıyla, Zagroslardaki kahramanca gerilla direnişinin antişovenist ve antifaşist siyasi yankı uyandırışıyla güçlenecektir. Fakat antifaşist kitle hareketinde bir atılım hazırlama eksenli bu en güncel politik görevler, tüm bu politik kitle ajitasyonu ve politik kitle eylemi çalışmaları, bugün antifaşist özsavunmanın örgütlenmesiyle bütünlenmek zorundadır.

Faşizme karşı mücadele, faşizmin icazet sınırları içinde kalmakla, bizzat faşist şefin olanca keyfiliği ve küstahlığıyla hiçe saydığı yasallık çitlerine sıkışmakla sürdürülemez. Ve faşist katliamcı kontrgerilla saldırganlığı, doğrudan yasadışı temelde veya fiili meşru mücadele sahasında ancak antifaşist bir özsavunma cephesinin oluşturulmasıyla yenilgiye uğratılabilir. Böyle bir özsavunma cephesi, faşist şeflik rejimine karşı ezilenlerin birleşik antifaşist hücumunun kaldıracı olabilir.

Faşist şef, kanlı bıçaklarını yeniden bileyen faşist paramiliter çetelerin, faşist kontrgerilla ekiplerinin karşısında emekçilerin ve ezilenlerin devrimci-demokratik öncülerinin "kurbanlık koyun" gibi bekleyeceklerini sanıyorsa, fena halde yanılıyor demektir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 25 Haziran tarihli 18. sayı başyazısı.